3 Mart 2014 Pazartesi

“ISPARTA ULUSAL GÜÇ BİRLİĞİ “ 3 MART “DEVRİM YASALARI”NIN 90. YILI ORTAK BASIN AÇIKLAMASI


“ISPARTA ULUSAL GÜÇ BİRLİĞİ  
3 MART  “DEVRİM YASALARI”NIN 90. YILI
ORTAK BASIN AÇIKLAMASI
 3.Mart 1924 günü Türk Devriminin özünü oluşturan,  Laik Demokratik Atatürk Cumhuriyetinin temel yasaları TBMM’de kabul edildi.  429 sayılı yasa ile yüzyıllardan beri süregelen ve Bağımsızlık Savaşı yıllarında Mustafa Kemal ve arkadaşları hakkında ölüm fetvası veren Şeyhülislamlık kurumuna son verilmiş, 430 sayılı yasa ile  “Eğitim ve Öğretim Birliği” gerçekleştirilmiş, 431 sayılı yasa ile de “Halifelik ” kaldırılmıştır.
Bu yasalarla, Dünyadaki en meşru, en ahlaklı, en haklı, en kutsal savaşlarından birini, emperyalizme karşı verilmiş ve kazanılmış ilk kurtuluş savaşını, bir millileşme ihtilali neticesi emperyalizmi ve yamaklarını dize getiren, bir enkazdan yepyeni, çağdaş bir devlet kurmayı başaran yüce Türk ulusunun yeniden emperyalizmin güdümüne girmemesinin, yeniden bağımsızlık savaşı vermek zorunda kalmamasının, bir daha emperyalizmin piyonlarının yeniden yönetme yetkisi ile iş başına gelmemesinin,   güvencesi sağlanmıştı. Ama ne yazık ki ; Ülkemiz Küresel Çetenin sınırsız egemenliğini sağlamak için, yobazlığın pençesinde karanlığına sürüklenerek boğuldu. Kemalist Cumhuriyeti kötürümleştirmek için bencillik, çıkarcılık, köle ruhu, teslimiyetçilik, işbirlikçilik, sömürücülük yüceltildi. Kemalist Devrim, Kemalist aydınlanma, tam bağımsızlık, demokrasi, özgürlük, toplumsal eşitlikçi halkçı-devrimci siyasal anlayış, ulusalcılık, ulusal değerler, ulusal kültür her araç ve gereçle sürekli kötülenerek erozyona uğratıldı. Kısaca Türkiye’ye deli gömleği giydirildi.
03.03.2008 günü saat: 13.00 sıralarında 3 Mart Devrim Yasalarının 84. yılı nedeniyle yaptığımız BASIN AÇIKLAMASINDA ;”Ne oldukları, ne yapacakları, ne yaptıklarından belli olan Atlantik Denizindeki " Velinimet"leri ne derse onu yapan, Cumhuriyetin laik, demokratik kimliğini açıkça değiştirmeyi, yok etmeyi amaçlayan ılımlı İslamcı çete, " Ata'ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok" "ben Laik değilim" diyebilen el Kadının kefilleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsız Laik Çankaya’sını Mustafa Kemal'in makamını ele geçirmişlerdir! ... "Devrim ile karşı devrim Çankaya'da karşı karşıyadır", "Meşru olan devrimin Çankaya'sı AB-ABD GÜDÜMLÜ devşirmelerin işgali altındadır " "Ülkemizi satılık vatan konumuna düşürenler Türkiye’yi Parçalama projesi BOP’ un eş başkanlığını yürütenler yargıda hesap vermektense Çankaya Köşkünün duvarları arkasına saklanmışlardır" DEDİK. BURADA AKTARDIĞIMIZ SÖZLERİMİZ NEDENİYLE DE 11 Ay 20 Gün Hapis Cezası İLE CEZALANDIRILDIK. O Günlerde Söylediklerimizin Bu Gün Gerçekleşmiş Olması Ne Kadar Acı. Keşke Yanılmış Olsaydık.
Geldiğimiz bu günde artık Türk devriminin omurgası olan “3 MART DEVRİM YASALARINI” korumak ve kollamaktan değil, yeniden inşasından söz edebiliriz. Çünkü son 60 yılda ve özellikle AKP faşizmi döneminde Türk Devriminin tüm dayanakları, varlığı ortadan kaldırılmış, kanla irfanla kurup yücelttiğimiz Cumhuriyet Faşist bir diktatörlüğe dönüştürülmüştür. İşin acı olan yanı bu dönüşüm topla tüfekle değil, parlamentonun çalıştığı,  sözde demokrasi içinde yapılmıştır.
Faşizm her zaman darbeyle gelmez, seçimle de gelir. Faşizmi ille gamalı haçla, darbeyle gelecek diye bekleyenlere, AKP Faşizminin sandıktan çıkıp gelmesi ders olmuştur umarız.
Bu faşizm türünde ortada tanklar, toplar, tüfekler, askerler dolaşmaz, görülmez. Onların yerini; iktidar siyasetçileri ve her alandan sivil yandaşları almıştır.
Bu faşizm türünde; seçimle başa gelen siyasal parti ya da kişi kendisine mutlak itaat edilmesini ister ve yasaları, hukuku, demokrasiyi, özgürlükleri, sorumlulukları, kuralları, hakları da buna göre düzenler. Onlar için önemli olan; demokrasinin kendisi değil seçimden aldıkları oy miktarıdır, oranıdır, sayısıdır.
Gerici dinci faşizmin TBMM içinde, Demokratik kurallarla engellenebileceği beklentisi, ”yasama” çalışmalarına katılarak, ülkenin siyasi gerçekliğinin değişeceğine/değiştirilebileceğine, faşizmin engellenebileceğine inanmak tam anlamıyla siyasal körlük ve saflıktır. Bu anlayış, bir yandan dinci faşizmin geniş halk yığınları gözünde meşruluğunu sağlarken, diğer yandan ayağa kalkması gereken toplumsal muhalefetin afyonlanması, böylece etkisiz kılınması, yatıştırılması işlevi görmektedir.
Faşizmin evrensel gerçekliğinde ve özünde var olan bu tuzak mücadelenin, faşizmin kendi zeminine çekilerek etkisizleştirilmesine ve var olan gelişmeleri daha başından bu zeminde boğulmasına yol açmaktadır. Bu tehlikeye karşı özellikle Kemalist örgütlenmelerin uyanıklığı yaşamsal önemdedir.
Eğer bu gün Türkiye, işbirlikçi-İslamcı Faşizmin cenderesinde kıvranıyorsa, AKP halen ensemizde boza pişiriyorsa, bu, AKP’ye, AKP diktatörlüğüne karşı olduğunu söyleyip, emperyalizme karşı olduğunu söyleyemeyenlerin aymazlığı yüzündendir.
Emperyalizmin mengenesi altında ezilen, emeği dışında pazarlayacağı başkaca bir seçeneği olmayan milyonlar, böylesi yani emperyalizmle bağlantısı olmayan bir faşizmle(tarih böyle bir olayı kaydetmemiştir) karşı karşıya oldukları “aldatmacası” ile kandırıldılar.
Böylece Kemalist hareketin stratejik öncelikleri değiştirildi. Faşizme karşı savaşımın aynı zamanda Emperyalizme karşı savaşım olduğu gerçeği ötelendi. Savaşımın ana merkezi yalnızca laik-Anti laik/AKP baskısına kaydırıldı.
Demokrasi oyununun bittiği yere geldik. Çünkü Devrimin de, Karşı devrimin de yasaları vardır. Dünyada hiçbir karşı devrim varlığını demokrasi ile sürdürmez/sürdüremez.
Faşizm, demokrasinin tüm olanaklarını kullanarak güçlenir ve bir süre sonra onu yok eder.
Faşizme karşı “Birleşik Cumhuriyet Cephesini” örgütlemek yerine, “Faşizmin niteliği” konusunda bitip tükenmez tartışmalarla zaman ve enerji harcamak, bir yandan antifaşist cephe içinde yarılmalara, ayrışmalara neden olurken, diğer yanda faşizmin güçlenmesi, gelişip serpilmesi dışında bir yarar da sağlamamaktadır.
  Mustafa Kemal Atatürk; “-Biz bu hakkımızı saklı tutmak, bağımsızlığımızı emin bulundurmak için genel kurulumuzca, ulusal kurulumuzca bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı kavga vermeyi uygun gören bir yolu izleyen insanlarız.”
“-Biz Batı emperyalistlerine karşı yalnız kurtuluş ve bağımsızlığımızı korumakla yetinmiyoruz. Aynı zamanda Batı emperyalistlerin güçleri ve bilinen her aracı ile Türk ulusunu emperyalizme araç yapmak istemelerine engel oluyoruz. Böylece bütün insanlığa hizmet ettiğimiz kanısındayız”
Ulusun Emperyalizmde zarar gören tüm kesimlerinin Kurtuluş savaşında olduğu gibi ortak eyleme, ortak, birleşik bir örgütlenmeye giremeyişi, faşizmin iktidara tırmanmasını ve iktidarı ele geçirmesinin yolunu açmıştır.
Her ne kadar Atatürkçü görünseler de, bugüne kadar bu düzenin nimetlerinden faydalananlarla, Mustafa Kemal Atatürk’ün antiemperyalizmini, halkçı-devrimci özünü daha 1940’larda unutanlarla, emperyalizmle uzlaşmayı önerenlerle (AB’ci, NATO’cu) Mandacılarla antifaşist, antiemperyalist bir mücadele verilebileceğini ve önderliği onlardan beklemek ham hayaldir.
Eğer önderlik Atatürk Maskeli mandacılara bırakılırsa, mücadele Antifaşist, Kemalist cephenin bölünmesi ve oldukça önemli bir kısmının Batıya bağlanması ile sonuçlanır ki bu da teslimiyetin bir başka adı olur.
Faşizmi yaratan emperyalizm bataklığı kurutulmadan ulusal bağımsızlığın ve özgürlüğün elde edilemeyeceğini gerçeğini her koşulda ve her ortamda, bıkmadan, usanmadan halka anlatmak, örgütlemek biricik kurtuluş yoludur. İşte Bu nedenle ile Antiemperyalist, halkçı, devrimci bir düşün sistemi olan Kemalizm’i özümsemiş donanımlı kadrolara gereksinimimiz var.
Emperyalizmin ve kapitalizmin Türk ulusuna giydirdiği deli gömleğini yırtıp atmak için, toplumsal kurtuluş için antiemperyalist, halkçı-devrimci,  bir örgütlenmeye yani “Birleşik Cumhuriyet Cephesine” yaşamsal gereksinim vardır. Bu örgütlenmeyi ancak Kemalist Devrimi özümsemiş kadrolar gerçekleştirebilir.
Gerici Faşist diktatörlüğün, yıkılmayacağı/yıkılamayacağı, propagandası ile faşizme karşı direnişe geçecek kitleleri engellemeye çalışan, “bu halktan bir şey olmaz, bir şey çıkmaz” diyerek, köşesine çekilip faşist düzenin kuruluşunu izleyen ve bu sistemle uyumlu yaşayabilmenin yollarını arayan Atatürk maskeli kişilerin son tahlilde faşizmin gelişip serpilmesine hizmet ettikleri asla akıldan çıkarılmamalıdır. “Bir adam ki memleketin kurtulamayacağı kanaatinde bulunur; bu, adam değildir.” (Mustafa Kemal-1908)
Zaman ağlama, sızlanma, teslimiyet değil,  küllerinden yeniden doğma, yeniden Mustafa Kemal olma zamanıdır. Türk ulusu “Ulusal Kurtuluş Savaşı” ile emperyalizmin zincirlerini kırarak nasıl bağımsızlığını kazandıysa, bugün de aynı bilinç ve kararlılıkla zincirlerini kıracak, kuşatmayı yaracaktır. Bundan kimse kuşkusu duymasın.
Çünkü “Devrimin kanunu mevcut kanunların üstündedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafalarımızdaki cereyanı boğmadıkça, başladığımız yenilikçi devrim bir an bile durmayacaktır. Bizden sonraki devirlerde de hep böyle olacaktır.” (Mustafa Kemal Atatürk)03.03.2014

KATILIMCI ÖRGÜTLER
   
1.  Demokratik Sol Parti Isparta İl Örgütü
2.  İşçi Partisi Isparta İl Örgütü
3.  Eğitim- İş Isparta Şubesi
4.  Alevi Kltr. Dern. Isparta Şubesi
5.  Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği Isparta Şubesi
6.  Ulusal Eğitim Derneği Isparta Şubesi
7.  Türkiye Gençlik Birliği Isparta Şubesi
8.  Y.Kuşak Köy Enst. Dern. Isparta Şubesi

3 MART 2008 GÜNÜ YAPTIĞIMIZ VE "11 AY 20 GÜN HAPİS CEZASI" ALDIĞIMIZ "BASIN AÇIKLAMASI"NIN TAM METNİ


3 Mart 2008 Günü Yaptığımız Ve
"11 Ay 20 Gün Hapis Cezası" Aldığımız Basın Açıklamasının Tam Metni"
O Günlerde Söylediklerimizin Bu
Gün Gerçekleşmiş Olması Ne Kadar Acı. Keşke Yanılmış Olsaydık.. "

“ISPARTA ULUSAL GÜÇ BİRLİĞİ  PLATFORMU “
3 MART  “DEVRİM  YASALARI”NIN  84. YILI
ORTAK BASIN AÇIKLAMASI

3.Mart 1924 günü Türk Devriminin özünü oluşturan,  Laik Demokratik Atatürk Cumhuriyetinin temel yasaları  TBMM’de kabul edildi.  429 sayılı yasa ile yüzyıllardan beri süregelen ve Bağımsızlık Savaşı yıllarında Mustafa Kemal ve arkadaşları hakkında ölüm fetvası veren Şeyhülislamlık kurumuna  son verilmiş, 430 sayılı yasa ile  “Eğitim ve Öğretim Birliği” gerçekleştirilmiş, 431 sayılı yasa ile de “Halifelik ” kaldırılmıştır.
Bu yasalarla , Dünyadaki en meşru, en ahlaklı, en haklı, en kutsal savaşlarından birini, emperyalizme karşı verilmiş ve kazanılmış ilk kurtuluş savaşını, bir millileşme ihtilali neticesi emperyalizmi ve yamaklarını dize getiren, bir enkazdan yepyeni, çağdaş bir devlet kurmayı başaran yüce Türk ulusunun yeniden emperyalizmin güdümüne girmemesinin, yeniden bağımsızlık savaşı vermek zorunda kalmamasının, bir daha emperyalizmin piyonlarının yeniden yönetme yetkisi ile iş başına gelmemesinin,   güvencesi sağlanmıştır.
Bu nedenle, 3 MART 1924 tarihi; TBMM tarafından, devrimi destekleyen ve devrimin özünü oluşturan   yasaların çıkartıldığı  onur  günüdür.  Kutluyoruz.
Ancak 83 yıl sonra, Dünyaya örnek Bağımsızlık savaşı ile kazanıp, kurduğumuz, devrim yasaları ile yücelttiğimiz Laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti; Cumhuriyet’le hesaplaşmak üzere beyinleri yıkanarak eğitilmiş, teokratik devlet özlemcilerinin  kuşatması değil İŞGALİ altındadır. 
3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen  devrim yasalarını  yok sayan, Türkiye’yi , “şeyhler ve meczuplar” coğrafyası haline getirerek, Ortaçağ karanlığına götürmeyi amaçlayan çabalar   tehdit olmanın ötesinde yaşanan  bir gerçeğe dönüşmüştür.   Cumhuriyetin ve onun saygın kurumlarının  özü boşaltılarak ,Ulusun bireylerini yeniden Şeriat kurallarına muhtaç hale getirmenin çalışmaları her alanda ve  hızla devam etmektedir.
Akılın, bilimin, bağımsızlığın kalesine ABD-AB  güdümlü şeriatın yeşil bayrağı çekilecek! Ne oldukları, ne yapacakları, ne yaptıklarından belli olan, Atlantik Denizi'ndeki "velinimet" leri ne derse onu yapacaklar. Cumhuriyetin kimliğini değiştirecekler! Açıkça  “Ata’ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok”, "Ben laik değilim" diyebilenler, laiklik düşmanları,  El kadınının kefilleri, ılımlı İslamcı Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsız, laik Çankaya'sına, Mustafa Kemal in makamına   çıkıp laiklik andı içemez!
ABD'nin BOP'u (Büyük Ortadoğu Projesi) adım adım yürütülüyor. Bu projedeki parçalanıp haritası değiştirilecek 22 ülkeden biri de, Türkiye... Projenin eşbaşkanı da, Çankaya hazırlığındaki kişidir. Şu anda "Stratejik ortağı" nın kendisine verdiği görev, Türkiye'nin haritasını değiştirmekle görevlendirdiği Talabani-  Barzani   peşmergeleri  Atatürk’ün makamına davetlidir.
Devrim ile karşıdevrim Çankaya'da karşı karşıyadır... Meşru olan devrimin Çankaya'sı karşı devrimci, ab- abd güdümlü işgal altındadır.
İstiklal Savaşı'nda anti-emperyalist milli mücadeleyi arkadan hançerleyen piyonların YANİ ŞEYH SAİT’lerin, Derviş Mehmetlerin,  bu günkü torunları, devrim yasalarını yok etme mücadelesinde,    en büyük desteği    Savaş  sonunda yenik düşen ve Anadolu’dan kovulan işgalcilerden yani AB ve ABD’den  almaktadırlar. Karşı Devrim Cephesi’nin, takkeli askerleri Cumhuriyetin kalelerini birer birer ele geçirmişlerdir. .
Ulusal iradeyi  gasp eden  işbirlikçi zihniyet,  bu gücüne ve dış desteklerine güvenerek Türkiye Cumhuriyeti’nin vazgeçilmez niteliklerini ve Cumhuriyet Devrimlerinin kazanımlarını yok etmeye doğru adım adım ilerlemektedir. 'Devrim Yasaları'nı 'kadük' etmek, uygulanabilmezlikle geçersiz kılmak ve giderek yürürlükten kaldırmak amaçlı  çok sinsi tasarlanmış bir oyun ve bu oyunun  güdümlü aktörleri  sahnededirler. Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin en ağır bunalımıyla ve en beceriksiz, en  teslimiyetçi, en acemi hükümetiyle karşı karşıyadır.
Türkiye bu gün  karşılaştığı  ağır sorunlarından  iç ve dış kuşatmadan   Damat  Ferit benzeri, onu hiç de aratmayan  teslimiyetçi ve Ali Rıza Paşa benzeri kararsız ve aciz  hükümetlerle kurtulamaz.

Dışarıdan verilen her emri yerine getirmeye amade olanlar; AB uğruna Türk   devletinin  temellerine  dinamit koyanlar, Sırtlarını küresel emperyalist, yağmacı haydutlara dayayarak Türk'e ve Atatürk'e  karşı 80 yıldır  biriktirdikleri kini hayasızca kusanlar,  Ekonomik kararları IMF   ve Washington'a bırakanlar, hukuk sistemini Brüksel'e devredenler,  TBMM'ni milli devletin tasfiye edildiği bir merkez haline getirilmesinin yollarını açanlar, Türkiye'nin bütün maddi değerlerini “babalar gibi  satmayı”, Türkiye''yi tasfiye etmeyi “boyun borcu”  olarak  görev bilenler,  ülkemizi satılık vatan konumuna düşürenler,  Türkiye’yi parçalama  projesi BOP’un  Eş Başkanlığını yürütenler Yargı’da hesap vermektense, Çankaya Köşkü’nün duvarları arkasına saklanmışlardır.

Türkiye Cumhuriyetini bölerek topraklarının üzerinde başka bir devlet kurma hayalinde olan PKK ve destekçilerini   tamamen çökertmek için  başlatılkan askeri operasyon ne yazıkki  BUsh ve
 İçeride "Kürdistan"ı özgürlük bağlamında sunan  devşirilmiş, ABD güdümlü  çevrelerin  istem  doğrultusunda, hedefine ulaşmadan durdurulmuştur. Daha bu gün İsrail’in  GAZZE ye karşı düzenlediği insanlık dışı saldırıyı  destekleyen ABD;  Türk ordusunun bölücülüğe karşı 24 yıldır sürdürdüğü  vatan savunmasını    engellemiştir.   Yurttaş olarak  soruyoruz. Türk ordularının Başkomutanlığını Bush mu yürütüyor?  
iktidar, "Çözüm" denilen Türkiye'den yeni azınlık çıkarılması işleminde AB-D gibi düşünmektedir.
         Siyaseten istediğini adım adım alan Batının önünde ki en büyük engel ise  Türk Silahlı Kuvvetleridir.
İşte bu gün  bu  sinsi, kirli  oyunu bozmak,  aydınlık yarınlarımıza, ülkemize, ulusumuza, vatanımıza, onurumuza, namusumuza , çocuklarımıza, işimize, aşımıza, ekmeğimize  sahip çıkmak için buradayız.
Bugün ulusal  seferberlik günüdür,  Bu gün  Kemalist Cumhuriyet için ayağa kalkma günüdür''  Gün küresel sermayenin, emperyalist haydutların  "yerli"  taşeronlarıyla ulus ve çağdaşlık karşıtı tarikatların 3 Mart 1924 de olduğu gibi  çıktıkları inlerine geri tıkılma günüdür.
Bu mücadele, varlık-yokluk mücadelesidir. Bu mücadele, bağımsızlık-bağımlılık mücadelesidir. Bu mücadele, özgürlük-esirlik mücadelesidir. Bu yüzden safları sıklaştırmanın zamanı gelmiştir ve hatta geçmiştir.  Cumhuriyetin varlığı, ulusal  varlığımız söz konusudur.

Bu mücadele emperyalizm ve onların işbirlikçi devşirmeleri ile Kemalist Devrim'den kalan mevzileri savunanlar, yani mazlumlar arasındadır.

 Bu mücadele ,  Engerekler ve çıyanlarladır,  bu mücadele  Aşımıza, ekmeğimize   göz koyanlarladır,

Çünkü Bunlar ”Bursa’da havlucu Recebe, Karabük fabrikasında tesviyeci Hasana düşman, fakir-köylü Hatçe kadına, ırgat Süleyman’a düşman, sana düşman, bana düşman, düşünen insana düşman, vatan ki bu insanların evidir,   onlar vatana düşman... 

Türkiye Cumhuriyeti'ni çok daha zor koşullarda kuran, Batılı emperyalist sömürgeci güçlerin Sevr’le parçaladığı Anadolu’yu, Lozan’la bütünleştiren, Batılı emperyalistlere hazmetmeleri mümkün olmayan bir ders veren -Çılgın Türkler- emperyalizmin yeni piyonlarla ve uşaklarla sahnelediği eski oyuna gelmeyecektir. Anti-emperyalist mücadeleyi yine yükseltecek, ulus dağındaki ateşi yine yakacaktır.
Şanlı  Kurtuluş Savaşımızda  olduğu gibi  Türk  halkı  Dava beraberliğini,  gönül birliğini kesinlikle sağlayacak ve  bu gidişe dur ! “ diyecektir.
 Türkiye’de  Atatürkçü Düşünceyi, Atatürkçülüğü, İlke devrimlerini  yok saymaya, zedelemeye  kimsenin gücü yetmeyecektir.  Bu yola başvuranlar  dün olduğu gibi ,bu günde değerbilir Türk halkından gereken dersi er geç alacaklardır.
Gün, Ulusal  Seferberlik Günüdür.  Gün;  Kemalist Cumhuriyet” İçin Ayağa Kalkma Günüdür''
Hiç Bir Zaman Seyretmiyor, Çareyi Başkalarından
Beklemiyoruz.  Yarınlarımıza Sahip Çıkıyoruz
1.    Atatürkçü Düşünce Derneği Isparta Şubesi –
2.    Atatürkçü Düşünce Topluluğu
3.    Biz Kaç Kişiyiz Isparta Platformu
4.    Cumhuriyet Halk Partisi Isparta İl Örgütü
5.    CUMOK Isparta Temsilciliği
6.    Demokratik Sol Parti  Isparta İl Örgütü
7.    Eğitim- İş  Isparta Şubesi
8.    Hacı Bektaş Veli Kltr.Dern. Isparta Şubesi
9.    İşçi Partisi Isparta İl Örgütü
10.                Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği Isparta Şubesi
11.                Türkiyem Topluluğu Isparta Temsilciliği
12.                Y.Kuşak Köy Enst. Dern. Isparta Şubesi

2 Mart 2014 Pazar

CUMURİYET YIKICILARINA, AKP FAŞİZMİNE GEÇİT VERMEYECEĞİZ!

Yüzyıllar önceden hazırlanmış bir plan ve bu doğrultudaki proje uğruna büyük bir ulusal kurtuluş savaşı vererek kurmuş olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti tasfiye, Türk Devrimi yok edilmektedir.
YURTSEVERLER, KEMALİSTLER OLARAK BU YIKIMA KARŞI,AKP FAŞİZMİNE  KARŞI DİRENİYORUZ, DİRENMEYİ SÜRDÜRÜYORUZ.


BU AMAÇLA, 03 MART 2014 PAZARTESİ SAAT 12.30 DA ISPARTA ATATÜRK ANITI ÖNÜN DE OLACAĞIZ.... SİZLERİDE BEKLİYORUZ...