30 Ocak 2015 Cuma

Banu AVAR:‘Üretilmiş Muhalefet ’ Nedir?



Bu deyimi ilk kullanan Amerika’da ‘sol’ kisveli istihbarat uzmanlarıdır.. Bu bir yöntemdir ve ‘Yumuşak Güç’ yönteminin temel taşıdır. Emperyalizm, hedef ülkelerde iki kanadı da denetimde tutmak zorundadır. Bu nedenle KONTROLLÜ bir muhalefeti, yine kendi denetlediği iktidarın karşısına koymaktadır. Çeşitli para babaları ve vakıflar, gerek iktidar, gerekse ‘üretilmiş MUHALEFET’e maddi manevi destek sağlamaktadır.. Böylece her cenahı denetimde tutarlar.
Ekonomi Profesörü Michel Chossudovski şöyle açıklamıştı:
“Çağımız kapitalizminde demokrasi illüzyonu ile kitleler yönetilir. Yerleşik toplumsal düzeni tehdit etmediği sürece ‘muhalefet’ , egemen elitlerin çıkarınadır. Amaç muhalefeti bastırmak değil muhalafetin sınırlarını belirlemek, muhalif hareketi şekillendirmek ve kalıba sokmaktır. “
Yazar burada gerçek muhalefetin ortaya çıkmasını engelleyecek ‘sınırlı ve kontrollü muhalefet’in üretilmesinden söz etmektedir. Yeni Dünya Düzeni yarattığı muhalefeti, kendi varlığını koruyan bir ‘emniyet sübabı’ olarak topluma sunar. Yani kitleler hem kendini ‘muhalif’ zanneder, hem de sistemin değirmenine su taşır!
CIA ajanı Graham Fuller’ın ünlü beyanını hatırlayın: ‘Ben Türkiye’nin geleceği için çok iyimserim. Gülen hareketi, Kürt hareketi… Türkiye’deki TÜM HAREKETLERİN SİSTEMLE ENTEGRASYONU, Türkiye’nin gelecekteki İSTİKRARI (!) için esastır. İyimserim çünkü, bu entegrasyonun her geçen gün daha fazla gerçekleştiğini görüyorum!’

Durumları sağlıklı değerlendirmek için, milli güçlerin ‘Üretilmiş Muhalefet’den haberdar olmaları şarttır.

18.7.2014
Banu AVAR

AB Kürt Konferansı'nda Öten Bülbüller! / Banu AVAR




AB – KÜRT KONFERANSI SONUÇ BİLDİRGESİNDEN:

“Kürt Baharı kaçınılmaz!”

“İsrail PKK’ya desteğini sürdürecektir!”

“Türkiye için yeni bir Anayasa yapılacaktır”

“Türk hükümeti Öcalan’la müzakereye devam edecektir!”

“Tüm ülkeler PKK’yı terörist listesinden çıkarmalıdır!”


AB konferansında “bölünmeyi” en çok savunanlar “Türkiyeli” gazeteciler!


5-6 Aralık'ta Brüksel'de Avrupa Parlamentosu’nda toplanan Kürt Konferansı katılımcıları ve açıklamaları kör gözleri açacak nitelikteydi!


"AB, Türkiye ve Kürtler" adlı 9. uluslararası konferansa Türkiye’den AKP milletvekili Galip Ensarioğlu, CHP’den Rıza Türmen, BDP’den Aysel Tuğluk ve Selahattin Demirtaş, gazeteci olarak Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Serdar Akinan, Ahmet Şık, Nuray Mert, Diyarbakır İnsan Hakları Derneği'nden Raci Bilici ve Kocaeli niversitesi'nden Profesör Sevtap yokuş katıldılar.



İsrailli akademisyen Ofra Bengio, “Son yıllarda PKK bölgede güçlendi, İsrail’in geleceği için bu çok önemli. Bu süreçte Kürtler bölgede stratejik bir rol kaptı ve İsrail’in buna desteği sürecektir” şeklinde konuştu..

Gazeteci Cengiz Çandar ise İsrail görüşlerine tam destek vererek “Kürt Baharı'nın zamanının geldiğini” savundu ve “Türkiye’nin terör örgütü PKK’yı tanımak zorunda kalacağını” belirtti. “Türkiye, PKK’yı ve onun temsilcilerini tanımak zorunda kalacak. Biz bunun için çalışacağız. İsrailli dostum Ofra Bengio da bunun için çaba harcayacak” dedi.

Gazeteci Serdar Akinan da Kandil’e ve orada yerleşik terör örgütüne övgüler düzdü!

Kürt Konferansı sonuç bildirgesinde 2012 sonunda Türkiye’nin ‘demokratik’ ve ‘yeni bir anayasa’ya kavuşacağının altı çizildi.

Konferansta, Türk hükümetinin Suriye’deki savaşa yaklaşımının, Kürtlerin kazanımlarını yok sayma ve anti kürt eksen yaratmaya yönelik olduğuna değinildi.

Türkiye ve Suriye’deki diğer ‘taraf’ların, bir diyalog ortamının hazırlanmasında girişken olmaları gereğinin altı da çizildi!

Ve konferansta Türkiye hükümetinin Abdullah Öcalan ile ‘diyaloğunun’ ŞART olduğuna da değinildi.

Konferans ayrıca tüm ülkelere, PKK’nın Terör örgütü olarak listelenmesine son verilmesi çağrısı yaptı!


Türkiye’nin ‘BÖLÜNME’ konferansı düzenleyicileri arasında Nobel Barış Ödülü sahibi Güney Afrikalı Papaz Desmond Tutu, ve İranlı ‘muhalif’ Şirin Abadi, Avrupa Konseyi iyi niyet elçisi Bianca Jagger, Türkiye’den Yaşar Kemal, ve Vedat Türkali, ve Avrupa’dan ödüllü Leyla Zana ve Amerikalı yazar Naom Chomsky de bulunutyor.

Amerikan Kongresinden, İngiltere Almanya ve Hollanda istihbaratından ve Suriyeli Kürtlerden temsilcilerin katıldığı konferansta ‘bölünmeye’ en iştahlı konuşmaları yapanlar ‘Türkiyeli’ gazetecilerdi!

Banu AVAR, 13 Aralık 2012
‘Türk’ gazetecilerin, İsrail / MOSSAD mensubu konuşmacılar ile hemfikir olarak ‘Sıra Kürt Baharı'nda!’ demeleri ilgi çekti..

29 Ocak 2015 Perşembe

Soros’un Açık Toplum Vakfı: “YUNANİSTAN AÇIK TOPLUM OLMALI”


















TÜRK YURDUNUN TAPUSU VE TÜRK ULUSAL EGEMENLİK BİLDİRGESİ ULUSAL AND (MİSAK-I MİLLİ) 95 YAŞINDA !




 Mustafa Kemal önderliğindeki Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı (Milli Mücadele) örgütünün direnişi sayesinde açılan son Osmanlı Mebuslar Meclisi'nin tek olumlu kararı, 28 Ocak 1920 günü Ulusal And'ı (Misakı Milli ya da Ahd-ı Milli Beyannamesi'ni) ilan etmesi olmuştur.

Nitekim bu bildirgeden hemen sonra da sömürgeci İngiliz işgal güçlerince bu meclis basılıp dağıtılmış, üyelerinin bir bölümü Malta'ya sürülmüş, bir bölümü Anadolu'da, Milli Mücadele'de yerlerini almışlardır..

Türk ulusunun kanıyla, canıyla dünyaya onaylattığı, sonsuza değin yaşayacak Türk yurdunun tapusu olan ULUSAL AND (MİSAK-I MİLLİ), Amasya Genelgesi ile Erzurum ve Sivas Kongreleri kararlarının bir özeti olup, iç düzenimizle uluslararası ilişkilerimizi tam bağımsızlık ve demokrasi temellerine dayandıran bir toplum sözleşmesi niteliğindedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin, tüm siyasal partilerin, tüm ulusal kurumların ve her yurttaşın, bir onur borcu olmak üzere her türlü özveriyi üstlenerek koruyup savunması gereken Ulusal And'ın tam metni şudur:

"1- Savaş Bırakışmasının imzalandığı 30 Ekim 1918 günü, düşman orduları işgalinde bulunan Arap ülkelerinin durumu, halkın özgürce vereceği oya göre saptanmalıdır. Savaş Bırakışmasının öngördüğü sınırlar içinde Türk ve islam topluluğu bulunan bölümlerin tümü, hiçbir biçimde ayrılma kabul etmez bir bütündür.
2-Halkın oyu ile yurda katılmış olan Kars, Ardahan ve Artvin için de gerekirse halkoyuna başvurulmasını onaylarız.
3- Barış antlaşmasına bırakılan Batı Trakya'nın sınırının saptanması da, halkın tam özgürlük içinde vereceği oylara göre olmalıdır.
4- Halifeliğin ve Osmanlı devletinin başkenti olan İstanbul'la Marmara Denizinin güvenliği, her türlü tehlikeden korunmuş bulunmalıdır. Bu ilke saklı kalmak koşuluyla, Akdeniz ve Karadeniz Boğazlarının dünya ticaret ve ulaşımına açılması konusunda bizimle başka devletlerin birlikte verecekleri kararlar geçerlidir.
5- İtilaf devletleri ile düşmanları ve kimi ortakları arasında da kararlaştırılmış bulunan andlaşma çerçevesinde azınlıkların hakları, çevre ülkelerindeki Müslüman halkın da aynı haklardan yararlanması koşuluyla, tarafımızdan da onaylanıp sağlanacaktır.
6- Ulusal ve ekonomik gelişmemize olanak bulunması ve kamu işlerinin daha çağdaş bir düzenli yönetim biçiminde yürütülebilmesi için, her devlet gibi bizim de gelişme olanakları bulmamızda tam bağımsızlığa ve özgürlüğe sahip olmamız, yaşamımızın ve varlığımızı sürdürebilmemizin temelidir. Bu nedenle siyasal, yargısal, mali gelişmemize engel olan sınırlamalara karşıyız.

Üzerimizde kalacak olan borçlarımızın ödenmesi de, bu ilkelere aykırı olmayacaktır."

MUSTAFA KEMAL VE TÜM MİLLİ MÜCADELE ARKADAŞLARINI EN DERİN SAYGI VE GÖNÜL BORCU DUYGULARIYLA ANIYORUZ:

Özer OZANKAYA