"Anayasadan Türk sözcüğünün çıkmasına karşı değilim. Türk tanımı kaldırılıp Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır denilebilir. Bu benim görüşüm." Süheyl BATUM
"Atatürkçü
Düşünce Derneği (ADD) 15’inci olağan kurultayı Ankara'da gerçekleştirildi.
Genel Başkanlık
için Tansel Çölaşan ile CHP eski Milletvekili Prof. Dr. Süheyl Batum yarıştı.
Batum, Tansel Çölaşan'ı geride bırakarak ADD'nin yeni genel başkanı oldu.
Oylama sonucunda Süheyl Batum 515 oy alırken, Tansel Çölaşan 442 oyda kaldı.
Süheyl Batum'un
listesi ise 4 fire verdi. Batum'un listesini delen isimler, Tansel Çölaşan,
Öner Tanık, Özgün Şimşek ve Durur Gök oldu."
Gerek ADD
kongresi gerekse Cumhurbaşkanlığı (daha doğrusu başkanlık) seçimi sonrasındaki
hezimet nedeniyle ortalığın toz duman olduğu ve taraflar arasında şiddetli bir
post kavgasının başladığı bir süreçte İlk Kurşun gazetesinde Kasım 2010'da 5 bölümlük
dizi yazı olarak yayınlanan Y-CHP'nin Yeni Yönetimi yazılarımı
anımsatma gereği duydum. Dizi azının 4. Bölümü ADD'nin yeni başkanı Süheyl
Batum'la ilgiliydi. Diğer bölümleri de aşağıdaki linklerde. CHP'nin
ideolojik savruluşunu her nedense yeni keşfeden Muharrem İnce ve
taraftarları (Var olan koltuklarını kaybedenler oldukça aktif bu arada) bu
yazıları 8 yıl önce yazdığımızda neredeydi acaba?
ADD Kongresi
ile ilgili dikkat çeken bir diğer nokta da Türkiye Barolar Birliği Başkanı
Metin Feyzioğlu ve İnce etrafındaki kimi eski milletvekillerinin Batum'a
verdiği destekti. ADD Genel Merkezinin
delegeler için verdiği yemeğe katılmayan Batum destekçisi delegeler Türkiye
Barolar Birliği sosyal tesisinde ağırlandılar. Feyzioğlu'nun bu yarışta açıkça
taraf olması ayrı bir talihsizlik oldu. Buradan Tansel Çölaşan taraftarı
olduğum gibi bir sonuç çıkarılmasın. Çölaşan'ın yönetimde olduğu son 8
yıldaki hatalarının alınan sonuçta önemli rolü olduğu unutulmamalıdır.
Özellikle yargının cemaatin eline geçtiği 12 Eylül 2010 referandumundaki ikircikli
tutumu ve rahmetli Alpaslan Işıklı'nın ADD Başkanlığına aday olduğu 2012
Kongresinde yaşananlar çok büyük bir hatalarıdır. Sonrasında da hatalarına
devam etmiştir.
**
Yeni CHP’nin Yeni Yönetimi (4) (Süheyl Batum)
Yeni CHP’nin
yeni yönetiminde Genel Sekreter ve Parti Sözcülüğü görevini üstlenen Süheyl
Batum Anayasa Hukuku Profesörü. Kısa süre önceye kadar Demokrat Partiye Genel
Başkan olacağı söylenen Batum, CHP’deki hızlı değişim sürecinin ardından birkaç
ay önce üye olduğu CHP’ye Genel Sekreter oldu.
Batum, Önceki YÖK Başkanı Erdoğan Teziç’in
koordinatörlüğünde TÜSİAD’ın 1992 yılında hazırlattığı Anayasa taslağı yazan
ekipte yer alıyor. Söz konusu taslak, AKP
tarafından Ergun Özbudun’a hazırlatılan Anayasa taslağına olan yakınlığı ile de
biliniyor. “İdeolojilerden arınmış, liberal Anayasa” olarak adlandırılan
taslağın hazırlayıcılarından olan Batum, TÜSİAD’ın Görüşler dergisinde yazdığı
yazılar ve TÜSİAD için hazırladığı AB raporları ile de dikkat çekiyor.
Süheyl Batum’un içinde yer aldığı
TÜSİAD’ın taslağında 1961 ve 1982 Anayasalarında yer alan değiştirilemeyecek
maddelerin de değişmesi öneriliyor. Konuyla
ilgili olarak taslağın giriş bölümünde, “TBMM, 1982 Anayasası’nın
“değiştirilemez hükümler” arasında saydığı hükümleri yok saymak ya da değişik
formülasyonlara büründürmek hak ve yetkisine sahip midir?” sorusuna cevap
aranıyor.
“Türkiye
devletinin cumhuriyet” olduğu yönündeki hükmün değiştirilemezliğinin Türk
anayasa geleneğinin temel unsuru olduğu belirtilen taslakta, bunun dışındaki
maddelerin değiştirilmezlik kapsamına 12 Eylül rejimi şartlarında hazırlanan
1982 Anayasası’yla alındığı kaydediliyor. Bu hükümler arasında
değiştirilebilecek kurallar da olabileceği belirtilirken, şu açıklama
yapılıyor: “Bu konuda asli kurucu organ yetkisini kullanan bir meclisin kendini
bağımsız hissetmesi doğal ve gereklidir. Bu açıdan önerilebilecek ideal formül,
yeni bir Anayasa hazırlama girişiminin başında, TBMM’nin bir anayasa
değişikliği yaparak, değişmezlik hukukunu daha önceki Cumhuriyet Anayasalarında
olduğu gibi ‘Cumhuriyet’ ilkesi ile sınırlı tutması olacaktır. Sonuç
olarak çalışma grubumuz, TBMM’nin yeni bir anayasa taslağını oluşturma
aşamasında kendisini ‘cumhuriyet hükümet şekli’nin değişmezliği dışında özgür ve
bağımsız hissetmesi gerektiğine inanmaktadır.”
Resmî ideoloji olmamalı
Erdoğan Teziç
ve arkadaşlarının, AKP Mersin Milletvekili Prof. Dr. Zafer Üskül’ün ideolojisiz
anayasa fikrine 15 yıl önce hazırladıkları TÜSİAD’ın anayasa taslağında yer
vermeleri de dikkat çeken noktalardan biri. “Liberal demokratik
rejimlerde devletin resmî bir ideolojisi olmaz.” denilen taslakta yeni
anayasanın ideolojik hükümlerden mümkün olduğu kadar arındırılması gerektiği
savunuluyor. Buna örnek olarak da Türk milliyetçiliği ya da Atatürk milliyetçiliği şeklindeki ideolojik
anlam verilebilecek kavramların anayasadan çıkarılarak bunun yerine hukuki bir
deyim olan ‘milli’ sıfatının koyulması isteniyor. Anayasa’da
resmi ideolojinin yer almamasına ilişkin önerinin gerekçesi ise şöyle: “Atatürk’ün nihai hedefi Batı tipi
liberal demokrasidir. Liberal demokratik rejimlerde ise devletin resmî
bir ideolojisi olmaz. Türkiye’de 1946 seçimleri ile Atatürk’ün nihai hedef
olarak belirlediği çoğulcu demokratik rejime yönelmiştir. Bu aşamadan sonra
gerçekleştirilmesi gereken liberal demokratik toplumların ilkeleri olan
çoğulculuk, özgürlük ve eşitlik olmalıdır.”
Başlangıç bölümü demokratik düzenle bağdaşmaz.
Bu çerçevede
Anayasa’da başlangıç bölümüne de gerek olmadığı, böyle bir bölüm olacaksa bile
bunun çok temel hukuk ilkelerine ayrılmasının gerekli görüldüğü vurgulanıyor.
Dolayısıyla, “1982 Anayasasının ideolojik yönü ağır başlangıç bölümünün
bağlayıcı sayılmadığı” ileri sürülüyor. Bir hukuk kuralı olmaktan çok,
ideolojik bir yapıya sahip olan başlangıç kısmının 1961 ve 1982 anayasalarında
sorun çözmek yerine sorun ürettiğinin altı çiziliyor. Bu konuda şu görüş dile
getiriliyor: “Üslup açısından son derece ağır ve bir tek cümleden oluşan ve
Anayasanın dayandığı temel görüş ve ilkeler yığınını içeren 1982 Anayasası
başlangıç metni otoriter bir devlet ideolojisi çağrıştırır biçimde
düzenlenmiştir. Nitekim yargı organlarınca da böyle yorumlandığı olmuştur.
Devleti soyut bir varlık olarak yücelten, ona ‘kutsal’ sıfatını ekleyen bir
anlayışla, özgürlükçü ve çoğulcu bir demokratik düzenin bağdaştırılması imkânsızdır.”
Genelkurmay, Milli Savunma’ ya bağlansın.
TÜSİAD’ın
taslağında bir diğer önemli değişiklik de Genelkurmay Başkanlığının statüsünde
göze çarpıyor. Taslakta, bütün NATO ülkelerinde genelkurmay başkanının
başbakana değil, Milli Savunma bakanına bağlı olduğu belirtiliyor. Bu sebeple
ilgili maddenin, “Genelkurmay başkanı Milli Savunma bakanına karşı
sorumludur.” şeklinde değiştirilmesi öneriliyor.
Süheyl Batum, 2000-2003 yılları arasında Bahçeşehir
Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi Dekanlığı, 2003 yılından 2007 yılına kadar da
Rektörlük görevinde bulundu. Süheyl Batum’u irdelerken Bahçeşehir Üniversitesine
de yakından bakmamız gerekir. Bahçeşehir Üniversitesinin Brookings Enstitüsü
ile yakın ilişkisi var.
Brookings
Enstitüsü Amerikan demokrasisini (!) güçlendirmek, Amerikalıların sosyal refah,
güvenlik ve fırsatlarını kollamak, güçlendirmek, daha açık, güvenilir (ABD
açısından), işbirlikçi uluslararası bir sistem yaratmak için kurulmuştur.
Yeni CHP
operasyonundan kısa süre önce İstanbul Atatürk Havaalanında Kemal Kılıçdaroğlu
ile Brookings Enstitüsü’nün Küresel Ekonomi ve Kalkınmadan Sorumlu Genel Başkan
Yardımcısı Kemal Derviş’in ilginç bir rastlantı sonucu karşılaşmaları ve kırk
beş dakikalık bir görüşme yapmaları da bu bağlamda oldukça dikkat çekicidir.
Brookings
Enstitüsü ile Bahçeşehir Üniversitesi arasındaki ağı (şebeke/network)
çözümlemek için değerli araştırmacı, yazar Erol Bilbilik’in “Açılım Kıskacı”
kitabında önemli ipuçları var.
Projenin hayata
geçirilmesi amacıyla, Bahçeşehir Rektörü Prof. Dr. Süheyl Batum ve George
Washington Üniversitesi Rektörü arasında ‘Amerikan Araştırmaları Programı’ adlı bir yapılanma
için Haziran 2006’da bir işbirliği antlaşması imzalanmıştır. Anlaşmanın
ardından Bahçeşehir Üniversite’ndeki ‘Küresel Liderlik Forumu’na katılmak üzere
Morton Abramowitz, Marc Grossman, Marc Paris ve Alan Makovsky İstanbul’a
gelmiştir.
Toplantıya
Prof. Dr. Süheyl Batum, Prof. Dr. Hasan Köni, Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof.
Dr. Nilüfer Narlı, Burak Kuntay, Koç Holding’den Can Kıraç, Alarko Holding’den
İshak Alaton, Doğan Medya Grubu’ndan Arzuhan Doğan Yalçındağ, Mehmet Acar ve
Mehmet Ali Bayar katılmıştır. Daha sonra Amerikalı heyet, TÜSİAD eski başkanı
Halis Komili’yle; Koç Holding’den Rüşdü Saraçoğlu’yla; ertesi gün de İlhan
Kesici’yle baş başa görüşmüştür. Bu hazırlık
görüşmelerinin sonunda, Brookings Enstitüsü Başkanlığı ile TÜSİAD arasında bir
anlaşma imzalanması aşamasına gelinmiştir.”
BOP’un Türkiye Enstitüsü: Bahçeşehir Üniversitesi
Brookings
Enstitüsü Başkanı, ABD Eski Dışişleri Bakan yardımcısı Strobe Tallbott; “Türkiye 2007 Projesi“ni
yürütmek üzere Morton Abramowitz, Marc Grossman, Eric Edelman, ve Marc
Parris’ten oluşan bir grup oluşturdu ve ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Marc Parris’i
1 Şubat 2007 tarihi itibariyle bu projenin direktörlüğüne getirdi. Proje
kapsamında TÜSİAD, Brookings Enstitüsü ve Bahçeşehir Üniversitesi Türkiye ve
Washington’da ortak konferans ve toplantılar düzenledi. Yapılan dizi
toplantılarla Türkiye ve çevresindeki gelişmeler irdelenerek ABD medyasında yer
alması sağlandı. Proje kapsamındaki ilk toplantılar Abdullah Gül’ün Exeter
Üniversitesinden yakın dostu Zaman gazetesi yazarı Fehmi Koru, Soli Özel ve
Murat Yetkin’in katılımıyla Washington’da başladı. Brookings Enstitüsünden
toplantılarla ilgili olarak yapılan açıklamada 2007 yılının Türkiye için önemli
bir yıl olacağı ve bu seçimlerin Türk siyasal sisteminin yakın geleceğini
şekillendireceği, seçim sürecinin yanı sıra Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’deki gelişmelerin
de Türkiye’nin, ABD, İslam dünyası ve İsrail ile ilişkilerine yön vereceği
vurgulandı.
“Brookings
Enstitüsü’nün dizi toplantılarından biri de 9 Mayıs 2009’da düzenlenen 4. Sakıp
Sabancı Üniversitesi Konferansı ve ardından yenen akşam yemeğiydi. Yemekte
AKP’nin kapatılması davası ile daha pek çok konu tartışıldı. Yemekte
Brookings Enstitüsü’nün Başkanı, Strobe Talbott, aynı enstitüden uzman Philipp
Gordon, Daniel Benjamin, Ömer Taşpınar, ATC Başkanı James Holmes, TÜSİAD-ABD
Başkanı Abdullah Akyüz, (Fethullah Gülen destekli) TUSKON-ABD Temsilcisi Hakan
Taşçı, Türk medyasının Washington temsilcilerinin yanı sıra Hasan Cemal gibi
kişiler yer aldı.
ABD Dışişleri
Bakan yardımcılığı görevinden ayrıldığı hâlde toplantıya katılan Nicolas Burns
görüşlerin şu başlıklar altında dile getirdi.:
– ABD-Türkiye
ortaklığı yeniden: Yeni dönemde ABD Başkanı kim olursa olsun ( ister Barack
Obama ister Hillary Clinton, ister John McCain ) Türkiye ile müttefiklik
ilişkilerine öncelik tanımalı. Türkiye, terörizm sorununu Irak hükümetini ve
bölgesel Kürt yönetimini de işin içine katarak ortadan kaldırmaya çalışmalı,
böylece fiili bir durum yaratılmamalıdır.
– Türkiye,
Yunanistan, Kıbrıs ve Ermenistan konusunda yeni bir açılım yapabilir. Fener Rum
Patrikhanesi ve Ekümeniklik sorununa çözüm yolu bulunmalı; Heybeliada Ruhban
Okulu’nun açılması sağlanmalıdır. 2009’un Kıbrıs’ta çözüm yılı olması kimseyi
şaşırtmamalıdır.
– İran ve
Suriye’ye baskı: Türkiye, İran ile bir 28 yıl daha görüşmeme politikası
sürdüremez.
– NATO
amacına daha fazla destek: Türkiye’nin Afganistan’da büyük katkısı oldu.
NATO’nun amacına da katkıda bulunmalıdır.
– Siviller
tarafından idare edilen hükümet yapısı Türkiye’nin geleceği açısından çok
önemlidir. Bu şehirde Gül ve Erdoğan’a büyük saygı var. Türkiye dünya
sahnesinde iyi oynuyor, bu iki lider de güvenilir ortaklar.
– Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın 1 numaralı yardımcılığına getirilen Philip Gordon, ‘dava sonunda AKP için kapatılma kararı verilmesi, askeri darbeden farklı olmayacaktır’ dedi.
– Brookings
Entitüsü’nün Türkiye Masası Direktörü Dr. Ömer Taşpınar da ‘ABD, Türkiye’nin
AB’ne üyeliğini daha güçlü biçimde desteklemelidir’ demiştir.
-Brookings
Enstitüsü’nde Küresel Ekonomi ve Gelişim Programı Başkan Yardımcılığı’na
atanan, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi Danışma Kurulu üyesi Kemal Derviş ise
“Türkiye artık on yıl önceki Türkiye değil, daha güçlü, paradigmalar değişti.
Üyelik süreci tek tarafın yöneteceği bir şey olmayacak artık. Türkiye daha
aktif olacağı bir aşamaya gelmek zorunda” dedi.
– 20 Ekim 2009
tarihinde Conrad Oteli’nde Brookings Enstitüsü ile TÜSİAD ortak toplantısında
Enstitü Başkanı Strobe Talbott, Başkan Yardımcısı Martin İnydik de Afganistan
ve Pakistan konusunda birer konuşma yaptı. (Açılım Kıskacı, Erol Bilbilik, Kırmızı
Kedi Yayınevi, 1. Basım, Ağustos 2010. s.55-58)
Şimdi de Bahçeşehir Üniversitesinin web
sitesinden Süheyl Batum’un da aktif biçimde yer aldığı bir dizi
organizasyon ve etkinliğe daha yakından bakalım.
Siyaset Okulu
Amerika
Bahçeşehir
Üniversitesi Hükümet ve Liderlik Okulu’nun geleneksel programı “Siyaset
Okulu”nun yurtdışı uzantısı olan “Siyaset Okulu Amerika” sertifika programı
2006 yılında başlamıştır ve ilk Siyaset Okulu öğrencilerinin katılımıyla
Amerika Birleşik Devletleri’nde büyük bir başarı elde ederek
gerçekleştirilmiştir. Programımız her sene olduğu gibi bu sene de Amerika
Birleşik Devletleri başkenti Washington, DC eyaletinde gerçekleşecektir.
Programımızın
maksadı Türk dış politikasının en önemli unsurlarından ve en önemli diyalog alanlarından
biri olan Amerika Birleşik Devletleri’nin siyasi, sosyal, idari, ekonomik
dinamikleri hakkında birinci dereceden bilgi alarak bu konuları ve Amerika
Birleşik Devletleri siyasi sisteminin işleyişini öğrenmektir.
Program “Siyaset Okulu“nun diğer yurt dışı programlarından farklı olarak siyasi kuruluşların yanı sıra iş dünyası, enstitüler, ABD Temsilciler Meclisi ve Kongresi, “Think-Thank” kuruluşları ve lobiler ile çeşitli yuvarlak masa toplantılarının düzenleneceği bir program olarak dizayn edilmiştir.
Program
esnasında Amerika’da lobilerin önemi, yasama, yürütme ve yargı erklerinin
sistematik farklılıkları, Senato ve Temsilciler Meclisi arasındaki güç
dengeleri, Başkanın fonksiyonu, sistemin işleyişi esnasında karar alma
sürecinin oluşturulması, Amerika’daki lobilerin ve sivil toplum örgütlerinin iç
ve dış politikaya etkisi gibi birçok konuda toplantılar yapılmaktadır.
İki hafta sürecek olan programın katılımcıları daha önce gerçekleştirilmiş olan ‘Siyaset Okulu’ programlarına katılmış olan kişilerdir. Öğrencilerin, programda amaçlanan konularda gelecekte Türkiye’ye liderlik yapabilecek uluslararası ilişkiler uzmanları olmaları beklenmektedir.
Program
esnasında Washington Institute, Hudson Institude, ATAA (Assembly of Turkish
American Association), FDD (Foundation for Defence of Democracies), CATO, The
Century Foundation, TUSIAD USA, Livingston Group, Southfive Halkla İlişkiler
gibi birçok think-tank kuruluşunun yanı sıra Amerikan Senatosu, Temsilciler
Meclisi, Amerikan Yüksek Mahkemesi, Amerikan Kongresi, Türkiye Büyükelçiliği
gibi resmi kurumlar ziyaret edilerek, işlevleri hakkında bilgi alınmaktadır.
Süheyl Batum’un da Danışma Kurulu içinde yer aldığı
Bahçeşehir Üniversitesi Amerikan Araştırmalar Merkezi’nin partnerleri ise
CIA’nın yan kuruluşu RAND Corporation ( http://www.rand.org ) ve Neoconların kurduğu
Demokrasi Savunma Vakfı (Foundation For Defense Of Democracies). Bu küresel
partner ilişkilerini açık seçik web sitelerine koymaları da çok ilginç.
Bahçeşehir
Üniversitesi Amerikan Araştırma Merkezi’nin Danışma Kurulu Başkanı Zeynel
Abidin Erdem. Kurulda Süheyl Batum’un yanı sıra G. Lincoln McCurdy, Clifford D.
May, Jason Epstein, Mark Dubowitz, Michael Makovsky, David Mack, David Araon, Eser
Karakaş, Nilüfer Narlı, Sami Kohen, Nüzhet Kandemir gibi isimler yer alıyor.
Son olarak Süheyl Batum’un Fethullah Gülen’in en stratejik organizasyonu “Abant
Platformu” toplantılarının “ Vesayet ve Demokrasi” başlığıyla 3-4 Aralık 2004
tarihinde gerçekleştirilen “Brüksel Abant Platformu” toplantısının
katılımcıları arasında yer aldığını hatırlatmak istiyorum. Süheyl Batum ile birlikte Brüksel Abant
toplantısına katılanlar arasında Ali Bulaç, Eser/Işıl Karakaş, Mehmet Altan,
Nilüfer Göle, Soli Özel, Doğu Ergil, Mehmet Sağlam, Zeyno Baran, Ali Müfit
Gürtuna İngmar Karlsson gibi kişiler bulunuyordu.
CHP’nin
Atlantik ötesi ve AB’deki güç odaklarıyla hemhal olmuş yeni yöneticilerini
incelediğim dizi yazının dördüncüsü burada tamamlanmış oluyor. Yazımın beşinci
ve son bölümünde bu bilgiler ışığında küresel işbirlikçi Neo Kemalist yeni CHP
yapılanmasıyla ilgili genel bir değerlendirme yapacağım.
Ali Rıza Üçer
İLK KURŞUN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder