15 Temmuz “işgâl
ve iç savaş provası”nın maşasının FETÖ, sahibinin ABD olduğundan
Erdoğan ve iktidar dahil hiç kimsenin şüphesi yok.
Bu konudaki
tartışmalar, ABD Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper ile ABD Merkez
Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı General Joseph Votel’in açıklamalarıyla iyice
ısındı.
Clapper, “Darbe
girişimi ve geri tepmesi, Türkiye’deki ulusal güvenlik aygıtını tamamını
etkiledi. Bizim bazı muhataplarımız ya tasfiye edildi ya da tutuklandılar.
Şüphesiz ki, bu durum ABD’nin Ortadoğu stratejisini daha güç hale getirecek”
derken, Votel, “Darbe girişiminin ardından ABD Ordusu’nun Türk
Ordusu’ndaki birçok yakın müttefikinin hapse konduğunu” söyledi.
-O Kim mi;
Genelkurmay ve Dışişlerine Sorun-
Erdoğan da bu
itirafçılardan Votel’e şöyle tepki gösterdi:
“İşte bir
tanesi, ne yazık ki, Amerika’da aynı zamanda önemli bir makamda olan general
veya amiral kalkıyor, ‘İrtibat halinde olduğumuz, görüşme halinde olduğumuz üst
düzey komuta kademesinde olanlardan içeri alınanların olduğunu görüyorum,
duyuyorum.’ bunu söylüyor. İnsan biraz sıkılır ya, insan biraz sıkılır. Bunun
kararını vermek senin haddine mi? Sen kimsin? Bir defa haddini bileceksin,
kendini bileceksin. Sen benim ülkemdeki yapılan bir darbe girişimine yönelik
kalkıp bu darbe girişimini püskürten bu devlete teşekkür edeceğine, demokrasi
adına teşekkür edeceğine, tam aksine darbecilerin yanında yer alıyorsun. Zaten
darbeci senin ülkende, darbeciyi senin ülkende zaten besliyorsunuz, bu zaten
ortada. Benim milletimi asla inandıramazsınız, milletim şu anda bu tezgahın
içinde olanları da biliyor ve bu açıklamalarla da kendinizi açığa
çıkarıyorsunuz, açığa veriyorsunuz. Türkiye bu oyunlara gelmeyecek.”
Erdoğan’ın bu
sözleri üzerine Votel adına CENTCOM’dan bir yazılı açıklama yapılarak, “Türkiye’deki
başarısız darbe girişimiyle herhangi bir alakam olduğuna yönelik haberler,
talihsiz ve tümüyle gerçek dışıdır” denildi.
Erdoğan Votel
için “Sen kimsin?” diyor ya, hatırlatalım.
Obama’nın
IŞİD’le Mücadele Özel Temsilcisi McGurk’un Kobani’ye gidip, PYD’lilerle
görüşmesini ve sözde komutanlardan plaket almasını, Erdoğan’ın buna sert
tepkisini, sonra bu ismin geçen Mart’ta Obama’yla görüşmesinde karşısına
oturtulmasını, Suriye’nin kuzeyindeki ABD askerlerinin üniformalarına alenen
PYD arması takmasını geçelim.
Takvimler 22
Mayıs’ı gösterdiğinde, ABD’den Rojava bölgesine en üst düzeyde ziyaret
yapıldığını duyduk. Kimdi bu ziyaretçi; CENTCOM Komutanı Votel. Gizli ziyaret
tam 11 saat sürdü. Meşhur McGurk bu ziyaret için, “IŞİD liderleri ses
kayıtlarını karanlıkta yapmaya mahkûm edilirken General Votel, Rakka saldırısı
planı için Suriye’deydi” diye tweet atarken, CENTCOM, Votel’in
Suriye’de IŞİD karşıtı yerel güçlere eğitim ve danışmanlık hizmeti veren ABD
askerlerine moral ziyareti gerçekleştirdiğini bildirdi.
Anlattıklarımızın
bizimle ilgisine gelince;
Votel,
Rojava’dan doğruca nereye geldi; Ankara’ya…
Ne yaptı; O
dönem Genelkurmay 2. Başkanı, şimdi Jandarma Genel Komutanı olan Yaşar Güler ve
Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüştü…
Birincisi;
Erdoğan, Yaşar Güler ve Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’na, Votel’in
“kim” olduğunu ve 2 ay önce ne görüştüklerini sordu mu ya da soracak mı?
İkincisi; Darbe
teşebbüsünde Yaşar Güler “derdest” edilen, yani tutuklanmayan
isimlerden olduğuna göre, Votel’in “hapse konuldular” dediği Türk
Ordusu’ndaki başka “yakın müttefikleri” kim veya kimlerdir?
-Söylem Değil,
Eylem Gerek-
Erdoğan ve
iktidar, Türkiye’yi ve TSK’yı vuran 15 Temmuz darbesinin ardında ABD’nin
olduğuna eminse yapılacak nedir?
Yegâne tepki ve
çözüm, “Örgütün lideri Fetullah Gülen’i verin. Yoksa, biz de sizin bizden
istediğiniz teröristleri vermeyiz” demek midir?
Mesela İncirlik
konusu hâlâ neden ağızlara alınmaz?
Bu kadar
rezalete rağmen ABD Hava Kuvvetleri Sekreteri Deborah James, “İncirlik’teki
kuvvetlerimizi başka bir yere taşımak gibi bir planımız yok. İncirlik’teki tüm
operasyonlarımız normal şekilde devam ediyor” derken, neye
güveniyor?
-Akar FETÖ’yü
Yeni mi Anladı?-
Devam edelim;
Erdoğan,
Fetullah Gülen’i 2 yıldır ABD’den istemiyor mu?
Peki ABD ordusu
ile yakın “müttefik” olan TSK’nın komutanları bu zaman kadar o
konuda ne yaptı?
Darbe
teşebbüsünden sonra ilk önce Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın, ABD
Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford’u iki kez aradığını ve “Türkiye’nin
taahhütlerine bağlı olduğu” mesajını verdiğini öğrendik. Bunu
bizzat Dunford açıkladı.
Sonra; Akar’ın
ABD’li mevkidaşını bir kez daha arayarak, Fetullah Gülen’in iade edilmesini
konuştuğu ve bunun için “devreye girmesini” istediği duyuruldu.
Şimdi gel de, “Akar
Fetullah Gülen’in FETÖ’nün başı olduğunu ancak darbe teşebbüsünden sonra mı
anladı?” diye sorma.
Bir önceki
telefonlarınızda, “taahhütlerimize bağlıyız” diyerek, adeta açık
çek verip, sonra Gülen’i isterseniz, sizi ciddiye alırlar mı?
Dahası;
Votel’in, “Darbe
girişiminin ardından birçok yakın müttefikimiz hapse kondu” sözüne
dönelim.
Hulusi Akar
hapiste değil, ama ABD’li mevkidaşına açtığı telefonlarla “yakın
müttefik” olduğunu gösterdi. Ki, Akar’ın bu konuda zaten tarihi bir “nişanesi”
de var.
2015′te
Genelkurmay Başkanlığına atanmadan 7 ay önce, “Çuvalcı” General
Raymond Odierno’nun boynuna taktığı ABD liyakat madalyası…
Tamam Akar’ın
bugüne kadar, iktidarın Suriye, PYD-YPG ve İncirlik politikalarında esamesi
okunmamış, bundan sonra da hiç okunmayacak olabilir…
Ama
yapabileceği bir şey var; O madalyayı çıkarıp, iade etmek…
Hazır, yarın
ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford ziyaretine geliyorken; Buyurun size, “Gülen’in
iadesi” konusundaki ısrar ve samimiyetinizi sembolik de olsa
gösterme fırsatı!..
30 Temmuz 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder