Eğer bugün toprak bütünlüğümüz ve güvenliğimiz tehdit
altındaysa, buraya nasıl geldik oturup onu düşünmeliyiz.
Geçmişi geleceğimiz için bir kuvvet kaynağı olarak kullanabilirsek,
bu durumdan gene çıkabiliriz.
Biz nerede hata yaptık?
Bunu bilemezsek, geleceği doğru planlayamayız. “Ne
Yapmalı” yı bulamayız.
Yozgat’ta, ilkokuldaydım.
Cumhuriyetin cefakâr öğretmeni ders işliyordu. Sınıfa bir sarışın, bir de bey
girdi.
Öğretmenimiz dersi kesti. Gelenlere hoş geldiniz dedi.
Gelen sarışın bayan, eliyle sen, sen diye bazı öğrencileri işaret etti.
Sonradan öğrendik ki, gelenler Marshall
Yardımlarının temsilcileriymiş. Beslenmesi yetersiz olan öğrencilere, süt,
peynir ve yağ yardımı yapacaklarmış.
İşte böyle başladı bizim Amerikancılığımız.
Siz silah yapmayın. Biz veririz. Gaz Ocağı yapın
dediler. Kırıkkale Silah Fabrikalarında 22 bin kişi çalışırdı. Şimdi 1500 kişi
çalışıyor.
Mustafa Kemal’in kurduğu düzen devam etseydi, Kırıkkale
şimdilerde, hava savunma sistemlerinin alasını üretiyor olacaktı.
Amerikancılığımız sadece sosyal hayatımızı etkilemedi.
Üretim dünyamızı başımıza yıktı.
Amerikancılık çok hoşumuza gitmişti. Her mahallede bir
milyarderimiz olacaktı. Biz de küçük Amerika olacaktık.
Marshall Planı, Amerikancılığımız böyle ilerledi.
Psikolojik savaş nedir bilmezdik. Hatta psikoloji
nedir bilmezdik. Soğuk Savaş nedir bilmezdik.
Epeyce bir bedel ödedikten sonra bunların hepsini
öğrendik.
Amerikancılık, en çok ithalatçı ticaret
erbabı ve tarikatların hoşuna gidiyordu.
İthalatçılar gittikçe zenginleşiyor. Dincilerimizde,
Cumhuriyetten intikam almak için Komünizmle Mücadele Dernekleri kuruyordu.
Amerika ülkemizden zeki öğrencileri devşirip,
Amerika’da eğitip tekrar Türkiye’de görevlendiriyordu.
Amerikancılığımız öyle olgunlaştı, öyle serpildi ve
büyüdü ki, Bakanlar, Başbakanlar, Cumhurbaşkanları Amerikanca konuşur oldu.
Sovyetler çökmüş, dünya tek kutuplu dünyaya
everilmişti.
Amerika’nın dünyayı tam denetim altına
alabilmesi için, ulus-devletlerin artık parçalanıp, şehir-devletlere dönüşmesi
gerekiyordu.
Küreselleşme adı altında, emperyalizmin
ulus-devletlere ağır bir saldırısı başladı. Sıra, diğer ulus-devletlerin
parçalanmasında(Yugoslavya, Afganistan, Irak, vs.…) tepe tepe kullandıkları ve
Amerikancılıkta şampiyon yaptıkları ülkemize gelmişti.
BOP Eş Başkanlığı da, Suriye’de de yaptıklarımız da,
ABD için yeterli değildi. Büyük Kürdistan, ABD Planı, Amerikan emperyalizminin
olmazsa olmazıydı.
Hazır Rusya nötürleştirilmişken, artık Türkiye’nin
parçalanması, Kuvveden Fiile çıkarılmalıydı.
Bu hesabın yanlış ve hiç hesaba katılmamış bir yanı
vardı.
O da Türk halkının buna nasıl karşılık vereceğiydi.
Türk halkı 1908-1923’li yıllarda böyle bir durumla bir
kere daha karşılaşmıştı. Türk halkının yöneticileri gene “gaflet ve dalalet”
içindeydi.
Türk halkı imkânsızlıkların içinden ayağa kalktı. Hem
“gaflet ve dalalet” içinde olanları, hem de Türkiye’mize musallat olan
emperyalizme gereken dersi verdi.
Milletler zor günlerde karakterlerini
gösterirler.
Gene böyle olacağından zerre kadar kuşkum yok.
Efendim o zamanki şarlar başkaydı, şimdi şarlar başka
açıklaması; ben ülke savunmasında görev almayacağım açıklamasıdır.
Amerika ile savaşmanın ilk basamağı; Amerikancılığı
ayyuka çıkmış olanların, devlet yönetiminden ayıklanması, ya da
tarafsızlaştırılmasından geçer.
11.2.2016, Bülent ESİNOĞLU