Yürürlükte olan Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 105. Maddesi Cumhurbaşkanının “Sorumluluk ve
sorumsuzluk hali”ni düzenlemektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası MADDE 105
E. Sorumluluk ve sorumsuzluk hali
“Cumhurbaşkanının, Anayasa ve diğer kanunlarda
Başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği
belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca
imzalanır; bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur.
Cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler
aleyhine Anayasa Mahkemesi dâhil, yargı mercilerine başvurulamaz.
Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük
Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye
tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır.”
Demek ki Cumhurbaşkanı’nın işleyebileceği yegâne suç “vatana ihanet”
suçudur
“Vatana ihanet”, kavram olarak Türk Ceza
Kanununda(TCK) yoktur.
TCK'da "vatana ihanet" diye bir suçun
bulunmaması vatana ihanetin suç olmadığını göstermez.
Peki, ne tür eylemler bu kavram içine sokulabilir?
Bize bu konuda yardımcı olabilecek kaynak, 1632
sayılı Askeri Ceza Kanunudur(ACK).
Bu yasanın 54. maddesi, “Hıyanet” /
“Vatan aleyhindeki cürümler(suçlar)” başlığını taşıyan fasılda
düzenlenmiştir.
Madde, TCK’ ya göndermede bulunarak vatana ihanet suçu
için Ceza Kanunu hükümlerinin uygulanacağını belirtmektedir.
ACK 54. Maddesinin göndermede bulunduğu Yasalarla
belirlenmiş olan Vatana ihanet suçu ile İLGİLİ hükümler Devletin
Güvenliğine Karşı Suçlar başlığı altında TCK 302 - 308 arasında düzenlenmiştir.
Madde 302
- (1) Devletin
topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına
koymak, Devletin birliğini bozmak, Devletin egemenliği altında bulunan
topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmak, Devletin bağımsızlığını
zayıflatmak amacına yönelik elverişli bir fiil işleyen kimseye ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası verilir.
MADDE 304. -(1) Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı savaş açması veya hasmane
hareketlerde bulunması için yabancı devlet yetkililerini tahrik eden veya bu
amaca yönelik olarak yabancı devlet yetkilileri ile işbirliği yapan kişi, on
yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Tahrik fiilinin basın
ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında
artırılır. Diyor.
MADDE 306. -(1)
Türkiye Devletini savaş tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak şekilde, yetkisiz
olarak, yabancı bir devlete karşı asker toplayan veya diğer hasmane
hareketlerde bulunan kimseye beş yıldan on iki yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Fiil
sonucu savaş meydana gelirse faile müebbet hapis cezası verilir.
(3) Fiil,
sadece yabancı devletle siyasal ilişkileri bozacak veya Türkiye Devleti veya
Türk vatandaşlarını misilleme tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak nitelikte
ise faile iki yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.
(4) Siyasal
ilişki kesilir veya misilleme meydana gelirse üç yıldan on yıla kadar hapis
cezasına hükmolunur.
Demek ki TCK’ ya göre
“terör ihraç etmek,
siyasal ilişkileri bozacak nitelikte fiilde bulunmak” Türk Ceza
Kanunu’ndaki 304 ve 306. maddelerdeki tarif edilen suçu oluşturmaktadır.
Peki, Cumhurbaşkanı Suriye’ye terör ihraç etti
mi?
Evet! üstelik teröristleri
Türkiye’de eğitti, donattı ve silahlandırdı.
Suriye’ye düşmanlık kışkırtan eylemleri başlattı mı?
Evet! Üstelik yalnız
Suriye’ye değil, aynı zamanda tüm komşularımıza karşı düşmanlık ve kışkırtma
eylemlerinin birinci derecede sorumlusudur. Öyle ise
Cumhurbaşkanının suçlarına bir suç daha eklenmiş oldu. Komşularımızla düşmanlık
yaratma ve savaşa yol açacak fiillerde bulunma suçu.
Cumhurbaşkanı başbakanlığı döneminde BOP
Eşbaşkanı olduğunu kamuoyunun gözü önünde, yazılı ve görsel basında
onlarca kez açıklamadı mı?
Açıkladı!.
BOP Eşbaşkanlığı, TBMM’nin yetkilerini gasp ve Devletin
egemenliğini - bağımsızlığını yok etmeye yönelik elverişli bir fiil değil
midir?
Elbette öyledir!..
TCK 302. Madde ne diyordu?
“Devletin
bağımsızlığını zayıflatmak amacına yönelik elverişli bir fiil işleyen kimseye
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.”
Peki; yabancı bir devletin gözetimi altında, Oslo’da,
İmralı’ da PKK terör örgütü ile görüşmeler yapılarak Türkiye’nin toprak
bütünlüğünün parçalanmasına , üniter yapısının ve ulusal birliğinin
yıkımına yönelik kararlar alınmış mıdır?
Alınmıştır!.
Dönemin Başbakanını temsilen yapıldığı açıkça
belirtilen bu görüşmeler PKK ile işbirliği halinde, ABD projesi gereğince
Türkiye’yi zor kullanarak bölmek değil midir?
Bölmektir!
Bu durum TCK’ da tanımlanan “vatana ihanet”
kapsamındaki suçların işlendiğini, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne ve devlet
güvenliğine karşı suçların, bütün unsurlarıyla işlenmiş/oluşmuş olduğunu
kanıtlamıyor mu? Hukuk dili ile “Anayasa,
Tebdil, tağyir ve ilgaya teşebbüs” etmek, yani, bugünkü deyişle,
ortadan kaldırmak suç mudur?
Evet. Hem de suçların en
büyüğü!…
Buraya kadar
saydıklarımız buz dağının görünen yüzünün onda biri bile değil. 2002 den 2015 e
kadar işlenen ve “Vatana ihanet” niteliğinde olan belgeli, delilli suçların
tümünü yazmaya kalkışsak onlarca klasörlük bir dosya oluşur.
Şimdi soralım. TBMM’de yaklaşık on
milyon yurttaşın oy verdiği “Ana muhalefet” ne için vardır? Ya da tersten
soralım.. On milyon yurttaş CHP ye niçin oy verdi?
Kemalist Cumhuriyetin
dinci- faşist bir rejimin dönüştürülmesine seyirci kalsın, Parlamento içi
muhalefet etmeyi ağız dalaşına ve kayıkçı kavgasına tutsak etsin diye değil
sanırım.
Ya da Cumhuriyete, Ulusal
değerlere, Kemalist devrimlere sahip çıkmak yerine, CHP’nin geçmişi ile
hesaplaşmayı öncelikli gündem maddesi yapsınlar diye de değil.. Benim
gördüğüm CHP, TBMM kadrosuyla adeta AKP’ye iktidarda kalması için kan
vermektedir.
CHP’nin TBMM kadrosu böyle de il, ilçe ve belde
örgütleri farklı mı?
Küçük hesaplar, delege
ağalığı, ahbap çavuş desteği ile il-ilçe yönetimini ele geçirme kavgası, parti
içi muhalifleri ayak oyunları, kumpas ve tertiplerle partiden ihraç
yöntemleri öncelikli ve ana gündem olmuş durumda..
Kemalist düşün sistemi,
ulusal bağımsızlık, ulusal egemenlik, Anayasamızın ilk dört maddesi üzerinden yapılan
bir tartışma, eleştiri ve akıl yürütmeye rastlayamıyoruz CHP de.
Yanılmış olmayı yürekten
isterim ancak; "Bizi
mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen kapitalizme”, dinci
faşizme karşı başkaldırabilmenin yol ve yöntemlerini tartışan bir il ya da ilçe
örgütüne biz rastlamadık.
Bu koşullar altında, Tüm il-ilçe yönetimlerine ve CHP üyelerine
çağrım şudur.. Teslimiyet mi, direnmek mi?
Teslimiyeti seçenlere bir
sözümüz yok. Onlara önerimiz bir an önce CHP yönetimlerini boşaltmalarıdır.
Teslimiyet yok ve söz
konusu bile olamaz! diyen yol arkadaşlarımızadır çağrımız.. Dostlar, bırakın bu
küçük oyunları.. El ve işbirliği
içinde “vatana ihanet” suçunu işlemekte ısrar eden hainleri yüce yargının
önüne çıkarmanın yol ve yöntemlerini tartışalım.. İnanın eğer bir
mahalle delegeliği için verdiğiniz mücadeleyi, harcadığınız enerjiyi bu
yolda yani “vatana ihanet” suçunu işleyenlere karşı vermiş olsaydınız,
kuşkusuz başarırdık ortaçağ karanlığından kurtulmayı..
CHP’nin TBMM kadrosuna,
tabanın bu haklı, gerekli ve zorunlu yurtseverlik
çığlığını ulaştırmanın yol ve yöntemlerini bulalım… Türkiye’nin her
bölgesinde bir halk eylemleri örgütleyelim örneğin..
Tüm yurtsever, Kemalist,
devrimci, halkçı güçlerin “Vatana İhanet”
karşısında aynı mevzide siper almaları için mücadele verelim.
Vatana ihanet
suçunu işleyen ve işlemekte ısrar eden hainlerden kurtulmadan Ülke ve
ulusumuzun kurtuluşunun olanaksız olduğunu, yıkılmış ve yok edilmiş bir ülkede
sizin delegeliğinizin on para etmeyeceğinin bilincinde olduğunuz umut ve dileği
ile… 27.11.2015
Mahmut ÖZYÜREK