ABDAL MUSA’DAN KAYGILI
DÖNDÜM…
27 Haziran 2015
Cumartesi günü Antalya’nın ilçesi Elmalı’nın Tekkeli köyünde Abdal Musa
şenliklerine katıldım.
Saat 13.00’de gittiğim
Tekkeli köyünden akşam 19.30’da ayrıldım.
Kaygılar içinde ve
tedirgin ayrıldım…
Ama önce günün güzel
geçen anlarından söz edeyim, kaygılarımı ve tedirginliğimin nedenlerini sonra
anlatayım…
Tekkeli köyünün içi ve
çevresi, Türkiye’nin her yöresinden Alevileri-Bektaşileri getirmiş olan özel
arabalar, otobüsler ve minibüslerle doldurulmuştu. Yoğun bir ilgi olduğu açıkça
belli oluyordu.
Tarifi üzerine, köydeki
750 yıllık olduğunu söylediği kavak ağacının dibinde Ali Eriş’le buluştuk.
Ali Eriş, Abdal Musa
Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği Başkanı.
Başkan beni, çok sıcak
karşıladı:
“Baba Eren Yılmaz
Dikbaş, hoş geldin!”
Çok telaşlı olduğu
belliydi, ama yüzü güleç gözleri hep gülüyordu.
Üç bini aşkın davetli
gelmişti ve birçok etkinlik eş zamanlı devam etmekteydi: Abdal Musa Türbesini
ziyaret, Budala Sultan Türbesini ziyaret, Dur Dağı ziyareti, üç ayrı Cem Evinde
dualar ve semah gösterileri, davetlilere verilecek yemeğin hazırlıkları…
Ali Eriş elimi tuttu,
sanki özür dilercesine, “Ben tüm etkinlikleri yönetmek, her tarafa koşturmak
zorundayım, seni kardeşim Hüseyin Eriş’e emanet edeceğim, seninle ve
katılacağın panelle o ilgilenecek” dedi ve ekledi: “Ben de fırsat buldukça
gelip her şeyin yolunda olup olmadığına bakacağım.”
Beraber dernek binasına
yürüdük.
Hüseyin Eriş’le
tanıştık.
Hüseyin Eriş; Bektaşi
Babası, Alevi Dedesi. Gözleri sürekli gülümsüyor, sıcak, doğal ve konuşkan…
Hüseyin Eriş hemen bir
açıklama yaptı:
“Panel’i saat üçte
başlatacaktık, ama değerli bir yöneticimizin eşi dün akşam vefat etmiş,
cenazesi bugün Antalya’dan kaldırılıyor. Bu nedenle panelin başlama saatinde
bir gecikme olacak, kusura bakma!”
Hiç sorun olmadığını,
bu süreden yararlanarak davete gelen konuklarla sohbet etme olanağını
bulacağımı söyledim. Rahatladı. Beraber dernekteki odasına girdik. Hemen
çayları söyledi…
Hüseyin Eriş, kendisini
bekleyen diğer konuklarla ilgilenmeye başlayınca, ben de rahat koltuklarda
oturup çaylarını yudumlayan diğer konuklarla tanıştım:
Organik tarımla uğraşan
Serdar Tanal, mali müşavir Yusuf Koç, Hatay’dan gelen Nejdet Baklacı,
Erzincanlı Zeynel Can. Hepsi de Alevilerin toplumdan dışlanmasından, Cem
evlerinin açılmasına bile izin verilmeyişinden şikâyetçiydiler. Yakınmasını en
sert dille ve yüksek sesle, biraz da küfürle karışık anlatan Serdar Tanal oldu.
Bir kulağı bizdeymiş ki, Hüseyin Eriş, Serdar Tanal’ı kibarca uyardı, sakin ve
edepli konuşmasını istedi…
Ve Zeynel Gündoğdu
Konferans Salonu’nda panel gecikmeli olarak başladı.
Yüz koltuklu salon
dolmuş, bazı kişiler de ayakta kalmıştı.
Panelin üç konuşmacısı
vardı. Konuşma sırasına göre:
Erdoğan Aydın, Yılmaz
Dikbaş ve Ercan Geçmez.
Paneli yöneten: Tuncer
Baş
Tarihçi ve yazar olarak
tanıtılan Erdoğan Aydın, mikrofonu eline aldı, tiz ve yüksek sesle, neredeyse
hiç soluk almadan, makineli tüfek gibi, bir saatten fazla konuştu, konuştu,
konuştu…
O konuştukça
kaygılanmaya başladım, tedirgin oldum!
Tarihçi olduğu söylenen
konuşmacı, yakın tarihimizin gerçeklerini ters yüz ediyor ve sürekli olarak
Alevilerin ezildiğini, dışlandığını, kıyıma uğradığını söylüyor ve tüm
bunlardan Atatürk’ü, Cumhuriyet Devrimlerini, Kemalistleri suçlayıp duruyordu.
Erdoğan Aydın’ın neler anlattığını
sizlere ancak kısa bir özet olarak şöyle aktarabilirim.
Erdoğan Aydın’ın
konuşmasından:
“ Dersim katliamından
Atatürk sorumludur! Dersim’i havadan bombalayan Sabiha Gökçen’i Atatürk
kutlamıştır! Bir sosyalist olarak şunu söylemek zorundayım, Atatürk’ün emriyle,
Dersim mağaralarında saklanan binlerce kadın, çocuk yangın bombalarıyla
yakılarak öldürülmüştür! Kemalistler yüz binlerce Kürt öldürmüşlerdir! Bir
sosyalist olarak konuşuyorum, Kemalistler Ermeni soykırımı da yapmışlardır!
Sosyalist Sabahattin Ali’yi Bulgaristan sınırında Kemalist ajanlar öldürmüştür!
Kahramanmaraş’ta Aleviler, Kemalistler tarafından öldürülmüştür! Bir sosyalist
olarak sizlere bunları anlatma görevim var, Sivas’ta Madımak Oteli’nde 33 Alevi
yakılarak öldürülürken Cumhuriyet hükümetinin Kemalist yöneticileri kıllarını
bile kıpırdatmamıştır! Atatürk zamanında, Türkçenin dışında anadilini
konuşanlar yakalanıp hapse atılmıştır! Bir sosyalist olarak söylüyorum ki,
Kurtuluş Savaşı’nı Atatürk, Alevilerin desteğiyle, Alevilerle birlikte
kazanmış, ama savaşın kazanılmasından sonra Alevileri dışlamıştır! Atatürk,
Alevilere verdiği sözü tutmamıştır! Atatürk, devrim yapıyorum diyerek tekke ve
zaviyeleri kapatma kararı aldığında, önce Bektaşi tekkelerini kapatmıştır! Bir
sosyalist olarak sizlere gerçekleri söylemek zorundayım, 1 Mayıs İşçi Bayramı
kutlamalarını Kemalistler yasaklamıştır! Cumhuriyet rejiminde Aleviler,
Süryaniler, Ezidiler, Kürtler, Keldaniler, Araplar, Çerkezler, Lazlar,
Boşnaklar, Ermeniler, Rumlar ve diğer tüm azınlıklar baskı altında tutulmuş,
ezilmiş ve dışlanmışlardır! Bir sosyalist olarak soruyorum, neden Diyanet
Başkanlığı sadece Sünnilerin elindedir, neden Aleviler, Ermeniler, Yahudiler de
yönetimde yoktur? Kemalistler, Kürtlere “kuyruklu Kürt” adını takarak aşağılamışlar,
mum söndü yalanlarıyla Alevilere hakaretler etmişlerdir! Kürt diye bir halk
olmadığını, “karda yürürken çıkan Kart-Kurt” sesinden esinlenerek bazılarına
Kürt denildiğini Kemalistler uydurmuştur!
Ben bir Sosyalist
olarak…”
Değerli Dostlar,
Eğer utanmasa, Erdoğan
Aydın, Kerbelâ katliamını da Kemalistlere yıkacak, Hz. Hüseyin’in şehit
edilmesinden Atatürk’ü sorumlu tutacaktı!
Hiç şaka götürecek yanı
yok!
Erdoğan
Aydın, tarihi gerçekleri ters yüz ediyor, düpedüz yalanlar
söylüyordu.
Erdoğan
Aydın; Alevileri, Atatürk’e, Cumhuriyet Devrimlerine ve
Kemalistlere karşı kışkırtmak istiyordu!
Erdoğan
Aydın; Cem evlerinde ve kendi evlerindeki duvarlara Hz.
Ali’nin posteri yanına Atatürk’ün fotoğrafını asan Alevileri kışkırtıp bölmeyi
amaçlıyordu!
Erdoğan
Aydın; yüreklerinde Hz. Ali sevgisiyle Atatürk sevgisini
birlikte yaşatan Alevileri, Cumhuriyet düşmanı, Kemalizm düşmanı yapmaya
çalışıyordu!
En sonunda, sosyalist
olduğunu bin kez tekrarlayan konuşmacı Erdoğan Aydın sustu, konuşma sırası bana
geldi.
Önce, 600 yıla yakın
süren Osmanlı devletinde, en çok baskı altında tutulan, dışlanan, eziyet edilen
ve kıyıma uğrayanların Aleviler olduğunu vurguladım
Alevilerin Oğuz
Türkleri olduğunu, Osmanlı devletinin kuruluşunda önemli rol oynadıklarını,
özellikle Osman Gazi ve Orhan Gazi dönemlerinde Alevi Türklerin devlet
yönetiminde yer aldıklarını anlattım.
Fatih Sultan Mehmet’in
tüm Türkleri yönetimden uzaklaştırdığını, daha sonra da Türklerin aşağılanıp
dışlandıklarını söyledim.
Fatih Sultan Mehmet’le
başlayan dönemden sonraki Osmanlı devletinin bir Türk devleti olmadığını
açıkladım.
Osmanlı’da Alevi
düşmanlığının Yavuz Sultan Selim’le başladığını, saltanatı döneminde hiçbir
zaman “Kâfirlere kılıç sallamamış” olan Yavuz Sultan Selim’in Anadolu’da en az
40 bin Alevi’yi kılıçtan geçirmiş olduğunu kaynak adı vererek anlattım.
Yavuz Sultan Selim’den
sonra, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murat dönemlerinde de Alevi
kıyımının sürdüğünü, padişah fermanlarından örnekler vererek anlattım,
Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin insanlık dışı fetvalarında Alevi kıyımlarına
nasıl onay verdiğini birkaç fetva okuyarak açıkladım.
Alevilerin, Kurtuluş
Savaşı’ndan sonra Atatürk döneminde rahat bir nefes aldıklarını, ilk kez
kendilerini bu topraklarda eşit haklara sahip vatandaşlar olarak gördüklerini
anlattım.
Ancak, özellikle
1950’li yıllardan sonra Alevilerin yeniden dışlanmaya, ötekileştirilmeye
başlandığını açıkladım.
Günümüzde toplumun
ayrışmasının, kutuplaşmasının nedenlerini araştırırken Mevlana’ya ulaştığımı
söyledikten sonra, “GELİN YÜZLEŞELİM” adlı kitabımda bu konuyu belgeleriyle
ayrıntılı olarak yazmış olduğumu bildirdim.
Mevlana’nın 1250’li
yıllarda Anadolu’da biat-itaat kültürünün kahredici tohumlarını nasıl ekmiş
olduğunu Mesnevi’den alıntılarla kısaca göstermeye çalıştım.
20 – 25 dakikada ancak
bunları anlatabildim.
Benden sonra konuşma
sırası gelen Ercan Geçmez, söze şöyle başladı:
“Yılmaz Dikbaş’ın
anlattıklarının hiçbirine katılmıyorum!”
Şaşırıp kaldım!
Hacı Bektaş Veli
Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, nasıl oluyordu da
anlattıklarımın hiçbirine katılmıyordu?
Kendisi de alevi olan
Ercan Geçmez, 600 yıl süren Osmanlı döneminde Alevilerin baskı, eziyet, işkence
görmüş olduklarını kabul etmiyor muydu?
Alevi Ercan Geçmez,
Yavuz Sultan Selim döneminde 40 bin Alevi’nin kılıçtan geçirilmiş olması
gerçeğini de mi kabul etmiyordu?
Ercan Geçmez
konuşmasını yapmaya başlar başlamaz, benim hangi sözlerime katılmadığı ortaya
çıktı!
Ercan Geçmez de tıpkı
Erdoğan Aydın gibi sayıp dökmeye başladı:
Dersim katliamı,
mağaralarda çocuk ve kadınların yangın bombalarıyla yakılarak öldürülmeleri,
Ermeni soykırımı, Kürt katliamı, Kahramanmaraş, Madımak… Tüm bunlardan;
Atatürk, Cumhuriyet rejimi ve Kemalistler sorumluydu!
Kendisi de Alevi olan,
Hacı Bektaş Veli Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez’in bu sözleri
kaygılarımı daha da artırdı.
Alevileri; Atatürk,
Cumhuriyet ve Kemalistlere karşı çıkmaya dönük planlı ve programlı bir algı
operasyonu yapıldığı apaçık ortadaydı…
Değerli Dostlar,
Abdal Musa’dan
kaygılarla döndüm.
Ancak, bu panelde
yapılan konuşmaları sizlere yansıtmayı da bir görev bildim.
Anadolu’nun sevgiden,
kardeşlikten, barıştan, üretimden, üretileni kardeşçe paylaşmaktan yana olan
Alevilerin arsına fitne sokulmak istenmektedir.
Kurtuluş Savaşı’nda da
daha sonra da Atatürk’le beraber olmuş, Atatürk sevgisini kalplerinin en
derinliklerinde saklamış Alevileri, Atatürk’ten soğutma propagandası
yapılmaktadır.
Toplumumuzun en aydın,
en çağdaş kesimi Aleviler, Cumhuriyet Devrimlerine, Türkiye Cumhuriyeti
devletine karşı ayaklandırılmak istenmektedir.
Yürütülen bu kara
propagandayı önleyip yok etmek Alevi dostlarımızın birinci görevi olmalıdır.
Yalnız Aleviler değil,
kendisini Atatürkçü, Ulusalcı, Cumhuriyetçi olarak gören tüm yurtseverler,
Alevilerin arasına ayrılık tohumları ekmek isteyenlere karşı amansız bir
savaşıma girişmelidir.
Binlerce yıllık yüksek
bir kültüre sahip olan Alevilerin, aralarına sızmaya çalışan bölücülere,
yıkıcılara fırsat vermeyeceğini umuyorum…
Saygılarımla,
Yılmaz Dikbaş
29 Haziran 2015 Pazar
dikbas@kalinka.com.tr
0532 233 31 52