TESEV – 1
AMERİKAN CFR’NİN
KOPYASI BİR KURULUŞ
Mustafa Yıldırım
TESEV’in ne olup
olmadığını, birçok dergide yayınlamıştık. Ayrıca TESEV, 2004 yılında yayınlanan
“Project Democracy – Sivil Örümceğin Ağında” kitabının da en önemli bölümü
olmuştu.
Son günlerde, TESEV’in
Ordu ile ilgili değerlendirme kitabı yayınlanınca Genel Kurmay Başkanı konuştu
ve ortalık ayağa kalktı. Ancak toz duman arasında TESEV’in ne olup olmadığı
yine anlaşılamadı. Şimdi Türkiye basınının yer vermediği TESEV geçmişini
özetleyelim:
Nejat Eczacıbaşı,
1961’de ‘Ekonomik ve Sosyal Etütler Konferans Heyeti’ni oluşturdu. Seçkin
kuruluş daha sonra ‘Sosyal Etütler Konferans Vakfı’ oldu.
1982–1983 yılında ABD,
‘yarı açık’ “Anti-Communist Leage” örgütlenmesinden ‘açık operasyon’
örgütlenmesine geçmişti. Artık ülkelerde, dernek, vakıf, meslek odaları
örgütlenmesiyle bir ağ oluşturulacak ve iç-dış siyaset içerden denetim altına
alınarak, uzaktan kumandaya bağlanacaktı. Türkiye de operasyonun hedefi olmakta
gecikmedi.
Bu arada, 1984 yılında,
Boğaziçi Üniversitesi Vakfı, Ankara Üniversitesi Siyasi Bilimler Vakfı ve
Eczacıbaşı’nın Vakfı ortak girişimle TESEV’i kurdular. Kuruluşa ayrıca 200 kişi
katıldı. (Kurucuların tam listesi için bkz. Sivil Örümceğin Ağında 23.
ve 24. Basım)
TESEV kurucu ve
yöneticileri arasındaki seçkin kişiler, Türkiye’de oluşturulacak geniş ağın
düğümlerini oluşturdular. Kişiler kişilere, kurumlar
kurumlara bağlanıyordu. Birkaçını anımsamak yeterlidir:
Bülent Eczacıbaşı, Feyyaz
Berker (Tekfen Holding), Can Paker (Henkel-TUSİAD,
Sabancı Holding, Soros Açık Toplum), İshak Alaton (Alarko
Holding), Mehmet Kabasakal (ISO, TESAV, CHP, Sosyaldemokrasi
Okulu), Hasan Karaçal (DPT, Tarih Vakfı), Ziya
Müezzinoğlu, Üstün Ergüder(Boğaziçi Ünv. Rektörü, Soros Açık
Toplum, Sabancı Üniversitesi, IPM- İstanbul Politika Merkezi),Gündüz Aktan (Emekli
B. Elçi, TESEV direktörü, sonradan ASAM Başkanı), Kemal Kılıçdaroğlu (Hesap
Uzmanı), Cüneyt Zapsu… (IPM ve Amerikan bağlantıları için bkz.
Ortağın Çocukları, 2. ve 3. Basım)
Kurucular arasında ve
yönetimde yer alan 4 kişi bağlantıları ilginçleştiriyor. Bunlardan Tarhan
Erdem, CHP eski milletvekili, eski Sanayi Bakanı, 1999–2000 arasında CHP
Genel sekreteriydi. Erdal İnönü’nün 2 yıl önce (2004) son siyasal
parti girişimi olarak başlattığı “Yeni Oluşum’un tüzüğünü hazırladı.
Ancak Tarhan Erdem’in en erdemli işi, Doğan Medya
Koordinatörlüğü ve Radikal’de köşe yazarlığıdır.
TESEV direktörü Özden
Samberk, Dışişleri Müsteşarı, Almanya, İspanya, Belçika ve İngiltere’de
Büyükelçi idi. Turgut Özal döneminde Cumhurbaşkanlığı danışmanıydı. TESEV’e
hareket getirdi. Kürt konferanslarına katıldı.
Fikret Toksöz,
Marmara Belediyeler Birliği sekreteridir ve Murat Belge Başkanlığında
kurulan Helsinki Yurttaşlar Derneği kurucusudur. Toksöz, aynı zamanda TESEV’in
“yerel otonomi” çalışmalarında baş aktördür.
CIA-RAND COOPERATION ve
TESEV
TESEV kurucuları ve
yönetim kurulu üyeleri arasındaki en ünlü kişiye geçmeden önce ‘RAND
Corporation’ı anımsayalım. Bu şirket, 1948’de ABD Hava Kuvvetleri ve
silah sanayicileriyle birlikte kurulmuştu. ‘Think Tank’ adı bu kuruluşla
başladı. RAND, güvenlik tasarımları, raporları hazırlayarak devletine ve
sanayicilere yarar sağlamaktadır.
Yönetiminde generaller
ve CIA emektarları bulunuyor. 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde
Türkiye’de istasyon şefliği yapmış olan Paul Bernard Henze ve Graham
Edmund Fuller de RAND’da görevlidirler. RAND, ‘Graduate
Institute’ adlı eğitim kurumuyla ülkelere destek vermektedir.
TESEV kurucusu Yılmaz
Argüden de, bu mekteptendir. Argüden, 1978-1980
arasında Koç Holding ARGE’de yönetim kurulu başkanıydı, 1980-1985
arasında RAND’ın Stratejik Analizcisi, daha sonra Dünya Bankası Kredi
Bölümü yöneticisi oldu. 1991 yılında Başbakan Mesut Yılmaz’ın
Başdanışmanıydı. 2006’da İsrail kurucusu olarak bilinen ve dünya para ağının en
büyük aktörü sayılanRothscild’ların İstanbul Şubesi yöneticisi oldu.
TESEV’in
danışmanları arasındaki T.C Dışişleri Bakanlığı eski görevlileri, çok sayıdaki
akademisyen, şirket yöneticisi geniş bir ağ oluşturmaktadır. RAND için
Türkiye’de İslam raporunu hazırlayan, Georgetown University CMCU (Müslüman
Hırıstiyan Anlayış Merkezi- Merve Kavakçı ve Fethullah Gülen
konferanslarıyla dikkat çekti) ve Sabancı Üniversitesi öğretim
görevlilerinden Sabri Sayarı, Florida International
University’ den Oktay Ural, Dünya Bankası’ndan Baran
Tuncer, Sabancı Üniversitesi rektörü Tosun
Terzioğlu, Columbia University’den Dani Rodrik, Moon’un Kasım
Gülek’ten sonraki PWPA Türkiye Temsilcisi Erdoğan
Aklin, Hurşit Güneş en ünlüleridir.
“Ordu-Siyaset”
araştırmacısı, İsrail örgütü WINEP bültenlerinin en önemli
kişisi, İngiltere’den Türkiye’ye gönderilen Alevi-Sünni araştırmacılarının
destekçisi William Hale, TESEV konferansçıları arasında en dikkat
çekici kişidir. (WINEP-Türkiye-CIA, AKP ve TSK geniş ilişkileri için bkz.
Ortağın Çocukları)
*
TESEV, ABD’nin ve
AB’nin ortaklaşa yürüttükleri Türkiye’yi özerkleştirme (Bana göre ‘Anadolu
Federe Devleti’ oluşturma), Ortadoğu, Kafkasya ve Asya’da ‘kolonileştirme’
girişimlerinin en önemli destekçisi ARI Derneği ile birlikte Türkiye
Sivil Örümcek Ağı’nın ilmik dokuyucusudur.
7.10.2006
SİVİL ÖRÜMCEK AĞININ
DÜĞÜMCÜSÜ
TESEV – 2
T.C. KARŞITLARIYLA
İŞBİRLİĞİ
Mustafa Yıldırım
Boğaziçi Üniversitesi
Vakfı, Ankara Üniversitesi Siyasi Bilimler Vakfı ve Eczacıbaşı’nın Vakfı ortak
girişimiyle ve ayrıca 200 kişinin katılımıyla oluşturulan TESEV’in kurucuları
arasından bazı büyük şirketlerin sahiplerini ve yöneticilerini, ABD’nin güvenlik
şirketi RAND (İşbirliği yapan bazıları ‘think-tank’ diyerek toplantılarını
aklamaya çalışıyorlar) bağlantılı kişileri, evinde George Soros ile toplantı
yapanları, üniversite rektörlerini anımsatmıştık.
TESEV’in yayınladığı
bazı raporlara ya da konferanslara bakıp “Ne var bunda? İşte onlar da
fikirlerini yayınlıyorlar!” diyenler çoğunlukta. Bu raporlar ve
konferanslar, TESEV yöneticilerinin açıklamalarından, kurucuların-yöneticilerin
sivil ağ bağlantılarından, yurtdışı katılımlarından, konferansçıların
kimliklerinden ve ABD-İsrail destekçisi çalışmalarından, ABD istihbarat ve
dışişleri görevlerinin ilişkilerinden ayrı tutulduğunda, salt düşünce eylemi
olarak görülebilir.
Örneğin ‘İmam Hatip
Okulları’ ya da ‘Müslüman Kadınlar’ araştırmalarını, ABD’nin “Uluslararası
Din Hürriyeti” operasyonundan; iç göç ile ilgili çalışmayı, Lozan’ın
mübadele maddelerinden ve Kürt federe devleti girişimlerinden;
‘azınlık hukuku’ çalışmalarını, ABD-AB’nin “Müslüman azınlıkların hakları
tanınmalıdır” çağrılarından.
Tümünü, ABD
Kongresi’nce hazırlatılarak, Kurtuluş Savaşçılarını birer iç isyancı konumuna
indirgeyerek, Lozan’ın yasal temellerini yok sayan raporla birlikte,
Pekin-Varşova konferanslarında ABD delegelerini Türkiye karşıtı konuşmalarından
ayrı değerlendirirseniz senaryonun tümünü anlamamış olursunuz.
TESEV’in çalışmalarını
olumsuz bulanların çoğu, vakfın kurucu-yöneticilerinden birkaçının
ilişkileriyle sınırlı eleştirilerde bulunurken, bu vakfın kurucusu şirketleri
ve ABD bağlantılarını görmezden gelmektedirler.
Bu son derece doğal,
çünkü TESEV, Sivil Örümcek Ağı’ndaki önemli işlevine uygun olarak birçok kurum
ve kişiyle içli-dışlı çalışıyor; devletin kurumlarından büyük destek alıyor.
TESEV KİME KİMİNLE
ÇALIŞIYOR
TESEV’in çalışmaları
Türkiye’nin ulusal yapısına olumlu katkı sağlamaktan çok,
ABD-AB-Yunanistan-İsrail ittifakına destek yığmaktadır. Bu desteği büyütmek
için elinden geleni yapan TESEV’in ulusal güvenliğin tartışıldığı günlerde
İstanbul’a getirip konuşturduğu yabancılardan birkaç örnek, vakfın işlevini
anlamlandıracaktır:
Strobe Talbot,
ABD’nin ünlü güvenlik elemanlarındandır. TESEV, her konuğuna yaptığı gibi
Talbot’u da Boğaziçi Üniversitesi’nde konuşturdu.
Talbot, Irak’ın
silahlı işgalini aklayacak konuşmayla Türkleri ABD desteğine çağırıyordu.Talbot
aslında kendi devletinin çıkarlarına bağlı bir kişidir. Onu bir düşünür gibi,
tarafı olduğumuz bir savaş başlamak üzereyken getirenler, onun şu açıklamasını
bilmiyor olamazlar:
“Demokrasiler (ülkeler), ticaret
ve diplomaside güvenilir ortaklar olmalıdırlar ve Amerikan çıkarlarına uyumlu
savunma ve dış politika izlemelidirler!”
Zaten TESEV
Direktörü eski Büyükelçi Özden Samberk de, Irak’ın
işgalinden önce “Bir sivil toplum lideri olarak diyorum ki, Türkiye’nin yeri
stratejik müttefikinin yanıdır” diyerek Amerikan dış politikasına yeterli
desteği vermişti.
John Brademas,
Yunan asıllı eski senatör, Onasis Vakfı Başkanı ve Helen
Mirasını Koruma Vakfı Başkanı idi. Daha da önemlisi Sivil
örümcek Ağı’nın merkez örgütü NED’in on yıla yakın başkanlığını
yapan kişiydi. Öylesine önemli bir adamdı ki, yönetiminde TESEV’den
de kişiler bulunanTUSİAD heyeti, Amerika’ya gidip, T.C.
Anayasasının değiştirilmesiyle ilgili raporu Brademas’a vermişti.
19 Şubat 2001 para
krizinden hemen sonra Kemal Derviş, arkadaşı John Wolfowitz’in
de desteğiyle T.C. hükümetine bakan olarak atanmıştı. Derviş’in sözüyle “kriz
içinde reformlar” yapılmaya başlanmıştı. Sıra, Kıbrıs’ın Annan
Planı denilerek, ABD-AB-Atina İttifakına devrine gelmişti. TESEV, Brademas’ı
İstanbul’a getirdi. Brademas, Boğaziçi’nde Atina tezlerini sonuna dek
propaganda etmek ve kişisel dostluklar edinmek olanağı buldu.
John Brademas’ın
Türkiye sevgisi(!) geçmişe dayanmaktadır. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nın hemen
ardından öne geçen Brademas, hem Türkiye’ye, hem de Kıbrıslı Türklere karşı
ambargo yasalarının çıkmasını sağlamıştı.
ABD hazinesinden ve AB
fonlarından milyonlara varan dolar ve Euro alan, Quantum bankerlerinin
temsilcisi Soros’un en büyük parasal desteğine sahip olan TESEV, ABD
tarafından en çok desteklenen ARI Derneği ile birlikte daha birçok T.C.
aleyhtarını İstanbul’a taşımıştır. Bunların içinde en önemli Türk düşmanı ise
Yunan asıllı Amerikalı John Sitilides’tir. (Quantum bankerlerinin
hanedanlarlıklar, kara-para, P2 Masonları ilişkileri için bkz. Sivil Örümceğin
Ağında)
Atina’nın
Amer54ika’daki beşinci kolu John Sitilides, Abdullah Öcalan’ın teslim
günlerinde Türkiye aleyhine imza toplayarak, Amerikan Başkanı’na dilekçe veren
kişidir. Onun ve Alan Makowsky gibi, TESEV konuğu İsrail destekçilerini, “Ordu
Siyaset” uzmanı İngilizleri, Washington’da ortaklık geliştirdikleri Sorosçuları
bu satırlara sığdıramayız. 8.11.2006
SİVİL ÖRÜMCEK AĞININ
DÜĞÜMCÜSÜ
TESEV – 3
YABANCININ RESMİ
PARASIYLA ‘SİVİL’ RAPORLAR
Mustafa Yıldırım
ABD’yi oluşturan
herhangi bir federal devlette, ya da herhangi bir A.B devletinde, bir dernek ya
da vakıf, ya da kişi, yabancı devletten para alarak iç siyasete müdahale
ederse,
Ülkesinde etnisitelere
ayrılıkçılık düşüncesini aşılamaya girişir ve ülkesinin anayasasını değiştirmek
için çalışır ve parayı veren devletin politikalarına (çıkarlarına) uygun
olarak, komşu devletleri kayıran ya da komşularını işgal edenlerin arkasına
kitle desteği yığmaya girişirse,.
Ülkedeki rejim karşıtı
girişimlerde bulunanlara, “düşünce özgürlüğü” ya da “din
hürriyeti” diyerek arka çıkar ve devletinin kuruluş ilkelerinin
değiştirilmesi için çabalarsa,
Yabancı devletlerin
deneyimli istihbaratçılarıyla yabancı devletin
ulusal çıkarlarını korumak için yemin etmiş elemanları da ‘danışman’ ya
da ‘konferansçı’ adı altında çalışmalara katılırlarsa.
Bu elemanlar içerdeki
siyasal partilere eleman eğitimi verir ve ülkenin gençlerini içerdeki ortağın
çocuklarıyla birlikte örgütlerler ve NATO gençlik örgütleri kuraralarsa.
Yabancı devletin resmi
parasıyla beslenen örgütler, TBMM Anayasa komisyonuyla birlikte çalışır ve
komiteler kurarlarsa,
Bir derneğin başkanı, “Amerika’nın
yerinde olsam yasalar çıkmadan bir kuruş vermem!” diyerek kendi
ülkesine karşı bir tür şantaj önerirse,.
Eylemleri çoğaltmak
olası, ama bu kadarı bile, ister ABD’de, ister Almanya’da, İngiltere’de,
Fransa’da, İspanya’da, İtalya’da olsun, devletin bağımsızlığına, egemenliğine,
ulusal güvenliğine aykırı görülür ve ağır ceza verilir. Söz konusu
devletlerin hiç, ama hiçbiri, yabancı bir devletin siyasal partilerine bağlı
örgütlerin, kendi ülkesine gelerek bürolar açmalarına ve iç siyasetini,
yasalarını değiştirmek için çalışmalarına izin vermez!
T.C’nde ise tam
tersidir. Devletin güvenlik kurumları yasalara dayanarak,
derneklerin-vakıfların yabancı devletlerden para almasına, nyabancı güdümünde
siyasal çalışmaları onaylamaktadır.
*
Bu satırların bazıları,
kalburüstü işadamlarının, üniversite rektörlerinin, II. Cumhuriyetçi
akademisyenlerin, kendi kendilerine ‘aydın’ diyen medyacıların örgütü TESEV’i
anımsatıyor.
T.C ordusunun
demokratikleştirilmesi ana başlığı altında, ordunun etkinliğini azaltma raporu
üstüne Genel Kurmay Başkanı konuşmasaydı, TESEV’in işlevi sorgulanmayacaktı
bile.
Bu rapor genellikle
yukarıda sözü edilen eylemlerden ayrılarak eleştirilmektedir. Bu rapor, ülkenin
ulusal merkezi otoritesinin zayıflatılması, ‘yerel otonomiler adı altında
parçalı federe devletler yaratılması’, azınlıklara anadilde eğitim (dikkat
anadil öğretilmesi değil) isteklerinin desteklenmesiyle, soykırımın
tanınması konferanslarıyla, Lozan eleştirileriyle birlikte ele alınırsa, bir
anlam kazanır.
Yalnızca, “Orduda
itaatsizlik öneriyor” ya da “Ordumuzu suçluyor” denilirse ve konu,
şu ya da bu tarikatın ve Quantum şirketi temsilcisi George
Soros’un desteğine indirgenirse, ABD-AB ortak operasyonu bilerek ya da
bilmeyerek gizlenmiş olur.
Aslında TESEV raporu,
ABD tarafından dayatılan “project democracy” operasyonun temel
ilkelerinden birini yerine getirmektedir. Rapor, ulusal orduların, devletlerin
merkezi yapılarını sürdürecek olan orduları bir tür paralı askeri birlikler
düzeyine indirmeyi amaçlayan AB ve ABD demokratikleşme ilkelerine de uygundur.
(Bu operasyon düşünce temelinde göründü sonu Silivri’de tamamlandı)
TESEV, AB’ne uyum
değişikliklerinin ve ABD’nin demokrasi ihraç politikasının gereğini yapmaktadır. AB
fonlarından ve ABD hazinesinden NED
aracılığıyla milyonlarca dolar ya da Euro almaktadır. Quantum Bankerleri’nin
temsilcisi George Soros’tan aldıklarından çok, Amerikan Dışişleri onayıyla ABD
hazinesinden alınan paralarla sürdürülen politika belirleyicidir. Quantum
bankerleri, açılan piyasalarda vurgunu düşünürler. ABD’nin hedefi yeni kolonilik
politikasına uygun olarak Türkiye’yi mozaik-federe devletlere bölmektir.(TESEV-NED-Quantun
Bankerleri ağı şeması için bkz. Sivil Öümceğin Ağında ve Ortağın Çocukları)
AB’ye giriş ‘müteaddit
defalar’ desteklenmişse, ABD’ye bağlı örgütlerin, Alman-İngiliz-Fransız
vakıflarının çalışmaları demokrasiye katkı olarak değerlendiriliyorsa,
rapordaki birkaç taciz edici cümleye ilişkin sınırlı eleştiriler, TESEV’e ve
işbirlikçilerine karşı haksızlıktır da, denebilir. Aslında TESEV’in hazırladığı
raporu, kurucu ortaklardan Bülent Eczacıbaşı’nın, Tefken
Holding sahibi Feyyaz Berker’in, İshak Alaton’un
onaylayıp onaylamadıkları da sorulursa, durum daha iyi anlaşılacaktır.
Bu arada bir yandan
generallerin konuşması için her türlü kışkırtıcı eylem gerçekleştirilmekte, öte
yandan silahlı kuvvetlerin gücünü temsil eden görevlilerin iç siyaseti doğrudan
etkileyecek biçimde konuşmaları yadırganmaktadır.
Ancak unutulmamalı ki,
dünyanın hiçbir yerinde, bir ülkeyi bölmek, kargaşa ortamına sürüklemek için
silahlı silahsız, açıktan ya da örtülü olarak çalışılıyorsa, bağımsızlığı
tehdit eden her türlü terörist eylemi ABD-AB ülkelerince türlü kamuflajla
destekleniyorsa, içerde ayrışmayı hızlandırıcı etnik kışkırtıcılık alıp başını
gitmişse, dinsel öbekler yabancılar tarafından korunup kollanıyorsa, siyasal
partiler sivil(!) toplumun desteğini alacağız diye dolaylı ya da doğrudan
yabancıların güdümüne girmişse.
Böyle bir ülkede,
konuşulmakla yetinilmesine şükredilse yeridir. ABD ve Batı hayranlarının
sandıkları gibi, yabancının iktisadi ve siyasi köleliği altında demokrasi
geliştirilemez.
İşin aslına bakılırsa,
Türk ulusu gıpta edilecek bir demokrasi kurma yeteneğine sahiptir.Bağımsız,
egemen Türkiye Cumhuriyeti’nde kurulacak olan gerçek demokraside, askerlerin
siyasete doğrudan karışmasına da, yabancı devletlerin güdümünde sivil
örgütlenmeye ve askeri darbelere izin verilmez.
Ancak yayılmacı
devletler de böyle bir demokratik gelişme istemezler! Onlar için asıl sorun,
T.C.’nin bağımsız ve egemen bir devlet olarak güçlenmesi ve öteki uluslara
örnek olmasıdır!
Bu durum şimdilik bir
kör düğümü andırmaktadır. Ne var ki, her türden ihanete karşın, bu kördüğümü
ulus kendisi çözecektir. Biraz daha acı çekilecektir, ama kesinlikle
çözecektir. 10.10.2006
SİVİL ÖRÜMCEK AĞININ
DÜĞÜMCÜSÜ
TESEV – 4
EMPERYALİST PARASIYLA
ANTİ-FAŞİZM
Mustafa Yıldırım
TESEV’in Reagan-Bush
partisinin örgütü IRI üstünden ABD merkez organı NED ile ilişkileri, 1995
yılında 79.000 dolarlık “proje” ile başlıyor. İlk yıllarda ağırlığı,
Amerikalılarla Marmara ve Türkiye Belediyeler Birlikleri’yle yerel yönetimlerin
“güçlendirilmesi”, “otonomlaşması” yani özerkleşmesine, siyasal partiler ve
devlet reformuna veriyorlar.
IRI-TESEV-Belediye
Birlikleri ortak projeleri için 1996’dan 1998’e dek NED’den alınan
para 563.597 dolardır. Aynı dönemde TESEV’in yalnız başına AB’nin
operasyonel ortaklığı olarak “Türkiye Devlet Reformu” için 600.000 Euro
tutan bir çalışma yaptığı da eklenirse işin dış bağlantı ciddiyeti ortaya
çıkar.[1]
IRI,
2000-2006 arasında, KA-DER, ARI Derneği ve TESEV ile
gençlik örgütlenmesi, konferanslar, yolsuzluk araştırmaları için NED’den aldığı
673.000 doları kullanıyor. TESEV, 2004’te ABD Ticaret Odası’nın
uluslararası “demokrasi ihracı” kuruluşu CIPE’nin NED’den
aldığı 100.485 dolarla elektrik reformu işine el atıyor ve
aynı yıl NED’den bu kez aracısız 40.000 dolar
alarak şeffaflık çalışmaları ve “NGO’lar ve gazeteciler için yasa üstüne eğitim
toplantıları” düzenliyor. Bu iş için ayrıca AB’den 86.129euro
alıyorlar.[2]
2006 yılında genel
seçim kokusu alınmış olmalı ki, IRI hemen devreye giriyor ve Türkiye’de TESEV
ve ARI Derneği ile ortaklaşa yürütülecek “Gençlik – siyaset, seçim
kampanyaları eğitimi, IRI ayrıca stajyerlik, parlamento okulu, gençlik üstünde
siyasi görüş araştırması, milletvekili adayları kampanya eğitimi”
için NED’den 400.000 dolar aktarıyor.[3]
QUANTUM’DAN MILYON
DOLAR
AMERIKAN MARSHALL
FONU’NDAN DESTEK
TESEV, Quantum bankerler
şirketinin temsilcisi George Soros’u da ihmal etmiyor. SorosTürkiye’de
en yoğun çalışmaları TESEV ile gerçekleştirdiklerini
açıklıyor. Soros’un İstanbul’da kurdurduğu Açık Toplum
Enstitüsü Derneği yönetiminde TESEV Başkanı Can
Paker yer alıyor ve Soros’tan aktarılan paranın tutarı
milyon doları geçiyordu.[4]
TESEV’in
ilişkileri yıllar içinde Amerikan yoğunluğunu aşıp Avrupa’ya yayıldı. GMF (German
Marshall Fund of the United States) Türkiye şubesinin açılması ve Suat
Kınıklıoğlu’nun temsilciliğe getirilmesiyle birlikte TESEV ile GMF ortak
girişimleri de başladı. 2004’te İstanbul “NATO Zirvesi” öncesinde “Yeni
Bir Yol Kavşağında Türkiye” konferansını düzenlendi. Konferansta Burak
Akçapar, Mensur Akgün, Meliha Altunışık ve Ayşe
Kadıoğlu, TESEV adına bir rapor sundular.[5]
TESEV ve GMF ortak
çalışmaları şöyle açıklanıyordu:
“Son olarak iki senedir TESEV’in
Avrupa temaslarına destek vermekte olan GMF (German
Marshall Fund of the United States) ofisini yapılan ziyarette
Fransa’nın Mayıs 2007′de yapılacak seçimlerin yaklaşması sebebi ile iç
politikada destek sağlamak için Türkiye’ye karşı söylemler oluşabileceğinin
altı çizilmiştir. Girilmekte olan hassas dönemde Türkiye’de yaşanmakta olan
gelişmeleri ve süreçleri anlatan yazıların Fransa basınında yer almasını
sağlamak için GMF her türlü desteği vermeye hazır olduğunu belirtmiştir.
Fransa’dan Türkiye’ye medya mensubu ziyaretleri organize ederek Türkiye’deki
gelişmelerin anlaşılması konusunda işbirliği yapılacaktır.”
