25 Ocak 2018 Perşembe

TARİHSEL VE KÜLTÜREL VARLIKLARIMIZI OSMANLI YAĞMALATTI/ Yılmaz DİKBAŞ

Türkiye’nin Asya kıtasında yer alan kısmına Anadolu adı verilmiştir.
İsa’dan önce, M.Ö 2.000 yılından günümüze kadar Anadolu’da başlıca şu büyük devletler kurulmuştur:
Hititler, Frigyalılar (Frigler), İyonyalılar (İyonlar), Lidyalılar, Urartular, Sümerler, Akadlar, Babiller, Asurlular, Persler, Karyalılar, Likyalılar, İskender İmparatorluğu, Doğu Romalılar, Bizanslılar, Büyük Selçuklu Devleti, Anadolu Selçuklu Devleti, Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti.

Değerli Dostlar,

Yukarıda adlarını saydığım devletlerin tarihi, bugün Anadolu’da yaşayan Türklerin tarihidir.
Günümüz Türkleri geçmişlerin öğrenmek istiyorlarsa, tarihlerini çok iyi bilmelidirler.
Yukarıda adlarını saydığım devletlerden kalma, yeraltı ve yeryüzündeki tüm zenginlikler, maddi değerler yanında tarihsel ve sanatsal yapıtların tümü, Türklere bırakılmış mirastır.
Anadolu topraklarında yer alan bütün yapıtlar Türklere aittir, bizlere aittir.

Değerli Dostlar,

1300’lü yıllarda Avrupa’da, daha önce hiç görülmemiş boyutta değişimler, yenilikler yaşandı. İtalya’da başlayıp önce İngiltere, Portekiz ve Hollanda gibi büyük ülkelere, daha sonra tüm Avrupa’ya yayılan bu büyük değişime Rönesans, yani Yeniden Doğuş adı verildi.
Rönesans döneminde; bilimde, sanatta, tarihte, edebiyatta, felsefede, insan sevgisinde (hümanizm) ve kültür alanında çok büyük ve önemli yenilikler, buluşlar ve atılımlar yaşandı.
Osmanlı padişahlarının Avrupa’daki Rönesans’tan haberi olmadı!
Osmanlı medreselerindeki “müderris” adı verilen hocaların da Rönesans ile ilgili hiç bilgileri olmadı!
Tamamına yakını okuma yazma bilmeyen okulsuz ve eğitimsiz bırakılmış yoksul Anadolu Türkleri de Rönesans’ın ne olduğunu hiç bilemediler!
Yaklaşık 600 yıl süren Osmanlı döneminde Anadolu’da, Rönesans, yani bir Yeniden Doğuş yaşanmadı!
Anadolu Türkleri yeniden doğuş, uyanış ve bilinçlenme için Büyük Devrimci Mustafa Kemal Atatürk’ü ve onun başlattığı Cumhuriyet dönemini bekledi.

Değerli Dostlar,

Osmanlı, Anadolu topraklarında kurulmuş eski uygarlıkların geride bıraktığı mirası sahiplenmedi!
Osmanlı, 1071 yılı öncesinde Anadolu’da üretilmiş eserleri “bizden” saymadı! Başta kiliseler olmak üzere, farklı inançların tapınaklarının çoğunu ya yıktı ya da eklemelerle camiye çevirdi. Ve bunlar dışındaki arkeolojik ve mimari değerlerle ilgilenmeye hiç gerek duymadı.
Osmanlı, Anadolu’daki tarihi mirasına sahip çıkmayınca, bu topraklarda yeşeren uygarlıkların ürettiği eserleri büyük bir iştahla yağmalamaya hazır yabancılara kapıyı açmış oldu.
Osmanlı, yağmacılara kapıyı açmakla da kalmadı; bazı padişahlar, sadrazamlar, vezirler, valiler ve komutanlar yabancı yağmacılara yardımcı oldular!

Aydın ili, Söke ilçesi Balat köyünde ilk arkeolojik kazılar 1896 yılında Almanlar tarafından yapıldı. Eski adı Miletos, günümüzdeki adı Milet olan yerde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan çok değerli eserleri Sultan 2. Abdülhamit, Almanlara hediye etti!
Sultan Abdülhamit, Avrupa tarihini bilmiyordu.
Sultan Abdülhamit, Anadolu tarihini de hiç bilmiyordu.
Sultan Abdülhamit, tarih bilgisine ve bilincine sahip değildi.

1885 yılında, yine Sultan 2. Abdülhamit döneminde, Avusturyalılar Efes’te kazılara başladılar. Çıkardıkları çok sayıda ve çok değerli eserleri ülkelerine götürdüler ve Viyana’da Efes Müzesi’ni kurdular.

1912–1914 yılları arasında, yani Osmanlı padişahı Sultan Reşat döneminde, İngilizler de Karkamış eserlerini Londra’daki Britanya Müzesi’ne taşıdılar.

Osmanlı, Birinci Dünya Savaşı’na Almanlarla beraber olarak girdi ve savaştan yenik çıktı. Galip devletler; İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan Anadolu’ya asker çıkardılar, işgallere başladılar.
16 Mart 1920 günü İngilizler İstanbul’u işgal ettiler.
1922 yılında başbakan olacak, 1922–1923 yıllarında Lozan görüşmelerinde İngiliz heyetine başkanlık yapacak Lord Curzon, İngiliz askerlerinin İstanbul’u işgal ettikleri gün, İngiliz hükümetinin gizli oturumunda, Anadolu ile ilgili aldıkları kararları şöyle açıklıyordu:

“Paris’ten arkeoloji uzmanları getirilerek Anadolu’daki bütün tarihi eserlere kıymet konulacaktır. Kıymet tespit heyeti şu kişilerden oluşmuştur: İngiltere adına Kumandan Hogarth, Fransa adına Prof. Cagnat, İtalya adına Sinyor Parabeni, Amerika adına ise Mr. Butler. Tarihi ve sanat değeri olan mallar alınıp götürülecektir.”

Çok açıkça görülmektedir ki, Büyük Devrimci Mustafa Kemal önderliğinde gerçekleştirilen kurtuluş savaşı eğer başarıya ulaşmasaydı, Anadolu’nun tarihi ve kültürel zenginlikleri bu dört emperyalist ülke; İngiltere, Fransa, İtalya ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından yağmalanarak kendi ülkelerine taşınacaktı.

Anadolu’daki en çok ve en değerli tarihi ve kültürel değerlerimizi yağmalayanların başında Almanlar gelmektedir.
Evet, Almanlar yağmaladılar ancak “çaldılar” diyemeyiz! Çünkü tüm yağmalamayı Osmanlı yetkililerinin gözleri önünde, onların sözlü ve yazılı izinleriyle yaptılar.
Almanların Anadolu’da görevlendirdiği en ünlü yağmacı, Carl Humann’dır. Bu kişi arkeolog değil, inşaat mühendisiydi, kazma işinde uzmandı.
Carl Humann, Alman İmparatoru’nun Sultan 2. Abdülhamit üzerindeki etkisini kullanarak 1884 yılında kazılara başladı.
Carl Humann, Anadolu’nun her yanında yaptığı kazılarda ortaya çıkardığı binlerce tonluk tarihi ve kültürel eseri, yüzlerce sandığa yerleştirip Osmanlı yetkililerin gözleri önünde gemilere yükleyerek Almanya’ya kaçırdı.
Carl Humann, 12 Nisan 1896 günü, 57 yaşındayken, İzmir’de öldü. İzmir’deki bir kilisenin bahçesine gömüldü.
Bakın, sonra ne oldu.
Türkiye’de 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan milletvekili genel seçimlerini Demokrat Parti kazandı, Celal Bayar cumhurbaşkanı, Adnan Menderes da başbakan oldu.
1950’lerin ortalarında Alman başbakanı Ankara’ya geldi. Başbakan Adnan Menderes’ten, Carl Humann’ın Bergama’ya taşıtılmasını rica etti. Bergama, Car Humann’ın en çok tarihi ve kültürel eserleri yağmalamış olduğu bölgeydi.
Başbakan Adnan Menderes emir verdi, Carl Humann’ın mezarı Bergama’ya taşıtılarak Zeus Sumağı’na gömüldü!
Başbakan Adnan Menderes, Anadolu’nun tarihsel ve kültürel çok değerli eserlerini yağmalamış olan bir Alman mühendisini ödüllendiriyor, akıl almaz bir biçimde onurlandırıyordu!
Başbakan Adnan Menderes, tarih bilgisinden ve tarih bilincinden yoksundu!
Başbakan Adnan Menderes tıpkı Osmanlı sadrazamları gibi, Anadolu’nun tarihsel ve kültürel değerlerini sanki bir yağmayla elde etmiş gibi, bir başka yağmacıya hediye ediyordu!

Anadolu’daki tarihi ve kültürel eserlerimizi yağmalayanlardan ilk İngiliz, Charles Fellows’dur.
Charles Fellows, yağmaladığı eserleri topluca gemilere yükleyip İngiltere’ye götürdü. Yağmaladığı eserler arasında öylesine değerli olanlar vardı ki, İngiltere Kraliçesi Victoria, Charles Fellows’u “Sir” unvanıyla ödüllendirdi.
Charles Fellows, tarihi eserlerimizi yağmalamak üzere yola çıktığında, Rodos Limanı’nda Osmanlı paşası tarafından 17 pare top atışıyla selamlanmıştı.
Rodos’ta kazılar yapmak için Charle Fellows’a verdiği izin belgesinde Rodos Paşası Hacı Ali Paşa şunları yazmıştı:
“ İngiltere Kraliçesi ve Padişah uygun gördü ve mademki kardeşiz, dostuz bu nedenle ne istiyorsanız alabilirsiniz.”

Charles Fellows, içine yağmaladığı tarihi ve sanatsal eserleri koyduğu sandıkları, Türk köylülerinin yardımıyla gemilere yükletmişti

Anadolu’daki tarihi ve kültürel eserlerimiz en çok şu üç padişah döneminde yağmalanmıştır: Abdülmecit, Abdülaziz ve 2. Abdülhamit.
Bu Osmanlı padişahlarından yaklaşık yüz yıl sonra, Türkiye’nin yer altı ve yer üstü madenlerinin, fabrikalarının, işletmelerinin, bankalarının, limanlarının ve tarım topraklarının, kendilerini “Osmanlı’nın Torunları” olarak adlandıranlar tarafından “özelleştirme” adı altında yabancılara peşkeş çekmiş olması bir rastlantı olabilir mi?

Amerikalılar, Anadolu’nun tarihi ve kültürel eserlerini yağmalamaya Avrupalılardan daha geç başladılar. Yağmalamada başka yöntemler uyguladılar.
Bu yöntemlerden birisi; tüccar, emekli asker ve gözükara adamlarını konsolos olarak tayin edip onlar aracılığıyla tarihi eserleri toplamaktı. Çanakkale’de, Manisa’da ve Kıbrıs’ta bu yöntemi uyguladılar. Ayrıca bol para vererek eser toplamada hiçbir sınır tanımıyorlar, kazı alanına devlet adına gönderilen denetçiler, çıkan eserleri el altından kazı heyetine satmayı teklif ettiğinde memnuniyetle kabul ediyorlardı.

Değerli Dostlar,

Anadolu topraklarının kimler tarafından kazıldığını, kimler tarafından yağmalandığını ayrıntılarıyla ve belgeleriyle okuyup öğrenmek istiyorsanız, sizlere şu kitabı öneririm:

Yaşar Yılmaz, “Anadolu’nun Gözyaşları-Yutdışına Götürülmüş Tarihi Eserlerimiz”, Yem Yayın, İstanbul, Haziran 2015

Değerli Dostlar,

Anadolu’da tarihi kazı yapanların tamamına yakınını yabancılar oluşturmuştur.
Ve bu durum bugün için de aynıdır.
Bizim üniversitelerimizden Türk arkeolog yetişmiyor mu?
Bu soruyu sorduğumuzda, “Toprak altındaki eserler insanlığın ortak mirasıdır” propagandasını yapıyorlar.
Peki, yabancıların topraklarından Türklerin de kazı yapmasına izin veriyorlar mı?
Anadolu toprağının altındaki de üstündeki de tüm tarihi ve kültürel eserler, insanlığın ortak mirası değildir! Sadece ve sadece Türklerin mirasıdır!
Eğer günümüz Türk arkeologlar bu tür kazıları yapmakta henüz deneyimli değilse, hazır değilse, bekleriz, ne zaman deneyim kazanırlarsa biz de o zaman kazmaya başlarız.
Binlerce yıldır Anadolu toprağının altında bekleyen eserler, varsın biraz daha beklesin. Torunlarımız bu konuda daha bilinçli olacak daha cesur, daha onurlu, daha bilinçli ve kişilikli bir duruş sergileyeceklerdir.

Anadolu toprağının yabancılar tarafından kazılmasına izin verenlere vatansever diyebilir misiniz?

Yılmaz Dikbaş
24 Ocak 2018, Çarşamba
dikbas@kalinka.com.tr

0532 233 31 52

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder