18 Şubat 2016 Perşembe

AKP hükümeti bir an önce istifa etmelidir.



 Sayı   :2016/007   
 Konu: Askeri Araçlara Yönelik Saldırı”                                                                            18.02.2016                                                                                                                            
                                              BASIN AÇIKLAMASI
Suruç, Diyarbakır, Ankara Garı ve Sultanahmet saldırılarının ardından 17 Şubat 2016 Çarşamba günü Başkent Ankara'da Genelkurmay kavşağına 300 metre mesafede askeri araçlara yönelik saldırı düzenlendi. Saldırıda 28 kişi şehit oldu, 61 kişi yaralandı.
Başta ABD olmak üzere Batılı yağmacıların planlayıp uygulamaya koydukları Suriye krizinin başlamasından bu yana ülkemizin çıkarlarına aykırı olarak AKP hükümeti ABD müttefiki rolüne soyundu. “Silah kullanarak Suriye hükümetine ve Suriye’nin milli birliğine karşı savaşan her grubu terör örgütü” olarak değerlendirmek yerine, Suriye’nin meşru hükümetine karşı savaşan tüm örgütlenmelere, tüm karşı çıkışlara rağmen, koşulsuz destek vermiştir.
Ortadoğu’da,  durumdan vazife çıkaran AKP Pentagon’un koçbaşı görevini üstlenmiş, bir kez daha NATO’nun kucağına düşmüştür.
Bosna’dan Afganistan’a kadar dünyanın pek çok yerinden IŞİD ve benzeri örgütler içerisinde Esad’a karşı savaşmak için gelen teröristler, AKP hükümetinin sağladığı imkânlarla Suriye’ye geçti.
Petrol kaynaklarına, doğal gaz yataklarına sahip bölgede IŞİD’i engellemek kaygısına düşen ABD ve Rusya, IŞİD karşıtı planlarını PYD üzerinden yapmaya yönelmesi sonucu Türkiye bir kez daha bölgede yalnızlığa itilmiş oldu.
Petrol kaynakları ve doğal gaz yatakları IŞİD’ın askeri birimlerinin beslenmesinde yaşamsal değerdedir.  Bu kaynaklardan günlük olarak yaklaşık 2 milyon dolar gelir sağlayan IŞID,  AKP’nin kendisine verdiği destek karşılığı iki üç katı kadar doları ise AKP diktasına aktardığını uluslararası kaynaklar belgeleri ile ortaya koydular.
Bu nedenle, yani ABD ve Batılı yağmacıların IŞID’ın karşısına PYD’yi koyması, Türkiye ile Batılı yağmacıları karşı karşıya getirdi. Batılı yağmacılar açısından YPG’yi vurmaya yönelen Türkiye ve Türk Silahlı Kuvvetleri “hizadan çıkmıştır”
Başkent Ankara'da askeri araçlara yönelik saldırı Hükümetin doğal olarak da ABD'nin ve Batılı yağmacıların "hizasından çıktığı" iddia edilen Türk Silahlı Kuvvetlerine gözdağı, -"Senin Genelkurmay karargâhına, Millet Meclisi'ne istediğimizi yapabiliriz!" -"Halkını gün gün yüzer yüzer öldürür, korku içinde yaşatabilir felç edebiliriz!" mesajıdır.
“Yurtta barış, Dünyada barış” ilkesini elinin tersi ile öteleyen, hiçbir stratejisi olmayan, bu nedenle de tüm dünyada yalnızlığa itilen, köşeye sıkıştırılmış AKP hükümeti bir an önce istifa etmelidir.
Acımız büyüktür. Başkent Ankara'da askeri araçlara yönelik saldırıda yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımıza tanrıdan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar dileriz. Yaşamını kaybedenlerin ailelerine ve tüm ulusumuza başsağlığı diliyoruz.
YÖNETİM Kurulu Adına:                                                                             Mahmut ÖZYÜREK
Ulusal Eğitim Derneği
Isparta Şube Başkanı

17 Şubat 2016 Çarşamba

Erdoğan’ın sigara takıntısı



 Erdoğan’ın sigara takıntısı
Daha önceleri gerek vatandaşın cebinden paketini alarak, gerek zorla yemin ettirerek, gerekse bağırıp çağırarak Tayyip Erdoğan sigara konusunda takıntı düzeyinde hassas olduğunu tüm kamuoyuna göstermişti. Daha önceleri tepkisini ayaküstü ortaya koyan Erdoğan, bunun yeterli olmadığına kanaat getirmiş olmalı ki bu konuda bir kabul töreni düzenleyip görüşlerini uzun uzun anlatmayı uygun görmüş anlaşılan
Sigaraya karşı kabul töreni
Bu maksatla “9 Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü’nde Kaçaksaray’da verilen resepsiyonda eski sigara tiryakilerine konuştu. Daha önce onlarca kez muhtarları, farklı meslek gruplarını, sivil toplum örgütlerini ve şimdi sayamadığımız pek çok yandaş yapıyı ağırlayan Kaçaksaray’ın konukları bu kez sigarayı bırakan eski tiryakilerdi.
Dünyada böyle bir resepsiyonu vermek sanırız ilk kez Tayyip Erdoğan’a nasip oldu. (Ayrıca “9 Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü” nün Türkiye’ye özgü olduğunu belirtelim. Yani “Dünya Liderimiz” ne kadar evrensel ise “Dünya Sigarayı Bırakma Günü” de o kadar evrensel.) Erdoğan sigaranın zararlarından bahsettiği konuşmasına sigara yasağını bir anda özgürlük mücadelesine çevirdi: “Sigara içme özgürlüğü diye bir özgürlük asla olamaz. Asıl olan sigara içenin değil sigara içmeyenin özgürlüğünü korumaktır. Devlet hırsıza karşı nasıl mal sahibini, teröriste karşı nasıl masum vatandaşı korumak mecburiyetindeyse, tütüne, alkole, uyuşturucuya karşı da vatandaşını o şekilde kollamak zorundadır. Bu çerçevede yürütülen tüm çalışmaların cumhurbaşkanlığı adına hem de şahsi olarak sonuna kadar arkasındayım. Bugüne kadar kimin cebinde bir sigara paketi gördüysem hemen pakete el koydum. Kendisine de sigarayı bırakması için telkinde bulundum.”
Tabi Erdoğan’ın hedefinde sadece sigara yoktu. Erdoğan sigara gibi alkolün zararlarından, hatta hızını alamayıp şiirin, romanın insanı nasıl bağımlı yaptığından uzun uzun bahsederek hepimizi aydınlattı. Erdoğan’ın vatandaşın sağlığı konusundaki hassasiyeti gözlerimizi yaşarttı. Ancak kendisinin bu konuşmayı yaptığı gün Güneydoğu’dan 9 şehidimizin haberinin geldiğini de hatırlatalım.
Sigara karşıtlığının sağlıkla ilgisi yok
Siyasette bulunduğu 20 küsur yıl Tayyip Erdoğan’ı yakından tanımamız için fazlasıyla yeterli bir süre. Kendisini tanımlamak için pek çok ifade kullanabilirsiniz ama “vatandaşın sağlığına önem vermesi” bunlardan biri değil.
7 Haziran seçimlerinden bugüne bombaların patladığı, her gün şehit haberlerinin geldiği bir ülkede yaşıyoruz. Dökülen bunca kanın, yitirilen bunca canın tek sebebinin bir adamın sarayı ve iktidar hırsı olduğunun artık çocuklar bile farkında. Biraz daha geriye gidelim. Gezi olayları sırasında polis terörü ile ölen gencecik insanlar için Erdoğan’ın “Polise talimatı ben verdim.”, “Polisimiz destan yazdı.” açıklamalarını, miting meydanlarında, 14 yaşında ölen Berkin’in annesini yuhalattığını hiç birimiz unutmadık. Bu yüzden kendisinin sigara hassasiyetinin sağlığımız ile değil yaşam tarzımızla ilgili olduğunun da farkındayız.
Toplumun yaşam tarzına müdahale etme
Erdoğan’ın sigara konusundaki takıntısını insanların günlük hayatına müdahale etme çabası olarak ele almak gerekir. Çünkü Erdoğan’ın yürüttüğü sıradan bir sigara karşıtı kampanya değil. Normal bir sigara karşıtı kampanyada insanlara sigaranın zararları anlatılır, bununla ilgili toplantılar faaliyetler düzenlenir. Oysa burada insanların ceplerinden sigaralarını alan, zorla yemin ettiren bir şahıs var karşımızda.
Tayyip Erdoğan için asıl mesele sigaranın zararları değil. Asıl mesele sözünün dinlenmesi, bireylerin kişisel tercihlerine göre değil onun istediği şekilde yaşamalarıdır.
Sigaranın zararlı olması, bırakmanın doğru bir davranış olması, bu gerçeği değiştirmez. Bu sadece arkasına sığınılan meşru zemindir. Zaten böyle bir zemin olmasa istenilen baskı da yaratılamaz.
Buna benzer bir takıntı da kendisinin “3 çocuk” takıntısıdır. 3 çocuk doğru bir devlet politikası olabilir, ancak buradaki mesele çocuk sayısı değil sözünün dinlenmesidir.
Erdoğan’ı rahatsız eden ne içilen sigara ne de 2 çocuklu ailelerdir. Onu rahatsız eden kendi kararlarını alan bireylerdir. Onun istediği toplum itaat eden, söz dinleyen ve söylenileni yapan birey değil robotlardan oluşan bir toplum olmalıdır. (Bakınız Bilal.) Ne yenileceğine, ne içileceğine, nasıl yaşanacağına o karar vermelidir. Vatandaştan beklenen talimatlara uymasıdır. Bireylerin kişisel tercihlerine karışma konusunda sigara iyi bir başlangıç mevziisidir çünkü zararlı olduğu için kimse sigarayı savunamaz.
Ancak Erdoğan özelinde bir başka etken de kendisinin her türlü kültüre karşı olan duruşudur. Kimileri bunu başarısız eğitim hayatının yarattığı eziklik olarak yorumluyor. Hatta sahte üniversite diploması buna delil olarak gösteriliyor. Diplomasının sahteliğini bilemeyiz ama kendisinin siyasi hayatı boyunca üniversiteler başta olmak üzere her türlü eğitim kurumuyla olan çatışmasını gayet iyi biliyoruz. Ayrıca kendisinin hışmına uğramayan yazar, çizer, sanatçı sanırız yoktur.
Şiir, roman, film…
Erdoğan’ın konuşmasında öfkesinden nasibini alan sadece sigara olmadı. Hızını alamayan Erdoğan filme, romana ve şiire olan nefretini de kustu. Bu unsurların insanları bağımlı yaptığını söyledi. (Bunu söyleyen “Zat’ın şiir okuduğu için hapis cezasına çarptırıldığını da hatırlatalım.) Erdoğan da biliyor ki film seyretmek, şiir ve roman okumak kimseyi bağımlı yapmaz, ama birey yapar. Erdoğan için toplumda bireylerin olması bağımlıların olmasından daha kötü bir tablodur. Sadece şiir, roman, film değil, her türlü sanat dalı insanları çizilen şablonların dışına taşıyacak, itaat etmelerini zorlaştıracak öğelerdir. Bu da baskıcı her türlü rejimin kâbusudur. Bu sebepten baskıcı her rejim sanata düşmandır.
Faşizm tekerrür ediyor
Erdoğan’ın sigaraya karşı açtığı savaş tarihte ilk değil. Tam 80 yıl önce benzer bir mücadeleyi kendisi ile sık sık kıyaslanan bir isim Adolf Hitler de yürütmüş. İktidarı boyunca 50 milyona yakın Alman’ın ölümüne sebep olan Hitler “Sağlıklı Ari Irk” yaratmak için sigaraya ciddi bir savaş açmıştır. Nazi Almanya’sında sigaraya ciddi yasaklar getirilmiş, Ari Irka mensup olanların sigara içmesinin önüne geçilmeye çalışılmıştır. Hitler’in sigarayı bırakan dostlarına altın saat hediye ettiği bilinir. Almanya’daki kadar güçlü olmasa da Faşist İtalya’da da sigara karşıtı kampanya yaygındır.
Kendi uluslarına büyük acılar çektiren her iki rejimin sigara konusundaki hassasiyetlerinin özünde “itaat eden insan modelini yaratma” kaygısı yatar. Sigara içmemek bir disiplin örneğidir. Ama faşist rejimlerin sigara karşıtı mücadeleleri hüsranla sonuçlanmıştır. Hitler’in kampanyası ters tepki vermiş, tüm yasaklamalara rağmen Almanya’da sigara tüketimi artmıştır. Hitler’in bu konudaki takıntısından olsa gerek hem 2. Dünya Savaşı sırasında hem de sonrasında sigara anti-faşist hareketlerin sembolü olmuştur. Sol hareketler içerisinde sigaranın sembol olmasını sağlayarak Hitler ölümünden sonra anti-faşist hareketlere belki de en büyük zararı vermiştir.
Faşizm sağlığa zararlıdır
Dünyada her yıl 6 milyon kişi sigaranın sebep olduğu hastalıklar yüzünden ölüyor. Faşizmin karnesi ise çok daha karanlık: Sadece 2. Dünya Savaşı’nda 75 milyonun üzerinde insan yaşamını yitirdi. Sigaranın sağlığa zararlı olduğu aşikâr. Ancak sağlıklı, huzurlu bir yaşam istiyorsak Faşist’ ten kurtulmak daha elzem.
HAZAR ARISOY
arisoyhazar@gmail.com

16 Şubat 2016 Salı

Anayasa gereğince Türk Milletinin İSYAN hakkı doğmuştur



14 Şubat 2016 tarihli gazetelerin hemen tümünde yer alan bir haber: Suudi Arabistan Savaş Uçakları İncirlik Hava Üssü’nde!
Suudi Arabistan'ın IŞİD'e karşı görevlendirdiği savaş uçaklarının Adana'daki İncirlik Üssü'ne ulaştığını bildirildi”
Halen yürürlükte olan ancak AKP iktidarının paspas olarak kullandığı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 92. Maddesi ne diyor;
       ''Savaş hali ilanı ve silahlı kuvvet kullanılmasına izin verme.''
''Milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde savaş hali ilanına ve Türkiye'nin taraf olduğu milletlerarası antlaşmaların veya milletlerarası nezaket kurallarının gerektirdiği haller dışında,
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir.
……”
Peki, Suudi savaş uçaklarının (elbette askeri personelinin) İncirlikte konuşlanmasına ilişkin Anayasanın 92. Maddesine göre TBMM de alınmış bir karar var mı?
Yok!
Bu durumda TBMM’nin yetkisi AKP tarafından “gasp” edilmiş ve kötüye kullanılmış olmuyor mu?
Elbette yetki gasp edilmiş ve kullanılmıştır!
 Peki, TBMM’de AKP dışında Parti var mı?
Elbette var. CHP – HDP – MHP
Anayasa “…yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir” diyor.  Bu durumda CHP-HDP- MHP kendi yetkilerinde olan bir yetkinin AKP tarafından gasp edilmesi ve Türkiye’yi Ortadoğu yangınının içine atacak şekilde kullanılması, Anayasanın açıkça ihlal edilmesi karşısında niçin suskun?
“sükût ikrardandır” hem bir deyim, hem de bir hukuk normudur.  
Muhalefet “sükût” ederek AKP’nin tüm düzenbazlıklarına “onay” vermekte!
Özetle iktidarıyla, muhalefetiyle el ele verilmiş ülke yıkıma, ulus parçalanmaya sürükleniyor.
Bu tertip ve ihanet karşısında Anayasa gereğince Türk Milletinin İSYAN hakkı doğmuştur.
Vatan tehlikede ise bu hakkın millet tarafından kullanılması “meşru” dur.
Kimse hatırdan çıkarmamalı. Türk halkı bu anayasadan kaynaklı ve “meşru” olan hakkını kullanmakta duraksama göstermeyecektir. 16.02.2016 Isparta
Mahmut ÖZYÜREK