(12 Eylül'den sonra yurtdışına gitmek zorunda kalan siyaset bilimi uzmanı bir profesörden siyasi analizler)
Siyasette iki kez
yapılan hataya artık hata denilmez
Ne yazık ki biz
siyasette iki değil on iki kez hata yapanı, iki değil on iki kez seçim
kaybedeni bile başarılı görüyoruz.
Bakın şu seçim
sonuçlarına...
İki milliyetçi parti
neredeyse baraj altı kaldı.
İktidara aday olduğunu
söyleyen ya da iktidarın en büyük ortağı olmayı planlayan parti de oyunu sadece
binde üç arttırdı.
Ama on üç yıldır tek
başına iktidar olan, ülkeyi karanlığa gömen partiyse neredeyse oyunu on puan
arttırarak tek başına iktidar oldu.
Yoktur bunun dünyada
bir örneği...
On üç yıl aralıksız
iktidarda kal, girdiğin her seçimi kazan ve dört yıllığına tekrar iktidar ol.
Yoktur bunun dünyada örneği,...
On üç yıldır yıpranan
bir partiye rağmen her seçimde oy kaybet ama hala ben başarılıyım de.
Hani çoğumuzun örnek
aldığı Batı medeniyetleri var ya, Batı'da bu kadar seçim kaybetmiş
parti liderlerini koltuklarda oturtmazlar. Zaten onlar o kadar erdemli
siyasetçilerdir ki, kendileri onurlu bir şekilde istifa ederler.
Ya bizde?..
İstifa etmek yoktur,
seçimin kaybedilmesinin sebeplerinin faturası liderler tarafından hep halka
kesilir ve hep hatalarımızdan ders alacağız derler ama o dersin ne olduğunu hiç
kimse bilmez ve o ders de hiç alınmaz.
Sizin oyunuzu bilmem
ama benim bir oyum çok kıymetli. Ve ben o bir oyumun hesabını sorarım.
Bugün Kılıçdaroğlu'ndan
sorarım,haftaya da Bahçeli'den
Geçenlerde sizlerle
paylaştığım bir yazımda Erdoğan ailesi ile Cemaat'in barıştığını iddia etmiş
buna da dayanak olarak Bilal Erdoğan'nın ABD derin devleti ve Gülen Cemaati'nin
himayesinde olan Johns Hopkins Üniversitesinde eğitimine tekrar başlamasını
göstermiştim.
İşte bu Cemaat ve ABD
derin devleti kontrolündeki Johns Hopkins Üniversitesine bağlı
Amerikan-İsveç merkezli Silkroad Enstitüsü tarafından 2008 yılında bir rapor
hazırlandı.
75 sayfalık raporun
altında Svante E.Cornell ve Halil Magnus Karavelli imzaları var
Türk okurları, Halil
Magnus Karavelli'yi, Cumhuriyet Gazetesi'nin 2. sayfasında yayınlanan
yazılarından hatırlayabilirler. Karavelli, İsveç'te bir gazetenin de başyazarı.
Enstitü'nün İsveç'teki Türkiye çalışmalarını o yönetiyor. Svante E. Cornell
ismine ise, İsrail'de yayınlanan sağ eğilimli The Jerusalem Post Gazetesi'nde
sıkça rastlamak mümkün. Cornell, bu gazetede makaleler yazıyor. İlginçtir,
zaman zaman The Jerusalem Post'ta Halil Magnus Karavelli'nin de yazıları
yayınlanıyor. Cornell ve Karaveli ikilisinin ortak özellikleri, İsrail'le yakın
ilişkileri.
Bunları niye mi yazdım?
Çünkü raporda yer alanlar, bu isimlerin kişilikleri, kimlikleri ve
üniversitenin yapısı ile birleşince önem kazanıyor!
Şimdi gelelim rapora
Ekim 2008'de yayınlanan
raporda yer alan Türkiye senaryoları son derece önemli.
Raporun içinde
Türkiye'yi sarsacak öngörüler yer alıyor. Raporun 72. sayfasındaki ifadeler,
aynen şöyle:
"CHP'den istifa
etmeye ikna edilecek Deniz Baykal'la, yolsuzluklar konusunda kamuoyunun
dikkatini çeken Kemal Kılıçdaroğlu yer değiştirecek. CHP, yeniden Avrupa tarzı
bir sosyal demokrat parti olarak ortaya çıkacak."
O tarihte Kemal
Kılıçdaroğlu, henüz çiçeği burnunda bir Grup Başkan Vekili.
Seçimler yapılmış ve
ardından CHP'ye Grup Başkan Vekili seçilmiş. Ayrıca, uzun bir CHP geçmişi yok.
Örgütler üzerinde de herhangi bir etkisi bulunmuyor.
Deniz Baykal ise,
CHP'nin tartışmasız ve yıkılması düşünülemeyen Genel Başkanı.
Örgütler üzerinde son
derece hakim bir isim olan Genel Sekreter Önder Sav'ı çağırıp, "Yaşlandın
Önder, artık ayrılman lazım" diyebilecek kadar kendine güveniyor.
O günlerde "Baykal
istifa edecek ve yerine Kılıçdaroğlu gelecek" şeklindeki bir
düşüncenin akla gelmesi bile mümkün değil.
Biri çıkıp böyle bir
tez ortaya atsa, o günün şartlarında siyaseti bilen herkes tarafından verilecek
cevap belli:
- Hadi oradan,
Kılıçdaroğlu da kim ki Baykal'ı devirip yerine oturacak!
Silkroad Enstitüsü ise,
Türkiye ile ilgili senaryosunda, "Baykal istifaya ikna edilecek, yerine
Kılıçdaroğlu gelecek" diyor
Bu öngörü de aynen
gerçekleşiyor!
Birileri, CHP Genel
Başkanı Deniz Baykal'ın uygunsuz kasetlerini internet sitelerine servis ediyor.
Yaşanan çalkantının ardından Baykal istifaya ikna ediliyor!
Ardından da "olmaz"
denilen oluyor.
Kemal Kılıçdaroğlu,
CHP'nin başına geçiyor.
Son derece ilginç değil
mi? ABD'nin 2008 yılındaki Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili öngörüsü, 2010 yılında
aynıyla vaki oluyor!
Şimdi soruyorum:
- Bu kadar ilginç bir
öngörü ve bu denli büyük bir tesadüf olur mu?
Devam edelim...
Tesadüfler bu kadarla
sınırlı değil. Silkroad Enstitüsü'nün 2008 yılında hazırladığı raporda, 2010
yılında gerçekleşen ve bugün CHP'de ciddi tartışmalara yol açan bir başka
kehanet daha var
Raporda, "Yeni
CHP'den" söz ediliyor!
Enstitü,
Kılıçdaroğlu'nun "Yeni CHP" dediği, CHP içindeki pek çok
milletvekillinin ise, "CHP, CHP olmaktan uzaklaştırılıyor"
ifadeleriyle özetlediği, partinin bugünkü yapısını da o günden görmüş!
Aynen şöyle deniliyor:
"CHP, yeniden
Avrupa tarzı ve merkezli bir sosyal demokrat parti olarak ortaya çıkacak."
Rapor ortada. 2008'de
CHP ile ilgili olarak yapılan öngörüler son derece net!
Amerikan-İsveç Merkezli
Enstitü, "Baykal gidecek, Kılıçdaroğlu gelecek" diyor;
Kılıçdaroğlu geliyor."Partinin yeniden düzenleneceğini"
bildiriyor; "Yeni CHP" ortaya çıkıyor. r edilen Kemal
Kılıçdaroğlu ile ABD derin devleti ve Gülen Cemaati ile birlikte dizayn ediyor
ve yavaş yavaş Gülen Cemaati'nin eline geçiyor.
Bu sayede AKP zihniyeti
her seçimde oyunu arttırarak tek başına iktidara geliyor.
Sizce bütün bu
yaşananlar tesadüf olabilir mi?
Buyurun, cevabı siz
verin!
Prof.Dr.Güler
Korutürk
*Bazı haber
sitelerinden ve gazetecilerden alıntı yapılmıştır.