Zaman gazetesinde Ali
Bulaç’ın bir yazısı ile başlayan ve Mümtaz’er Türköne’nin yazılarıyla devam
eden “devletin İslamcıları” tartışması
Türkiye’nin geleceği bakımından önemli.
Eski İçişleri Bakanı
Sadettin Tantan’ın bir defa daha Yeni Zemin dergisine dikkat çekmesi ve
ardından o dergide çalışanlardan HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın “İslami basındaki yazarların ve Kürt
siyasetinde yer alanların en az yarısı devletin adamıdır” diye konuşması, fincancı katırlarını ürküttü
mü henüz belli değil ama Radikal’den Murat Yetkin de “Derin devletin soldaki ajanlarını merak eden
yok mu?” diye sordu...
* * *
Sahi derin devlet,
sadece İslâmcıların ve solcuların arasına mı ajan yerleştirdi? Milliyetçiler
arasında da etkin görevlerde ajanlar yok muydu?
“Milliyetçiler zaten devletin gönüllü
elemanlarıydı, içlerine ajan yerleştirmeye gerek var mıydı?” diyenler olabilir. Bu, basit bir yaklaşım
olur.
Devlet elbette
milliyetçilerin arasına da elemanlar yerleştirmişti. Altan Tan da, “44 yıllık tecrübemin sonucunda şunu
diyebilirim; İslami, sosyalist, Kürt, Türk milliyetçisi... Tanıdığım tüm
yapıların içinde, devletin olmadığı bir yapı görmedim” diyor.
Zaten Özel Harp Dairesi
eski başkanlarından, Sabri Yirmibeşoğlu da bütün siyasi partilere vatansever
elemanlar yerleştirdiklerini kabul etmiş, yine aynı dairenin başkanlarından
Kemal Yamak da milletvekilleri arasında çok sayıda adamlarının bulunduğunu
yazmıştı... Beşiktaş MHP İlçe Sekreteri Ergin Örgügören’in MİT görevlisi
olduğunu da bizzat Alparslan Türkeş açıklamıştı. Gerçi Sabri
Yirmibeşoğlu’nun “Çankırı Gerilla Okulu”
ndaki hocası da Alparslan Türkeş idi.
* * *
Eski Anavatan Partisi
Diyarbakır Milletvekili Abdulbaki Erdoğmuş ise AKP Genel Başkanı Ahmet
Davutoğlu’nun “İslamcı ajanlar” tarafından kuşatıldığını öne sürdü.
AKP veya siyasal
İslâmcı hareketin kuşatılmış olduğunu, 1997 yılında Attila İlhan, bizzat bana
anlatmıştı:
İLHAN: Ülkücü-komünist
meselesi bitti, bu defa laik-anti laik işi çıkardılar. O kadar tertipli
götürüyorlar ki... Çocuklar, bunların hepsinin içinde provokasyon var. Refah’ın
kapatılmasında da provokasyon var. O çok sert konuşan, parti aleyhine tefsir
edilebilecek konuşmalar yapanların ajan olmasından hep şüphelendim.
BULUT: Kimin ajanı,
yabancıların mı, bizimkilerin mi?
İLHAN: Ha orası pek
belli değil, yabancıların da olabilir, bizimkilerin de... Veya her ikisinin
birden... Ama o konuşmalar mutlaka provokasyon... Çünkü, Refah’ın militan tipi
o değil... Refah’ta şarklı rahatlığı var genellikle... Efendi havalı adamlar...
En başta Necmettin Erbakan... Bunlar ise öyle değil... Bunlar edepsiz,
küstah... O tipler çıktı ortaya... Bunlar o hareketin içinde yoktu. Her
hareketin içine musallat olur bu garip tipler. Bir hareket en çok bunlara
dikkat etmelidir. İşe yarayacak gibi görünür, ağzı çok laf yapar, güvenirsin,
çağırırsın, her şeyi berbat ederler...
* * *
2003 yılında Yeniçağ’ı
ziyaret eden Ramiz Ongun’a MHP iddianamesinin son sayfasında adları geçen ve
yurt dışına kaçmalarından dolayı
“davadan tefrik edilenler” in daha sonra neden yargılanmadığını
sormuştum. Ongun, kendisi ile ilgili bölümü cevaplandırmış ve “İdamla yargılandım ve beraat ettim”
demişti. Ongun, davaya dahil bile
edilmeyen başka isimleri sorduğumda
“Ebediyen susma hakkımı kullanıyorum” diye cevap vermişti.
Bana göre devletin
milliyetçisi olmaz, memuru olur. Devlet yanlış ellerdeyse, “görevli milliyetçi” ye yaptırılacak iş de
yanlış olur. Yapılan iş, milletin varlığına, geleceğine zarar verebilir. Tıpkı
bugünkü işlerin devletin altını oyması gibi...
Bu bakımdan derin
devletin milliyetçilerinin kim olduğunu, önce milliyetçilerin bilmesi gerekir.
Arslan BULUT
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/derin-devletin-milliyetcileri-35057yy.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder