21 Temmuz 2016 Perşembe

GENERALLER, AMİRALLER VE NUR TARİKATI



Asker olmak isteyen bir Türk çocuğu, ortaokulu bitirdikten sonra, giriş sınavında başarılı olursa askeri liselerden birine, Bursa’da Işık Lisesi, İstanbul/Çengelköy’de Kuleli Askeri Lisesi’ne girer.

Askeri liselerde eğitim süresi beş yıldır.
Askeri liselerde, askerlikle ilgili derslerin dışında şu dersler öğretilir: Türkçe, Türk Edebiyatı, Tarih, Coğrafya, Matematik, Fizik, Kimya, Felsefe, Din ve Ahlâk, İnsan Hakları, Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük.

Askeri liseden başarıyla mezun olan Türk genci; Kara, Deniz ve Hava Harp Okullarından birine girer.
Askeri Harp Okulları üniversite düzeyinde olup öğretim süresi dört yıldır.
Harp okullarında, askeri bilimlerin yanı sıra şu dersler okutulur: Türkçe, Matematik, Fizik, Kimya, Sosyoloji, Psikoloji, Atatürk İlke ve İnkılâp Tarihi, Siyasi Tarih, Türk İdare Tarihi, Siyaset Bilim, Anayasa Hukuku, Hukukun Temel İlkeleri, Yabancı Dil.

Harp Okullarından birinden başarıyla mezun olan Türk genci, subay olarak kıtada göreve başlar.

Lise ve Harp Okulunda çok başarılı olmuş akıllı, zeki ve çalışkan Türk subayı, yüksek lisans düzeyinde eğitim veren Harp Akademilerine başvurabilir.
Harp Akademilerinde öğretim süresi iki yıldır.
Harp Akademilerinde eğitim ve öğretimin amacı şöyle tanımlanmıştır:

“ATATÜRKÇÜ görüşü tam olarak benimseyen, ahlâk ve karakteri yüksek, inisiyatif ve yaratıcı güce sahip özellikle askerî faaliyet alanlarında uygun hareket tarzını bulma, doğru karara ulaşma ve verilen kararı en etkin şekilde uygulama yeteneği olan, komutanlık ve karargâh subaylığı tekniklerine sahip, çağı okuyabilen, muhakeme ve planlama becerisi gelişmiş olarak lisans üstü eğitim ve öğretimle yetiştirmek.”
Harp Akademilerine giriş sınavı çok çetin geçer. Başvuruda bulunan genç Türk subayının akıllı, zeki olması, Harp Okulundan üstün başarıyla mezun olması yetmez. Bu yeteneklerinin yanında ahlâklı ve sağlam karakterli olması gibi başka üstün niteliklere sahip bulunması istenir.

Harp Akademilerinde, askeri bilimlerin yanı sıra, şu dersler öğretilir:
Matematik, Lineer Cebir, Fizik, Kimya, Bilgisayar, Dinamik, Termodinamik, Aerodinamik, Hukuk, Siyasi Tarih, Uzay Bilimleri, Yabancı Dil.

Değerli Dostlar,

Harp Akademilerinden mezun olan Türk subayı, “KURMAY” unvanını alır.
Kurmay Subaylar, Türk ordusunun “BEYİN TAKIMINI” oluşturur.
Az sayıda istisnalar olmakla beraber, Generalliğe-Amiralliğe yükselmek için Kurmay olmak şarttır.
İşte bu nedenle, Türk ordusundaki generallerin ve amirallerin tümü, yüksek lisans eğitimi görmüş, en az bir yabancı dil bilen çağdaş, akıllı ve zeki kurmay subaylardır.
Kurmay subaylarımız daha sonra Amerika’da ve NATO üyesi Avrupa ülkelerindeki çeşitli okullarda okur, araştırmalara katılır, tezler, raporlar hazırlar ve geniş bir deneyim sahibi olurlar.

Değerli Dostlar,

Bu temel bilgileri sizinle durup dururken niçin paylaştım?
Sizlere sormak istediğim birkaç çok önemli sorum var.
Öyleyse hemen konuya girelim.

15 Temmuz 2016 Cuma akşamı ordu içindeki bir grubun darbe girişiminde bulunduğunu televizyon kanallarından öğrendik.
Bugün medya şu bilgiyi duyurdu:
“Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETO) darbe girişimiyle ilgili yurt genelinde 118 general ve amiral gözaltına alındı.”

Bu habere göre, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin toplam 358 general ve amiralinden 118’i darbe girişiminde bulunmuş.
Bu ne demektir biliyor musunuz?
Ordumuzdaki HER ÜÇ GENERAL VE AMİRALDEN BİRİ, FETHULLAHÇIYMIŞ!
Peki, Fethullah kim?
Yandaşları tarafından “Mehdi” olarak görülen Fethullah Gülen, Nur tarikatının başıdır.
Nur tarikatının kurucusu Said Nursi’dir.
Nur tarikatının müritlerine, yani öğrencilerine Nurcu denilmektedir.

Tekrar Generallerimize-Amirallerimize dönelim.
Ordumuzdaki HER ÜÇ GENERAL VE AMİRALDEN BİRİ, NURCUYMUŞ!

Peki, Nurculuk nedir?
Bu konuyu, belgeleriyle ve ayrıntılı olarak “GELİN YÜZLEŞELİM” adlı kitabımda yazdım. Bu nedenle, burada sadece çok kısa bir özet sunacağım.

Kürt Said Nursi’nin (1878–1960) ana dili Kürtçedir. Türkçeyi sonradan öğrenmiş, aksanlı ve bozuk bir dille konuşmuştur. Said Nursi, Risale-i Nur denilen kitapçıklarını Arapça yazmıştır. Bunlar sonradan Türkçeye çevrilmiştir.
Ben, Risale-i Nur kitapçıklarının tümünü okudum.
Bu kitapçıklarda Said Nursi, özetle şunları yazıyor:
İslam’ın kutsal Kitabı Kuran’da toplam 114 sure bulunmaktadır.
Said Nursi, bunlardan 25’indeki ayetlerde kendisinden söz edildiğini iddia etmektedir!
Yani, Kuran’ın yüzde yirmisinden fazlası, Said Nursi’den söz ediyormuş!
Peki, akıllı, mantıklı bir kişi bu deli saçmasına inanabilir mi?
Osmanlı padişahı Abdülhamit inanmaz ve Said Nursi’yi TIMARHANEYE KAPATIR!
Bir yıla yakın İstanbul’da Toptaşı Akıl Hastanesi’nde yatan Said Nursi, tımarhaneden çıktıktan sonra bir süre de hapse atılır!

Tımarhanelik Said Nursi, Risale-i Nur adını verdiği kitapçıkları Kuran ile eşdeğer görür, Kuran ayetlerini açıkladığını iddia eder, Hz. Muhammed’in Gayba dair haberler verdiğini uydurur, Hz. Muhammed’in Kuran’la çelişen mucizeler yarattığına dair hikâyeler anlatır, kendisinin de mucizeler gösterdiği palavraları sıralar.

Değerli Dostlar,

İşte, şimdi geldik sizlere sormak istediğim sorulara.

Ordumuzun “Beyin Takımı”nı oluşturan kurmay subaylarımız, 118 General ve Albayımız nasıl olmuş da TIMARHANELİK Said Nursi’nin deli saçmalarına inanmıştır?
Nurcu olduğu söylenen Generallerimiz ve Amirallerimiz, TIMARHANELİK Said Nursi’nin Risale-i Nur adını verdiği kitapçıkları okumamış olabilirler mi?
Peki, okuyup da bu kitapçıklardaki deli saçmalarına nasıl inanmış, iman etmişler?

Değerli Dostlar,

Yazımın başında, kurmay subaylarımızın aldığı eğitimden söz ettim, Harp Okullarında ve Harp Akademilerinde okudukları dersleri sıraladım.
Bilimsel eğitim almış, dünyayı tanımış Generallerimiz ve Amirallerimiz nasıl olmuş da bir TIMARHANELİK kişinin yazdığı deli saçmalarına inanmıştır?
Aklımıza şöyle bir olasılık geliyor, soruyorum.
Acaba, adları Nurcuya çıkarılan Generallerimizin ve Amirallerimiz, aslında Said Nursi öğretisine yani, Nur Cemaati’ne gerçekten “Dini inanç ve imanla” bağlı değiller miydi?
Peki, onları Nurcu yapan, dini inanç ve iman değilse neydi?
Generallerimiz ve Amirallerimizle Nur Cemaati arasındaki gerçek bağ neydi?

Değerli Dostlar,

Çok önemli gördüğüm bu konuyu irdelemeyi sürdüreceğim.
Ancak yazım fazla uzamasın diye şimdilik burada kesiyorum.
Yorum yapmadığım, sadece sorular sorduğum bu yazım hakkında sizlerin değerli görüş ve yorumlarınızı bekleyeceğim.

Yılmaz Dikbaş
21 Temmuz 2016, Perşembe
dikbas@kalinka.com.tr
0532 233 31 52

"SORUMLULUK DUYGUSU, ÖLÜM KORKUSUNDAN DAHA AĞIRDIR!"



ATATÜRK, 10. YIL SÖYLEVİNDE, 19 MAYIS 1919'DAN BAŞLAYARAK 15 YILIN HESABINI VERİYOR VE ULUSUNA, YÜZÜ AK, ANLI AÇIK OLARAK ŞUNU SÖYLEYEBİLİYORDU:
"BÜYÜK TÜRK ULUSU! ONBEŞ YILDAN BERİ HEP BAŞARI SÖZÜ VEREN KONUŞMALARIMI İŞİTTİN.
MUTLUYUM Kİ, BU SÖZLERİMİN HİÇ BİRİNDE, ULUSUMUN BANA OLAN GÜVENİNİ SARSACAK BİR YANILGIYA UĞRAMADIM."
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'Nİ YAKLAŞIK ONBEŞ YILDIR YÖNETTİĞİNİ SANANLAR, BIRAKINIZ HESAP VERMEYİ, BİN TÜRLÜ YOLSUZLUK VE HUKUKSUZLUKLARINI VE DEMOKRATİK MEŞRULUĞA SIRT ÇEVİRMELERİNİ BİLE 'KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE!' DİYEREK YÜRÜTÜYORLAR, BİR YANDAN DA BU SÜRE BOYUNCA HEP ALDATILDIKLARINI, HEP YANILTILDIKLARINI, SÖYLEYİP AĞLAŞIYOR, AMA GÖREV YERİNDEN AYRILMAK NEDİR HİÇ BİLMİYOR, BİLMEK İSTEMİYORLAR.
MUHALEFET YÖNETİCİLERİNİN DE DURUMU NE YAZIK Kİ BUNA YAKINDIR!
ATATÜRK'TEN ÖRNEK ALMAYI İSE HİÇ AKILLARINA GETİRMİYORLAR!
OYSA "SORUMLULUK DUYGUSU, ÖLÜM KORKUSUNDAN DAHA AĞIRDIR!" DİYEN ATATÜRK DEVLET VE ULUS YÖNETİMİNDE İZLEDİĞİ İLKEYİ ŞÖYLE ANLATMIŞTI:
"CİDDİ VE AĞIR KARARLAR BİR KEZ UYGULAMAYA KONULDUKTAN SONRA, "AH, KEŞKE ŞU YANINI DA DÜŞÜNMÜŞ OLSAYDIM; BELKİ BAŞKA BİR ÇÖZÜM BULUNABİLİRDİ; YENİDEN BUNCA KAN AKMASINA GEREK KALMAZDI.." GİBİ DURAKSAMALARA ARTIK YER KALMAMALIDIR. BÖYLE BİR DURAKSAMA, KARAR SAHİBİNİN VİCDANINDA (TABİİ VİCDANI VARSA, ö.o.) SÜREKLİ KANAYAN BİR YARA OLUR VE ONU YAPTIĞININ DOĞRULUĞUNDAN DA KUŞKUYA DÜŞÜRÜR.
BİR DE BİRLİKTE ÇALIŞAN İNSANLARIN DA YAPILANDAN BAŞKA BİR ŞEY YAPMA OLASILIĞI KALMADIĞINA İNANMALARI GEREKİR.
DÜŞÜNCE HAZIRLIKLARINDA ALÇAK GÖNÜLLÜ DAVRANMAK, KENDİNİ SİLMEK VE KARŞINDAKİNDE İÇTENLİKLİ BİR İNANMA DUYGUSU UYNDIRMAK ŞARTTIR."
TÜRK ULUSU VE TÜRK YURDUNU BUGÜNKÜ YIKIMLARA SÜRÜKLEYENLER, İŞTE BU SORUMLULUK BİLİNCİ VE AHLAKINDAN YOKSUN POLİTİKACILARDIR.

18 Temmuz 2016 Pazartesi

BATI İSTİHBARATININ ÖNDE GELEN 'UZMANLARI NE DİYOR?




RAND Corporation uzmanı, CİA Şefi GRAHAM FULLER 16 Temmuz 2016'da ifşa ediyor:

“Türkiye’nin ‘kaybet kaybet’ Darbe Durumu” Turkey’s Lose-Lose Coup Situation başlıklı makalesinden:

"Yakında görülecek ki bu olay Türkiye’deki herkes için bir ‘kaybet kaybet’ olayıdır. Ordu da millet de derin bir şekilde bölünmüş olacaktır. Darbe geleneği hortlamıştır. Geniş bir sivil çatışma ortamı muhtemelen yakında bir askeri müdahaleyi gerekli kılacaktır”
***
İngiliz İndependent gazetesi İngiliz istihbaratı MI 6. haberlerini yayar: Ortadoğu 'uzmanı' ROBERT FİSK'in "Darbe, bir sonraki darbeye kadar engellendi" başlıklı yazısından:
"Darbenin başarısız olması, ordunun Erdoğan'a sadakati anlamına gelmez.... 161 kişinin can kaybı olan bir Türkiye, Ortadoğu’da ulus-devletlerin çöküşünden bağımsız kalamayacaktır...
ABD "seçilmiş hükümete" destek açıklaması yapmış ancak 2013'de Mısır darbesinde olduğu gibi darbenin başarıya ulaşması durumunda Erdoğan'a da Mursi gibi davranılacağı açıktır....
Ordu içinde darbe yapmaya niyetlenen askerler, Erdoğan'ın ülkelerini yok ettiğini düşünenlerin çok küçük bir kısmıdır...
Türkiye birkaç ay ya da yıl içerisinde yeni bir darbeye hazır olmalıdır"
Ünlü "Kan Sınırları' haritası çizeri, Fox News Strateji uzmanı emekli asker RALPH PETERS'in Pentagon sitesi Stratfor'daki "Türkiye'nin son umudu öldü' başlıklı yazısından:
"Erdoğan'ın arkasındaki molla ve Mafya kalabalığı kazandı. Erdoğan bu başarısız darbeyi, Türkiye'de İslamcılaştırmayı hızlandırmak için kullanacağı kesin. Neo Osmanlı manya güçlenerek geliyor..
Eğitimli laik Türkleri, 1930 Almanya’sı bekliyor. Yeni ve hiç beklenmeyen savaşlar zamanı. Umutsuz zavallıca planlanmış bir darbe sonrası karanlık çöküyor."
Banu AVAR