‘MASONLAR CEMİYETİNİN VARLIĞI, TÜRK
DEVRİMLERİNİN GELECEĞİ İÇİN, TÜRK DEVLETİNİN GELECEĞİ İÇİN TEHLİKEDİR! DERHAL
KAPATIN! ‘ Atatürkün 1935 deki bu emrini ağzına hiç almayan ve bunu hiç
yazmayan kişiler ATATÜRKCÜLÜK TUROVA ATI içine saklanmış işbirlikci hainlerdir!
1970-1971
yıllarında masonlar cemiyeti üyesi Başbakan Demirel:
-Türkiye
70 Cente mutaçdır, demiştir!
Böylelikle
hükümetin iflasını açıklamıştır.
Türk
Milletine seçenek olarak;
erken seçimle halkcı bir yönetim değil de,
bir darbeyle ABD oğlanları olan TSK (Türkiye
Siyonist Kuvvetleri)daki subaylarınca Türk Halk Yönetiminin cebren işgal
ettirilmesi öngörülmüştür.
TSK
lı casus subayların Türk Halk Yönetimine el koyabilme gerekçeleri,
SAĞ SOL ÇATIŞMALARI olarak bilinen orta
oynuları ile Türk Halkı aldatılarak hazırlanmıştır.
Yüksek
okullarda ve işçi kesiminde olan bilgilenmelerin sonucu olarak,
özellikle
bu kesimlerde haçlı ordusu Natoya karşı,
iktisadi
olarak Türkiyeyi işgali amaç edinen AB e karşı yoğun bir tepki oluşmuştu.
‘AB
ORTAK, TÜRKİYE PAZAR’, ‘YENİ
KAPITÜLÜSYONLARA HAYIR’
‘YURDUMUZU
GADİM DÜŞMANLAR PARAYLA İŞGAL EDECEK’,
‘HAÇLI
ORDUSU NATOYA HAYIR’ başlıkları işleniyordu.
Demirel
ve çetesi ise yeğeni olan Yahya Demirelden tutun da bilmem kime kadar hazineyi
söğüşlüyorlardı.
ABD
oğlanları yönetimindeki TSK subayları, Kızılderili soykırımcısı, ikinci dünya
vahşeti baş oyuncularından biri olan Azmanistan yönetiminden, hurda silahlar
satın alıyor, hazineden Orduya ayrılan üçünbirini har vurup harman
savuruyordular.
TSK
ve Güvenlik Teşkilatları içine yerleşmiş siyonist acanlar;
gençlik
içine acan tahrikciler ve macaracılar yerleştirerek,
Türk Gençliğinin haklı ve yerinde eylemlerini,
amacından
saptırıyorlar ve hiç olmaması gereken gençler arasında silahlı çatışmalar ayarlıyorlardı.
Gençler
içinde sağ kanatta Mahir Çayan, Ömer Ayna, Deniz Gezmiş gibi macaracılar ve
Ertuğrul Kürkcü gibi acanlar görevlendirilmiş ve güdülmüştü.
Sağ
kanatta ise,
1948
de ABDde Nato birimlerinde siyonist eğitimden geçen ondört subaydan biri olan
Türkeş Milliyetcilik Turova atının içine giriyor ve kardeşi kardeşe düşürme
orta oyununda önemli bir görev alıyordu.
O
zamanları Ankara Emniyetinde görevli bir memur şöyle diyordu:
-Emniyet
görevlileri devrimci öğrencilerle mücadelede yetersiz kalıyor. Öğrenciler polisden korkmuyor. Ama
karşılarına milliyetci gençler çıkarılınca, onlardan korkacaklar. Çünkü
milliyetciler gözlerini kırpmadan tetiğe basabilecekler!
Tetiğe
basıldı defalarca,
öğrenciler
adına da tetiğe basanlar oldu.
Hatta
İstanbulda hem sağcı, hem solcu beşer kişilik öbekler gece evlerinde bir gece arayla aynı silahtan
çıkan kurşunlarla öldürüldüler. Kapıda
subay elbiseli katiller gördü, tanıklar.
Kan
gövdeyi götürdü.
Yolsuzluk,
devleti soyma haberleri ayyuka çıktı.
İlginç
bir haber de şöyleydi:
‘Demirelin
kardeşi Şevket Demirel zorda kalan bir iş adamına Devlet Bankalarından kredi
almasında yardımcı olmuş.
Krediyi
alan pezevenk(Ortaasya Türkcesinde iş adamı, ticaretci demek) aşka gelmiş ve
Belekde tam yüzon dönüm araziyi Şevket Demirele HEDİYE etmiş.
Şevket
Demirel de kardeşliğini yapmış, senin ticarete zamanın yok Sülo. Al, bu araziyi
ben de sana HEDİYE ediyorum demiş. Demirelde bu araziye kavak diktirmiş.’
1996
yılında Beleke gittiğimde Demirelin diktirdiği yüzondönümlük kavaklığı gördüm.
Kavak
ağaçları çok güzel büyümüşler, kocaman bir orman olmuşlardı. Güneşin altında,
rüzgarda oynayan kavak yaprakları yeşil yeşil parlıyorlardı.
‘Mal
sahibi mülk sahibi, nerede bunun ilk sahibi,’ diye türkü söylüyorlardı.
ORTADOĞU
TEKNİK KENTOKULU, SİYASAL ve HACETTEPE KENTOKULU öğrenci olaylarından sonra,
kamu oyu, TSK oğlanlarının Türk Halk Yönetimine el koyabilmesi konusunda ikna
edildi.
Kentokulu
öğrencileri güvenlik güçlerince tutuklandı, dövüldü, işkence görenler, hatta
çok sayıda öldürülenler oldu.
Hacettepe
Yurt Olaylarından sonra öğrenciler Ankara Emniyet Müdürlüğünün yeraltında
bulunan katında bir güzel coplandılar üçgün boyunca.
Savcılar
getirildi öğrencilerin ifadeleri alınacaktı.
Komiserler gencecik polislere emir yağdırıyorlardı.
Her
iki polis bir öğrenci alacak, savcıya götürüp ve öğrenci aleyhine bir uyduruk
ifade vereceklerdi.
Polisler
bunu doğru bulmuyorlardı.
Ama
emir almışlardı. Mecburdular bir öğrenci aleyhine ifade vermeye.
İki
yüz kadar öğrenciden 72 kişi 144 polis tarafından sanık olarak belirlendi.
Polisler
bir öğrenciyi almış savcıya götürüyorlardı. Öğrenciden bir iki yaş kadar
yaşlıydılar. Onlarda kentokullarında okumak istemiş ama şu bu nedenle
olmamıştı. Öğrenciye karşı için için saygıda duyuyordular. Polisler büyük bir
gerilim içindeydi. Ne diyeceklerini bilmiyorlardı.
Öğrenci
durumu izliyordu, polise yardımcı olması gerekti.
-Memur
bey ! Ben yurdun ikinci katındaydım. Polisler sabah sekizde yurda geldiğinde
beni tutukladılar. Benim hiçbir yasa dışı davranışım olmadı.
Polis
rahatladı. İçeri savcının yanına girdiler.
Polis:
-Ben
bunu yurdun ikinci katından saat sabah sekizde teslim aldım.
Savcı:
-Ne
yaptı bu?
Polis:
-Bir
bomba attı, iki çocuk bir anne yaralandı.
Savcı:
-Yaralılar
nerede, hastahaneye götürdünüz mü?
Polisde
çıt yok öğrencinin yüzüne bakamıyor.
Savcı
ikisini de dışarı çıkarıyor.
Dışarıdaki
sahte tanık polis, yalan ifade vermek zorunda kalan polise ‘ne ifade verdiğini
‘soruyor. Cevap olarak, okkalı bir küfür
alıyor, polis arkadaşından ve öğrencinin yüzüne bakmadan koşar adımlarla
uzaklaşıyor.
Öğrenci
arkadan sesleniyor.
-Çok
teşekkür ederim memur bey! Hem
anana hem de garına selam söyle,
komserini de unutma!
Öğrenci
adaletli davranmak istiyor. Birinci memura ifade vermede yardımcı olmuştu,
ikinciye de yardım etmeliydi.
-Memur
Bey! Ben Türküm. Dedelerim
Sarıkamıştaydı. Öğrenciler arasında silahla dolaşan bu serserilerle benim bir
ilişkim yoktur, olamazda.
-Ben
hiçbir işe karışmadım. Akşam saat
yirmiye kadar ben çatı katındaydım. Gazdan aşağılarda durmak imkansızdı.
Polisler geldiğinde ben beşinci katta polislere teslim oldum.
Memur
iyi anladı, içeri savcıların odasına girdiklerinde memur başladı:
-Bu
öğrenciyi ben beşinci katta akşam saat sekizde teslim aldım.
Ne
yaptı bu öğrenci diye savcı alaylı alaylı sordu.
-Elinde
bir makinalı silah vardı. Her tarafa
ateş ediyordu.
Silah
nerede diye sorunca savcı öne baktı polis ve ‘komserime de onu sorun’, dedi.
Savcı
öğrencinin yüzüne baktı hayretle.
Öğrenci.
-Savcı
bey, ben Türküm. Bunlara böyle ifade vermeleri içinde param yoktu. Son 150
liramı geçen hafta bu paltoya vermiştim.
Görüyorsun, kolları koptu, her tarafı kan içinde. Artık bu paltoyla kızlara
hava atılır mı, diye sordu.
Ankara
bir numaralı sıkıyönetim mahkemesinde öğrenci diğer arkadaşlarıyla beraber
yargılandı. Bu şahitlerin ne adı nede ifadeleri dosyada yoktu. Yeni bir şahit
adı vardı dosyada Süleyman Atılgan.
İfadesi
yoktu ve mahkemeye gelip ifade de vermedi.
Öğrenci
dört yıl iki ay hapis cezasını gizli örgüt üyesi olma gerekçesiyle Ali Elverdinin başkanlığındaki siyonistlerin kuklası mahkemeden aldı. Savcı
Baki Tuğ idi.
Baki
Tuğ üç yıl kadar önce ULUSAL KANAL da itiraf etti:
-Ankara
Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi kararlarında ABD Ankara Büyük Elçisinin etkisi
altında kalmıştır!
TBBM
değil, TSK nın değil, Türk Milletinin hiç değil, Azmanistan Büyük Elçiliğinin
etkisindeki bir askeri mahkeme!
Gelelim
sadede:
Bilderberg
üyesi Ecevit ve çetesi, kontırgerilladen hesap soracağım diye başbakan olduktan
sonra,
bir
defa olsun kontırgerillanın adını ağzına almadı ve suçsuz yere mahkum olan
öğrencileri af ediyorum diye,
HAZİNEYİ
SOYANLAR için af çıkardı!
Şimdi
ise bu orta oyunu tekrarlanmak isteniyor!
İçerdeki
tüm subaylar suçludur:
a)
Haçlı ordusu
Natonun emrine girmişlerdir.
b)
BOP Eşbaşkanı
olduğunu 34 kere itiraf eden haini tutuklamamışlardır.
c)
Povelle iki
sayfa dokuz maddelik ihanet sözleşmesi yaptığını itiraf eden haini yaka paça
etmemişlerdir.
d)
Bunlara sözde
yasal gömlek giydiren Sezeri, Eceviti ve çetesini tutuklamamışlardır.
e)
Yemediği ihanet
haltı kalmayan mason uşağı Demireli tutuklamamışlardır.
f)
Binden fazla
cinayet işledik, diye itirafda bulunan Mehmet Ağarı tıutuklamamışlardır.
g)
‘FBI ve CIA gibi
örgütlenme olacak, biri haberi getirecek, öbürü işi bitirecek’, diyen, örtülü
ödeneği hamuduyla yutan Çiller ve çetesini tutuklamamışlardır.
h)
Doğuda halkın
devlet güclerine güvenini sarsacak cinayet olaylarında ya seyirci olmuşlar yada
işbirliği yapmışlardır.
I)
Ülkenin kamu
malları, bankalar, araziler masonlar ve uşaklarınca yağmalanırken seyirci
olmuşlardır.
i)
Ülkede
seçimlerde hile olurken, masonlar fırka yönetimlerini ve milletvekili
adaylarını hileyle belirlerken, onların can ve mal güvenliklerini
sağlamışlardır.
j)
Tüm subaylar
yasal görevlerini ama şöyle ama böyle yapmayarak yurdumuzu gadim düşmanlarımıza
teslim etmişlerdir.
k)
Türk Halk Mahkemelerinde
onları ve düşman askerlerini yanyana dizeceğiz, dara çekeceğiz.
Milli
Birlik, veya Milli İrade gibi ayaklarla eski sakızları kimse tekrar çiğnemey
kalkmasın.
‘MASONLAR
CEMİYETİNİN VARLIĞI, TÜRK DEVRİMLERİNİN GELECEĞİ İÇİN, TÜRK DEVLETİNİN GELECEĞİ
İÇİN TEHLİKEDİR! DERHAL KAPATIN! ‘ Atatürkün 1935 deki bu emrini ağzına hiç
almayan ve bunu hiç yazmayan kişiler ATATÜRKCÜLÜK TUROVA ATI içine saklanmış
işbirlikci hainlerdir!
Yusuf
7 sene zindanda kaldı diye hazinenin başına geçti.
BOP
Eşbaşkanı iki ay dayalı döşeli zindanda geçirdi, diye Örtülü Ödeneğin üstünü
örttü. Konu komşuyu, ülkemizi kana buladı.
1)
Dehal Seçim ve
Fıkralar Yasası değişmeli ve erken seçim yapılmalıdır.
Tüm
fırkalarda, gerek fırka başkanları gerekse milletvekili adayları, tüm fırka
üyelerince ön seçimle belirlenecektir.
Dar
bölge, çift kademe seçim düzeni uygulanacaktır.
2)
Bireylerin
bankalara olan tüm borçları silinecektir, tıpkı bankerler ve bankalar
soygununda dönen dolapların tersi uygulanacaktır.
3)
Özelleştirme
adında yağmalan tüm kamu kuruluşları ve
yurt toprakları gerçek sahibi olan Türk Milletinin tekrar olacaktır.
Yağmalayanı da, yağmalatanı da enseleyeceğiz.
4)
Toplum Tüketim
ve Toplum Üretim kuruluşları hayata
geçirilecektir.
5)
Ev barınak, yeme
içme, giyim kuşam, eğitim ve sağlık kişinin doğal hakkı olarak kabul edilecek
ve yönetimler bunu ücretsiz karşılayacaklardır.
6)
Tüm bağımlılık
yapan maddeler olmayacaktır.
7)
Uluslararası
Halk Kurultayları oluşturulacak ve her
ülkede mutlak silahsızlanma için örgütlenmeler hayata geçirilecektir.
Siyaset
demek yalan söylemek, dolandırmak, soymak hatta cinayet işleme bilimi olmuştur.
Siyaset yerini Toplum Yönetim Bilimine bırakacaktır.
Hemde
oynaya oynaya. Biline,
İsmet Aydemir