20 Aralık 2013 Cuma

BÖYLE GİDERSE AKP SEÇİMLE DÜŞÜRÜLEMEZ!..-Av.Cemil Can



İktidardaki siyasi partinin devlet olanakları ile propaganda yapmasına izin veren; bakanların istifa etmeden yerel seçimlere aday olarak katılabileceklerine ilişkin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararı, bundan böyle yapılacak olan seçimlerin adil, sağlıklı, güvenilir ve şeffaf olarak yapılabilirliğini kuşkulu hale getirdi.
Seçmen veri tabanının, YSK tarafından takip edilen bağımsız bir seçmen kütüğü yerine, İçişleri Bakanlığı'nın üretip güncelleştirdiği ve dış kaynaklardan alınan verilerle güncellenen bir veri tabanının kullanılmış olması, seçimlerin tarafsızlığı ile güvenilirliğini tartışmalı hale getirmiştir ve kabul edilebilir bir durum değildir.
1 milyondan fazla Suriyeli sığınmacıya vatandaşlık statüsü verilerek "seçmen" haline getirilmeleri ise, kabul edilebilir bir durumdeğildir.
Son olarak; seçimlerin güvenliğinin, ortakları arasında GAMA ve KUTLUTAŞ gibi özel şirketlerin olduğu, genel müdürlüğünü de AKP ile yükselmeye başlayan Sadık Yamaç adlı bir bürokratın yaptığı, 1982 yılında Türk-ABD şirketi olarak kurulmuş bulunan HAVELSAN'a (1) teslim edilmesi, yargının tartışma götürmez şekilde "by-pass" edildiğinin en somut kanıtıdır...
Bu son hamleyle denebilir ki, Türk Milleti adına egemenlik hakkını kullanabilen organların başında gelen yargının elinde hiç bir güç bırakılmamıştır.
Söylenenlere inanırsak, güya seçim sonuçlarına dışarıdan olası müdahalelerin önüne geçmek ve YSK içi güvenliği sağlamak için bu çok önemli iş HAVELSAN'a ihale edilmiştir!..
Seçimlerin sonucunu doğrudan etkileyecek olan veri tabanı ile seçim güvenliğinin, yüksek hakimlerden oluşmuş bağımsız ve tarafsız bir kurum olması lazım gelen Yüksek Seçim Kurulu yerine, siyasi iktidarın etkisine açık veya doğrudan kontrolünde olan kurum ya da şirketlere bırakılması, geçmiş yıllarda tartışılan ve fakat bir türlü sonuçlanamayan 6 milyondan fazla (ölü) seçmenin nasıl oy kullanabildiği hususunu yeniden tartışmaya açmıştır!..
Suriyeli sığınmacılara seçmen olabilmeleri için vatandaşlık verildiğine ilişkin iddialar üzerine, CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar, son 6 yılda ülke nüfusu yaklaşık 5 milyon artarken, seçmen sayısının 12 milyon arttığına dikkat çekerek, AKP'ye mezardan gelen desteği bir kez daha hatırlatmıştır...
Acar'ın bu iddiası ile başta CHP olmak üzere pek ilgilenen olmamıştır...
CHP'nin Bilgi ve İletişim Teknolojilerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Emrehan Halıcı'nın bu konu ile ilgili değerlendirmesi ise, acıklı ve yürek yakıcıdır.
(2) Halıcı, CHP'nin geleceğini doğrudan iktidarın vicdanına teslim etmekle, Y-CHP'nin acizliğini bir kez daha kanıtlamıştır.
Yürekli yurtsever yazar Dr.Ali Rıza Üçer(3)dışında bu konuyu ele alıp inceleyen ne yazık ki, yok denecek kadar azdır.
Halbuki, Antalya Milletvekili Acar, bu çıkışı ile "seçimlerin güvenliği" hakkında çok önemli bir hususa işaret etmişti: Ülkemizde 2002-2007 döneminde seçmen sayısı yaklaşık 1 milyonartmışken, 2007-2011 döneminde bu sayı, on kat artarak 10 milyonaçıkmıştır! Bu anormal artışınsebebinin birileri tarafından mutlaka açıklanması gerekir...
Sayılar ortadadır: 2007 yılındaki nüfusumuz 70.586.256 iken, 2012 yılı sonunda bu sayı 75.627.384'e çıkmıştır.
2007 yılında seçmen sayımız ise, 42.800.000 idi.
YSK, 24 Ekim 2013 tarihi itibariyle seçmen sayısını 54 milyon971 bin olarak açıklamıştır.
Şimdi önümüzdeki soru şudur: 6 yılda nüfus yaklaşık 5 milyonartmışken, seçmen sayısı nasıl olur da 12 milyona çıkabilmiştir?..
Bu sorunun en doğru yanıtını nüfus istatistiklerinden (4)bulabiliriz...
Resmi kayıtlara göre; her yıl yaklaşık 1 milyon 300 bin kişi yenidoğan olaraknüfusumuza eklenmekte, 400 bin kişi de vefatederek nüfusumuzu eksiltmektedir.
(5)Bu verilere göre, nüfusumuzun her yıl yaklaşık 900 bin kişi arttığını kabul edebiliriz.
Başka bir ifade ile söylersek; 2008 yılında 17 yaşında olan 1991 doğumlular, 2009 yılı içerisinde 18 yaşını doldurarak "seçmen" sıfatını almış ve o yılın toplam nüfusu olan 72.561.312 sayısı içerisinde yerlerini almışlardır.
Aynı şekilde, 2008 yılında 16 yaşında olan 1992 doğumlular da iki yıl sonra, 18 yaşını doldurarak 2010 yılı içerisinde, 73.772.988 olan toplam nüfusumuz içerisinde kayıt altına alınmışlardır.
Bu şekilde her yıl yaklaşık 900 bin kişi nüfusumuza eklendiğinden, 6 yılda nüfus artışımız en fazla 900.000 x 6 = 5.400.000 kişi olabilecektir.
Nitekim, 2012 yılındaki nüfusumuz 75.627.384 olup, 2007 yılındaki nüfusumuz olan 70.586.256 ile arasındaki fark da: 5.041.128olmakla bu artış oranına uygun düşmektedir...
YSK, 2007 yılında 42.800.000 olan seçmen sayısını 24 Ekim 2013 tarihi itibariyle 54 milyon 971 olarak vermektedir...
Yukarıdaki verilere göre, en fazla 5.400.000 artabilecek olan seçen sayısına 6.600.000 fazlalık nereden gelmiş de toplam seçmen sayımız 12 milyonaçıkmıştır?
Bu sorunun yanıtını öncelikle siyasi iktidarın vermesi gerekir.
Akla yatkın ve matematiğe uygunbir yanıt verilmedikten sonra, sandığa gitmenin hiç bir anlamı olmayacaktır!
Ölü mü sağ mı ve nerede oldukları belli olmayan "çantada keklik" 6.600.000oyu hazır olan bir siyasi iktidar ile yarışmakve seçimi kazanmak öyle kolay değildir.
Bu koşullar altında yapılacak olan seçim ile siyasi iktidar hiç bir şekilde değiştirilemez!..
Hele de iktidarın karşısında tek siyasi hedefi "muhalefette kalabilmek" olan çapsız siyasetçiler olursa, AKP'yi hükümetten düşürmek imkansız gibi gözükmektedir!..
Av.Cemil Can
DİPNOTLAR:
(1) HAVELSAN, resmi internet sitesinde misyonunu; AKP'nin politikalarına paralel olarak, şu şekilde ifade etmektedir:
"Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı'nın (TSKGV) bağlı ortaklığı olan HAVELSAN'ın misyonu ülkemizin savunma, güvenlik ve bilişim alanındaki gereksinim ve ihtiyaçlarının milli olarak karşılanmasına azami katkıda bulunmaktır.
HAVELSAN, misyonu doğrultusunda, Cumhuriyet'imizin 100.yılında, ülkemizin "Vizyon 2023" hedeflerinin gerçekleşmesi için belirlenen strateji ve politikalarda,öncelikli olarak seçilen sanayi ve teknoloji alanlarındabu sorumluluğun bilinci ve heyecanıyla çalışmaktadır.
Özgün ürün sahibi olmak amacıyla özkaynaklarımızı kullanarak Ar-Ge faaliyetlerimize yatırımlar yapmaktayız"
HAVELSAN'ın siyasi iktidardan bağımsız bir kuruluş olmadığınıanlamak için lütfen aşağıdaki bağlantıyı tıklayıp okuyunuz.
(2) Yeni CHP'nin de kabul ettiği gerçek: SEÇSİS ile sağlıklı, güvenilir ve şeffaf bir seçimden bahsedilemez...
Emrehan Halıcı'nın yaptığı değerlendirmede:
"YSK tarafından takip edilen bağımsız bir seçmen kütüğü yerine NVİ’nin üretip,güncellediği ve ASAL, Yargıtay, Adli Sicil gibi dış kaynaklardan alınan veriler ile güncellenen bir seçmen kütüğü veri tabanı kullanılmaya başlanmıştır" denmektedir.
Bu değerlendirmenin tamamını okumak için bağlantıyı tıklayınız.
(3) İŞTE SEÇİM HİLESİNİN AÇIK KANITI
(Dr.A.Rıza Üçer)
(4) Nüfus İstatistikler:

Kılıçdaroğlu: Sarıgül için istifa edebilirim



20 Aralık 2013 Cuma - 10:35
ABD'li haber sitesi Huffington Post'un Dış Haberler Muhabiri Joe Lauria çok ilginç bir iddia ortaya attı.
Site için özel bir haber kaleme alan Lauria, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Mustafa Sarıgül için istifa edebileceğini söylediğini yazdı.
Lauria, Kılıçdaroğlu'nun Tayyip Erdoğan'a karşı daha karizmatik bir liderin çıkması için istifayı düşünebileceğini söylediğini aktardı.
Kılıçdaroğlu'nun kendisine özel bir röportaj verdiğini belirten ABD'li yazar şöyle devam etti:
"Haziran 2015'te yapılması planlanan bir sonraki genel seçimlerde iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yerine geçme ihtimalini artırma anlamına gelmesi halinde partideki yükselen yıldız Mustafa Sarıgül'ün ipleri ele almasını değerlendirip değerlendirmeyeceğini sorduğumda, Kılıçdaroğlu şöyle dedi:
‘Ben belli bir koltuğa bağlı olarak siyaset yapmıyorum.
Ben ülkenin iyiliği için, gelişmesi ve demokratikleşmesi için siyasetteyim.
Koltuğuma aşık değilim.'
Kılıçdaroğlu yerel seçimlerle ilgili olarak ise İstanbul'da CHP'nin alacağı bir zaferin AK Parti'nin zayıflığına işaret edeceğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Önümüzdeki yıl martta yapılacak yerel seçimler Türkiye'nin geleceği için gerçekten belirleyici bir an, siyasi tarihimiz için çok kritik bir nokta olacak" ifadelerini kullandı.
GÜLEN HAREKETİYLE İTTİFAK?
Habere göre Kılıçdaroğlu Lauria'nın Gülen Hareketi'yle ilgili sorularını da yanıtladı.
Gülen Hareketi'yle birlikte bir AK Parti karşıtı cephe kurup kurmadıkları sorusuna Kılıçdaroğlu, "Biz hükümetten baskı gören tüm grupların yanındayız" derken CHP'nin "etnik kimlik ya da inanç, mezhep veya benzeri bir grup siyaseti izlemediğini" vurguladı.
Kılıçdaroğlu, "Tek istediğimiz tüm bu gruplar için özgürlük alanını genişletmek, buna sizin bahsettiğiniz de dahil.
Bizim partimiz gibi düşünmeyen gruplar var ancak biz onların da haklarını ve özgürlüklerini koruyoruz"
diye konuştu.

ANAYASA MD.42 "Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez"



Yürürlükteki Anayasamızın, 66. Maddesi gereği Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür. 3. değiştirilemez maddesine göre ise bu ülke insanının dili Türkçedir. 42. Maddesi gereği ise Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez hükümlerini getirmiştir.
Yatıp kalkıp Atatürk e küfreden, Osmanlı özlemcileri, bölücüler kol kola Devletin neden iki resmi dili yok. Tek resmi dil faşistliktir diyenlere Osmanlı'dan cevap
Kanun-ı Esasi'nin 18. maddesi, "Devletin resmi dili Türkçe'dir ve Osmanlı fertlerinden her biri devlet hizmetinde istihdam olunmak için resmi dili bilmesi şarttır" şeklindeydi. Bu anayasa maddesiyle devlet görevlerinde Türkçe'den başka dil konuşulmayacağı ve devletin resmi dilinin Türkçe olduğu açıkça ifade edildiği gibi bu durum anayasa teminatı altına da alınmıştı.
Meclis'te Türkçe tartışmaları
Seçimler yapılarak 19 Mart 1877'de Meclis çalışmaya başladı. Birinci Meşrutiyet Meclisi çalışmalarını Ayasofya'nın karşısındaki Darülfünun'da, yani dönemin üniversitesinin binasında sürdürdü. İlk parlamentomuzdaki 115 mebusun, yani milletvekilinin 46'sı gayrimüslimdi.
İlk Meclis'te milliyet çatışmaları yaşandı. Devletin resmi dili Türkçe olmasına rağmen Ermeni ve Rumlar kendi dillerinin de resmi dil olarak kullanılması için uğraşarak, kendi milletlerinin meselelerini her şeyin üzerine çıkarmaya çalıştılar. Mebus olmak için Türkçe bilmek zorunluydu. Bu şartın değişmesi için, özellikle Arabistan'dan gelen mebuslar teklifte bulundular. Bu talebe karşı dönemin önde gelen devlet adamlarından Ahmed Vefik Paşa "Gelecek seçime 4 yıl var. Akılları varsa bu süre içinde Türkçe öğrenirler" cevabını vermişti.


19 Aralık 2013 Perşembe

GÖLCÜK’TE PİKNİK YAPMAK VARKEN



Tarih 17 Aralık 2013 Salı. Türkiye Cumhuriyet tarihinde rastlanmamış bir yolsuzluk, rüşvet rezaleti ile sarsılıyor. Küresel yağmacı ABD ve AB’de, bu skandalın onda biri ortaya çıksa hükümetler devrilir, halk sokağa dökülür. Demokratik örgütler ülkeyi ayağa kaldırır.
Türkiye’de hemen her demokratik örgüt, ortaya saçılan bu rezalet karşısında “TAVIR”  belirlemek üzere toplantılar yapmaya yöneldi.
Isparta da  “ULUSAL GÜÇ BİRLİĞİ”  dönem sözcüsü Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği, Güç Birliği Bileşenlerini ivedi toplantıya çağırdı. Güç Birliği Bileşenleri CHP- DSP- İP. ADD TEMAD- Eğitim-İş- Ulusal Eğitim Derneği- Alevi Kültür Derneği -TGB den oluşuyor.
Tarih 17 Aralık 2013 Salı. Türkiye Cumhuriyet tarihinde rastlanmamış bir yolsuzluk, rüşvet rezaleti ile sarsılıyor.
ADD Isparta Şubesinin Atanmış Yöneticileri ise aynı gün “Isparta-Gölcük Mesire alanında aç kalmış köpekleri beslemek üzere “Gölcük’e piknik gezisi” organize ediyorlar.
Konu ile ilgili toplantılara katılmıyorlar, rezaletle ilgili açıklama yapma gereği duymuyorlar. Ne diyelim?  Gölcük’te piknik yapmak, kalan kırıntıları da köpeklerle paylaşmak gibi soylu bir etkinlik varken……

ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ ISPARTA ŞUBESİ "AKP’nin ülkeyi yönetme ehliyeti kalmamıştır "