19 Ekim 2015 Pazartesi

Yeni CHP bu seçimi kesin kazanır!




AKP basiretsiz politikaları ile Türkiye’yi inim inim inletti! Türkiye’de hukuk ve adaletin kırıntısı bile kalmadı. Uzun süre ülkeyi Cemaat ile birlikte yönetti. Devletin bazı organlarını bu ABD güdümlü Hizmet (!) hareketine teslim etti... Süreci mimarı özetledi: “Ne istediniz de vermedik!”
AKP’NİN SIFIRLARLA DOLU KARNESİ
Kendi ordusuna savaş açan ilk iktidar olarak dünya tarihine girdi. PKK teröristi saygın bir tanık, Genelkurmay Başkanı terörist oldu! Arkasına ABD, AB ve Hizmet’i (Şimdi FETÖ oldu!) alarak sahte davalarla TSK’ın en nitelikli kadrolarını tasfiye etti. Askeri ve sivil cezaevleri muvazzaf ve emekli askerlerle doldu taştı! TSK hiçbir savaşta veremeyeceği kadar kayıp verdi...
Açılım adı verilen bir ihanet süreci başlatarak Güneydoğu’da devletin kökünü kazıdı. KCK, bir devlet gibi o bölgemizi denetimi altına aldı. Mahkemeler bile kurdu! Süreci yine mimarı olağanüstü bir yetkinlikle özetledi: “Adamlar açılım sürecinde silah depolamışlar!” Bu ifadenin arkasında yatan tehlikeyi görünce, çark manevrasına başladı: “Kamu görevlileri gelişmeleri süzememişler!”
Dış politika tamamen iflas etti. Hiçbir ulusal dava savunulmadı! Aksine emperyalist ülkelerin dümen suyuna girildi. Ege’de, Kıbrıs’ta, Doğu Akdeniz’de ve her yerde tam bir bozgun yaşandı. AKP, aslında siyasi olarak tükendi, bitti... Adım atacak mecali kalmamıştı... Koltuk değnekleri bile yetmiyordu... Düşmek üzereydi!

AKP NASIL AYAKTA KALABİLDİ?
Peki, ne oldu da AKP yıkılmadı. CHP’nin siyasetin Hint fakiri olduğunu AKP çok iyi anlamıştı! Kurnazca bir plan yaptı... Safraları CHP üzerine boşaltacaktı! Böylece kendi geçmişinin sorumluluğunu CHP’ye yükleyecek ve düşüş birlikte olacaktı.
AKP imaj manevrasına cemaati atarak başladı. TSK’ya kumpası birlikte kurmuşlardı. Kamuoyunu iknada zorlanıyordu. Erdoğan Harp Akademilerinde, “kandırıldım!” dedi. Bu konuda toplumsal bir öfke patlaması vardı. Kolayca atılacak bir safra değildi!
Ancak inanılmaz bir şey oldu! Periskop ufku kadar görüşü olan CHP beklenmedik şekilde Cemaati sahiplendi! Kısa dönemli küçük taktik kazançlar uğruna muazzam bir stratejik derinlik kaybedildi. Atılan bu cam simidi AKP’yi rahatlattı!
Ülkedeki en büyük sorun olan adaletin hesabını artık CHP soramazdı! Çünkü Cemaati kucaklıyordu... Böylece CHP hukuk ve adalet konusundaki bütün inandırıcılığını kaybetti... AKP yakıp yıktığı bu alanda kendisi ile CHP’yi eşitlemiş oldu!
PKK’nın küstahlığı milletin ruhunda büyük yaralar açmıştı. Açılım sürecine tepki giderek büyüyordu. AKP’nin belki de en zayıf olduğu alandı! Bu işe gönülsüz olarak ABD dayattığı için girmişti. AKP sallanıyordu. Biraz silkelense yıkılacaktı...
CHP, kendisine altın tepsi içinde sunulan bu fırsatı da elinin tersiyle itti! “Açılımın daniskasını biz yaparız ve sorunu ancak biz çözeriz!” dedi. Böylece AKP rahatladı! Ve hatta karşısında böylesine güçlü bir safdiller ordusu görünce, keskin bir milliyetçi dil kullanmaya başladı: “Vatan, millet, bayrak, şehadet, asarız, keseriz, kim tutar bizi!”
Gezi olaylarında Türk Milleti AKP’ye karşı keskin bir bıçak gibi bilenmişti! Cumhuriyet tarihinin tanık olmadığı protesto gösterileri yapıldı... AKP’nin karizması çizildi! CHP, anlaşılmaz şekilde Abdullah Gül’ün peşinde dolaşmaya başladı. O büyük halk hareketinin liderliğini üstlenemedi! Zor günlerin partisi olmadığı ama idare-i maslahatın ustası olduğu anlaşılmıştı...

YENİ CHP’NİN SİYASET FUKARALIĞI
AKP, TSK’ın son 24 Temmuz Kuzey Irak operasyonu ile perdeyi kapadı... Yıllarca halvet olduğu PKK’yı CHP’nin kucağına bırakıverdi! Koskoca CHP’yi HDP’nin yan kuruluşu durumuna düşürdü. CHP’li mebuslar Öcalan posterli mitinglerin müptelası oldu! Oslo’da PKK ile vals yapan, Habur rezaletini yaratan AKP ama kucağında HDP (PKK) ile halka poz veren yeni CHP! Ne diyelim, Türkiye’de bunun adına “reel siyaset” diyorlar...
CHP, bir elinde cımbız (HDP/PKK), bir elinde ayna (Cemaat) ile piyasa yaparken, AKP onu kolundan tuttuğu gibi masasına oturttu. Milliyetçi oyların peşine düşen AKP’nin CHP ile evlilik gibi bir derdi yoktu! Afra tafrasından geçilmeyen CHP’yi kamuoyu önünde, “AKP’ye yalvarır” bir konuma düşürmek istiyordu. Böylece seçmeninin gözünde de CHP’yi bitirecekti! “CHP can atıyor ama biz istemiyoruz!” mesajı güçlü bir şekilde verildi!

YENİ CHP’NİN SON SEÇİM STRATEJİSİ
Sayın Kılıçdaroğlu muhteşem (!) bir seçim stratejisi ile 1 Kasım yarışının startını verdi: “Anayasayı değiştireceğiz! Eşit vatandaşlık getireceğiz!Kürt sorununu biz çözeceğiz! Bu iş güvenlik politikaları ile olmaz!Parlamento’da Uzlaşma Komisyonu içinde, Parlamento dışında akil adamlar ile oturup konuşmalıyız!”
Daha önce televizyonda canlı olarak yaptığı yüksek derinlikli (!) strateji yorumunda, “PKK’nın silah bırakmayacağını, çünkü IŞİD ile savaştığını!” söylemişti... Şöyle nasıl olur? Murat Karayılan ile Cemil Bayık keleş ile masaya gelir... Karşılarına oturan barış güvercinleri Murat Özçelik ile Şafak Pavey ellerindeki birer buket laleyi muhataplarına sunarlar! İşte size çözümün kralı! Daha iyisi Şam’da kayısı!
Naçizane bir katkı daha vereyim... Çorbada tuzumuz olsun! Mesela bizim akil artist Kadir İnanır ve gönüllü akil başkan Aziz Kocaoğlu ile onların akil adamı Martti Ahtisaari, “gelip bizimle de görüşsünler” diyen Cemil Bayık’ı da aralarına alıp konuşurlar... Barış mesajına gölge düşmemesi için basına poz verirken Bayık’ın keleşi masanın altına saklanır! Çözümün CHP etiketli mimarı Sezgin Tanrıkulu hakem olur! O da konuşur... Benim aklım bu kadarına eriyor! Artık, “çözüm mü olur, çözülme mi” o kadarını kestiremiyorum!
Ve yeni CHP’den dramatik final: “Suriye’de taraf tutmayacağız! Hem Esat’la hem de muhalefet ile ilişkimizi sürdüreceğiz!” “Bu ne demek!” derseniz, ben şöyle anlıyorum: “Hem Galatasaray’ı hem de Fenerbahçe’yi tutacağız!”
Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama bence yeni CHP bu seçimi kesin kazanır!
Soner Polat

18 Ekim 2015 Pazar

Atatürk'ün çiftliği Suudi Arabistan Kralına nasıl satıldı?



Atatürk'ün çiftliği Suudi Arabistan Kralına nasıl satıldı?
Yok artık dediğinizi duyar gibiyim…
Evet, yanlış okumadınız Atatürk’ün kendi parası ile alıp kurduğu ve sonra Türk halkına bağışladığı Millet Çiftliği Suudi Arabistan Kralı Abdullah Bin Abdülaziz’e satıldı.
Atatürk bu çiftliği 1929 yılında kendi parasıyla satın alarak tarımın gelişmesi için halka bağışlamıştı. Adına da Millet Çiftliği denilmişti. Şimdi bu çiftliğin bir bölümü turizme açılarak, tesisi yapılması için Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz’e satıldı.

Atatürk’ün kendi parasıyla satın aldığı, tarımın gelişmesi için çalışmalar yapılan çiftlik 1937’de vasiyeti üzerine millete bağışlanmış, daha sonra Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) tarafından kullanılmıştı.

3 bin dönümlük TİGEM arazisinden 80 dönümlük alan 1994 yılında Belediye Canlı Ağaç Müzesi (arboretum) yapılması şartıyla Tarım Bakanlığı tarafından Yalova Belediyesi’ne tahsis edilmişti. 17 Ağustos 1999 Büyük Marmara depreminde çadır kent alanı olarak kullanılan canlı ağaç müzesi kullanılamaz duruma gelmişti.

Yalova Belediyesi daha sonraki yıllarda 80 dönümlük araziyi Belediye Meclis kararıyla önce konut alanı, daha sonra da turizm alanı olarak imara açtı ve ihaleye çıktı. CHP Yalova İl Başkanı Özcan Özel, Yalova Valiliği’ne başvurarak ihalenin iptalini istedi. Ancak 12 Kasım’da Yalova Belediyesi’nde yapılan ihaleyle 5 ayrı parselden satışa çıkarılan arazinin büyük bir bölümünü Suudi Arabistan firması Merosa satın aldı.

Yalova Belediye Başkanı övünerek, şirketin Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdüllaziz’in olduğunu söylediğini belirtip firmanın Yalova’ya 250 milyon liralık yatırım yapmayı planladığını belirtti.
Yalova Belediye Başkanı şirketin bir temsilcisi gibi çiftliği sattıkları Merosa şirketi hakkında detaylı bilgi de veriyor. “Merosa şu anda Sapanca’da villalar yapıyor. Arboretumun tamamını Merosa alacak. Yaklaşık 250 milyon TL’lik bir yatırım yapmayı öngörüyorlar. Ortadoğu’nun ve bu bölgenin en büyük turizm yatırımını buraya yapmayı planlıyorlar. Bu Yalova için çok iyi bir şey. Bu yatırım zengin Ortadoğuluların Yalova’ya gelmesi anlamına geliyor. Hem yatırımın büyüklüğü hem de oluşturacağı turizm potansiyeli itibarı ile Yalova’ya önemli katkılar sağlayacak. Olurlarını verdik, satış muamelesi de bitti” diyor.
Atatürk’ün ülkeye bıraktığı mirasların nasıl talan edildiğini, Ankara Atatürk Orman Çiftliğinde yaşamıştık. Ayrıca İstanbul Sevda Tepesi’nin yine Suudi Arabistan Kralına satılarak imara açılması yönündeki çalışmalara şahit olmuştuk.
Bu ülke daha nereye kadar satılacak?
Levent Arslan

Sn. Arslan’ın bu yazısına birkaç not ekleyelim.
Bu ülkede Atatürk’ün kalıtlarına, ilke ve devrimlerine, yapıtlarına  karşı girişim, adım ve akımlara  yasalar çerçevesinde  savaşım vermek amacıyla  “Atatürkçü Düşünce Derneği”  adıyla bir dernek kurulmuştu.
Derneğin bu  amacı Tüzüğünün 4. Maddesinde açıkça belirlenmiştir.
MADDE 4. Derneğin amacı; Atatürk’ün önderi olduğu Türk Devrimi’ni ve bu Devrimin temelini oluşturan başta Altıok, Atatürk ilkelerini her alanda ilerlemeye açık ve sürekli geliştirici nitelikteki düşünce sistemini, Devrimin bugünkü sonuçlarını ve yarınlara uzantılarını, Atatürk’ün düşüncelerini, davranışlarını, savaşımlarını ve yapıtlarını inceleme, araştırma konusu yapmak, bunlara karşı girişim, adım ve akımlarla yasalar çerçevesinde düşün savaşımı vermektir.”
ADD Kurucuları bu savaşımı ödünsüz sürdürmeleri nedeniyle birer birer katledilmişlerdir.
Atatürkçü Düşünce Derneği(ADD) Kurucusu Prof. Dr. Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı ve onlarcası !!!
Yani Atatürkçü Düşünce Derneği    Kemalist  düşün savaşımında  can ve kan bedeli kurulup, yüceltilmiştir.
Özellikle son on yıldır, Kemalist Cumhuriyetin tüm direnç noktalarına yönelik planlı saldırılar büyük bir pervasızlıkla artarak sürmekte, Devrimin kazanımları tümüyle yok edilmektedir.
İşte bu ortamda, ayağa kalkıp, Kemalist Devrimin kazanımlarını “bedeli kan ve can bile olsa” ödünsüz savunması beklenen ADD ortada yoktur.
Sn. Filiz Debreli’nin değerlendirmesinde belirttiği gibi;
ADD'nin başına özel görevli olarak seçilip, getirilen Masonluğu ve Mandacılığı tescilli Tansel ÇÖLAŞAN
“özel görevini” yerine getirmekle meşguldür.
Masonluğu ve Mandacılığı tescilli T.ÇÖLAŞAN’IN  “özel görevi”;
   Atatürk İlke ve Devrimlerine bağlı olanları eylemsiz, etkisiz kılmak, itibarsızlaştırmak, Kemalistleri ADD den tasfiye etmek…
Başardı mı?  çoktan başardı,
ADD artık hareket etmiyor/edemiyor. 

Mahmut ÖZYÜREK