Tuncay Özkan Atatürkçümü?
Tuncay Özkan’ı önce
Kanal D televizyonunda, Cüneyt Arcayürek’le “Politika Durağı” programlarında
söyleşi yaparken izledik. Daha sonra, 17 milyon dolara satın aldığını söylediği
Kanaltürk televizyonunda ilgi odağı olan programlar yaptı.
Tuncay Özkan; 14
Nisan–13 Mayıs 2007 tarihleri arasında milyonların katılımıyla gerçekleşen
Cumhuriyet Mitinglerinde cingözlük yaparak sahneye fırlayıp attığı kışkırtıcı
nutuklarla öne çıktı. “Vatan, Namus, Ahde Vefa” söylemini
dilinden düşürmeyen, laiklik ilkesinin ateşli savunucusu görünüp, dinci olmakla
suçladığı AKP’ye ver yansın eden Tuncay Özkan, sonradan bir de baktık ki,
sahibi olduğu Kanaltürk televizyonunu Fethullah Gülen Cemaatine yakın olduğu
söylenen Koza İpek Grubu’na satıvermiş!
Neyse, biz bugün burada
bu olayların ayrıntılarına girmeyeceğiz. Tuncay Özkan, 27 Eylül 2008 günü,
Ergenekon Terör Örgütü’ne üye olmak ve örgüt adına faaliyette bulunmak
suçlamasıyla tutuklandı. Halen Silivri’de tutuklu bulunan Tuncay Özkan, 12
Haziran 2011 Genel Seçimlerinde, İstanbul 1. Bölge’de Bağımsız Millet Vekili
Adayıdır.
Bugün burada sizlere
Tuncay Özkan’ı tanıtmak isteyişimin asıl nedeni de, onun İstanbul’dan bağımsız
milletvekili adayı olup Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girmek isteyişidir.
İddia edilen Ergenekon terör örgütü davasında 31’i tutuklu, toplam 86 sanık
yargılanmaktadır. Bugünkü tarih itibariyle bu sanıkların tümü, Tuncay Özkan da dahil,
suçsuzdur. Haklarında türlü iddialar vardır, ancak bu iddiaların hiçbiri henüz
kanıtlanmamış, mahkeme henüz hiçbir mahkûmiyet kararı vermemiştir.
Davayla ilgili üç ayrı
iddianame hazırlanmıştır. Birinci iddianame 2455 sayfa, ikinci iddianame 1972
sayfa, üçüncü iddianame ise 1454 sayfa. Ben, Tuncay Özkan’la ilgili suçlamaları
içeren ikinci iddianamenin tamamını İnternetten indirerek okudum, notlar aldım.
İkinci iddianamede kanıt olarak kullanılan başlıca iki tür kaynak
bulunmaktadır.
Birincisi, sanıkların
telefon konuşmalarının çözümleri, diğeri de Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa
Balbay’ın günlükleri. 56 sanıklı ikinci iddianamenin 19. sırasında Ahmet Tuncay
Özkan yer almaktadır. 20 Temmuz 2009 günü Silivri’de ikinci iddianamenin ilk
duruşması yapıldı.
Tuncay Özkan kendisini
savundu. Kanal Türk televizyonunun eski sahibi Tuncay Özkan, mesleği sorulduğunda,
“Yeni
Parti Başkanı ve gazeteciyim” diye yanıtladı. Şimdi size, 1972 sayfalık
ikinci iddianameden, Tuncay Özkan ile ilgili birkaç bölüm aktaracağım. Bu
bölümler, Tuncay Özkan’ın yapmış olduğu telefon konuşmalarının çözümüdür. Bu
konuşmalar, Tuncay Özkan tarafından inkâr edilememiştir.
Tape No: 7779 Tarih:
04.01.2008 Murat- Yarın sana geliyor Muhittin abi, dimi abi? Tuncay
Özkan- Şey çok iyi olacak gelsin 60 kişilik tam 60 kişilik bir kadro
kurduracam ona tamam…de ki yani istiyorsan şey yapalım birlikte, toplantı
yapalım Tuncay abi ile birlikte de…Yani
adamın anasını iyilikle belleme operasyonu yapacağız.
Tape No: 7782 Tarih:
06.01.2008 Tuncay Özkan- İrfan abi Siteye niye girmiyonuz mu abi ya…Ya ben
biliyorum ya…ulan İrfan…insaf et dur bir Dakka…sen adamın anasını iyilikle s.kme
denklemini biliyor musun? Yarın sabahtan itibaren iş başka oluyor hadi öptüm…Program yazılıyor, Milletin Anasını iyilikle
s.k.ceksin…başka türlü büyüyemeyiz.
Böylece Yeni Parti
Genel Başkanı Tuncay Özkan’ın Türkiye’yi büyütme programının temel ilkesini
öğrenmiş oluyoruz: ‘Milletin anasını iyilikle s.kmek’.
Bir süre önce Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan bir vatandaşımıza, “Ananı al da git!” deyince, haklı
olarak kıyamet kopmuştu! Oysa Tuncay Özkan, tek bir kişinin anasını değil, tüm
milletin anasını becermeyi programına yazıyor ve fanatik yandaşlarının
çabalarıyla İstanbul 1. Bölge’den milletvekili seçtirilerek Meclis’e sokulmaya
çalışılıyor…
İstanbul 1. Bölge’nin
kapsadığı Kadıköy, Üsküdar, Adalar, Beykoz, Şile ve Ataşehir’deki seçmenlerimiz,
tüm Türk milletinin anasına alçakça küfürler savurmuş Tuncay Özkan’a oy
verebilirler mi?
Tape
No: 7722-1 Tarih: 21.06.2008 günü saat 21.23 Tanju Güvendiren- Ben adama beni aradığında söylediğini ilettim,
bana destek versin diyo, ben senden bişey rica ediyorum…
Tuncay Özkan-
ADD Genel Başkanı yalan söyler mi ya…Bu
harp, bu Harbiyeyi kökünden kaldırmadıkça bu ülke düzelmez zaten…
Yüzyıllardır büyük Türk
Ordusu’na şan veren Harbiye, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin beyin takımı olan
subaylarımızın yetiştiği ocağın adıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef
tahtalarına yerleştiren ABD, AB ve onların içimizdeki uşakları bile, Harbiye’yi
kökünden kaldırma alçaklığından söz
etme cesaretini kendilerinde görememişlerdir.
Oysa 20 Temmuz 2009 tarihinde Silivri’deki
duruşmada yargıca, ‘Ben Mustafa Kemal’in askeriyim’ diye babalanan Tuncay
Özkan, ülkenin düzelmesini Harbiye’nin kökünden kaldırılması koşuluna
bağlamıştır!
Değerli Dostlar, 12
Haziran 2011 genel seçimlerinde Cumhuriyet İçin Güç Birliği’nin adayları
arasında, şanlı ordumuzun yüksek komutanlarından Emekli Orgeneral Çetin Doğan
ve Emekli Korgeneral Yaşar Müjdeci de bulunmaktadır. Bu komutanlarımız, Harbiye
mezunudurlar. İstanbul 1. Bölge’den Bağımsız Milletvekili adayı olan Tuncay
Özkan, “Harbiye’yi kökünden kaldırmayı” hedef seçmiş bir siyasetçidir!
Hepsi bu kadar olsa neyse! “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” diye yırtınan Tuncay
Özkan, Mustafa Kemal’in de 1283 yaka numarasıyla Harbiye’den mezun olduğunu
bilmiyor mu? Şimdi soruyorum:
“Harbiye kökünden kaldırılmadıkça
bu ülkede düzelme olmaz” diye alçakça bir
söylemde bulunan Tuncay Özkan’a; İstanbul 1. Bölge’deki Kadıköylüler,
Üsküdarlılar, Beykozlular, Şileliler, Ataşehirliler ve Adalılar oy verebilirler
mi?
Hepsi bu kadar da
değil. Yine iddianamedeki kanıtlardan öğreniyoruz. Tuncay Özkan bir zamanlar M.
Emin Karamehmet’in sahibi olduğu Show TV’nin başındadır. Tuncay Özkan, vergiler
dahil, aldığı ücretlerle Karamehmet’e yılda dokuz milyon dolara mal olmaktadır.
Parasal sıkıntı içine giren Karamehmet medyası, Tuncay Özkan’a yolu gösterir.
Peki, Tuncay Özkan ne yapar? Doğru, kanatları altına sığındığı generallere
koşar ve Karamehmet’in kendisini ballı börekli işine yeniden alması için
generallerin aracı olmasını ister, yalvar yakar olur, ‘Ne olur Karamehmet’e biraz baskı
yapın!’ diye ağlaşır!
