Sizlere Osmanlı tarihinden bir
yaprak açacağım.
1876 yılında Osmanlı padişahı
Abdülaziz tahttan indirildi.
Abdülaziz, bir süre sonra,
bileklerini kesmiş intihar etmiş olarak bulundu.
Bu intiharı bazı kişiler kuşkuyla
karşıladı.
Abdülaziz’den sonra V. Murat
tahta çıktı, ancak üç ay sonra, ruhsal bunalım geçirdiği görüşüyle tahttan
indirildi.
31 Ağustos 1876 tarihinde II.
Abdülhamit padişah ilan edildi.
Abdülhamit, kendisinin tahta
çıkmasına yardımcı olan Mithat Paşa’yı sadrazam (başbakan) yaptı.
Abdülhamit, tahta çıkmadan önce
Mithat Paşa’ya verdiği söz gereği 23 Aralık 1876 tarihinde ilk Osmanlı
anayasasını ilan edip Meclis-i Mebusan ve Ayan Meclisi üyelerinden oluşan iki
meclis açtı.
Ülke yönetiminde hem padişahın
hem de meclisin bulunduğu bu sisteme “Meşrutiyet”
adı verildi.
Abdülhamit, kendisine anayasayı
ilan ettirip Meşrutiyeti kurdurtan Mithat Paşa’dan kurtulmanın yolunu arıyordu.
Sonunda o yol bulundu.
Mithat Paşa, Sultan Abdülaziz’i
öldürtmekle suçlandı.
Mithat Paşa, Yıldız Sarayı’nda
uydurma bir mahkemede, padişahın kulları olan yargıçların önünde, görevli
yalancı şahitlerin tanıklığında yargılanır.
Düzmece ve uydurma suçlamalarla
önce idama, sonra sürgüne mahkûm edilir.
Sürgüne gönderileceği yer,
Arabistan’da Hicaz bölgesindeki Taif şehridir.
Mithat Paşa gemiye bindirilir,
gemi kalkar.
Ama Boğaz’dan çıkıp yoluna devam
edeceğine Kızkulesi önüne gelince demir atar, durur.
Gemi, 48 saat Kızkulesi önünde
yatar.
Geminin ne kazanı patlamış ne de
bir makine arızası yaşanmıştır!
48 saat sonra gemi demir alır ve
yoluna devam eder.
Peki, Mithat Paşa’yı sonradan
boğdurulacağı Taif zindanına sürgüne götüren gemi, neden 48 saat Kızkulesi
önünde demir atıp beklemiştir?
Bu soruyu, yakınlarından olanlar,
uygun bir zaman kollayıp Padişah Abdülhamit’e sorarlar.
Osmanlı padişahları içinde en
işkillisi ve kurnazı olan Sultan Abdülhamit şu cevabı verir:
“Mithat Paşa’nın, uğruna kendisini feda
ettiği millet bakalım onun için ne yapacak, Mithat Paşa’yı kurtarmaya çalışacak
mı, diye merak ettim de, bunu anlamak için gemiyi hareket ettirdikten sonra
Kızkulesi önünde 48 saat beklettim.
İstanbul’da küçük bir kıpırdanma,
başkaldırma, ayaklanma olmadığını görünce de gemiye hareket emrini verdim.”
Öyle anlaşılıyor ki, eğer halktan
küçük bir tepki bile gelse kurnaz padişah, Mithat Paşa’yı Taif zindanına
göndermekten vazgeçecekti.
Değerli Dostlar,
Size bu ders verici tarihi olayı
neden anımsattım?
Sultan Abdülhamit’e “ecdadım”
diyen günümüzün Osmanlı Sevdalıları da tıpkı ecdatları gibi kurnaz bir oyun
oynadılar.
ATATÜRK’ün yattığı ANITKABİR’de
kahvehane açıp çocuk oyun parkı kurdular!
Akıllarınca, Atatürkçülere bir “yoklama” çekiyorlardı!
Bakalım Atatürkçüler ne
yapacaktı? Her zamanki gibi oraya buraya telefonlar edip şikâyetlenecekler,
facebook ve twitter mesajlarıyla aralarında sızlanıp mızlanmakla mı, kalacaklar
yoksa eylemli bir tepki gösterecekler miydi?
Osmanlı Sevdalılarının,
Abdülhamit kurnazlığı bu kez sökmedi!
Ankaralı Atatürkçüler, Osmanlı
Sevdalılarının çektiği “yoklamayı” yemedi!
Bakın ne oldu.
Tüm Öğretim Elemanları Derneği
(TÜMÖD) Genel Sekreteri, Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Kemalist Suay Karaman
hemen evden çıktı. 23 Eylül 2016 Cuma sabahı erken saatlerde Anıtkabir’e gitti.
Yetkililerle görüştü. Çocuk oyun parkının ve kafeteryanın hemen kaldırılmasını
talep etti. Bununla da kalmadı.
Suay Karaman, cep telefonuyla,
tanıdığı tüm Kemalistlere ulaştı, hepsini en kısa zamanda Anıtkabir’e gelmeye
davet etti.
Kemalist Suay Karaman’ın çağrısı
büyük yankı yaptı. Kısa zamanda Anıtkabir’in önü binlerce kişiyle doldu.
Çağrıyı işiten bazı siyasi parti yandaşları ve kendilerini Atatürkçü olarak
görenler de coşkuyla katıldı.
Anıtkabir’e kurulmuş olan çocuk
oyun parkı hemen kaldırıldı.
Anıtkabir’e kurulmuş olan
kafeteryanın da çok kısa zamanda kaldırılacağına yetkililer söz verdi.
Kemalist Suay Karaman’ı ve eyleme
katılanları ne kadar kutlasak azdır.
Eğer bu eylem yapılmasaydı bakın
neler olacaktı:
Anıtkabir’de sırasıyla bir İddia
büfesi, Lunapark, AVM kurulacak, bir cami yapılması için de hareket
geçilecekti!
Osmanlı Sevdalılarının hevesi
kursaklarında kalmıştı!
Değerli Dostlar,
Bu eylem bir dönüm noktası
olmalıdır.
Bundan sonra ATATÜRK’E, Cumhuriyete, Cumhuriyet Devrimlerine
karşı çıkıp hakaret edenlere; adlarına, unvanlarına, makamlarına ve rütbelerine
bakılmaksızın EYLEMLİ olarak karşılık verilmelidir!
Bundan böyle Kemalistlerin tavrı, şuna buna şikâyetlerde
bulunmak değil, EYLEM yapmak olmalıdır!
Yılmaz
Dikbaş
27
Eylül 2016, Salı
dikbas@kalinka.com.tr
0532
233 31 52
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder