Cumhuriyetin
90. Yılı kutlamalarından yalnızca bir gün sonra cumhuriyet rejimine meydan
okuyacak kadar fütursuzlaşan AKP Konya Milletvekili Gülay Samancı,
Kahramanmaraş Milletvekili Sevde Beyazıt Kaçar, Denizli Milletvekili Nurcan
Dalbudak ve Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey, TBMM Genel Kurulu
çalışmalarına başörtülü olarak katıldı.
Böylece
“Türban” ve temsilcisi olduğu “siyasal İslam” Türkiye’de yaşamsal bir mevziiyi
daha ele geçirmiş oldu.
Türban
bugün siyasi simge olmasının ötesinde tartışmasız karşıdevrimci, dinci, gerici
çevrelerin bayrağı haline gelmiştir. Bu bayrağın anaokulundan üniversitelere,
devlet kurumlarına ve TBMM de meşrulaştırılması karşıdevrimci güçler adına bir
mevzi kazanımıdır. Ayrıca emperyalizmin ülkemize biçtiği ılımlı İslam
cumhuriyeti yolunda zorlu bir dönemeç böylece aşılmıştır.
Cumhuriyete,
haçlı irticanın ölümcül darbeleri indirilirken, cumhuriyeti devrimleri
savunmasını umutla beklediğimiz CHP ise; “Dertleri sadece seçim öncesinde bir türban
mağduriyeti yaratmaktır. Tayyip Erdoğan'ın elinden bu silahı alacağız" gibi
dostu, düşmanı şaşırtan bir gerekçeyle, AKP’nin elindeki silahla cumhuriyet
mevzilerinin yıkılmasına yadsınamaz büyük bir katkı koymuştur. Yani
kurucularını, kuruluş felsefesini ret ve inkâr ederek AKP Türkiye’siyle ne
denli uyumlu bir Y-CHP olduğunu sergilemiştir. Parti adına “Seçmene selam”
bağlamında yapılan konuşmalar ise tabandan gelmesi olası tepkileri bertaraf
etmeye yönelik olarak anlaşılmalıdır.
Bilinmelidir
ki “Altıok
savunulmadan, Kemalist Devrime sahip çıkılmadan Türkiye Cumhuriyetini korumak
olanaksızdır. Zafer ve başarı Emperyalizme, onun iş birlikçilerine, irtica ve
bölücülere ödün verilerek, onlara göz kırparak kazanılmaz”.
Türban
sorununun çözümü uzlaşma değildir. Çünkü Türkiye’de bir türban sorunu değil AB-ABD
destekli gericilik sorunu vardır. Gericilik ile mücadele ise
uzlaşılarak değil, Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı gibi, beslendiği her türlü
kaynak yok edilerek verilir.
Atatürkçüler,
Atatürk’ün çözümlerini savunmalıdır. Mustafa Kemal Atatürk “Hocaları memnun edelim, İslam
âlemini memnun edelim, herkesi memnun edelim dersek amacımıza ulaşamayız. İşi,
günün koşullarına göre düzenleyenler esaslı devrim yapamaz. Bugünkü sefalet ve
rezalet içinde esasen kimseyi memnun etmeye olanak yoktur. Ülke gelişmiş, ulus
zengin olduğu zaman herkes memnun olur” demektedir. Bu nedenle
gericiliğe ödün vermek, gerici kalkışmaları hak ve özgürlük olarak kabullenmek,
Cumhuriyetin, devrimlerin reddi ve inkarıdır.
1925
yılındaki Şapka ve Kılık Kıyafet Kanunu teklifinin Meclis'te görüşülmesi
sırasında, Bursa Milletvekili Nurettin Paşa, teklifin Anayasa'ya ve insan
haklarına aykırı olduğunu savunur. Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, karşı
çıkar ve "Özgürlüğün kaderinin, gericiliğin elinde oyuncak haline gelmek
olmadığını" vurgulayarak yanıtlar. Rize Milletvekili Ekrem Bey ise
"Devrim Meclisi olsaydınız burada
mali bir kanun tartışır gibi onunla tartışmayacak, o adamı söyletmeyecek ve
derhal kolundan tutarak içinizden atacaksınız ve sonra da milletvekilliğinden
çıkaracaktınız" der. İşte Devrim ve Cumhuriyet böyle savunulur.
Laik
devlette, hukuk devletinde “Kanunlar, tüzükler ve yönetmelikler, “Allah’ın
emrine” göre yapılamaz. Kimse, Meclisteki giyimini “Allah’ın emri” ne göre veya
bireysel özgürlük gerekçesiyle seçmeye kalkamaz. Her dinin başka Allah’ı var ve
emirleri farklıdır. Kimi mezhepler kadının tek gözle baktığı bir örtüyü
Allah’ın emri sayıyor. İş “Allah’ın emrine bırakılırsa”, dinler, mezhepler,
inançlar, düşünce ve kanaatler arasında eşitlik kalmaz. Özgürlük de kalmaz.
Nitekim kalmamaktadır. 7. yüzyıl toplumunun gereklerine göre konmuş kuralları
bugün geçerli hale getiremezsiniz. Ancak din ticareti yaparsınız ve insanları
Allah’la aldatırsınız.”
Kamuda(TBMM
de kamusal alandır) türban, laiklik ilkesi ile bağdaşmaz. Anayasa’nın 42.
maddesi ve 174. maddesi, 1, 2 ve 3’üncü maddeleri yürürlükte olduğu sürece
kamuda türban olanaksızdır. Bu nedenle AKP yüzde yüz anayasa suçu işlemektedir
Meclise
türban operasyonu bir kez daha göstermiştir ki, CHP'nin tam bağımsızlıkçı,
antiemperyalist, aydınlanmacı direncini kırmak, gerici saldırılara karşı
direnecek bütün güçleri etkisizleştirmek amacıyla düzenlenen uluslararası
operasyonun sonuçları bir bir ortaya çıkmaktadır. Bu bizim kurgumuz
değil, bizzat operasyonu planlayanların açıklamalarıdır.
Amerikan
RAND düşünce kuruluşunun daimi politik danışmanı, ABD Merkezi Haber alma
Teşkilatı'nın (CIA) eski yöneticisi, ABD Dışişleri Bakanlığı görevlisi Graham
FULLER; “Türkler Kemalizm’i terk edip ılımlı İslam’ı benimsemelidir. Ilımlı
İslam, Kemalizm’i silmeye yönelik bir karşı devrimdir ve bu devrimin
karşısındaki tek güç Türk Ordusu ile ulusalcı aydınlardır ve TASFİYE EDİLMELERİ
gerekir” diyor.
Bu
nedenle, tüm bu operasyonların arkasında duran emperyalizme, sömürüye,
NATO’culuğa, AB’ciliğe karşı mücadele vermeden, emeğin, emekçinin, üreten
köylünün haklarını savunmadan laikliğin devrimci savunusunu yaptığını,
gericilikle mücadele verdiğini söylemek, karşıdevrime dönüşmüş sistemin
varlığını ve sürekliliğini savunmaktan başka bir anlam taşımaz.
Karşıdevrime dönüşmüş sistemin varlığını ve sürekliliğini savunmak ise
Gaflet ve dalaletin ve hatta ihanetin son durağıdır02.11.2013
MAHMUT
ÖZYÜREK
ULUSAL
EĞİTİM DERNEĞİ
ISPARTA ŞUBE BAŞKANI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder