23 Şubat 2015 Pazartesi

İç Güvenlik değil, Tayyip’in güvenliği yasası



Geçen hafta Meclis’te görüşülmeye başlanan “İç Güvenlik Paketi” AKP iktidarının ileri demokrasisinin “faşizm” olduğunu bir kez daha gösterdi.
Tayyip ve AKP iktidarı, bugüne kadar Anayasa’yı ve yasaları defalarca deldi. Meclis çoğunluğu, yargı ve medya ellerinde olduğu için suçları cezasız kaldı. 17-25 Aralık süreci bu konudaki son örnektir. Tayyip, oğlu ve bakanları hukuk tamamen ayaklar altına alınarak hâkim karşısına çıkmaktan kurtuldular.
Ancak Tayyip ve AKP iktidarı o kadar zayıflamıştır ki, ne Meclis’teki çoğunluğu, ne bürokrasi ve yargıdaki egemenliği, ne medya ve para gücü onların iktidarını ayakta tutmaya yetmemektedir.
Çünkü Bülent Arınç’ın da geçenlerde söylediği gibi “yüzde elli onlardan nefret etmektedir” ve “Bu gidişle ülke yönetilmez bir hale gelebilir”. Yani siz ne kadar devleti ele geçirirseniz geçirin, seçimleri hırsızlık ve hileyle kazanırsanız kazanın, eğer halkta size karşı bir nefret biriktiyse iktidarda kalamazsınız.
Halk öyle bir güçtür ki, karşısında duramazsınız. Muhalefeti, basını, orduyu, yargıyı susturabilirsiniz. Ama ayağa kalkmış bir halkı asla…
AKP bu gerçeği Gezi Parkı olayları sırasında görmüştür. Yirmi milyona yakın insan sokağa dökülmüş ve iktidarı sarsmıştır. Halk sokakta kendini bulmuş, özgürleşmiş ve gücünü fark etmiştir. Sokaktaki “birlik” ruhu belli ölçüde sandığa da yansımış, ama iktidarın seçim hileleri ve oy hırsızlığıyla istenen sonuç alınamamıştır.
Yani kısaca Tayyip seçimlerde paçayı kurtarmıştır. Bu durum kimi muhaliflerde hâlâ moral bozukluğuna yol açsa da, iktidardakiler sokağa çıkan öfkeli halk yığınları var oldukça ayakta kalamayacaklarını görüyorlar.
Diyelim ki, önümüzdeki seçimleri de, AKP hile ve hırsızlıkla kazandı. Bu millet o zaman, şunu demeyecek mi: “Demokrasi diye sandığa gidiyorum, ama her şeyimizi çalan hırsızlar oyumu da çaldılar.”
İşte Tayyip ve AKP, bu isyanı görüyor ve vatandaşın sokağa çıkmasının önüne geçmek istiyor. Gezi Parkı’nda yasaları çiğneyerek müdahale edenler, artık yasaya dayanarak bastıracaklar halkın tepkisini.
Adeta bir sıkıyönetim yasası “İç Güvenlik Paketi” değil, dorudan doğruya Tayyip’in güvenliği içindir. “Makul şüphe” kavramıyla hukuk literatüründe çığır açan iktidarın bu yeni paketi, hukukun rafa kaldırıldığı açıktan faşist bir dönemin başlangıcıdır.
Fiili durum yasalaşacaktır. Dikta rejimi, Anayasa’yı değiştirene kadar kanunlarla uygulanacaktır.
Polis devleti kuruluyor
Pakette pek çok yasa maddesiyle ilgili değişiklik var, ancak en çok öne çıkanlar polisin yetkileriyle ilgili. Çünkü amaç halk muhalefetini bastırmak.
Örneğin polis herhangi bir sebepten dolayı sizi gözaltına aldığında 48 saat gözaltında tutabilecek. Yani iki gün sonra savcıya bilgi verilecek. Alimallah “makul şüpheli” bir haliniz varsa, gözaltına alındıysanız yandınız.
Diyelim ki, sizin gözaltına alınışınızı arkadaşlarınız veya komşularınız protesto ediyorlar. Eğer polise direnirlerse ve polis de “kendisine, işyerlerine ve konutlara bir saldırı” olduğuna hükmediyorsa silah kullanabilecek.
Polisin silah kullanıp bir göstericiyi yaralaması tepkileri dindirmeyip arttırabilir. Yani kalabalıklar artabilir. İç Güvenlik Yasası polise burada inanılmaz bir yetki veriyor. “Başkalarının güvenliği için” sizi “koruma altına alıp” başka bir yere doğru “uzaklaştırabilir”. Başka bir ilçeye veya ile bile götürülebilirsiniz. Dışarıdan da size destek olmak için gelecekler “güvenlik gerekçesiyle” bölgeye alınmayabilir polis tarafından.
Ama bu durum protestoları daha da arttırınca polis kalabalığı dağıtmak için gaz bombası atarsa sakın yüzünüzü kapatmaya çalışmayın. Hele gaz maskesi türü şeyler takmayın. 4 yıl hapis yatabilirsiniz. Eşarp, mendil gibi şeylerle yüzünüzü kapattığınızda da geçerli bu durum.
Arabayla seyir halindeyken, sizi durduran polis, arama yapmak üzerinizi çıkarmanızı istediğinde itiraz edemeyeceksiniz artık. Arabanızın bagajı, torpido gözü vs.. her yeri savcılık kararı olmadan polis tarafından didik didik aranabilecek.
Protesto gösterilerinde yasadışı örgüt amblemi ve flamayla katılmak zaten suç. Ancak şimdi bu maddeye “üniforma benzeri kıyafetler” de eklendi. 15-20 arkadaş üzerinde Atatürk resmi olan “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” yazan tişörtlerle bir yürüyüşe katıldınız diyelim, 3 yıla kadar hapis cezası alabilirsiniz.
Yok daha neler, demeyin. Daha geçen hafta PKK bayrağı ve Apo resimleriyle yürüyenlerin yanında polis tek sıra halinde yürüyüp onları korumadı mı? Gezi Parkı protestolarında Atatürklü Türk bayrağı taşıyan tekerlikli sandalyeli göstericinin üzerine TOMA’dan sıkılan tazyikli suyu unuttunuz mu?
PKK’lılara dokunulmadığı bir ülkede onların ve onlarla işbirliği yapanların güvenliği için muhalif herkese(Atatürkçü, milliyetçi, solcu, cemaatçi vs..) müdahale etmek zorundalar!
Vali ve kaymakam “savcı” oluyor
Paketteki ikinci hukuk faciası ise valilere ve kaymakamlara, kolluk amir ve memurlarına ‘suçun aydınlatılması’ ve ‘suç faillerinin bulunması’ için emir verme yetkisi getirilmesi.
Kuvvetler ayrılığı çöpe! Savcıya ne gerek var. Benim valim her şeyi bilir!
Normalde Cumhuriyet Savcısı, bir suç ihbarı ya da suç işlendiği izlemini veren bir durumu öğrenince her türlü araştırmayı yapmakla görevli. Gerçeğin araştırılması, delillerin toplanması, savcının görev alanına girer. Arama, el koyma, iletişimin tespiti gibi tedbirlere savcının talebi üzerine yargıç karar verir.
Ama bu değişiklikle vali veya kaymakam savcının yerini alıyor. Yargıya ait bu yetkilerin yürütmeye devri, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ayaklar altına alınmasıdır.
Başka bir değişiklikle de valiler, “kamu düzeni ve güvenliği ile kişilerin can ve mal emniyetini sağlamak amacıyla bütün kamu kurumlarının ambulans, itfaiye, çekici, iş makinesi gibi araçları ve ilgili personeli kullanma yetkisi” alıyor. Valilerin bu emirlerini yerine getirmeyen veya geciktiren kamu görevlileri de oluşacak zararlardan sorumlu tutuluyor.
Valinin talimatına uymazsanız, örneğin göstericilere su çıkan TOMA’lara su vermek istemeyen bir belediye başkanıysanız 3 yıl hapis yatmayı göze almanız gerekir.
Vali ve kaymakamların AKP il başkanlarının önünde önlerini iliklediği bir ülkede, bu yasa maddesinin sonuçlarını tahmin etmek hiç de zor değil!
Jandarma da hükümetin emrine giriyor
İç Güvenlik Paketinde, pek gündeme gelmeyen ama çok önemli olan bir konu da, jandarmanın -askeri alan dışında- içişleri bakanlığına bağlanması.
Daha önce Damat Ferit döneminde yapılmak istenen bu uygulama, AKP’nin orduyu etkisizleştirmeden, orduyu ele geçirmeye doğru attığı bir adım.
Jandarma’nın İçişleri Bakanlığına bağlı olması demek, terörle “müzakerede” oluşabilecek pürüzleri engellemek olduğu kadar, jandarmanın yapacağı olası yolsuzluk operasyonlarının da önüne geçmektir.
AKP’li Mehmet Metiner bakın ne diyor: “Jandarmayı içişlerine bağlıyoruz. Paralel yapının oraya nasıl sızdığını biliyoruz. Bu iç güvenlik paketinin asıl amacı budur.”
AKP’nin iktidara geldiği günden beri yapmak istediği bu uygulama jandarmanın siyasallaşmasına yol açacak ve devlet içinde büyük sıkıntılara yol açacaktır.
Tayyip, kendi suçlarını örtmek için devletin temel taşlarıyla oynamaktadır.
PKK ile müzakere yapanlar, terörle mücadele edemezler
Tayyip ve AKP, kurnazca bir taktik izleyerek bu yasa değişikliklerinin terörle mücadele için olduğunu söylüyorlar. Muhalefet güya molotofkokteylini savunuyormuş! Davutoğlu, MHP’yi HDP ile yan yana gelmekle bile suçladı.
Yüzsüzlüğün bu kadarına pes doğrusu!
Molotofkokteyli mevcut yasaya göre zaten ateşli silah kapsamında ve cezası da hapis. Örneğin Serap Eser’i yakanlar yakalandı ve içerdeler.
Ama bu olayın gerçek faili olan MİT’çiler dışarıdalar. Çünkü başbakan soruşturma izni vermedi.
Bırakın molotofkokteyli atanları, binlerce askerimizi şehit eden terörist başı ile pazarlık yapan siz değil misiniz?
Muhalefeti HDP ile yan yana gelmekle eleştirenler, Apo ile sarmaş dolaştırlar. Başkanlık ve federasyon pazarlıkları İmralı ve Ankara’da yürütülmektedir.
Bu yasa paketi terörle mücadele için değildir. Çünkü iktidar zaten terörle mücadele değil, müzakere halindedir.
İç güvenlik paketinin tek amacı vardır:
Cumhuriyet düşmanı, bölücü ve hırsız bir diktatör ve onun güdümündeki iktidara karşı halk muhalefetini bastırmak!

Ancak Türk milleti, kendisini esir eden tüm yasa paketlerini bir günde çöpe atacak güce sahiptir. Özgür Billur

Özgür Billur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder