30 Temmuz 2018 Pazartesi

ADD Kongresi ve Y-CHP'deki Post Kavgası


"Anayasadan Türk sözcüğünün çıkmasına karşı değilim. Türk tanımı kaldırılıp Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır denilebilir. Bu benim görüşüm." Süheyl BATUM

"Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) 15’inci olağan kurultayı Ankara'da gerçekleştirildi.
Genel Başkanlık için Tansel Çölaşan ile CHP eski Milletvekili Prof. Dr. Süheyl Batum yarıştı. Batum, Tansel Çölaşan'ı geride bırakarak ADD'nin yeni genel başkanı oldu. Oylama sonucunda Süheyl Batum 515 oy alırken, Tansel Çölaşan 442 oyda kaldı.
Süheyl Batum'un listesi ise 4 fire verdi. Batum'un listesini delen isimler, Tansel Çölaşan, Öner Tanık, Özgün Şimşek ve Durur Gök oldu."
Gerek ADD kongresi gerekse Cumhurbaşkanlığı (daha doğrusu başkanlık) seçimi sonrasındaki hezimet nedeniyle ortalığın toz duman olduğu ve taraflar arasında şiddetli bir post kavgasının başladığı bir süreçte İlk Kurşun gazetesinde Kasım 2010'da 5 bölümlük dizi yazı olarak yayınlanan Y-CHP'nin Yeni Yönetimi yazılarımı anımsatma gereği duydum. Dizi azının 4. Bölümü ADD'nin yeni başkanı  Süheyl Batum'la ilgiliydi. Diğer bölümleri de aşağıdaki linklerde. CHP'nin ideolojik savruluşunu her nedense yeni keşfeden  Muharrem İnce ve taraftarları (Var olan koltuklarını kaybedenler oldukça aktif bu arada) bu yazıları 8 yıl önce yazdığımızda neredeydi acaba? 
ADD Kongresi ile ilgili dikkat çeken bir diğer nokta da Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ve İnce etrafındaki kimi eski milletvekillerinin  Batum'a verdiği destekti. ADD Genel Merkezinin delegeler için verdiği yemeğe katılmayan Batum destekçisi delegeler Türkiye Barolar Birliği sosyal tesisinde ağırlandılar. Feyzioğlu'nun bu yarışta açıkça taraf olması ayrı bir talihsizlik oldu. Buradan Tansel Çölaşan taraftarı olduğum gibi bir sonuç çıkarılmasın.  Çölaşan'ın yönetimde olduğu son 8 yıldaki hatalarının alınan sonuçta önemli rolü olduğu unutulmamalıdır. Özellikle yargının cemaatin eline geçtiği 12 Eylül 2010 referandumundaki ikircikli tutumu ve rahmetli Alpaslan Işıklı'nın ADD Başkanlığına aday olduğu 2012 Kongresinde yaşananlar çok büyük bir hatalarıdır. Sonrasında da hatalarına devam etmiştir.
**
Yeni CHP’nin Yeni Yönetimi (4) (Süheyl Batum)


Yeni CHP’nin yeni yönetiminde Genel Sekreter ve Parti Sözcülüğü görevini üstlenen Süheyl Batum Anayasa Hukuku Profesörü. Kısa süre önceye kadar Demokrat Partiye Genel Başkan olacağı söylenen Batum, CHP’deki hızlı değişim sürecinin ardından birkaç ay önce üye olduğu CHP’ye Genel Sekreter oldu.
Batum, Önceki YÖK Başkanı Erdoğan Teziç’in koordinatörlüğünde TÜSİAD’ın 1992 yılında hazırlattığı Anayasa taslağı yazan ekipte yer alıyor. Söz konusu taslak, AKP tarafından Ergun Özbudun’a hazırlatılan Anayasa taslağına olan yakınlığı ile de biliniyor. “İdeolojilerden arınmış, liberal Anayasa” olarak adlandırılan taslağın hazırlayıcılarından olan Batum, TÜSİAD’ın Görüşler dergisinde yazdığı yazılar ve TÜSİAD için hazırladığı AB raporları ile de dikkat çekiyor.

Süheyl Batum’un içinde yer aldığı TÜSİAD’ın taslağında 1961 ve 1982 Anayasalarında yer alan değiştirilemeyecek maddelerin de değişmesi öneriliyor. Konuyla ilgili olarak taslağın giriş bölümünde, “TBMM, 1982 Anayasası’nın “değiştirilemez hükümler” arasında saydığı hükümleri yok saymak ya da değişik formülasyonlara büründürmek hak ve yetkisine sahip midir?” sorusuna cevap aranıyor.
“Türkiye devletinin cumhuriyet” olduğu yönündeki hükmün değiştirilemezliğinin Türk anayasa geleneğinin temel unsuru olduğu belirtilen taslakta, bunun dışındaki maddelerin değiştirilmezlik kapsamına 12 Eylül rejimi şartlarında hazırlanan 1982 Anayasası’yla alındığı kaydediliyor. Bu hükümler arasında değiştirilebilecek kurallar da olabileceği belirtilirken, şu açıklama yapılıyor: “Bu konuda asli kurucu organ yetkisini kullanan bir meclisin kendini bağımsız hissetmesi doğal ve gereklidir. Bu açıdan önerilebilecek ideal formül, yeni bir Anayasa hazırlama girişiminin başında, TBMM’nin bir anayasa değişikliği yaparak, değişmezlik hukukunu daha önceki Cumhuriyet Anayasalarında olduğu gibi ‘Cumhuriyet’ ilkesi ile sınırlı tutması olacaktır. Sonuç olarak çalışma grubumuz, TBMM’nin yeni bir anayasa taslağını oluşturma aşamasında kendisini ‘cumhuriyet hükümet şekli’nin değişmezliği dışında özgür ve bağımsız hissetmesi gerektiğine inanmaktadır.”
Resmî ideoloji olmamalı

Erdoğan Teziç ve arkadaşlarının, AKP Mersin Milletvekili Prof. Dr. Zafer Üskül’ün ideolojisiz anayasa fikrine 15 yıl önce hazırladıkları TÜSİAD’ın anayasa taslağında yer vermeleri de dikkat çeken noktalardan biri. “Liberal demokratik rejimlerde devletin resmî bir ideolojisi olmaz.” denilen taslakta yeni anayasanın ideolojik hükümlerden mümkün olduğu kadar arındırılması gerektiği savunuluyor. Buna örnek olarak da Türk milliyetçiliği ya da Atatürk milliyetçiliği şeklindeki ideolojik anlam verilebilecek kavramların anayasadan çıkarılarak bunun yerine hukuki bir deyim olan ‘milli’ sıfatının koyulması isteniyor. Anayasa’da resmi ideolojinin yer almamasına ilişkin önerinin gerekçesi ise şöyle: “Atatürk’ün nihai hedefi Batı tipi liberal demokrasidir. Liberal demokratik rejimlerde ise devletin resmî bir ideolojisi olmaz. Türkiye’de 1946 seçimleri ile Atatürk’ün nihai hedef olarak belirlediği çoğulcu demokratik rejime yönelmiştir. Bu aşamadan sonra gerçekleştirilmesi gereken liberal demokratik toplumların ilkeleri olan çoğulculuk, özgürlük ve eşitlik olmalıdır.”
Başlangıç bölümü demokratik düzenle bağdaşmaz.

Bu çerçevede Anayasa’da başlangıç bölümüne de gerek olmadığı, böyle bir bölüm olacaksa bile bunun çok temel hukuk ilkelerine ayrılmasının gerekli görüldüğü vurgulanıyor. Dolayısıyla, “1982 Anayasasının ideolojik yönü ağır başlangıç bölümünün bağlayıcı sayılmadığı” ileri sürülüyor. Bir hukuk kuralı olmaktan çok, ideolojik bir yapıya sahip olan başlangıç kısmının 1961 ve 1982 anayasalarında sorun çözmek yerine sorun ürettiğinin altı çiziliyor. Bu konuda şu görüş dile getiriliyor: “Üslup açısından son derece ağır ve bir tek cümleden oluşan ve Anayasanın dayandığı temel görüş ve ilkeler yığınını içeren 1982 Anayasası başlangıç metni otoriter bir devlet ideolojisi çağrıştırır biçimde düzenlenmiştir. Nitekim yargı organlarınca da böyle yorumlandığı olmuştur. Devleti soyut bir varlık olarak yücelten, ona ‘kutsal’ sıfatını ekleyen bir anlayışla, özgürlükçü ve çoğulcu bir demokratik düzenin bağdaştırılması imkânsızdır.”

Genelkurmay, Milli Savunma’ ya bağlansın.

TÜSİAD’ın taslağında bir diğer önemli değişiklik de Genelkurmay Başkanlığının statüsünde göze çarpıyor. Taslakta, bütün NATO ülkelerinde genelkurmay başkanının başbakana değil, Milli Savunma bakanına bağlı olduğu belirtiliyor. Bu sebeple ilgili maddenin, “Genelkurmay başkanı Milli Savunma bakanına karşı sorumludur.” şeklinde değiştirilmesi öneriliyor.

Süheyl Batum, 2000-2003 yılları arasında Bahçeşehir Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi Dekanlığı, 2003 yılından 2007 yılına kadar da Rektörlük görevinde bulundu. Süheyl Batum’u irdelerken Bahçeşehir Üniversitesine de yakından bakmamız gerekir. Bahçeşehir Üniversitesinin Brookings Enstitüsü ile yakın ilişkisi var.
Brookings Enstitüsü Amerikan demokrasisini (!) güçlendirmek, Amerikalıların sosyal refah, güvenlik ve fırsatlarını kollamak, güçlendirmek, daha açık, güvenilir (ABD açısından), işbirlikçi uluslararası bir sistem yaratmak için kurulmuştur.

Yeni CHP operasyonundan kısa süre önce İstanbul Atatürk Havaalanında Kemal Kılıçdaroğlu ile Brookings Enstitüsü’nün Küresel Ekonomi ve Kalkınmadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Kemal Derviş’in ilginç bir rastlantı sonucu karşılaşmaları ve kırk beş dakikalık bir görüşme yapmaları da bu bağlamda oldukça dikkat çekicidir.
Brookings Enstitüsü ile Bahçeşehir Üniversitesi arasındaki ağı (şebeke/network) çözümlemek için değerli araştırmacı, yazar Erol Bilbilik’in “Açılım Kıskacı” kitabında önemli ipuçları var.
Projenin hayata geçirilmesi amacıyla, Bahçeşehir Rektörü Prof. Dr. Süheyl Batum ve George Washington Üniversitesi Rektörü arasında ‘Amerikan Araştırmaları Programı’ adlı bir yapılanma için Haziran 2006’da bir işbirliği antlaşması imzalanmıştır. Anlaşmanın ardından Bahçeşehir Üniversite’ndeki ‘Küresel Liderlik Forumu’na katılmak üzere Morton Abramowitz, Marc Grossman, Marc Paris ve Alan Makovsky İstanbul’a gelmiştir.

Toplantıya Prof. Dr. Süheyl Batum, Prof. Dr. Hasan Köni, Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Burak Kuntay, Koç Holding’den Can Kıraç, Alarko Holding’den İshak Alaton, Doğan Medya Grubu’ndan Arzuhan Doğan Yalçındağ, Mehmet Acar ve Mehmet Ali Bayar katılmıştır. Daha sonra Amerikalı heyet, TÜSİAD eski başkanı Halis Komili’yle; Koç Holding’den Rüşdü Saraçoğlu’yla; ertesi gün de İlhan Kesici’yle baş başa görüşmüştür. Bu hazırlık görüşmelerinin sonunda, Brookings Enstitüsü Başkanlığı ile TÜSİAD arasında bir anlaşma imzalanması aşamasına gelinmiştir.”

BOP’un Türkiye Enstitüsü: Bahçeşehir Üniversitesi

Brookings Enstitüsü Başkanı, ABD Eski Dışişleri Bakan yardımcısı Strobe Tallbott; “Türkiye 2007 Projesi“ni yürütmek üzere Morton Abramowitz, Marc Grossman, Eric Edelman, ve Marc Parris’ten oluşan bir grup oluşturdu ve ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Marc Parris’i 1 Şubat 2007 tarihi itibariyle bu projenin direktörlüğüne getirdi. Proje kapsamında TÜSİAD, Brookings Enstitüsü ve Bahçeşehir Üniversitesi Türkiye ve Washington’da ortak konferans ve toplantılar düzenledi. Yapılan dizi toplantılarla Türkiye ve çevresindeki gelişmeler irdelenerek ABD medyasında yer alması sağlandı. Proje kapsamındaki ilk toplantılar Abdullah Gül’ün Exeter Üniversitesinden yakın dostu Zaman gazetesi yazarı Fehmi Koru, Soli Özel ve Murat Yetkin’in katılımıyla Washington’da başladı. Brookings Enstitüsünden toplantılarla ilgili olarak yapılan açıklamada 2007 yılının Türkiye için önemli bir yıl olacağı ve bu seçimlerin Türk siyasal sisteminin yakın geleceğini şekillendireceği, seçim sürecinin yanı sıra Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’deki gelişmelerin de Türkiye’nin, ABD, İslam dünyası ve İsrail ile ilişkilerine yön vereceği vurgulandı.

“Brookings Enstitüsü’nün dizi toplantılarından biri de 9 Mayıs 2009’da düzenlenen 4. Sakıp Sabancı Üniversitesi Konferansı ve ardından yenen akşam yemeğiydi. Yemekte AKP’nin kapatılması davası ile daha pek çok konu tartışıldı. Yemekte Brookings Enstitüsü’nün Başkanı, Strobe Talbott, aynı enstitüden uzman Philipp Gordon, Daniel Benjamin, Ömer Taşpınar, ATC Başkanı James Holmes, TÜSİAD-ABD Başkanı Abdullah Akyüz, (Fethullah Gülen destekli) TUSKON-ABD Temsilcisi Hakan Taşçı, Türk medyasının Washington temsilcilerinin yanı sıra Hasan Cemal gibi kişiler yer aldı.
ABD Dışişleri Bakan yardımcılığı görevinden ayrıldığı hâlde toplantıya katılan Nicolas Burns görüşlerin şu başlıklar altında dile getirdi.:
– ABD-Türkiye ortaklığı yeniden: Yeni dönemde ABD Başkanı kim olursa olsun ( ister Barack Obama ister Hillary Clinton, ister John McCain ) Türkiye ile müttefiklik ilişkilerine öncelik tanımalı. Türkiye, terörizm sorununu Irak hükümetini ve bölgesel Kürt yönetimini de işin içine katarak ortadan kaldırmaya çalışmalı, böylece fiili bir durum yaratılmamalıdır.
– Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs ve Ermenistan konusunda yeni bir açılım yapabilir. Fener Rum Patrikhanesi ve Ekümeniklik sorununa çözüm yolu bulunmalı; Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması sağlanmalıdır. 2009’un Kıbrıs’ta çözüm yılı olması kimseyi şaşırtmamalıdır.

– İran ve Suriye’ye baskı: Türkiye, İran ile bir 28 yıl daha görüşmeme politikası sürdüremez.

– NATO amacına daha fazla destek: Türkiye’nin Afganistan’da büyük katkısı oldu. NATO’nun amacına da katkıda bulunmalıdır.
– Siviller tarafından idare edilen hükümet yapısı Türkiye’nin geleceği açısından çok önemlidir. Bu şehirde Gül ve Erdoğan’a büyük saygı var. Türkiye dünya sahnesinde iyi oynuyor, bu iki lider de güvenilir ortaklar.

– Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın 1 numaralı yardımcılığına getirilen Philip Gordon, ‘dava sonunda AKP için kapatılma kararı verilmesi, askeri darbeden farklı olmayacaktır’ dedi.

– Brookings Entitüsü’nün Türkiye Masası Direktörü Dr. Ömer Taşpınar da ‘ABD, Türkiye’nin AB’ne üyeliğini daha güçlü biçimde desteklemelidir’ demiştir.

-Brookings Enstitüsü’nde Küresel Ekonomi ve Gelişim Programı Başkan Yardımcılığı’na atanan, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi Danışma Kurulu üyesi Kemal Derviş ise “Türkiye artık on yıl önceki Türkiye değil, daha güçlü, paradigmalar değişti. Üyelik süreci tek tarafın yöneteceği bir şey olmayacak artık. Türkiye daha aktif olacağı bir aşamaya gelmek zorunda” dedi.
– 20 Ekim 2009 tarihinde Conrad Oteli’nde Brookings Enstitüsü ile TÜSİAD ortak toplantısında Enstitü Başkanı Strobe Talbott, Başkan Yardımcısı Martin İnydik de Afganistan ve Pakistan konusunda birer konuşma yaptı. (Açılım Kıskacı, Erol Bilbilik, Kırmızı Kedi Yayınevi, 1. Basım, Ağustos 2010. s.55-58)

Şimdi de Bahçeşehir Üniversitesinin web sitesinden Süheyl Batum’un da aktif biçimde yer aldığı bir dizi organizasyon ve etkinliğe daha yakından bakalım.

Siyaset Okulu Amerika

Bahçeşehir Üniversitesi Hükümet ve Liderlik Okulu’nun geleneksel programı “Siyaset Okulu”nun yurtdışı uzantısı olan “Siyaset Okulu Amerika” sertifika programı 2006 yılında başlamıştır ve ilk Siyaset Okulu öğrencilerinin katılımıyla Amerika Birleşik Devletleri’nde büyük bir başarı elde ederek gerçekleştirilmiştir. Programımız her sene olduğu gibi bu sene de Amerika Birleşik Devletleri başkenti Washington, DC eyaletinde gerçekleşecektir.

Programımızın maksadı Türk dış politikasının en önemli unsurlarından ve en önemli diyalog alanlarından biri olan Amerika Birleşik Devletleri’nin siyasi, sosyal, idari, ekonomik dinamikleri hakkında birinci dereceden bilgi alarak bu konuları ve Amerika Birleşik Devletleri siyasi sisteminin işleyişini öğrenmektir.

Program “Siyaset Okulu“nun diğer yurt dışı programlarından farklı olarak siyasi kuruluşların yanı sıra iş dünyası, enstitüler, ABD Temsilciler Meclisi ve Kongresi, “Think-Thank” kuruluşları ve lobiler ile çeşitli yuvarlak masa toplantılarının düzenleneceği bir program olarak dizayn edilmiştir.

Program esnasında Amerika’da lobilerin önemi, yasama, yürütme ve yargı erklerinin sistematik farklılıkları, Senato ve Temsilciler Meclisi arasındaki güç dengeleri, Başkanın fonksiyonu, sistemin işleyişi esnasında karar alma sürecinin oluşturulması, Amerika’daki lobilerin ve sivil toplum örgütlerinin iç ve dış politikaya etkisi gibi birçok konuda toplantılar yapılmaktadır. 

İki hafta sürecek olan programın katılımcıları daha önce gerçekleştirilmiş olan ‘Siyaset Okulu’ programlarına katılmış olan kişilerdir. Öğrencilerin, programda amaçlanan konularda gelecekte Türkiye’ye liderlik yapabilecek uluslararası ilişkiler uzmanları olmaları beklenmektedir.

Program esnasında Washington Institute, Hudson Institude, ATAA (Assembly of Turkish American Association), FDD (Foundation for Defence of Democracies), CATO, The Century Foundation, TUSIAD USA, Livingston Group, Southfive Halkla İlişkiler gibi birçok think-tank kuruluşunun yanı sıra Amerikan Senatosu, Temsilciler Meclisi, Amerikan Yüksek Mahkemesi, Amerikan Kongresi, Türkiye Büyükelçiliği gibi resmi kurumlar ziyaret edilerek, işlevleri hakkında bilgi alınmaktadır.

Süheyl Batum’un da Danışma Kurulu içinde yer aldığı Bahçeşehir Üniversitesi Amerikan Araştırmalar Merkezi’nin partnerleri ise CIA’nın yan kuruluşu RAND Corporation ( http://www.rand.org ) ve Neoconların kurduğu Demokrasi Savunma Vakfı (Foundation For Defense Of Democracies). Bu küresel partner ilişkilerini açık seçik web sitelerine koymaları da çok ilginç.

Bahçeşehir Üniversitesi Amerikan Araştırma Merkezi’nin Danışma Kurulu Başkanı Zeynel Abidin Erdem. Kurulda Süheyl Batum’un yanı sıra G. Lincoln McCurdy, Clifford D. May, Jason Epstein, Mark Dubowitz, Michael Makovsky, David Mack, David Araon, Eser Karakaş, Nilüfer Narlı, Sami Kohen, Nüzhet Kandemir gibi isimler yer alıyor.

Son olarak Süheyl Batum’un Fethullah Gülen’in en stratejik organizasyonu “Abant Platformu” toplantılarının “ Vesayet ve Demokrasi” başlığıyla 3-4 Aralık 2004 tarihinde gerçekleştirilen “Brüksel Abant Platformu” toplantısının katılımcıları arasında yer aldığını hatırlatmak istiyorum. Süheyl Batum ile birlikte Brüksel Abant toplantısına katılanlar arasında Ali Bulaç, Eser/Işıl Karakaş, Mehmet Altan, Nilüfer Göle, Soli Özel, Doğu Ergil, Mehmet Sağlam, Zeyno Baran, Ali Müfit Gürtuna İngmar Karlsson gibi kişiler bulunuyordu.

CHP’nin Atlantik ötesi ve AB’deki güç odaklarıyla hemhal olmuş yeni yöneticilerini incelediğim dizi yazının dördüncüsü burada tamamlanmış oluyor. Yazımın beşinci ve son bölümünde bu bilgiler ışığında küresel işbirlikçi Neo Kemalist yeni CHP yapılanmasıyla ilgili genel bir değerlendirme yapacağım.


Ali Rıza Üçer

İLK KURŞUN



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder