İçimizdeki
Amerikalı kovboylar, kötü bir western filmi oynatmaya niyetlenmişler. Suriye’ye
savaş açabilmek için senaryo yazıyorlar. Erdoğan’ın Fidan’ı, ters L Paşanın
Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Düşişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,
Bakanlık Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu bir araya gelmiş, 11 Eylül keriz kuleler
filmini Türkiye’ye nasıl seyrettiririz diye senaryo yazıyor.
Hakan
Fidan;
“-Şimdi
bakın bakın komutanım şimdi biz gerekçeyse gerekçeyi, ben öbür tarafa 4 tane
adam gönderirim, 8 tane boş alana füze de attırırım. Problem değil o! Gerekçe
üretilir. Olay böyle bir iradenin ortaya konması. Biz savaş iradesi ortaya
koyuyoruz, her zaman yaptığımız şeyi, akıl yürütme hatasına düşüyoruz.
Gerekirse oraya da (Süleyman Şah Türbesi) bir saldırı düzenleriz, oraya da,
oraya da biz saldırtırız . “ Diyor.
Planın
içeriğine hiç şaşırmadım. Hakan Fidan’ın yönetimindeki MİT elemanlarının KCK
yapılanması içinde molotof attığı ortaya çıkmamış mıydı? Çıkmıştı. Atılan o
molotof kokteyllerinden kim zarar gördü biliyor muyuz? Bilmiyoruz.
(Düş)işleri
Bakanlığı'ndan "sızıntı" ile ilgili yapılan açıklamada, "Çok
gizli mahiyetteki toplantının izlenerek görüşmelerin servis edilmesi
Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik alçakça saldırı, casusluk faaliyeti ve
ağır suçtur. Bunu yapan ihanet şebekeleri devletimizin ve milletimizin
düşmanlarıdır. Failleri ortaya çıkartılacaktır" deniyor.
Aynaya
bak Devit-oğlu. O aynada faillerden birini göreceksin. Sonra git başbakanını
gör, baş faile ulaşmış olacaksın. Sonra git, yeni İçişleri Bakanı Efkan Ala’yı
öp. “Kamu Güvenliği Müsteşarlığı” kurulduktan sonra Türkiye’yi BBG evine
çeviren Gizli Karargah “resmi” hale gelmiş mi? Kamu Güvenliği Müsteşarlığında
çalışan yabancı sayısı nedir?
2005
yılında MGK’nın psikolojik harekât birimi lağvedildi. Devletin psikolojik
harekât yeteneğini yok eden ahmakların, yabancı istihbaratların psikolojik
harekatından şikayet etme hakkı yoktur.
Türk
Telekom’u görünüşte Arap’a, gerçekte İngiliz’e sattınız. 2007 yılında Türk
Telekom Genel Müdürlüğünde yedi İngiliz ajanı olduğu yazıldı. Tespit edilen üç
İngiliz ajanının sınır dışı edildiği basına yansıdı. Telsim’i Yunanistan’ı
dinleyen ve dinlemeleri Amerikan Konsolosluğuna yönlendiren İngiliz şirketi
Vodafon’a sattınız. CİA ajanlarını ülkeye yerleştirdiniz. Amerika’nın kepçe
kulaklarını Ankara Gölbaşı’na yerleştirdiniz.
İhanet
şebekelerinden hesap soracaklarmış?
Aklınca
Fetullah’ın ekibini suçluyor.
Bir
zamanlar her derde deva Ergenekon vardı. Karınları ağrısa, “Ergenekoncular”
yaptı diyorlardı. Şimdi yeni moda, her derde deva Fetullahçılar…
Fetullahçı
kadroların ihaneti Ergenekon ve Balyoz davaları ile zaten ortaya çıktı. Bu
saatten sonra “biz hizmet hareketiyiz” deseler de, ağızları ile kuş tutsalar
da, CİA ile iş tutup bu milletin milli unsurlarıyla ordusuna kurduğu alçak
tuzak asla unutulmayacaktır. Bu notumuzu düşerken, asıl gerçeği karartmanıza
izin vermeyeceğiz.
Suriye’ye
“izin kağıdı olmaksızın” gönderilen MİT tırları ile başlayan süreç AKP’ye
değil, AKP’nin insanlık suçları üzerinden Türkiye’yi mahkum etmek için yapılmış
operasyonlardır. Kamu güvenliği Müsteşarlığı kurulduktan sonra Türkiye’nin
psikolojik harekât planlarını “yerli-yabancı” karışımı gayri milli unsurlara
teslim ettiklerinde güvenlik zafiyetinin ortaya çıkacağı açıktı.
Uyuşturucu
tüccarı Hikmetyar’ın dizinin dibinden kalkıp devlet yönetmeye kalkanların
düştüğü hazin son. Akılları ancak Türkiye’yi Afganistan’a çevirmeye yetti.
Ortada ne devlet kaldı, ne ciddiyet.
Yarın
gerçek bir savaş riski ortaya çıkarsa, bütün planlar muhatabın eline geçecek
demektir.
2007
Yılından beri;
“AKP
Türkiye için bir güvenlik sorunudur” diye yazıyorum. Bu hakikati görmemek için
kör olmak lazımdı.
Erdoğan
başbakan olduğunu, ülkeyi istediği gibi yönettiğini sanıyordu. Etrafını çeviren
etki ajanlarının oyuncağı haline geldiğini anlayacağı gün uzak değildir.
Kibrini, hırsını, kinini besleyip alkışlayanların aynı zamanda celladı olduğunu
anlaması yakındır.
Kuraldır:
İnsanı mezara en yakınları koyar.
Şer
Koalisyonu Dile Geldi… İtirafname
Erdoğan
ve Fetullah çetesi birbirlerini suçlarken farkında olmadan Türk Milletine
kurdukları tuzağı da itiraf ediyor. Türk Ordusu mensuplarına “cami
bombalayacaklardı” diyerek tuzak kuranlar, kendi ülkesine füze atmayı, Süleyman
Şah Türbesine saldırı düzenlemeyi planlıyor. İlahi adalet.
Kötülük
lastik bir toptur, sahibine geri döner.
Savcı
Öz twit atmış. “Hain bir el füze atacak kendi vatan evlatlarımız kendi
füzemizle şehit olacak arada gariban vatandaşlarımız da ölecek. Allah tuzak
kuranları bilir.” Diyor.
Kendi
kurduğu tuzakları, mezara yolladığı insanları çabuk unutmuş. Kıyamet işte
budur. Çünkü İslam inancında kıyamet günü elimizin-dilimizin aleyhimizde
şahitlik yapacağı söylenir. Öz’ün kıyameti kopmuş, kendi aleyhinde şahitlik
yapıyor.
AK
Çete Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında ne söyledilerse şimdi tamamı ile zıddını
söylüyor. Biz işlenen hukuk cinayetlerini ve yandaş medyanın düzenlediği linç
ayinlerini o gün nasıl eleştirmişsek, aynı cümlelerle bugün kendilerini
savunmak zorunda kalmaları mazlumun intikamı değil de nedir?
AKP’nin
yaptığı kirli ortaklık bütün sistemi felç etmiştir. Ülkede güvenlik açığı,
güvenlik zafiyeti korkutucu bir boyuta gelmiştir.
Gırtlağına
kadar çamura batmış Erdoğan’ı 11 Eylül ikiz kuleler projesiyle kurtaramazsınız.
Çünkü ülkenin yönetimi elinizden çıktı. Bu durumu siz de biliyorsunuz ama
söyleyemiyorsunuz. Söyleyemediğiniz için sadece piyon olan Fetullahçı çeteyi
dilinize doluyorsunuz.
ESAD;
"Türk halkı isterse Süleyman Şah Türbesi'ni, MİT'e karşı
koruyabiliriz"... diyor.
Türk
halkına düşmanımız ortak diye mesaj yolluyor.
Erdoğan
Şam’a girip Emevi Camiinde namaz kılacağını söylemişti. Kılamadı. Bu gidişe
Esad Erdoğan’ın cenaze namazını kılacak gibi görünüyor.
Kendisi
siyasi bir mefta oldu ama durumunu hala kavrayamıyor.
Zahide
Uçar
Cumartesi,
29 Mart 2014 02:16
zahide@zahideuçar.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder