Birleşen
bölge ülkeleri karşısında Suriye'den geri çekilme kararı almak zorunda kalan
Amerika Birleşik Devletleri, giderayak Türkiye'yi tehdit etti:
“Türkiye
Kürtlere dokunursa ekonomik olarak mahvederiz” dedi. (2)
Bunca
olandan sonra, “Dış politikada destan yazıyoruz. ABD'nin Suriye'den çekilme
kararı bunun göstergesi” diyerek övünen Reis'in, hala Amerika'da umudu mu var,
yoksa “devlet aklı” öyle gerektirdiği için mi bilinmez ama Trump'ın tehdidine,
“Üzdü bizi” şeklinde yanıt vermesinin (3) tüm bölge halklarını üzdüğü kesindir...
Bu
gelişmenin ardından Trump'ın, 20 millik (yaklaşık 32 km) “güvenli bölge”
teklifi şaşırtıcı olmasa gerekir.
Uzmanlar,
“güvenli bölge”yi kabul etmenin, PPK/PYD'yi dolaylı kabul etmek sonucunu
doğuracağı, dolayısıyla Fırat'ın doğusuna operasyon yapılmasının daha isabetli
olacağı konusunda neredeyse hemfikirdirler...
***
İsteğini
yerine getirmezsek, ABD, Türkiye'yi ekonomik olarak mahvedebilir mi?
Bu
soruya yanıt vermeden önce, ekonomimizi; namlusu bize dönük, emniyeti açık,
tetiğinde düşman parmağı olan öldürücü bir silaha nasıl dönüştürdük, ona
bakmamız gerekiyor:
Dünya
Bankası eliyle -zamanı geldiğinde- ekonomik yönden Türkiye'nin çökertilmesi
hazırlıkları taa 19 Şubat 2001'de başladı.
Dönemin
Başbakanı Bülent Ecevit'in, bir gece yarısı Başkan George Bush'u arayıp, para
işlerinde yardımcı olmasını istemesi üzerine, Dünya Bankasında Kemal Derviş'in
gönderilmesi, yanına yardımcı olarak 57. Hükumette Devlet Bakanı olan Fikret
Ünlü'nün kızı Oya Ünlü Kızıl'ın (4) gelmesi ve sonunda Derviş'in, Türk halkına yutturduğu “demir
leblebi”lerin etkileri, bugün karşımıza öldürücü bir silah olarak
çıkmıştır.
O
tarihlerde “üreticiyi doğrudan destekleme” adı altında, çiftçiye dönüm
başına 8-9 dolar ödenmesine karar verilmiş ve bu iş için Dünya Bankasından 600
milyon dolar alınmıştı...
Dönüm
noktası burasıdır...
***
Bir
yıl sonra, Şubat 2002'de, Dünya Bankası memurlarından Mr. Lyn, bu paranın
çiftçilere verilip verilmediğini “denetlemek” üzere Türkiye'ye geldi!..
Tıpkı
bir Düyun-u Umumiye memuru gibi, Devletin ve ilgili kurumların defterlerini
gözden geçirdi; köylere kadar giderek durumu yerinde gözlemledi, hatta
köylülere bir “fax” da hediye ederek, Devletten bir yakınmaları olursa
Dünya Bankasına bildirmelerini söyledi... (5)
O
gün başlayan uygulama, 16 yıllık AKP iktidarında da değiştirilmeden devam etti;
üretim yapıp yapmadığına bakılmaksızın, tapusunu ibraz eden herkese bu “destek”
verildi.
Köylü
önce tembelliğe alıştırıldı!
Bu
kadarla kalsa iyiydi:
Mazot,
gübre, enerji, sulama, traktör vb. gibi maliyeti etkileyen unsurlarda, çiftçi
desteklenmediği için, zamanla temel tarım ürünleri, bizdeki maliyetinin altında
ithal edilmeye de başlandı.
Dolayısıyla
çiftçinin tarlasını ekmesi “zararlı” bir iş haline gelmeye başladı.
Tarım
ve hayvancılık ülkesi olan Türkiye'de, tarım ve hayvancılık bu yanlış
politikalarla adım adım bitirildi...
***
Türkiye'nin
önüne bu düşmanca projeleri Dünya Bankası koyuyordu.
Asıl
acı olan; bu ihanet projelerini savunan ve uygulanmalarını zorunlu gösterenler
arasında, Türk “uzmanlar”ın (6) da bulunmasıydı.
NED,
(7) gibi uluslararası vakıflarda kotarılıp, uluslararası forum ve
sempozyumlarda ambalajlanarak tuzağa düşürülen ülkelere dayatılan bu görüşleri,
mevcut hükumetler uygulayarak iktidarlarını sürdürmekte ısrar ediyorlardı!
Emperyalistler,
ulusal bağımsızlıkçı sendikal hareketleri zayıflatmak ve yeni tür
bağımlı sendikalar kurmak ya da var olanları yönlendirmek üzere, eski anti-komünist
sendikacılığın merkezini (AFL-CIO), (8) yeniden işbaşı yaptırdılar.
NED'e
bağlı dört çekirdek örgüte (9); siyasal eğitim, parti içi eğitim, seçmen yönlendirme
eğitimi, anayasa yapımcılığı, yerel yönetimlerde özelleştirme, NGO (Hükumet
dışı örgütler-sivil toplum kuruluşları-kitle örgütleri) örgütlenmelerinde (10)
ve genel seçimleri denetleme girişimlerinde rastlıyoruz. (11)
Bu
tür faaliyetlerin bayraktarlığını hangi siyasi parti ve kuruluşların yaptığını
artık çok iyi biliyoruz.
Emperyalistler
ülkeleri çökertme çarkını bu şekilde kurduktan sonra, kendilerine göbekten
bağımlı ve aynı zamanda da aşırı siyasi ihtiras sahibi olan siyasetçileri,
iktidara gelmeleri için destekliyor, ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.
Bu
şekilde iktidara gelenler, zamanı geldikçe çeşitli anayasal ve yasal suçları
işlemeleri için adeta teşvik ediliyorlar.
İktidardan
düşmeleri halinde başlarının iyice belaya gireceği kesin olan tuzağa düşmüş
siyasiler, iktidarda kalabilmek için her türlü tavizi vermeye mecbur
bırakılıyorlar.
Üretim
bitirildiği için sürekli borçlanarak ekonomiyi çevirmek zorunda olan yöneticiler;
zaman içerisinde Türkiye'nin dış borcunu 457 milyar dolara kadar yükselttiler. (12)
Borçları
ödemek şöyle dursun, faizlerini ödeyebilmek için varımızı yoğumuzu satmak
zorunda kaldık!
Bu
hesapsız özelleştirmeler sonunda, işi Tank Palet Fabrikasının devredilmesine
kadar getirdik...(13)
Kurbanlık
sığırdan ve samandan vazgeçtik; gümrük vergisi yüzde 49,5 olan kuru soğanı bile
sıfır gümrükle ithal etmek zorunda kaldık... (14)
Sıfır
gümrükle; buğday, arpa, mısır, pirinç, kuru baklagiller ve domates ithali için
TMO'ya yetki verilmesi, ekonomimizin durumunu göstermektedir.
Bir
zamanlar domates ihraç ederek fabrikalar kuran Türkiye, şimdi fabrikalarını
satarak domates ithal ediyor...
***
Askeri
olarak Suriye'de yenilen ABD, bu koşullar altındaki Türkiye'yi, şimdi “ekonomi
silahı” ile tehdit ediyor.
Suriye'nin
kuzeyinde uydu bir Kürt devletini bu şekilde kurabileceğini umuyorlar...
Tarlalarımız
ekili olsaydı, çiftçinin ambarında tahılı dolu, ahırında hayvanları bulunsaydı;
(15) Cumhuriyet tarihi boyunca tüm kazanımlarımızı
borçlarımızın faizlerini ödeyebilmek için yok pahasına satıp savmasaydık, Trump
ekonomimizi mahvetmekle bizi tehdit edebilir miydi?
Elbette
ki hayır...
1974
yılında 1 kg buğdayla 1 lt mazot alınırken, 2019 yılında ancak 6 kg buğdayla 1
lt mazot alınabilmekteydi.(16)
Bu
yakıcı tespit, düzlüğe çıkışımızın yolunu da göstermektedir.
Reis,
ABD'nin 32 km.lik “güvenli bölge” dayatmasına, “Eyyyy Amerika!” diye
ağzını açtıktan sonra, Boris Yeltsin'in ifadesi ile “Sukin sin” ya da
aynı anlama gelecek şekilde “Sen kimsin?” diyerek gürlemez miydi?..
O
günleri görmek dileğiyle...
CEMİL
CAN·20 OCAK 2019 PAZAR
DİPNOTLAR:
(1)
O...pu çocuğu.
(4)
Oya Ünlü Kızıl, TED ve ODTÜ'den sonra, Erdal İnönü'nün yazdığı referans
mektubuyla ve Milli Eğitim Bakanlığı bursu ile ABD'de Georgetown
Üniversitesi'ne gitmiş fakat zorunlu hizmet için geri dönmemiştir. Kemal Derviş
tarafından Dünya Bankası'na alınmış, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümünde 3 yıl
Portföy Yöneticiliği yapmıştır. Derviş'in değişmez takım üyelerindendir.
(5)
Mustafa Yıldırım, Sivil Örümceğin Ağında, s.33)
(6)
Doğu Ergil, Ergün Özbudun, Filiz Esen, Ayşe Yırcalı, Zeyno Baran vb. gibiler...
(7)
NED, National Endowment for Democracy-Ulusal Demokrasi Fonu, 1983 sonrasında
ABD Kongresinin onayıyla kurulmuştur.
(8)
AFL-CIO, American Federation of Labor and Congress Industrial Org.
(9)
NED'e bağlı çekirdek örgütler de oluşturuldu: Yabancı ülke insanlarına ve
partilerine ORTADAN ve SAĞDAN yaklaşmak üzere ABD'nin Cumhuriyet Partisi
tarafından IRI (International Republicon Institue-Uluslararası Cumhuriyet
Enstitüsü) adında bir örgüt, SOLDAN yaklaşmak üzere Amerikan Demokrat Parti
tarafından NDI (National Demorcacy Institue-Ulusal Demokrasi Enstitüsü) adında
ikinci bir örgüt kuruldu. İŞ YAŞAMI ve TİCARET ERBABI ile ilişki kurmak üzere
de Amerikan Ticaret Odası'nca CIPE (Center for International Private
Enterprise-Uluslararası Özel Girişimciler Merkezi) adı verilen üçüncü bir örgüt
kuruldu.
(GAO/NSID-86-185
The National Edwonment ford Democracy, p.23-24)
(10)
NGO, Non Govermental Organzation-Hükümet Dışı Kuruluşlar.
(11)
Mustafa Yıldırım, Sivil Örümceğin Ağında, s.27
(13)
https://www.ulusal.com.tr/gundem/tank-palet-fabrikasi-ozellestirme-kapsamina-alindi-h219575.html
(15)
Ekili alanlarımızın miktarı son 15 yılda 265 milyon dekardan 233 milyon dekara
geriledi; buğday ekim alanlarında 22 milyon, arpa ekim alanlarında 13,5 milyon
dekar azalma oldu. Son 16 yılda 53,5 milyon ton buğday ithal ettik,
karşılığında 13,8 milyar dolar ödedik. Gübre fiyatları yüzde 300 zamlandı.
Mazot fiyatı 6 lirayı geçerek a neredeyse benzinle eşitlendi. Ülkemizde kayıtlı
2,1 milyon çiftçi var; yüzde 95'i borçlu. Borç miktarı 100 milyar doların
üzerindedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder