Tayyip
Erdoğan 2002 yılında "Milli Görüş gömleğini” çıkarmasından bu yana
onlarca gömlek giydi çıkardı. Giyip çıkardığı gömleklerin içinde ayrıcasız hep
Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı yaptı.
Geçtiğimiz 29 Ekim ve 10 Kasımda ise bu kez “Atatürk gömleğini”
giymiş olarak çıktı karşımıza.
Kuruluşundan
bu güne değin “Atatürk ve Cumhuriyete şaşı bakan”, Mustafa Kemal Atatürk’ün
kurup, kurumsallaştırdığı ve yücelttiği ne varsa üzerinde tepinen Erdoğan’ın ve
AKP'lilerin birdenbire Atatürk’ü keşfetmeleri gündemin en ön sırasında yerini
aldı.
AKP’nin hangi kaygılarla “Atatürk” gömleği
giydiği çok yazılıp çizildi. Kaldı ki Mustafa Kemal Atatürk’ün antiemperyalist,
tam bağımsızlıkçı, devrimci, Osmanlı’yı, saltanatı, hilafeti yıkan kurtuluş ve
kuruluş ideolojisiyle, ABD sübvansiyonu ile kurulmuş karşı devrimci,
emperyalizmle her alanda ve her anlamda uzlaşmış AKP’nin Osmanlıcı, gerici
zihniyeti birbirini kesinlikle dışlar.
“Benim
referansım İslâm’dır”
diyen bir anlayışla, “Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse
bilimi seçin” diyen Atatürkçü düşüncenin yolu hiçbir zaman ve hiçbir koşulda
kesişmez.
AKP’ye
karşı olduğunu söyleyip, emperyalizme karşı olduğunu söyleyemeyen, Amerika'da,
Avrupa'da imal edilmiş anti-Kemalist Atatürkçülerin “AKP Atatürkçülüğüne“
karşı çıkışları ise tam anlamıyla Emperyalizmi ve işbirlikçilerini aklamaya
yönelik “hamasi nutuk” yarışına döndü.
Bu
tartışmalarda, AKP Faşizmine karşı savaşımın aynı zamanda Emperyalizme karşı
savaşım olduğu gerçeğinin üzeri politik bir ustalıkla örtüldü. Mustafa Kemal
Atatürk’ün “tam bağımsızlıkçı, antiemperyalist, devrimci, aydınlanmacı”
kimliği ve kişiliği hep ötelendi.
Öncelikle
bir saptama yapalım. 1946’dan bu yana Atatürk’ün kurup yücelttiği devrimci
Cumhuriyet, yozlaşıp/yozlaştırılıp yerini emperyalizme bağımlı, gerici bir
düzene bıraktığını ortalama zekâ sahibi olan hemen herkes kabul eder sanırım.
Bu noktaya Cumhuriyet resmen yıkılmadan, ama tüm temel devrimci nitelikleri ayırımsız
tüm siyasi partilerin oy kaygıları nedeniyle birer birer terkedilerek gelindi.
Bugün
gelinen noktada, küreselleşme adı altında, emperyalizmin, işbirlikçi güçlerinin
ve gericiliğin Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimine son ve ölümcül darbeyi
vurmak, onu boğmak amaçlı saldırıları ile karşı karşıyayız.
Böylesine
yok edici, ölümcül tehdit karşısında bile Atatürkçülüğü evcilleştirilmiş,
devrimciliği silik, laikliği düşük anti-emperyalist, halkçı, devrimci
özünden arındırılmış bir Atatürkçülük anlayışı ile bu saldırıların
etkisiz kılınabileceği algısını topluma yerleştirmeye çalışan sahte Atatürkçülerle,
“AKP Atatürkçülüğü“ aynı amaca hizmet etmektedir.
Kemalist
Cumhuriyete, haçlı irticanın ölümcül darbeleri indirilirken, Kemalizm’i, cumhuriyeti,
devrimleri savunmasını umutla beklediğimiz, Atatürkçülük iddiasındaki
örgütlenmeler ve siyasal oluşumlar ise toplumun tam bağımsızlıkçı,
antiemperyalist, aydınlanmacı direncini kırmak, gerici saldırılara karşı
direnecek bütün güçleri etkisizleştirmek amaçlı uluslararası operasyonların karargâhlarına dönüşmüşlerdir.
AKP kurmaylarının Atatürkçülüğü ile bu anlayışa
karşı çıkan Atatürkçülük
iddiasındaki kimi örgütlenmeler ve siyasal oluşumların tartışması tümüyle biçimseldir.
Çünkü Mustafa Kemal 1921 Aralığında “Efendiler, biz hakkımızı koruyup
gözetmek, bağımsızlığımızı emin bulundurmak için genel kurulumuzca, milletin
bütünlüğümüzce bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen
kapitalizme karşı milletin tümüyle savaşmayı caiz gören bir mesleği izleyen
insanlarız.” demektedir.
Yani
Atatürkçülük her koşulda emperyalizmin ve kapitalizmin karşısında olmaktır.
Başka bir söylemle antiemperyalist, antikapitalist olunmadan Atatürkçü
olunmaz.
Özelleştirmeden
yana, AB’den, Soros Vakıflarından hibe alan, aldıkları hibelerle AB'nin
istihbarat, yönlendirme, ulusal bilinci çökertme, ulusal direnişi kırma
emellerine doğrudan ya da dolaylı katkı sağlayan Ulusal egemenliğimizi AB’ye teslim
etmeye hazır mandacılardan Atatürkçü olmaz.
ABD
gücüne tapınanlardan, Batının mutlak üstünlüğüne inananlardan Atatürkçü OLMAZ.
Hem
ABD muhibbi ve gönüllü hizmetkârı, hem NATO’cu, hem AB Mandacısı, olup hem
Atatürkçülük iddiasında olmak akıl tutulması değilse düpedüz ihanettir.
Kemalizm; temel ilkesi
emperyalizme karşı tam bağımsızlık olan bütünlüklü bir devrimci mücadelenin
programıdır. Bu program, emperyalizme, gericiliğe, bölücülüğe ve emperyalist
sistemden kopuş amacından dolayı liberal kapitalizme karşı direnişin, batılılaşmadan/batıcılıktan
kopuşun adıdır. Bu programdan, altı Ok’tan, yani Kemalizm’den hangi
amaç uğruna olursa olsun en küçük bile olsa ödün veren örgüt ya da kişi,
makamı, unvanı ne olursa olsun Amerika'da, Avrupa'da imal edilen anti-Kemalist
Atatürkçülüğün zavallı piyonluğunun ötesinde bir şey değildir.
Yağma
yok! Kemalistler; Mustafa Kemal Atatürk’ün geride bıraktığı devrimci kalıtının/mirasının
üzerinde gerici şarlatanların ve maskeli, sahte Atatürkçülerin tepinmesine asla
izin vermeyecektir.. 26 Kasım 2017
Mahmut ÖZYÜREK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder