Halkın Kurtuluş
Partisi (HKP) “FETÖ’ye yardım ve yataklık” suçlamasıyla Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Binali Yıldırım,
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, AKP Milletvekili Mehmet Ali Şahin, eski TBMM
Başkanı Cemil Çiçek, AKP'li eski Bakan Abdülkadir Aksu, eski Bakan Vecdi Gönül,
eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, eski Genelkurmay Başkanı Necdet Özel,
eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, eski
İçişleri Bakanı Efkan Ala ve AKP’li bazı vekiller hakkında dava açılmasını
istedi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurusunda, “Fethullahçı
Terör Örgütü (FETÖ)’nün işlediği suçlara yardım ve yataklık eylemlerinden
haklarında kamu davası açılması için soruşturmaya şüpheli olarak dâhil edilmesi
istemi” denildi.
“SUÇUN
İŞLENMESİNE YARDIM VE YATAKLIK EDENLERDİR”
AKP Hükümetinin
Cemaatle olan ilişkisine dikkat çekilen dilekçede şu ifadeler yer aldı:
“AKP
iktidarları 2002 yılından bu yana, Fethullah Gülen Cemaatiyle eylem ve amaç
birliği içinde bu sonucu hazırlayan suç ortağıdır. Hukuki deyimle, soruşturma
konusu suçun icra hareketlerini birlikte işlemişlerdir. Harekât sadece bir
sonuçtur. Bize göre AKP iktidarları ve haklarında suç duyurusunda bulunduğumuz
şüpheliler, meşru hukuk sistemini hiçe sayarak, adeta bir çete hukuku
uygulayarak, FETÖ’yle (çetesiyle) bu suçu ‘Birlikte İrtikâp Eden’ asli
faildirler. En azından suçun işlenmesine yardım ve yataklık edenlerdir. Ta ki
aralarında, 17-25 Aralık 2013’deki güç ve paylaşım savaşı çıkana kadar. Ancak o
tarihe kadar geçen 12 yıl içinde suçun icra hareketleri tamamlanmış, FETÖ
Örgütü kalkışma gücüne ulaşmıştır. Olay bu tarihsel süreç içinde ele alınmadığı
sürece, gerçek suçlulara ulaşmak bize göre mümkün değildir.”
“EYLEM VE AMAÇ BİRLİĞİNİ
AÇIKÇA İTİRAF ETMİŞTİR”
Devletin bütün imkânlarının
Cemaat için seferber edildiği belirtilen suç duyurusunda, “Nitekim 17-25 Aralık
sonrasında o dönemin Başbakanı şüpheli R.Tayyip Erdoğan, ‘Cemaatçi
kardeşlerimiz bugüne kadar bizden ne istediler de vermedik’ diyerek bu eylem ve
amaç birliğini açıkça itiraf etmiştir” ifadeleri yer aldı.
Suç duyurusu dilekçesinde “şüpheli” olarak yer alan isimlerin Cemaat ile yakın
ilişkilerini gösteren daha önceki açıklamalarından örnekler verilerek şöyle
denildi:
“FETÖ ÖRGÜTÜ
SORUŞTURMASINA ŞÜPHELİ OLARAK DÂHİL EDİLSİNLER”
“Şüpheli olarak
gösterdiğimiz Devlet ve hükümet görevlileri, suçun icra hareketlerini, FETÖ
kadrosuyla birlikte amaç ve eylem birliği içinde işledikleri için, suçun
işlenmesinden önce yardımda bulunarak suçun icrasını kolaylaştırdıkları, bu
nedenle de soruşturmaya dâhil edilmesi gerekmektedir. Biz bunu talep ediyoruz.
Yukarıda açıkladığımız ve doğrudan toplanacak deliller ışığında, haklarında suç
duyurusunda bulunduğumuz şüphelilerin, FETÖ örgütü soruşturmasına şüpheli
olarak dâhil edilerek, 17-25 Aralık 2013 tarihinden önceki olayların da
soruşturulmasını ve haklarında gerekli kamu davasının açılmasını, müvekkil
siyasi parti adına talep ediyoruz.”
İŞTE O DİLEKÇE:
HKP, 2002’den
bu yana devleti yönetenlerin, Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’nün işlediği
suçlara yardım ve yataklık eylemlerinden haklarında kamu davası açılması için
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına başvurdu.
Dilekçe metnini
aşağıda yayımlıyoruz:
CUMHURİYET
BAŞSAVCILIĞI’NA
ANKARA
Suç Duyurusunda
Bulunan
Müşteki: Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
Karanfil Sok. No: 24/15- Kızılay/ANKARA
V e k i l l e r
i: 1- Av. Orhan ÖZER – Konya Barosu
2- Av. Metin BAYYAR – Ankara Barosu
3- Av. F.Ayhan ERKAN- İstanbul Barosu
4- Av. A. Serdar ÇINGI – İstanbul Barosu
5- Av. Tacettin ÇOLAK- İzmir Barosu
6- Av. Sait KIRAN – Ankara Barosu
7- Av. Ferit ÇÖÇE –Adana Barosu
8- Av. Halil AĞIRGÖL – Bursa Barosu
9- Av. Azime Ayça OKUR – Ankara Barosu
10- Av. Pınar AKBİNA- İstanbul Barosu
11- Av. Doğan ERKAN- Ankara Barosu
Ortak Adres:
Necatibey Cad. Sezenler Sok.No:4/15 Sıhhiye-Ankara
Ş ü p h e l i l
e r: 1- Recep Tayyip Erdoğan
2- Abdullah Gül
3- Mehmet Ali Şahin
4- Cemil Çiçek
5- Abdülkadir Aksu
6- Vecdi Gönül
7- Hilmi Özkök
8- Necdet Özel
9- Hulusi Akar
10- Ahmet Davutoğlu
11- Binali Yıldırım
12- Bülent Arınç
13- Efkan ALA
14- Ekteki resimden tespit edilecek mevcut ve eski
milletvekilleri
15- Suça karıştığı tespit edilecek 2002- 2014 yılları arasındaki tüm kabine
üyeleri ile milletvekilleri ile diğer devleti temsil makamını işgal edenler.
Suç İsnadı: Anayasal Düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka
düzen getirmeye teşebbüs (TCK’nin 309/1 maddesi), Bu suça yardım ve yataklık
(TCK’nin 39. maddesi),
Suç Tarihi: 2002 – 2016 yılları arası.
İstemin Özü: Aşağıda açıklayacağımız gibi, 2002 den bu yana devleti
yönetenlerin, Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’nün işlediği suçlara yardım ve
yataklık eylemlerinden haklarında kamu davası açılması için soruşturmaya
şüpheli olarak dâhil edilmesi istemidir.
Olay ve
Açıklamalar:
1-
Bilindiği
gibi 15 Temmuz 2016 gecesi AKP iktidarıyla el ele vererek Ordu içine sinsice
yerleştirilen Fethullah Gülen tarikatına bağlı askerlerin, mevcut iktidarı
devirmeye yönelik bir harekâtı oldu. Bu harekât sırasında yüzlerce insanımız
katledildi, yaralandı. Bu harekâtın, Fethullah Gülen cemaati (Fethullahçı Terör
Örgütü) tarafından yapıldığı yetkililer tarafından açıklandı. Bu olay nedeniyle
Türkiye çapında Adli soruşturmalar yürütülmekte; Orduda, MİT’te, Yargıda,
Poliste, Milli Eğitimde, Üniversitelerde geniş çaplı tutuklamalar yapılmış
bulunmaktadır. Ve tutuklamalar hâlâ da devam etmektedir.
FETÖ’yle ilgili diğer soruşturmalar da, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından yürütüldüğü için işbu suç duyurusu dilekçemizi, savcılığınıza sunmak
gerekmiştir.
2-
15
Temmuz harekâtında bulunmak ve FETÖ yönetici ve üyesi olma iddiası ile
suçlanarak tutuklananların, görevden uzaklaştırılan ve açığa alınanların
sayısının yüz binleri aştığı belirtilmektedir. Ordu’da General, Amiral ve
subayların yarısının, FETÖ’cü olduğu açıklanmaktadır. Adliye öyle, Polis öyle,
Milli Eğitim öyle, Üniversiteden Mülkiye’ye varana kadar öyle, MİT öyle. Bunun
ne kadar vahim bir tablo olduğu açıktır.
Elbette FETÖ’nün bu soruşturmaya
konu örgütlenmesi bir anda zuhur eden bir olay değildir. Bunu herkes gibi Yargı
da çok iyi bilmektedir. AKP iktidarları 2002 yılından bu yana, Fethullah Gülen
Cemaatiyle eylem ve amaç birliği içinde bu sonucu hazırlayan suç ortağıdır.
Hukuki deyimle, soruşturma konusu suçun icra hareketlerini birlikte işlemişlerdir.
Harekât sadece bir sonuçtur. Bize göre AKP iktidarları ve haklarında suç
duyurusunda bulunduğumuz şüpheliler, meşru hukuk sistemini hiçe sayarak, adeta
bir çete hukuku uygulayarak, FETÖ’yle (çetesiyle) bu suçu “Birlikte İrtikâp
Eden” asli faildirler. En azından suçun işlenmesine yardım ve yataklık
edenlerdir. Ta ki aralarında, 17-25 Aralık 2013’deki güç ve paylaşım savaşı
çıkana kadar. Ancak o tarihe kadar geçen 12 yıl içinde suçun icra hareketleri
tamamlanmış, FETÖ Örgütü kalkışma gücüne ulaşmıştır. Olay bu tarihsel süreç
içinde ele alınmadığı sürece, gerçek suçlulara ulaşmak bize göre mümkün
değildir.
3-
Haklarında
suç duyurusunda bulunduğumuz, yıllarca ülkeyi yöneten Recep Tayyip Erdoğan, AKP
hükümetlerinin ana politikalarını ve “cemaatle” işbirliğini belirleyen ana
şüphelidir. 2002 yılından bu yana görev yapan Başbakan ve Kabine üyeleri, eski
Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül, Eski Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök, Necdet
Özel, halen Genelkurmay Başkanı olan Hulusi Akar da aşağıda açıklanacağı üzere,
soruşturmaya konu suçun işlenmesine yardım ve yataklık eden şüphelilerdir.
Bunlar “Cemaatle” yani FETÖ örgütüyle, AMAÇ VE EYLEM BİRLİĞİ içinde 12 yıl
devleti birlikte yönetmişlerdir.
·
a-)
Amaç Birliği içinde ortak çalışmışlardır:
“Cemaat” in ya da FETÖ’nün amacı, sanırız uzun açıklamaya gerek
olmayacak şekilde açıktır: Laik Cumhuriyeti yıkarak yerine, kendisinin
şeyhliğinde bir din devleti kurmaktır. Bu hususun soruşturma dosyanızda da
açıklığa kavuştuğu inancındayız.
AKP’nin de aynı şekilde, siyasi parti mücadelesi veriyormuş görüntüsü içinde,
Laik Cumhuriyet’e karşı savaş açtığı, kerte kerte laik Cumhuriyeti ortadan
kaldırarak, laik Cumhuriyetin tüm mirasını, geleneklerini, kültürünü ortadan
kaldırıcı icraatlar da bulunduğu, kimsenin gizleyemeyeceği bir gerçektir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın, Yüce Divan sıfatıyla
Anayasa Mahkemesi’ne verdiği İddianamesi ve ekleri ile Anayasa Mahkemesi’nin
“AKP, LAİKLİK KARŞITI EYLEMLERİN ODAĞI durumundadır” şeklindeki kararı bunu net
olarak ortaya koymaktadır.
Esasen AKP’nin bir numaralı
lideri Recep Tayyip Erdoğan; “Hem laik hem Müslüman olunmaz. … mümkün değil
ikisinin bir arada olması”, “Demokrasi bizim için bir amaç değil araçtır”
diyerek geldi AKP Genel Başkanlığına ve Başbakanlığa. 14 yıllık iktidarları
döneminde de, Laik eğitimi bitirdiler, Laik Cumhuriyetin tüm kazanımlarını bir
bir yok ettiler. Bunu da FETÖ yapılanmasıyla elbirliğiyle gerçekleştirdiler.
·
Laik
Cumhuriyette, devlet içinde bir dini cemaatin yeri olabilir mi?
·
cemaatin
devlet yönetiminde söz ve karar sahibi olmasına izin verilebilir mi?
·
cemaat
adamlarının kamu kurum ve kuruluşlarına, MİT’ine, Ordusuna, Polisine, Yargısına,
Eğitimine ve hatta kendi partisinde milletvekili, Bakan olmasına izin
verilebilir mi?
·
Kısaca
Devlet yönetimine ORTAK YAPILABİLİR Mİ?
Bunun tek
açıklaması vardır. O da AMAÇ BİRLİĞİ İÇİNDE OLMALARIDIR. YANİ LAİK
CUMHURİYETİ ORTADAN KALDIRMAK VE DİN ESASINA DAYALI DEVLET YAPISI
OLUŞTURMAKTIR, AMAÇLARI.
Burada 25 Ağustos 2004
tarihli, altında bu suç duyurusu şüphelilerinin birçoğunun da imzası bulunan
MGK kararını da aktarmak gerekmektedir. Devletin güvenliğiyle ilgili bu
kararda; “Fethullah Gülen hareketi devlet için tehlikedir. Bununla ilgili önlem
alınması gerektiği” kararı alınıyor. Bu karar tüm Devlet kurumlarını ve
hükümeti bağlayıcı bir karardır. Ancak AKP ve onun hükümetleri, sanki böyle bir
karar yokmuş gibi, kararı Sümen altı yaparak, FETÖ cemaati ile aynı amaç
doğrultusunda birlikte çalışmaya devam etmişler, bu örgütün devlet içinde
palazlanıp gelişmesine yardım etmişlerdir.
Ceza Hukukunda “KAST”, aynı
amaç için irade birliği içinde olmayı gerekli kılar. Olayımızda ise bu amaç
birliğinin varlığı açıktır.
b- Eylem
Birliği İçinde Çalışmışlardır:
AKP Hükümetleri döneminde:
– Devletin bekası kabul edilen Kurumlarına (MİT, ORDU, POLİS, YARGI VE EĞİTİM
başta olmak üzere), Fethullah Gülen’in imamları bilerek yerleştirilmiş ve bu
kurumlarda işbirliği içinde çalışma yürütmüşlerdir. Böylece Fethullah Gülen’in
devlet içinde kadrolaşması sağlanmıştır.
– Özellikle Ordu içinde, sınav yolsuzluklarıyla subay olması sağlanan Fethullah
imamlarının terfilerinin sağlanması ve Yurtsever Subay ve Generallerin Ordu’dan
temizlenmesi için, ERGENEKON, BALYOZ ve CASUSLUK kumpas davalarıyla, bu
Yurtsever Subayların tutuklanarak yıllarca Cezaevinde tutulmaları ve Ordu’daki
görevlerinin sonlandırılması da, AKP ile FETÖ’nün, amaçlarına ulaşmak için
ortak eylemlerinden birisidir. O dönemin Başbakanı R. Tayyip Erdoğan’ın “Ben
bu davanın Savcısıyım” demesi ve hatta FETÖ’nün Savcısına zırhlı aracını
tahsis etmesi, eylem birliğinin en güzel kanıtıdır. Bu yaşananlar “aldatıldım”
söylemi ile açıklanamaz. Tarafların amaç ve eylem birliği içinde
olduklarını ortaya koyar. Bu olay, FETÖ’nün ve AKP’nin, Laik Cumhuriyeti
yok etmek ortak amaçları için, Ordu içindeki laik Cumhuriyeti savunan Yurtsever
subayların tasfiyesi ortak eylemlerinden başka bir şey değildir.
-Uzun yıllar (17-25
Aralık 2013 e kadar) Fethullah Gülen’in gelir Kaynakları, devlet eliyle teşvik
edilmiş, Bankasına Devlet Kurumlarının para yatırması sağlanmıştır.
– Fethullah Gülen’e ait okul,
dershane ve yurtlarına, Devlet ve Belediyeler eliyle Arsalar tahsis edilmiş,
özel imar değişiklikleri yapılmıştır. FETÖ’nün ekonomik alanda da belirleyici
ve örgütleyici çalışmalarına destek verilmiştir.
Kısaca Devletin tüm imkânları
Fetullahçı terör örgütü için seferber edilmiştir. Nitekim 17-25 Aralık
sonrasında o dönemin Başbakanı şüpheli R.Tayyip Erdoğan, “ Cemaatçi
kardeşlerimiz bugüne kadar bizden ne istediler de vermedik” diyerek bu eylem ve
amaç birliğini açıkça itiraf etmiştir.
Henüz geçtiğimiz günlerde ise,
“Biz bunlara araziler verdik, arsalar verdik” şeklinde bir ikrarda daha
bulunmuştur Tayyip Erdoğan. (http://www.7sabah.com.tr/haber/5748/erdogan-amerikan-yonetiminden-samimiyet-bekliyoruz/)
4-Yakın
geçmişte şüphelilerden Bülent ARINÇ, Fetullah Gülen’i nasıl ziyaret ettiğini
basına şöyle anlatıyordu: “Arınç, birkaç saat Fethullah Gülen’in misafiri
olduklarını söyledi. Arınç, resmiyetin ötesinde bunu, “kendisini çok seven bir
dostunun ziyareti” olarak düşünmek gerektiğini belirterek, “Sıradan, dışarıdan
bir insanın ziyareti olarak algılanmamasını, düşünülmemesini” istedi.” (http://www.ntv.com.tr/turkiye/arinc-fethullah-gulen-ziyaretini-anlatti,gfPKS1HTp02SFNO4dfCxMg).
Yani “ben dışarıdan bir insan değilim” demiş oluyor Bülent Arınç, yapının
içindenim diyor, bundan daha samimi bir ikrar olabilir mi?
Aynı beyanatında Bülent
Arınç şu anlatımları da ekliyor: “Sayın Başbakanımıza – dönemin başbakanı Recep
Tayyip Erdoğan – da gitmeden önce konuyu açtım, ‘fırsat bulursam böyle bir
ziyaret yapmak istiyorum. İzin verir misiniz, uygun görür müsünüz ‘ dedim. Çok
memnun oldu. Hatta ‘keşke bizim için de mümkün olsa, biz de görüşebilsek’ dedi.
Ama programları çok yoğundu. Bu programlardan fırsat bulup da böyle bir
mesafeli ziyaret olabilir miydi O, pek ihtimal vermedi. Ama ‘selamlarımızı,
sevgilerimizi götürürsünüz.., dedi” (agy.)
Yani böylesine hiyerarşi içinde bir bağlantı vardır FETÖ ile. Ve bu konuşmalar
çok uzak değil, 2013’ün Mayısıdır.
Şüpheliler, bu tarihten sonra
bir operasyona maruz kalarak (17-25 Aralık) bir anda FETÖ’nün suç örgütü
olduğunu yeni mi anlamışlardır? HAYIR! Bunu bilerek örgüt ile “içeriden”
ilişkilenmişler, ancak 17-25 Aralık öncesinde örgütü “legal” kılmışlardır. Bu
yaklaşıma itibar edilemez.
5- Ekteki resim de yakın zamanda basına düşmüştür. Bu resim de AKP’li
vekillerin FETÖ ile bağlantılarının göstergesidir. Bu resimdeki mevcut
milletvekilleri ile eski milletvekilleri hakkında da suç duyurusunda
bulunuyoruz (EK-1).
6- Bizatihi AKP yandaşı bir yazar, anlattıklarımıza uygun olarak 25
Eylül 2016 tarihinde şunları yazmıştır:
“Acaba Ak Parti Meclis grubu içinde FETÖ’cü var mı? FETÖ ile hesaplaşma
başladığından bu yana bu soru soruluyor.
“İstifalar olacak ve Ak Parti Meclis’te çoğunluğu kaybedecek” söylemi de
kulislerde dolaştı, zaman zaman medyada yer buldu.
“Şimdi operasyon var, arındırma var ve arındırmanın “siyasi ayağı olacak mı?”
sorusu çerçevesinde Ak Parti Meclis grubu, hatta bakanlar gündeme getiriliyor.
“Hesaplaşma başladığı sırada bazı isimler ortaya çıktı ve onlar istifa ettiler.
“Sonrası gelmedi, ama şüphe de ortadan kalkmadı.
“Var mı, ben bilmiyorum.
“Ama şu var: Ak Parti’de bu yapı ile ilişkisi olmayan olmamıştır, dense hata
oranı çok düşük olur. En son Sayın Cumhurbaşkanı Amerika’da Türk dernekleri
temsilcileri ile konuşurken “Bunlara araziler verdik ve olağanüstü hal
olmasaydı onları geri alamazdık” dedi. “Ne istedilerse verildi” onlara ve
verenler de 14 yıldan beri hem merkezde hem yerel yönetimlerin kahir
ekseriyetinde iktidarda olan Ak Parti kadroları idi. Hani bana bir belediye
gösterin ki, onlara bir şey vermemiş olsun, dense gösterilecek belediye yoktur.
Herkes bir safhada uyandı -uyandı ise- ve ilişkilerini yeniden belirledi.
“Ancak bu eski “iltisaklar” şimdi Ak Parti kadroları üzerinde ciddi bir baskı
oluşturuyor. Çünkü FETÖ yapılanmasının “kendini gizleme” ilkesi sebebiyle
oluşan kuşku, bütün “eski iltisakların bir şekilde devam edeceği endişesini
beraberinde getiriyor ve “Acaba mı?” sorusu gündemden düşmüyor.
“Acaba halen var mı? Acaba bağlılık devam ediyor mu? Acaba onlara “Siz sessizce
durun, görev zamanınız gelmedi” dendi mi?
“Bu şüpheyi kime karşı yöneltseniz o kişiyi yakabilirsiniz.
“Bu kuşkunun şu anda Ak Parti kadroları üzerinde tahmin edildiğinden çok etki
yaptığını düşünüyorum.
“Bu kuşkuya hedef olmamak, bu damga ile bağlantılı olarak gündeme gelmemek şu
sıralar Ak Parti kadrolarının en hassas olduğu konudur, denebilir.” (Ahmet
Taşgetiren-
http://www.star.com.tr/yazar/magduriyet-ak-parti-feto-yazi-1144346/)
Bizce bu “kuşku” değil,
matematiksel gerçektir.
Yine basında AKP’li 80 milletvekilinin cep telefonlarında ByLock isimli
programın bulunduğu ve bunun da bir FETÖ ilişkisini gösterdiği yazılıp
çizilmektedir (http://odatv.com/80-vekilde-bylock-2309161200.html).
AKP’nin tek başına hükümet
olma şansını yitirecek olması sebebiyle bu milletvekillerine soruşturma
açılmadığı gündeme gelse de, Savcılığın böylesi bir gerekçesi olamaz.
7- 17-25 Aralık 2013 “Milat” olamaz
15 Temmuz Harekâtının hemen akabinde, şimdiki Başbakan Binali Yıldırım, “
Fethullah Gülen ve Türkiye’deki yapılanmasına karşı yürütülen süreçte, milat
olarak 17-25 Aralık 2013 tarihlerini aldıklarını” açıklamıştır.
Bu açıkça Yargıya talimat
niteliğindeki bir açıklamadır. 17-25 Aralık 2013 öncesindeki amaç ve eylem
birliği içindeki olayların soruşturma konusu yapılmaması talimatıdır. Hukuken
hiçbir geçerliliği yoktur.
Çünkü TCK’nin 309. Maddesinde
düzenlenen “Anayasayı İhlal” suçu bir terör suçudur. Bu suçlar görev sırasında
veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet Savcılarınca doğrudan
soruşturma yapılır.
Nitekim Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
“CUMHURİYET SAVCISININ GÖREV VE YETKİLERİ” başlıklı 161. Maddesine 2014 yılında
getirilen 8 no.lu ek hüküm şu bendi şu hükme havidir:
“Türk Ceza Kanununun 302, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316 ncı
maddelerinde düzenlenen suçlar hakkında, görev sırasında veya görevinden dolayı
işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. 1.11.1983
tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat
Teşkilatı Kanununun 26ncı maddesi hükmü saklıdır.”
Ve en önemlisi de bu
suçlarda ZAMANAŞIMI 45 YILDIR. DOLAYISIYLA 2002-2013 YILLARI ARASINDAKİ
EYLEMLERİN ZAMANAŞIMINA UĞRAMASI HUKUKEN MÜMKÜN DEĞİLDİR. Bu nedenle hiçbir
Savcı, 17-25 Aralık 2013 öncesi olayların soruşturmasını yapmasın talimatı
verilmektedir. Bu açıklamanın da hiçbir hukuki değeri yoktur. Sadece bir
gözdağıdır. Cumhuriyet savcılarının böyle bir işlem yapma ve 17-25 Aralık
öncesini soruşturmama yetkisi yoktur.
Yukarıda da açıkladığımız gibi,
şüpheli olarak gösterdiğimiz Devlet ve hükümet görevlileri, suçun icra
hareketlerini, FETÖ kadrosuyla birlikte amaç ve eylem birliği içinde
işledikleri için, suçun işlenmesinden önce yardımda bulunarak suçun icrasını
kolaylaştırdıkları, bu nedenle de soruşturmaya dâhil edilmesi gerekmektedir.
Biz bunu talep ediyoruz.
Sonuç Ve İstem: Yukarıda açıkladığımız ve doğrudan toplanacak deliller ışığında,
haklarında suç duyurusunda bulunduğumuz şüphelilerin, FETÖ örgütü
soruşturmasına şüpheli olarak dâhil edilerek, 17-25 Aralık 2013 tarihinden
önceki olayların da soruşturulmasını ve haklarında gerekli kamu davasının
açılmasını, müvekkil siyasi parti adına talep ediyoruz. 05.10.2016
Müşteki
Halkın Kurtuluş Partisi (HKP)
Vekilleri
Av. Metin
BAYYAR Av. Sait KIRAN
Av. Azime Ayça
OKUR Av. Doğan ERKAN