Geçen hafta Meclis’te
görüşülmeye başlanan “İç Güvenlik Paketi” AKP iktidarının ileri demokrasisinin
“faşizm” olduğunu bir kez daha gösterdi.
Tayyip ve AKP iktidarı,
bugüne kadar Anayasa’yı ve yasaları defalarca deldi. Meclis çoğunluğu, yargı ve
medya ellerinde olduğu için suçları cezasız kaldı. 17-25 Aralık süreci bu
konudaki son örnektir. Tayyip, oğlu ve bakanları hukuk tamamen ayaklar altına
alınarak hâkim karşısına çıkmaktan kurtuldular.
Ancak Tayyip ve AKP
iktidarı o kadar zayıflamıştır ki, ne Meclis’teki çoğunluğu, ne bürokrasi ve
yargıdaki egemenliği, ne medya ve para gücü onların iktidarını ayakta tutmaya
yetmemektedir.
Çünkü Bülent Arınç’ın
da geçenlerde söylediği gibi “yüzde elli onlardan nefret etmektedir” ve “Bu
gidişle ülke yönetilmez bir hale gelebilir”. Yani siz ne kadar devleti ele
geçirirseniz geçirin, seçimleri hırsızlık ve hileyle kazanırsanız kazanın, eğer
halkta size karşı bir nefret biriktiyse iktidarda kalamazsınız.
Halk öyle bir güçtür
ki, karşısında duramazsınız. Muhalefeti, basını, orduyu, yargıyı
susturabilirsiniz. Ama ayağa kalkmış bir halkı asla…
AKP bu gerçeği Gezi
Parkı olayları sırasında görmüştür. Yirmi milyona yakın insan sokağa dökülmüş
ve iktidarı sarsmıştır. Halk sokakta kendini bulmuş, özgürleşmiş ve gücünü fark
etmiştir. Sokaktaki “birlik” ruhu belli ölçüde sandığa da yansımış, ama
iktidarın seçim hileleri ve oy hırsızlığıyla istenen sonuç alınamamıştır.
Yani kısaca Tayyip
seçimlerde paçayı kurtarmıştır. Bu durum kimi muhaliflerde hâlâ moral
bozukluğuna yol açsa da, iktidardakiler sokağa çıkan öfkeli halk yığınları var
oldukça ayakta kalamayacaklarını görüyorlar.
Diyelim ki, önümüzdeki
seçimleri de, AKP hile ve hırsızlıkla kazandı. Bu millet o zaman, şunu
demeyecek mi: “Demokrasi diye sandığa gidiyorum, ama her şeyimizi çalan
hırsızlar oyumu da çaldılar.”
İşte Tayyip ve AKP, bu
isyanı görüyor ve vatandaşın sokağa çıkmasının önüne geçmek istiyor. Gezi
Parkı’nda yasaları çiğneyerek müdahale edenler, artık yasaya dayanarak
bastıracaklar halkın tepkisini.
Adeta bir sıkıyönetim
yasası “İç Güvenlik Paketi” değil, dorudan doğruya Tayyip’in güvenliği içindir.
“Makul şüphe” kavramıyla hukuk literatüründe çığır açan iktidarın bu yeni
paketi, hukukun rafa kaldırıldığı açıktan faşist bir dönemin başlangıcıdır.
Fiili durum
yasalaşacaktır. Dikta rejimi, Anayasa’yı değiştirene kadar kanunlarla
uygulanacaktır.
Polis
devleti kuruluyor
Pakette pek çok yasa
maddesiyle ilgili değişiklik var, ancak en çok öne çıkanlar polisin
yetkileriyle ilgili. Çünkü amaç halk muhalefetini bastırmak.
Örneğin polis herhangi
bir sebepten dolayı sizi gözaltına aldığında 48 saat gözaltında tutabilecek.
Yani iki gün sonra savcıya bilgi verilecek. Alimallah “makul şüpheli” bir
haliniz varsa, gözaltına alındıysanız yandınız.
Diyelim ki, sizin
gözaltına alınışınızı arkadaşlarınız veya komşularınız protesto ediyorlar. Eğer
polise direnirlerse ve polis de “kendisine, işyerlerine ve konutlara bir
saldırı” olduğuna hükmediyorsa silah kullanabilecek.
Polisin silah kullanıp
bir göstericiyi yaralaması tepkileri dindirmeyip arttırabilir. Yani
kalabalıklar artabilir. İç Güvenlik Yasası polise burada inanılmaz bir yetki
veriyor. “Başkalarının güvenliği için” sizi “koruma altına alıp” başka bir yere
doğru “uzaklaştırabilir”. Başka bir ilçeye veya ile bile götürülebilirsiniz.
Dışarıdan da size destek olmak için gelecekler “güvenlik gerekçesiyle” bölgeye
alınmayabilir polis tarafından.
Ama bu durum
protestoları daha da arttırınca polis kalabalığı dağıtmak için gaz bombası
atarsa sakın yüzünüzü kapatmaya çalışmayın. Hele gaz maskesi türü şeyler
takmayın. 4 yıl hapis yatabilirsiniz. Eşarp, mendil gibi şeylerle yüzünüzü
kapattığınızda da geçerli bu durum.
Arabayla seyir
halindeyken, sizi durduran polis, arama yapmak üzerinizi çıkarmanızı
istediğinde itiraz edemeyeceksiniz artık. Arabanızın bagajı, torpido gözü vs..
her yeri savcılık kararı olmadan polis tarafından didik didik aranabilecek.
Protesto gösterilerinde
yasadışı örgüt amblemi ve flamayla katılmak zaten suç. Ancak şimdi bu maddeye
“üniforma benzeri kıyafetler” de eklendi. 15-20 arkadaş üzerinde Atatürk resmi
olan “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” yazan tişörtlerle bir yürüyüşe katıldınız
diyelim, 3 yıla kadar hapis cezası alabilirsiniz.
Yok daha neler,
demeyin. Daha geçen hafta PKK bayrağı ve Apo resimleriyle yürüyenlerin yanında
polis tek sıra halinde yürüyüp onları korumadı mı? Gezi Parkı protestolarında
Atatürklü Türk bayrağı taşıyan tekerlikli sandalyeli göstericinin üzerine
TOMA’dan sıkılan tazyikli suyu unuttunuz mu?
PKK’lılara
dokunulmadığı bir ülkede onların ve onlarla işbirliği yapanların güvenliği için
muhalif herkese(Atatürkçü, milliyetçi, solcu, cemaatçi vs..) müdahale etmek
zorundalar!
Vali ve
kaymakam “savcı” oluyor
Paketteki ikinci hukuk
faciası ise valilere ve kaymakamlara, kolluk amir ve memurlarına ‘suçun
aydınlatılması’ ve ‘suç faillerinin bulunması’ için emir verme yetkisi
getirilmesi.
Kuvvetler ayrılığı çöpe!
Savcıya ne gerek var. Benim valim her şeyi bilir!
Normalde Cumhuriyet
Savcısı, bir suç ihbarı ya da suç işlendiği izlemini veren bir durumu öğrenince
her türlü araştırmayı yapmakla görevli. Gerçeğin araştırılması, delillerin
toplanması, savcının görev alanına girer. Arama, el koyma, iletişimin tespiti
gibi tedbirlere savcının talebi üzerine yargıç karar verir.
Ama bu değişiklikle
vali veya kaymakam savcının yerini alıyor. Yargıya ait bu yetkilerin yürütmeye
devri, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ayaklar altına alınmasıdır.
Başka bir değişiklikle
de valiler, “kamu düzeni ve güvenliği ile kişilerin can ve mal emniyetini
sağlamak amacıyla bütün kamu kurumlarının ambulans, itfaiye, çekici, iş
makinesi gibi araçları ve ilgili personeli kullanma yetkisi” alıyor. Valilerin
bu emirlerini yerine getirmeyen veya geciktiren kamu görevlileri de oluşacak
zararlardan sorumlu tutuluyor.
Valinin talimatına
uymazsanız, örneğin göstericilere su çıkan TOMA’lara su vermek istemeyen bir
belediye başkanıysanız 3 yıl hapis yatmayı göze almanız gerekir.
Vali ve kaymakamların
AKP il başkanlarının önünde önlerini iliklediği bir ülkede, bu yasa maddesinin
sonuçlarını tahmin etmek hiç de zor değil!
Jandarma
da hükümetin emrine giriyor
İç Güvenlik Paketinde,
pek gündeme gelmeyen ama çok önemli olan bir konu da, jandarmanın -askeri alan
dışında- içişleri bakanlığına bağlanması.
Daha önce Damat Ferit
döneminde yapılmak istenen bu uygulama, AKP’nin orduyu etkisizleştirmeden,
orduyu ele geçirmeye doğru attığı bir adım.
Jandarma’nın İçişleri
Bakanlığına bağlı olması demek, terörle “müzakerede” oluşabilecek pürüzleri
engellemek olduğu kadar, jandarmanın yapacağı olası yolsuzluk operasyonlarının
da önüne geçmektir.
AKP’li Mehmet Metiner
bakın ne diyor: “Jandarmayı içişlerine bağlıyoruz. Paralel yapının oraya nasıl
sızdığını biliyoruz. Bu iç güvenlik paketinin asıl amacı budur.”
AKP’nin iktidara
geldiği günden beri yapmak istediği bu uygulama jandarmanın siyasallaşmasına
yol açacak ve devlet içinde büyük sıkıntılara yol açacaktır.
Tayyip, kendi suçlarını
örtmek için devletin temel taşlarıyla oynamaktadır.
PKK ile müzakere
yapanlar, terörle mücadele edemezler
Tayyip ve AKP, kurnazca
bir taktik izleyerek bu yasa değişikliklerinin terörle mücadele için olduğunu
söylüyorlar. Muhalefet güya molotofkokteylini savunuyormuş! Davutoğlu, MHP’yi
HDP ile yan yana gelmekle bile suçladı.
Yüzsüzlüğün
bu kadarına pes doğrusu!
Molotofkokteyli mevcut
yasaya göre zaten ateşli silah kapsamında ve cezası da hapis. Örneğin Serap
Eser’i yakanlar yakalandı ve içerdeler.
Ama bu olayın gerçek
faili olan MİT’çiler dışarıdalar. Çünkü başbakan soruşturma izni vermedi.
Bırakın molotofkokteyli
atanları, binlerce askerimizi şehit eden terörist başı ile pazarlık yapan siz
değil misiniz?
Muhalefeti HDP ile yan
yana gelmekle eleştirenler, Apo ile sarmaş dolaştırlar. Başkanlık ve federasyon
pazarlıkları İmralı ve Ankara’da yürütülmektedir.
Bu yasa paketi terörle
mücadele için değildir. Çünkü iktidar zaten terörle mücadele değil, müzakere
halindedir.
İç
güvenlik paketinin tek amacı vardır:
Cumhuriyet düşmanı,
bölücü ve hırsız bir diktatör ve onun güdümündeki iktidara karşı halk
muhalefetini bastırmak!
Ancak Türk milleti, kendisini esir eden tüm yasa paketlerini bir günde çöpe atacak güce sahiptir. Özgür Billur
Özgür Billur