Peki, medyada çuval
dolu dolarlı işleri kapmak için Tuncay Özkan’ın yalvar yakar olduğu,
yaltaklandığı generaller kim? Harbiye mezunları! Ve işte o Harbiye’yi, Yeni
Parti Genel Başkanı, İstanbul 1. Bölge Bağımsız milletvekili adayı Tuncay
Özkan, kökünden kaldırmayı planlıyor! Alçaklığın ve ihanetin hangi boyutlara
ulaştığını görüyor musunuz?
Tuncay Özkan, 12
Haziran 2011 Genel Seçimlerinde İstanbul’da 1. Bölgede Bağımsız Aday. İstanbul
1. Bölge, İstanbul’un Anadolu Yakası’nı kapsıyor. Adalar, Ataşehir, Beykoz,
Kadıköy, Şile ve Üsküdar’da yaşayan ve 12 Haziran 2011 günü oylarını kullanacak
vatandaşlarımızın büyük bir çoğunluğunun 1972 sayfalık Ergenekon İddianamesini
okuduğunu sanmıyorum. İşte ben okudum ve okuduklarımın bir bölümünü onların da
bilgilerine burada sunmuş oldum.
Bu çok sağlam bilgileri öğrendikten sonra
İstanbul’un Kadıköy, Üsküdar, Beykoz, Adalar, Şile ve Ataşehir’deki yurttaşlarımızın
Tuncay Özkan’a oy verebilir mi? Tuncay Özkan’ı tanıtımım henüz bitmedi,
sürdürüyorum.
İstanbul 1. Bölge’den
Bağımsız Milletvekili olan Tuncay Özkan, 4 Nisan 2009 günü Silivri’den ABD
Başkanı Barack Obama’ya bir mektup gönderdi.
Mustafa Kemal’in Askeri
olduğunu sık sık tekrarlayan, Atatürkçülüğün müthiş savunuculuğunu yaparak
ulusalcı yurttaşlarımızı aldatıp kandırmaya çalışan Tuncay Özkan’ın bu ibret
verici mektubunu okuyalım.
“Başkan Obama Türkiye,
Hamas gibi fundamentalist dinci örgütlere kayıyor. Faşizm Türkiye’de, ‘Amerika
istiyor’ yalanıyla her baskıyı uyguluyor. Bu doğru mudur? Amerika, Türkiye’yi
‘Din Faşistlerinin’ yönetmesini, Türkiye’nin Hamas ile birlikte olmasını,
demokrasiyi terk etmesini, ‘Laikliği’ bırakmasını mı istiyor?”
Fanatik yandaşlarını,
Atatürkçü olduğunu söyleyerek kandıran Tuncay Özkan; Türkiye’de demokrasinin ve
laikliğin savunulmasını ABD başkanından dileniyor!
Sahte Atatürkçü Tuncay
Özkan’ın ibretlik mektubunu okumayı sürdürelim. “Başkan Obama, Bu sorularımın
yanıtını ‘Evet’ olarak verir, ya da o anlama gelecek uygulamalar yaparsanız,
biliniz ki; ‘En son umutlar ölür’ Böyle bir tutum takınır, Bush’un Türkiye
Politikalarını sürdürür, din faşistlerinin Türkiye’yi ve Dünyayı felakete
sürüklemelerinde onlara destek olursanız, size bağlanan umutları da söndürürsünüz.”
“Vatan, Namus, Ahde
Vefa” deyimlerini sık sık tekrarlayarak fanatik
yandaşlarını uyutan Tuncay Özkan, tüm umutlarını Emperyalizmin odağı ABD’ye
bağlamış! Umutlarını bir yabancı devletin başkanına bağlamış olan kişiye
Atatürkçü denilebilir mi? Bir yabancı devletin başkanından umut dilenen kişiye,
“namuslu” olduğunu söyleyebilir misiniz?
İbretlik mektubu
okumayı sürdürelim. “Başkan Obama, Size inanmak, güvenmek,
Türkiye ve Amerika’nın barış kültürüne, medeniyete, insan uygarlığına el ele
katkı sunmasını görmek istiyorum”
Dünyayı sömüren,
dünyayı ateşe veren, Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da, Suriye’de, Tunus’ta
bombalar patlatarak milyonlarca insanı katleden, İran’a saldırı hazırlıkları
yapan Amerika, meğer medeniyete ve insan uygarlığına katkıda bulunuyormuş da
bizlerin haberi yokmuş!
Tuncay Özkan’ın, ulusal
onur ve şereften yoksun bu yalvarışını İstanbul 1. Bölge’deki yurttaşlarımız
dikkate almayacaklar mıdır? İşte, Tuncay Özkan’ın ibret verici mektubunun son
satırları: “Başkan Obama, Ailenizle birlikte mutluluk, barış ve başarı içinde
yaşamanızı, Dünya ve insanlık için güzel şeyler yapmanızı temenni ederim.
Saygılarımla, Tuncay Özkan Silivri 4 No.lu Cezaevi, F/7 hücresi,
Silivri/İstanbul/Türkiye
Tuncay Özkan’ın bu
mektubu, bir yandan bir avuç yandaşını Atatürkçü maskesiyle kandırırken, diğer taraftan
katıksız Amerikan uşaklığı yapan bir siyasi sahtekârın ibret verici belgesidir!
İşte bu Tuncay Özkan şimdi İstanbul 1.
Bölge’den Bağımsız Milletvekili adayıdır. Son bir kez daha soruyorum: Türk analarının
tümüne birden alçakça küfür eden, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin beyin takımı
subaylarımızı yetiştiren Harbiye’nin kökünden kaldırılmasını siyasi bir hedef
olarak belirleyen ve Silivri’den gönderdiği mektupla, Emperyalist
ABD’nin Başkanı Barack Obama’dan hiç utanmadan yardım dilenen, Sahte Atatürkçü,
ABD uşağı Tuncay Özkan’a, İstanbul 1. Bölge’deki Kadıköylü, Üsküdarlı,
Adalı, Beykozlu, Şileli ve Ataşehirli yurttaşlarımız oy verebilir mi?
İstanbul 1. Bölge’de 12
Haziran 2011 seçim sonuçlarının, sahte Atatürkçü, ABD uşağı Tuncay Özkan’ın
yüzünde bir şamar gibi patlamasını diliyorum.. Değerli Dostlar, Bugün sizlere
burada anlattıklarımı, ilk basımı Ocak 2011’de yapılmış olan “İĞFAL” adlı
kitabımda ayrıntılarıyla yazmıştım. Aradan 6 ay geçti. Kitabımın 2. baskısı
yapıldı. Ama Tuncay Özkan’dan da, kendilerini internetin sanal ortamında bir
milyon kişiymiş gibi gösteren bir avuç fanatik yandaşından da hiç ses çıkmadı!
Bu kısa notu da dikkatlerinize getirmiş oldum. Sevgiler Saygılar Sunuyorum,
Yılmaz
Dikbaş
7
Haziran 2011
0532
233 31 52
TUNCAY ÖZKAN’A AÇIK
MEKTUP
Sayın Tuncay Özkan,
Siz, önce gazeteci
yazar olarak tanındınız. Daha sonra Kanal D televizyonunda Cüneyt Arcayürek’le
yaptığınız Politika Durağı programları ilgi odağı oldu. Üç yıl önce Kanaltürk
televizyonunun sahibi olmanızla medyada etkinliğiniz arttı.
14 Nisan-13 Mayıs 2007
tarihleri arasında, milyonların katılımıyla yapılan Cumhurıyet Mitinglerindeki
ateşli konuşmalarınızla ününüz doruğa çıktı.
İdealiniz, İlkeleriniz
Sayın Tuncay Özkan,
Bir yıl önce şöyle
söylemiştiniz:
“Bundan 2 yıl öncesine
kadar çok zengin biriydim. 17 milyon dolarım vardı. Bir ideal uğruna
Kanaltürk’e yatırdım.”
Peki, idealiniz neydi?
Söylemlerinizden,
idealinizin şu ilkelerinizi gerçekleştirmek olduğunu anlıyoruz:
• Mustafa Kemal’in
büyük ahlakının doğurduğu laikliği savunmak.
• Hayatınızı, barış
kültürünü yüceltmeye adamak.
• Demokrasiyi, insan
haklarını, çoğulculuğu, vatanı ve namusu korumak.
İlkelerinizi
gerçekleştirme yolunda, Eylül 2007’de ‘Biz Kaç Kişiyiz’ sloganıyla
başlattığınız kampanyada vatandaşlara şöyle bir çağrıda bulundunuz:
“Yobazlığa, softalığa,
gericiliğin işgaline karşı zafere kadar direnişe çağırıyorum. Ulusalcıları,
solcuları, sağcıları, yurtseverleri, milliyetçileri, vatan, ahde vefa diyenleri
çağırıyorum. Artık milyon milyon bir araya gelmeye çağırıyorum.”
Bu girişiminizle, “21.
yüzyılın en büyük sivil toplum hareketini” gerçekleştirmeyi
hedeflediğinizi açıklıyordunuz.
AB Karşıtlığı
Sayın Tuncay Özkan,
Emperyalizme, kültür
emperyalizmine ve AB’ye karşı çıktığınızı söylüyorsunuz. Televizyon
programlarınızda yapmış olduğunuz AB eleştirilerini de, AB karşıtlığınızın
kanıtı olarak öne sürüyorsunuz. Oysa her eleştiri, her zaman karşıtlık anlamına
gelmez. Çoğu zaman, eleştirilen kişi ya da kurumun eksiklikleri vurgulanıp daha
iyi, daha etkili olması arzu edilir.
Medyada AB’yi
eleştirenlerin hemen hemen tamamını bu sınıfa sokabiliriz. AB’yi eleştirip, AB
karşıtıymış gibi bir izlenim yaratarak okuyucularına şirin görünmek isteyen
nice ünlü köşe yazarlarını ve akademisyenleri bunların arasında sayabiliriz.
Burada sadece iki örnek veriyorum.
• “Çünkü bizi yönetenler AB’den
korkuyor…Çünkü bunu AB istiyor. AB, Türkiye Cumhuriyeti ile kedinin fareyle
oynadığı gibi oynuyor.” diye yazarak, sözde AB eleştirisi yapıp, AB’ye
tepkisi yükselen halkımıza sanki AB karşıtıymış gibi görünen Emin Çölaşan,
13.06.2006’da şöyle diyordu: “AB’ye evet, ama onurumuzla gireceksek.”
Sırası geldiği için yazıyorum, AB’ye onurlu girmek diye bir kavram yoktur.
AB’ye evet, ama onurumuzla girelim diyenler, AB’nin en onursuz yanlılarıdır!
• Prof. Dr. Erol
Manisalı, AB’nin Türkiye’yi ‘bekleme odasında iğfal ettiğini’ ve
AB’nin Türkiye’ye ‘kuma gözüyle baktığını’ söyleyerek Avrupa Birliği’ni
eleştirmiştir.
Cinsellik üzerine
kurulan bu iki söylem, halkımızın büyük bir çoğunluğunu, Erol Manisalı’nın AB
karşıtı olduğuna inandırmıştır. Oysa gerçeğin hiçte öyle olmadığını Erol
Manisalı’nın kendisi, 13.02.2007 tarihinde CNN Türk televizyonunda konuk olduğu
bir programda şöyle açıklamıştır: “AB’nin bütün kriterlerini kabul ediyorum.
Ancak bizi de Polonya, Bulgaristan ve diğer adaylar ile bir tutmalılar ve
üyelik tarihi vermeliler. Ben, üyelik verilmeden dayatılan kriterlere
karşıyım.” İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde AB’nin Erasmus
Programını uygulayan Prof. Dr. Erol Manisalı, AB yanlısıdır. AB’ye dönük
eleştirilerini, gördüğü eksikliklerin düzeltilmesi amacıyla yapmaktadır.
Sayın Tuncay Özkan,
Sizin bugüne kadar
Kanaltürk’te yapmış olduğunuz AB eleştirileri, daha çok AKP iktidarına yönelik
siyasi söylemlerdi. Siz hiçbir zaman, hangi koşulda olursa olsun AB’ye karşı
olduğunuzu söylemediniz. Siz hep, AKP iktidarı karşıtlığını vurguladınız.
AKP’ye karşı CHP’yi açıkça desteklemeniz de sizin aslında AB karşıtı
olmadığınızın en açık kanıtıdır. Eğer gerçekten AB karşıtı olsaydınız, AKP
iktidarına karşı olası bir CHP iktidarını savunmazdınız. Çünkü CHP’nin de tıpkı
AKP gibi AB yanlısı olduğu, AB Mandasını savunduğu tartışılmaz bir gerçektir.
Bu gerçeği görmek için başkalarının söz ve yorumlarına gerek yoktur, CHP’nin
kendi yayınladığı 630 sayfalık “Tam Üyeliğe Evet, Özel Statüye Hayır”
adlı kitabı okumak yeterlidir.
Mine Kırıkkanat’a
Kanaltürk’te AB Yanlısı Program
Sayın Tuncay Özkan,
16 Eylül 2007’den bu
yana her hafta Pazar günü, Mine Kırıkkanat Kanaltürk’te AB yanlısı bir program
yapmaktadır. 52 hafta sürecek olan bu programı, söylenene göre AB, 74 bin Avro ile
desteklemektedir.
‘Ulusalcı, AB karşıtı’
olarak nitelendirdiğiniz Kanaltürk’te AB yanlısı program yapan Mine
Kırıkkanat’ı kısaca tanımakta yarar vardır.
Tam adı, Mine Gökçe Kırıkkanat Soulnier olan
Mine Kırıkkanat, Notre Dame de Sion Kız Lisesi ve İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü mezunudur. Yakın çevresinin izlenimlerine
göre, Fransız eşiyle, bu ülkenin pasaportunu almak için evlenmiş, görgü
şahitlerine göre, ‘Fransız pasaportu
aldığı gün sevincinden havalara zıplamıştır!’
Mine Kırıkkanat,
Atatürk Havalimanı’na indikten sonra sahil yoluyla İstanbul’a girerken gördüğü
manzarayı şöyle anlatmaktadır:
“Don paça soyunmuş
adamlar geviş getirerek yatarken, siyah çarşaflı ya da türbanlı, istisnasız
hepsi tesettürlü kadınlar mangal yellemekte, çay demlemekte ve ayaklarında ve
salıncakta bebe sallamaktadırlar. Her 10 metrekarede, bu manzara
tekrarlanmakta, kara halkımız kıçını döndüğü deniz kenarında mutlaka et pişirip
yemektedir. Aralarında, mangalda balık pişiren tek bir aileye rastlayamazsınız.
Belki balık severler, pişirmeyi bilseler, kirli beyaz atletleri ve paçalı
donlarıyla yatmazlar, hart hart kaşınmazlar, geviş getirip geğirmezler, zaten
bu kadar kısa bacaklı, bu kadar uzun kollu ve kıllarla kaplı olmazlardı!”
Mine Kırıkkanat, Türk
halkını aşağılamanın da ötesine geçmekte, Türk halkından nasıl nefret ettiğini
anlatmakta, açıkça ırkçılık yapmaktadır.
Mine Kırıkkanat’ın
yukarıdaki söylemini ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmek mümkün değildir.
Çünkü ifade özgürlüğünün beşiği olarak gösterilen Avrupa’da, ‘nefret saçan
konuşmalar’ ifade özgürlüğü dışında bırakılmıştır.
Mine Kırıkkanat,
camilerin ışıklandırılmasını, ‘irticanın
ışıklandırılması’ diye niteleyen, laiklik konusunda yapılan bir açık
oturumda ‘Biz zaten Allah’ı kamu alanlarından çıkartmak, hatta kovmak istiyoruz’ diyen,
Fransız TV5 kanalında İslam hakkında yapılan bir programda, ‘İslam yanlış
anlaşılıyor’ tartışması üzerine, ‘Bu kadar yanlış anlaşılan bir din yanlıştır!’
diyerek masayı yumruklayan yaman bir Hıristiyan AB Mandacısıdır.
Fransız pasaportlu Mine
Kırıkkanat, Fransız yasalarının ‘Dinci ve ırkçı nefreti ifade eden yazı
yazılmasını ya da halka bu yönde konuşulmasını’ yasakladığını bilmiyor olabilir
mi?
Sayın Tuncay Özkan,
Türk halkına karşı kin
ve nefret dolu olan, faşist ve ırkçı bir üslupla yazan Mine Kırıkkanat’a
Kanaltürk’te ‘AB karşıtı’ program yapmasına izin verişinizi şöyle
anlatıyorsunuz:
“Mine Kırıkkanat bana,
‘Ben Kanaltürk’te böyle farklı bir program yapabilir miyim?’ dedi. Ben de olur
dedim. Niye? Çünkü biz hep AB karşıtı program yapıyoruz ama mümkün olduğunca
karşı görüşlere de yer veriyoruz. Böyle bir program da bizim karşı düşünceye
verdiğimiz önemi ortaya koyar.”
Sayın Tuncay Özkan,
Türk Milletini toptan
aşağılayan, faşist ve ırkçı eğilimleri özendiren Mine Kırıkkkanat’a televizyonunuzda
bir yıl sürecek programlar yaptırmanız, savunduğunuzu söylediğiniz; Mustafa
Kemal’in büyük ahlakının doğurduğu laiklik ilkesiyle bağdaşmamakta, hayatınızı
barış kültürünü yüceltmeye adamışlığınızla uyuşmamakta, demokrasiyi, insan
haklarını, çoğulculuğu, vatanı ve namusu korumak amacınızla örtüşmemektedir.
Hem bakın, Mine Kırıkkanat kendisine Kanaltürk televizyonunda program yapmasına
izin verişinizi nasıl yorumluyor:
“AB taraftarı bir
gazeteci olarak Türkiye’nin bu topluluğa AKP’lilerle değil, ulusalcıları bu
projeye dahil ederek girmemiz gerektiğini düşünenlerdenim. Tuncay Özkan’nın
nasıl bir ulusalcılı olduğunu Türkiye biliyor. Ben milliyetçi bile değilim. Ama
biz bu insanları yanımıza almadan AB’ye giremeyiz. AB’ye de Türkiye’de ulusalcı
bir kanalın böyle bir programa ekranda yer verdiğini göstermek önemliydi.
Demokrasi budur: ‘Milliyetçi’ Kanaltürk, AB yanlısı bir programa ve AB yanlısı
bizlere yer açtı. AB de, beğendiği bir projeyi ‘milliyetçi’ Kanaktürk’te
destekledi.”
Sayın Tuncay Özkan,
Bu ifadeden çıkan, hiç
tartışılamaz gerçek şudur: Mine Kırıkkanat, AB’den aldığı parasal destekle
Kanaltürk’te AB yanlısı propaganda yapacaktır. Dikkat ediniz, AB hakkında bir
programdan söz etmiyor Mine Kırıkkanat, açıkça ‘AB yanlısı bir program’
diyor. Sizin bilmemeniz mümkün değil, Avrupa’nın saygın televizyon kanallarının
hiçbirinde, ticari reklamlar ve genel seçim dönemleri hariç, propaganda amaçlı
bir yıl sürecek dizi programlara asla rastlanamaz!
Peki, tek yanlı AB
propagandası yapılmasının, demokrasinin bir gereği gibi gösterilmesini
izleyicileriniz nasıl karşılayacaktır?
Önerim: Kanaltürk’te
‘AB Gerçekleri’ Adlı Bir Program
Sayın Tuncay Özkan,
Kanaltürk
televizyonunda, ‘AB Gerçekleri’ adlı bir dizi program yapmak istiyorum. Elbette
her isteyene televizyonunuzda program yapmasına izin veremezsiniz. Bu nedenle,
AB konusundaki bilgi ve birikimim hakkında kısaca bilgi sunuyorum:
- Avrupa Birliği (AB)
hakkında tamamı çok sağlam belgelere ve kaynaklara dayalı bir kitap yazdım.
“Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi”. İstanbul’da Asya Şafak Yayınları
tarafından yayınlanan bu kitabım, ilk çıktığı Kasım 2006’dan bugüne kadar 5
baskı yaptı. Kitabım hakkında ülkemizin saygın yazarları; Bertan Onaran, Oktay
Akbal, Orhan Birgit, Vural Savaş, Öner Yağcı, Hasan Hüseyin Yalvaç, Dr. Ramazan
K. Kurt, Halit Payza, Hüseyin Laptalı, Cazim Gürbüz ve Rozerin Bolluk övgü dolu
yazılar yazdılar, okuyucularına da okumalarını önerdiler.
- Türkiye’nin çeşitli
yerlerinde Avrupa Birliği ile ilgili otuzu aşkın konferans verdim.
Dinleyiciler, anlattıklarımı hep büyük ilgi ve şaşkınlıkla dinlediler. Ulusal
televizyon kanallarında da konuşmamı, AB hakkında anlattıklarımı tüm Türk
halkına duyurmamı önerdiler. Hatta bunlardan Adana-Tarsus’ta konuşmalarımı
dinleyen yaklaşık 150 kişi bir araya gelmişler, adları, adresleri, telefon
numaraları ve imzaları bulunan bir dilekçeyi size gönderip, televizyonunuzda
bana da fırsat vermenizi istemişler. Öğrendiğime göre, onlara hiçbir cevap
vermemiş, hatta ısrarla aramalarına rağmen telefonlarına da çıkmamışsınız.
- Kanal B, Ulusal
Kanal, Kanaltürk (Ceviz Kabuğu Programı), Mesaj TV ve Meltem TV gibi yaygın
televizyonlarda ve çok sayıda yerel televizyonda, AB konusundaki oturumlarda
konuk oldum.
- AB konusunda yazdığım
makaleler genel ve yerel basında ve internet sitelerinde yayınlandı.
Kanaltürk’te yapmak
istediğim ‘AB Gerçekleri’ adlı bir dizi programın ana başlıkları şöyle
olacaktır:
1. AB’nin Tarihçesi ve
Bugünkü Kurumları.
2. AB’nin Türkiye
Raporları.
3. AB Anayasası.
4. AB’nin Anti-Demokratik
Yapısı.
5. AB’nin Toplumsal ve
Ekonomik Yapısı.
6. AB Kurumlarında
Rüşvet, Sahtekârlık ve Yolsuzluk.
7. Avrupa’da AB
Karşıtlığı.
8. AB Propagandası.
9. AB-Türkiye
İlişkileri.
10. AB’den Hibe Alan
Sivil Toplu Örgütleri.
11. AB’den Hibe Alan Belediyeler
ve Bakanlıklar.
12. AB ve Ulusal
Egemenlik.
Sayın Tuncay Özkan,
Kanaltürk’te bu
programı yapmamı kabul ederseniz, program hakkında size, elbette çok daha
ayrıntılı bilgiler sunacağım. Ancak bu aşamada size, yapacağım programınn temel
ilkelerini hemen söyleyebilirim.
• Yapacağım programın
adı, ‘AB Gerçekleri’ olacaktır. Yani bu programda izleyicilere ne AB yanlısı ne
de karşıtı propaganda yapacağım. AB’nin kendi resmi belgelerini, Avrupa
üniversitelerinde konusunun uzmanları tarafından hazırlanmış raporları ve
Avrupa’da yazılıp basılmış ünlü kitapları kaynak olarak göstereceğim. Doğruluğu
tartışılamayacak sağlam bilgilere sahip olacak Kanaltürk izleyicileri, AB
yanlısı ya da karşıtı olmakta kendi kararlarını vereceklerdir.
• Yapacağım program için
yerli ya da yabancı hiçbir kurum ya da kuruluştan hiçbir parasal destek
almayacağım gibi, sizlerden de tek bir kuruş talebim olmayacaktır. Ankara’ya
gidiş-geliş ve Ankara’da konaklama masraflarımı da kendim karşılayacağım.
Sınav
Zamanı
Sayın Tuncay Özkan,
İzmir’de ‘Cumhuriyet’e
Sahip Çık’ mitinginde yaptığınız ateşli konuşmada, işbirlikçi medyayı hedef
göstererek;
“Onları doğduklarına
pişman edin!”
demiştiniz. Şimdi de
ben size, Kanaltürk’te bana ‘AB Gerçekleri’ adlı bir program yapmama fırsat verin,
‘AB yalanlarıyla halkımızı kandırmak isteyen işbirlikçilerini doğduklarına
pişman edeyim!” diyorum.
Yine aynı mitingde,
Türk medyasını ‘satılmış’ olarak itham etmiştiniz.
Türk medyasının
tamamına yakınının ABD buyruğunda ve AB Mandacısı olduğunda sizinle aynı
görüşteyim.
Sayın Tuncay Özkan,
Kanaltürk’ün ‘satılmış’
sınıfında olmadığını yalnız bana karşı değil, bu yazımı okuyacak tüm
dostlarımıza da kanıtlamak için, size bu mektubumla yapmış olduğum ciddi
öneriye en azından bir cevap vermek durumunda olduğunuzu söylemek zorundayım.
Saygılarımla,
Yılmaz
Dikbaş, Y. Müh.
Araştırmacı
Yazar
18
Kasım 2007, Antalya
dikbas@kalinka.com.tr
www.kalinka.com.tr
Cep: 0532-233 31 52