Bu gibi
travmalardan 3 vakit sonra kaleme sarılanlar ekranları dolduranlar olabilir.
Ben onlardan değilim! 61 yaşındayım ve 1960 darbesinde çok küçük yaş da olsam
da hafızamda biriktirdiklerim var. 71’i ‘tam anlamıyla’ yaşadım! 1980’de
hayatımız durdu! Sonrasında ordu ve millete yapılmış ‘Ergenekon’ darbesine
kadar irili ufaklı darbeleri yüz yüze yaşayanlardan biriyim..
Bugün ‘komplo teorisi’
gibi ne olduğu meçhul bir suçlamanın ardına sığınıp, komploları perdeleyenlere
inat, gazetecinin bilgi toplayarak durumu anlama/anlatma görevini 43 yıldır
yapmaya çalışıyorum.
Öncelikle 15
Temmuzda ‘sahneye konanlar’, ‘başımızdakilerin’ sahneye koyacağı boyutta
değildir! Bundan en iyi yararlananlar onlar olsa bile, daha büyük senaristlerin
kalemi ayan beyan görülmektedir. ‘Komplocu! Sen her şeyi dış mihraklara
bağla!!’ diyenleri duyar gibiyim.. Ama bıkmadan tekrarlayacağız: Bağımlı
ülkelerde dış ve iç mihraklar bir bütündür. Karar ve uygulama ise dışarının
yönlendiriciliğindedir.. Oyun kurucu onlardır. .Piyonlar verilen görevi
yaparlar.. Bazen bu görevi bilmeden yaparlar. Görevleri bittiği zaman kendileri
de biter! Bu oyunun sonunda kazandı zannedilenlere sıra 2. Perdede gelir..
Onlar da bir süre sonra kafalarına inen balyozun altında ezilir. 1960, 1971,
1980, 1997’de 2007’de yaşadıklarımızın sonuçları bunlara örnektir. Malum sosyal
olayların sağlaması ‘TARİH LABORATUARINDA’ yapılır..
Bilinen
kadarıyla darbelerin tümü sabaha karşı ortalıkta kimse yokken gerçekleşmiş
millet sabah kalktığında radyo ve televizyonlardan kahramanlık türküleri
arasında muhtıra dinlemiştir. Bu öyle olmadı.. Bir Cuma akşamı en kalabalık
saatte Boğaz Köprüleri kapandı Ankara ve İstanbul semalarında F 16 lar
korkutucu alçaklıkta uçmaya başladı..
Saat 22.30’dan
itibaren ‘televize darbeyi’ izlemeye başladık..
Aynı anda
dışardaki belli başlı ‘düşünce kuruluşlarının (istihbarı merkezler) yayınlarını
takip ettik. Gelişmeleri Türkiye’deki medyalardan önce veriyorlardı..
İlginç bir
ayrıntı. Ankara’daki Amerikan Büyükelçiliği 15 Temmuz saat 18.37 de
vatandaşlarına acil uyarı yolladı: “Ankara’da silah sesleri duyuldu.
İstanbul’da köprüler kapatıldı” Oysa olaylar bu uyarıdan 4 saat sonra
gerçekleşmişti!
http://www.guncelmeydan.com/…/nerede-oturuyor-bu-ust-akil-t…
Türk Silahlı
Kuvvetleri içinden birileri, öncüleri belli olmayan bir grup bu senaryonun
piyonlarıydı.. Ve bu açılış sekansından hemen sonra AKP ipleri ele almış gibi
görünüyordu.. Tüm özel televizyonlar gece boyu halkı galeyana getiren
meydanlara çağıran seslere yer verildi. Spikerlerin parmakları arasında duran cep
telefonları ekranlarında cumhurbaşkanının yüzü vardı…
Efendilerinin
emrinde ‘Yurtta Sulh Konseyi’ diye TRT spikerine
“BM NATO ve tüm
kurumlara anlaşmalara sadığız” cümleli bildiri okutuldu. Sonra TRT stüdyolarını
‘halk’ bastı, spikeri kurtardı… CNN ikinci mağdur ekran oldu. ‘Darbeciler’
oraya sadece birkaç er yollamışlardı.. Birkaç saat sonra bir kısmı ‘tatbikatta
olduğunu sanan’ Mehmetçiği sokakta IŞİD profili çizen birileriyle baş başa
bırakıp Yunanistan’a uçacaklardı!.
Polisle Asker
karşı karşıya gelmiş sonuçta 161 vatan evladı birkaç saat içinde toprağa
düşmüştü. Meydanlar insan doluydu.. Ekranlarda ‘Vurun kahpeye’ görüntüleri
vardı.. Yerde yatan üstü çıplak Mehmetçikler vardı. Karakollarda dayak yiyen
Mehmetçik videoları vardı… Daha kötülerden söz etmek istemiyorum.. Bu da başka
birilerinin ekmeğine yağ sürüyor!
Ekranlardaki
görüntülere ilk baktığımda aklıma Saddam’ın heykelini indiren Iraklılar
senaryosu geldi.. Ünlü reklam şirketi Hill and Knowlton Irak - Kuveyt
senaryosunu 10 milyon dolara yazdığını ve ABD Kongresinden Irak meydanlarına,
Saddamcı askerlerin linç görüntülerinden, Amerikan askerlerini Amerikan
bayraklarıyla karşılayan Iraklılara, Libya’da Kaddafi’nin tozlar içinde cansız
bedeninin sürüklenmesine kadar tüm figürasyonu ayarladığını belgeleriyle
açıklamıştı!
Arap Baharında
Mısır’da halkı Tahrir’e çağıran ve meydanlarda pembe giysileriyle halkı
galeyana getiren kadın Esma Mahfuz CIA’nin Katar’daki “Değişim Akademisi’nde
‘darbe eğitimi’ alanlardandı.
Boğaz
köprüsünde Fesli adamlar, beyaz Arap entarili başı dazlak sakalı belinde bir
figüran bir askerin kafasını kameraya tutuyordu! Genel Kurmay Başkanı
hırpalanmış bir şekilde ceketsiz, bitkin vaziyette helikopterden inerken ekranlara
yansıdı. Koca TSK’nın komutanı emir eri ve özel kalemi tarafından derdest
edilmişti! Gölbaşı’nda onlarca polisin öldürüldüğü haberi yayıldı.. Emniyet
Terörle Mücadele Daire başkanı Turgut Aslan kafasından vurulmuş halde bulundu.
Ertesi gün
mecliste. 1. Perdeyi muzaffer kapatanlar 1500'den fazla Türk Silahlı Kuvvetler
mensubunu ‘Fethullahçı darbeye bulaşma’ suçuyla tutukladılar. Bunlar içinde
büyük çoğunluğu Terörle Mücadele eden bölgelerde önemli komutanlıklardalar.
Adalet bakanı 6 bin gözaltı olduğunu açıklıyor. Aralarında hâkim, savcı ve
polisler var.
Senaryosu
Atlantik ötesinde yazılmış, bilerek ve bilmeyerek rol alanların iç içe olduğu
bir DARBEMSİ ŞEY yaşadık.. SONUÇ: ORDUYA VE MİLLETİN ALGISINA BALYOZ İNDİ:
1- Demek ki
darbelerin sonu gelmemişti.. Her an her şey olabilir modunda yaşayacaktık..
Korkunun krallığında.
2- Ordu içinde
‘hain’ kaynamaktaydı / Hainler cezalandırılacak
3- Tüm güvenlik
güçleri çaresiz algısı yayıldı
4-PKK ile
mücadele eden, şehit düşen Mehmetçik’in halk gözü ve gönlündeki yeri ile
oynandı.
5- Batı basını
Türklerin IŞİD sloganlarıyla meydanlara indiği gösterildi, Türk milletinin
IŞİD’e yakınlığı algısını yayıldı. ABD Savaş Bölümü Enstitüsü’nden Jennifer
Cafarella olaylardan hemen sonra, meydanlar Allahu Ekber diye inlerken “ Bu
yarım darbe sonrası Erdoğan, zaten çok gönüllü olmadığı IŞİD ile savaşta iyice
yan çizmeye başlayacaktır.” yorumunu yaptı.
6- Herkes F
tipi diye yaftalanabilir ve hayatı kararabilirdi. Oysa Fethullah figürü 2010’a
kadar AKP müttefiki ve CIA korumasındaki ılımlı İslamcı imamdı. Bu olayla
beraber muhafazakâr kesim arasında da ‘geçmişi hatırlayan muhbir vatandaş’
korkusu yayıldı.. Amerikan düşünce (!) kuruluşları ilerde muhafazakârlar
arasında kanlı çatışmalar olabileceğini ve bunda Fethullah cemaatiyle AKP’li
karşıtlığının rol oynayacağını yazıp çiziyor..
7- Ve PKK ile
mücadele eden en önemli komuta kademeleri şu an başsız. Doğu ve Güneydoğudaki
TSK mevzileri harmanlanıyor. Bu durumda terörle mücadele nasıl ilerleyecek?
ABD’nin Suriye Türkiye arasında açmak istediği Kürt Koridoru oldubitti ile
açılacak mı?
Bu durum
Türkiye’de Güneydoğu’da nelere yol açar?
Küresel çete
yayın organları Foreign Policy , Atlantic Council Ortadoğu Masası, İngiliz
istihbaratı basını, Pentagon yayın organları Henri Barkey, Graham Fuller,
Steven Cook , Aaron Stein ve benzer istihbarat elemanlarının yorumları 2 gündür
nete yağıyor....
CFR (Dış
İlişkiler Konseyi yayın organı Foreign Policy’de yeralan makalesinde Ortadoğu
‘uzmanı’ Aaron Stein’ın şu cümleleri gözdağı cümleleriydi:
“Sadece Hükümet
değil Ordu da istikrardan uzak. Ve bu, bir NATO üyesi ülke için daha çok bölünmeye,
çatışmaya ve istikrarsızlığa yol açar”
CFR, darbemsi
şey ardından ‘Erdoğan kendi yaptı kendi buldu’ başlığı altında ‘Erdoğan’ın
askerleri fazla güçlendirdiği suçlamasına” yer verdi.
Türkiye’de sık
sık boy gösteren ve Sarayda ala vala ile ağırlanan CFR uzmanlarından Steven
Cook: “Bu işin getirileri belli: AKP Türkiye’yi daha da dönüştürmek için gerçek
ya da hayali muhalif avına çıkacak. Bu, Türkiye’de demokrasiyi değil seçilmiş
otokrasiyi besleyecektir.” diye yazdı.
Ve Fethullah’ın
kefalet kâğıdını imzalayan CIA uzmanı Graham Fuller dün yayınlanan “Türkiye’nin
‘kaybet kaybet’ Darbe Durumu” Turkey’s Lose-Lose Coup Situation başlıklı
makalesinde, “ Yakında görülecek ki bu olay Türkiye’deki herkes için bir
‘kaybet kaybet’ olayıdır. Ordu da millet de derin bir şekilde bölünmüş
olacaktır. Darbe geleneği hortlamıştır. Geniş bir sivil çatışma ortamı
muhtemelen yakında bir askeri müdahaleyi gerekli kılacaktır” diye yazdı.
SENARYO, Irak
ve Afganistan’a el koymak için kendi kulelerini patlatan bir aklın eseri gibi.
İkiz kulelerde suçlu El Kaide ve Bin Ladin’di. Müslüman coğrafyada cadı avı
başlatan hamleydi. 11 Eylül kitabı yazarı Tarpley hatırlayın ne demişti: “
Düşman algısı olmadan oligarşik düzen kurulamaz! Terörle savaş diyenler finans
baronları. Bu elitler korku olmadan sosyal ve ekonomik ilişkileri toplumlara
dayatamazlar!”
Birileri bu
senaryodan önceden haberdardı. Mart 2016’dan beri Batılı kaynaklar ‘Türkiye’de
darbe’ diye kampana çalıyor!. 2 yıldır da mevcut iktidarın kullanım süresinin
bittiğini yazıp çiziyor.. Çözüm sürecini kesintiye uğratarak ABD müttefiki PYD
ve PKK ile mücadele eden orduya ateş püskürüyor. Batı basınında sık sık ‘PYD
meselesinde hükümetle Amerikan yönetimi uzlaşamıyor. Kürt koridoru Türkiye
yüzünden açılamıyor’ makaleleri çıkıyor.
Erdoğan son
kartlarını açtı.. Bölgesel güçlerle görüşmelere başladı, Gelecek hafta ABD’deki
NATO toplantısına üst düzey subaylar gidecek. Ve dün Amerika ile ‘yeniden model
ortak olmak istediği’ yönünde mesaj iletti. Amerika’dan ise sıcak bir karşılık
yok Düşünce (!) kuruluşu adı altındaki istihbarat teşkilatlarının uzmanlarının
makale ve analizleri ilişkilerin ‘kaosa’ bırakılacağı yönünde… Özellikle Graham
Fuller yazısına bu gözle bakılmalı.
Bu restleşmede
ekranlara yansıyan ayağa kurşun sıkılır cinsten haberler kan donduruyor.. Bu
yazıyı yazarken Cumhurbaşkanı baş danışmanı Şeref Malkoç’un videosu düştü
ekranlara… ‘Millet darbecilere karşı meşru müdafaa hakkını kullansın diye silah
alımı önündeki engeller kaldırılacak” dedi! .
Özetle, çok
açık yazmak mümkün görünmüyor ama hissedilen o ki ‘taraflar’ oyunu çok önceden
biliyordu. Oyunda hazırlıklar yapılmıştı. İçte ve dışta ‘tepedekiler’ pazarlık
ve restleşme içindeler.. Oyunun ilk perdesi bitiyor.. Bir süreç içinde 2. Perde
açılacak. Allah meczuplara fırsat vermesin. Türk milletinin yüce itidaline
güveniyoruz!
Başta
söylemiştim.. Hayatımız askeri darbe tarihine paralel geçti.. Bugüne kadar
yaşadığımız darbelerin tümünde darbeciler Küresel Çeteye bağlıydılar ve bunu
muhtıralarında dile getirmişlerdi. Gençler ve bunları yüz yüze yaşamamış
olanlar için kısa bir hatırlatma:
27 Mayıs 1960
Albay Alpaslan Türkeş “Askeri idarenin ittifak ve taahhütlere sadık ve NATO ve
CENTO’ya bağlı” olduklarını ifade eden bildirisini okumuş. General Cemal
Madanoğlu darbeden 28 yıl sonra ‘CIA’nin işin tam ortasında olduğunu” itiraf
etmişti. Darbeden 2 ay sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’nden 235 general ve 5000
subay emekli edilmiş Ordu’nun kanadı kırılmıştı. İntiharlar ve idamlarla halk
büyük travma yaşamıştı.
12 Mart 1971’de
Ordu darbe yapmış hükümet tasfiye edilmişti. Nihat Erim Darbenin başbakanı,
yardımcısı kan emici Dünya Bankası’ndan getirtilen Atilla Karaosmanoğlu’ydu.
İki yıl içinde Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan Hüseyin İnan idam edildi ve binlerce
insan, sıkıyönetim askeri mahkemelerinde yargılanacak.
10.000' den
fazla kişi gözaltına alınacak, evlerde Dergi ve gazeteler aranacak, kitaplar
toplatılıp yasaklanacak siyasal parti ve sendikalar kapatılacak, aydınların
dışarı göçü başlayacaktı. Birçok kişi işkence sonucu ölmüş ve sakatlanmıştı.
Benim gençliğim bu travma ile geçti.
12 Eylül 1980
sabahı sokağa çıktığımda Selamiçeşme’de sokağın köşesindeki asker ‘Evine dön,
darbe yaptık’ demişti. The General, Kenan Evren Süleyman Demirel hükümetini
devirmişti. Her iki taraf da NATO’ya ve diğer kan emicilere sonuna kadar
bağlıydı. Darbeyi ABD başkanı Carter’a CIA ajanı Paul Henze ünlü cümleyle
duyurmuştu: ‘Our boys did it’ ‘Bizim oğlanlar işi bitirdi’ Ankara’da CIA’nin
örtülü operasyonu başarıyla halledilmişti..
Ardından Bülent
Ulusu hükümeti kurulmuş ve IMF’nin Özal’ı iş başına gelmişti. Borçlanmada sınır
tanımayacaklardı. Darbe sonrası 1 milyon 683 bin kişi fişlenmiş, 230 bin kişi
yargılanmış, 7 bin kişi için idam cezası istenmiş,
517 kişiye idam
cezası verilmişti. Bunlardan 50 kişi idam edilmişti. 30 bin kişi sakıncalı
olduğu için işten atılmış, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarılmıştı.
171 kişinin
işkenceden öldüğü belgelenmiş, cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını
yitirmişti. Türk milleti bir daha bu kadar büyük bir travma görmeyeceğini
zannetti. Oysa kılavuzu BATI olanın burnu pislikten
çıkamazdı
ki….17 Temmuz 2