26 Nisan 2016 Salı

Yaratan ve üreten benim, yöneten sensin!



"Metal İşçisi Ozan İncedere tarafından okunan "Türkiye'de işçiler var" başlıklı metin."
Ben bir işçiyim sense patron.
·        Çoğunlukta olmama rağmen yok sayılmam senin marifetin.
·        Yaratan ve üreten benim, el koyan sensin.
·        Bu şehirleri, binaları, yolları ben yaptım. Ben tasarladım, ben çizdim, harcı ben kardım, tuğlayı ben koydum, asfaltı ben döktüm. O kabloyu ben çektim, o direği ben diktim, o şebekeyi ben kurdum.
·        Bindiğiniz araba, elinizdeki bilgisayar, kullandığınız yazılım, kulağınızdaki telefon benim eserim.
·        Hayatın bütün değerlerini aklımla, vücudumla yaratan benim.
·        Sense asalaksın. Bilgimi, yaratıcılığımı sömürüyor, ürettiğime sahip çıkıyorsun.
·        Hırsızsın, emeğimi çalıyorsun.
·        Katilsin, her yıl binlercemizi işyerinde, ekmek paramızı, hayatımızı kazanmaya çalışırken katlediyorsun. Tatilde, sokakta veya evimde değil, sen beni daha çok sömürmeye çalışırken, senin para sevdan yüzünden, işyerinde ölüyorum. Utanmadan kader, kaza diyorsun.
·        Bu kadar çok olmama rağmen görünmemem senin marifetin.
·        Yaratan ve üreten benim, yöneten sensin.
·        Devlet senin, polis ve asker senin, meclisteki partiler senin, adına demokrasi dedikleri bu düzen senin. Bana bir sendikayı bile çok gören, her türlü aracı, numarayı kullanarak örgütlenmemi, bir araya gelmemi engelleyen sensin.
·        Senin gözünde en büyük suç benim sana boyun eğmemem, böyle gelmiş böyle gitmez demem, bu düzene başkaldırmam. Emekçileri ezen herkesi alkışlaman bu yüzden.
·        Bunu yapanları katleden, zindanlara dolduran, işkence tezgahlarından geçiren aslında sensin. 12 Eylül faşizmi sırasında bu yüzden gülüyordun. Özal'ın liderliğinde her istediğini alırken şımarık bir çocuk gibiydin. AKP ile tarihinin en kârlı, en rahat dönemini geçirdin.
·        Gericiliğin önünü açan sensin. Hakkımı aramamın günah, sana itiraz etmemin ayıp olması senin uydurman. Hak ettiğimin ufacık bir kısmını, üstelik hep sana muhtaç kalacak şekilde, sadaka biçiminde bana geri vermeyi sen buldun. Bu dünyanın adaletsizliklerini kabul etmem için sahaya sürülen yobazların hepsi senin yetiştirmen. En kârlı yatırımın olan imam hatiplerin sayısı artarken, senin daha çok para kazanman bundan.
·        Hırsız ve katilsin. Seni AKP'den daha iyi temsil edecek birilerini bulamaman, sana başkasının değil Erdoğan'ın yakışması bu yüzden.
·        Sen yalancısın, benimse gerçekleri söylemek boynumun borcu.
·        En büyük yalanın benim yokluğuma dair olanı. Oysa ben varım. Bu ülkede emekçiler var. Bu ülkede bir işçi sınıfı var. Biz varız.
·        Gerçekler benim, bizim tarafımızda, yalanların üzerinde duransa sensin.
·        Gerçekler yalanlardan hep daha üstündür.
·        Gerçekler patronlardan üstündür!!

Laiklik anayasaya masa başında değil, savaş meydanlarında yazıldı!



BASIN AÇIKLAMASI
“Laiklik anayasaya masa başında değil, savaş meydanlarında yazıldı!”
TBMM Başkanı İsmail Kahraman  "Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır" buyurmuşlar.
“Sadrazam Keçecizâde Fuat Paşa, Sultan Abdülaziz’in Fransa seyahatine katılan heyette yer alanlardandı. Bir konuşma esnasında devrin imparatoru II. Napolyon ona yarı şaka, yarı ciddi sorar:
“Paşa, Girit adasını kaça satarsınız?”
Diplomasi dilini iyi bilen, aynı zamanda “hazır cevap” olması ile tanınan Keçecizâde cevabı yapıştırmakta gecikmez:
”Kâr istemeyiz, haşmetmeâb! Aldığımız fiyata satarız!” der.
Osmanlı Devleti’nin Girit adasını çeyrek asırlık bir savaş sonunda binlerce şehidin kanı pahasına aldığını bilen II. Napolyon bu cevap üzerine sus pus olur.”
Laiklik o anayasaya masa başında ya da şeyhlerin dizinin dibinde değil, savaş meydanlarında yazıldı!
Laiklik; 1915 – 1923 arası yaklaşık 400.000 şehit, bir milyon gazinin kan bedeli olarak yazıldı anayasaya. 1923 ten 1938’e kadar olan süreçteki “meczup, ruh hastası veya dini, kazanç metaı haline getirmiş”  olan vatansızların çıkardıkları ayaklanmalarda yitirdiklerimiz bu sayılara katılmamıştır.
Şimdi Bay Kahraman’ın  "Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır" istemine yanıtımızı verelim.
Hay hay neden olmasın!
Kar bile istemeyiz Bay Kahraman! Laikliği anayasaya yazdığımız yüzbinlerce şehit bir milyonun üzerinde gazinin kan bedeli karşılığı anayasadan çıkarabilirsiniz.  Elbette bunu göze alabilecek yüreğiniz varsa? Buyurun Bay Kahraman meydan sizin! 26 Nisan 2016

YÖNETİM KURULU ADINA:                                                                      Mahmut ÖZYÜREK
ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ
ISPARTA ŞUBE BAŞKANI

"Üçüncü 31 Mart vakası..."



TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın "Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır" şeklindeki sözleri ve "Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım. Dini olarak bahsetmesi lazım" diye konuşması Türkiye gündemine oturdu.
Peki, Türkiye'nin demokrasi tarihi İsmail Kahraman'ı hangi olaylardan hatırlıyor?
Arşiv unutmaz; anlatalım...
Tarih: 7 Eylül 1967...
Yeni Adli Yıl'ın açılışı töreninde dönemin Yargıtay Başkanı İmran Öktem konuşuyor.
Ve sonrasında gericileri ayağa kaldıran şu konuşmayı yapıyor:
"Türkiye'de bir İslâm Devleti ve hilâfet rejimi kurmak, Türk Milleti'ni dini esaslara dayanan bir hukuk düzenine sokmak isteyen ve bunun için gizli ve açık çalışan mistik hezeyan halindeki bir avuç meczûb, ruh hastası veya dini, kazanç metası haline getirmiş kimseler, saf ve cahil yurttaşın en temiz varlığını, itikadını, imanı­nı geçim vasıtası yapmış olan bezirganlar -o bezirganlar ki, dinin emrettiğini yerine getirmezler, yasak ettiklerini gizli gizli yaparlar ve fakat dindar görünürler- evet bunlar ve bir takım hurafeleri dini esaslar gibi göstermeye kalkan ve bu suretle halkı uyuşturan kökü dışardaki yurt düşmanları daima hüsrana uğrayacaklardır."
Tarih 1 Mayıs 1969...
Dinciler Öktem'in bu sözlerini ve daha sonraları yaptığı benzer çıkışları unutmadı. Öktem, Yargıtay Birinci Başkanı olarak görevini sürdürürken vefat etti. 
Dönemin Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) “Dinsiz Öktem’in cenaze namazı kılınmasın” kampanyası düzenledi. 
Ve 3 Mayıs'ta... 
Ankara Maltepe Camisi'nde yapılan cenaze töreni basıldı. 
Çoğunluğunu çember sakallı kişilerin oluşturduğu bir kalabalık namazın kılınmasını engellemeye çalıştı ve imamlar cenazesini kaldırmak istemedi. Cenazeye katılanlardan İzzet Gözübüyük namazı kıldırdı.
O kalabalıkta MTTB üyeleri de vardı.
Olaylar o kadar büyüdü ki, cenazede bulunan İsmet İnönü'yü korumak amacıyla Kara Kuvvetleri Komutanlığı Topçu Dairesi Başkan Vekili Tuğgeneral Nabi Alpartun silahını çekti. İnönü olaylar için "Bu yaşanan ikinci 31 Mart vakasıdır” sözlerini sarf etti.
İşte...  
Bundan 47 yıl önce... 
İmran Öktem’i hedef alan ve cenaze namazının kılınmasını istemeyen Milli Türk Talebe Birliği'nin o dönemki genel başkanı ise, bugün Meclis Başkanı olan İsmail Kahraman'ın ta kendisiydi...
KANLI PAZAR VE KAHRAMAN’I
Bitmedi!
Tarih: 16 Şubat 1969...
76 gençlik örgütü boğaza demirleyen ABD'nin 6. Filo'sunu protesto etmek için Taksim'de toplandı. Üstelik bu gösteriye Valilik de izin vermişti.
Ancak ülke en gergin dönemine giriyordu. Çünkü dinciler daha iki gün önce "Bayrağa saygı" mitingi düzenlenmiş, bu mitingde "komünistlere" karşı savaş açıldığı ilan edilerek, 6. Filo'yu Protesto Yürüyüşü'nde gereken dersi vermek üzere halka toplanma çağrısı yapılmıştı.
16 Şubat günü, devrimci gençler Taksim'e doğru yürüyüşe geçmek üzere Beyazıt'ta toplanırken, dinciler de Taksim Meydanı'na geldi.
Burada toplu kılınan namazın ardından taşlı ve sopalı bir biçimde beklediler ve polisin herhangi bir engellemesine maruz kalmadılar.
İktidarda Adalet Partisi vardı.
Beyazıt Meydanı'nda toplanan gençlik örgütleri yürüyüşe geçti. Sultanahmet, Sirkeci, Eminönü, Karaköy ve Dolmabahçe üzerinden Taksim Meydanı'na ulaşan göstericilerin önünü kesen polis, kasıtlı olarak alana küçük gruplar halinde girmelerini sağladı. Alana girenler de burada bekleyen ve sadece iki sıra olan polis barikatını kolaylıkla aşan sağcıların sopalı, taşlı ve bıçaklı saldırısına uğradı.
Tekbir getiren dinci saldırganlar, göstericileri dövdü. Olaylar sırasında Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan adlı gençler bıçaklanarak öldürüldü. Bu sırada polisin saldırganları engellememesi, ülkede infial yaratsa da istifa çağrılarına kimse yanıt vermedi.
Demokrasi tarihine "Kanlı Pazar" olarak geçecek bu olayı düzenleyenler de, İsmail Kahraman'ın o dönem genel başkanlığını yaptığı Milli Türk Talebe Birliği idi.
Dolayısıyla...
"Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır" ve "Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım. Dini olarak bahsetmesi lazım" ifadelerini kullanan TBMM Başkanı'nın geldiği siyasi gelenek, İsmet İnönü'nün “Bu yaşanan ikinci 31 Mart vakasıdır” sözlerini hafif bırakacak cinsten...
Bu nedenle...
İnönü'nün bu sözü, İsmail Kahraman'ın skandal "Laiklik" çıkışının ardından "Üçüncü 31 Mart vakası..." olarak yeniden yorumlanacağa benziyor. 

Kaynak Oda.TV