TESEV,
Aralık 2007’de TSK’nın sınır ötesi operasyonuna
başlayacağı günlerin hemen öncesinde ilişkilerini geliştirmek için Avrupa’ya gidiyor
ve GMF Bürosu’na uğruyor. Daha sonra da Fransa’ya geçiyorlar ve Paris’te
yarı-resmi kuruluşlardan IFRI (Institute Français des
Relations Internationales) ile bir panel düzenliyorlar.
Anlaşılan odur ki
aracılar, “İçimize mi kapanalım?” diyerek tıpkı Osmanlı yöneticileri gibi
düşünüyorlar ve adına ‘konferans’ denilen karşılıklı toplantılarda içlerini
döküyorlar. Yabancı katılımcılar kendi ülkelerinin ve kurumlarının çıkarlarına
uygun bilimsel(!) konuşurken, Bizans İstanbul’undan gidenler, fırsat bu fırsat
deyip, Türkiye’yi karalamak için ellerinden geleni yapıyorlar.
İşin daha kötüsü,
toplantıya katılan T.C. Dışişleri görevlileri ya da
Ankara’daki kurumlar bu karalamaları yanıtlamıyorlar. Aslında o görevliler o
toplantılara katılmakla bir bakıma karalayıcıları onaylıyorlar. IFRI ile
yapılan panel-toplantı bu tutuma iyi bir örnek oluşturuyordu.
7 Aralık 2007’de
yapılan o panel-toplantıda Helsinki Yurttaşlık Derneği (Her
yıl ABD’den 37.500 Dolar alır) kurucusu, Soros’un Açık
Toplum Derneği danışmanı, dönekliği “fikir o…puluğu” olarak
niteleyecek denli açık sözlü olan Burhan Belge’nin oğlu, bir
zamanların antiemperyalizm kuramcısıMurat Belge ile Woodrow
Wilson Center kursiyeri-bursiyeri Osman Cengiz Çandar’ın
açıklamaları çarpıcıdır.
Eczacıbaşı-Tekfen-Ankara
Üniversitesi Vakfı ortak kuruluşu olan TESEV’in Paris toplantısında Murat
Belge ve Osman Cengiz Çandar’ın söyledikleri Türkiye’de
yankılanmadı; ancak onlar görevlerini yapmanın huzuruyla İstanbul’a döndüler.
Huzurlu
kişilerden Murat Belge de o toplantıda, Avrupa’nın Türkiye’ye
karşı daha çok dayatmalarda bulunması gerektiğini şu sözlerle diledi:
“Türkiye’nin AB
üyeliğini destekliyorum ancak benim için AB daha önemli. Türkiye’nin gerekli
şartları yerine getirmemesi halinde AB’ye üye olmasını istemiyorum… Ayrıca
soykırım zamanında doğmamış olmama ve bunun sorumluluğunu taşımama karşın,
Türkiye’nin bugünkü inkârından dolayı kendimi sorumlu hissediyorum…”
“Bunlar bildik şeyler”
demeden önce Murat Belge’nin kesin yargısını okuyalım:
“Bu şartlarda
Türkiye’nin AB üyesi olmasını desteklemek, Türkiye’de hâkim faşizme katkıda
bulunmak anlamı taşımaktadır.”
Murat Belge, şeyhlerle,
şıhlarla, azınlık milliyetçileriyle, Amerikan-AB-Suudi hazinesiyle ortaklaşa
kurulmuş olan demokrasi cephesinin temel görevinin “anti-faşist” mücadele
olduğunu ne de güzel açıklıyor.
Osman Cengiz Çandar’ı
ayrıca tanıtmaya gerek yok. O işinin iyi bir ustası olduğundan daha da artistik
konuşmuş:
“Türkiye uzun dönem
Orta Doğu’ya ilgisiz kalmıştır. Son dönemde Türkiye, anormal olarak
nitelenebilecek bu durumdan çıkıp, bölgesini adeta yeni baştan keşfetmekte;
birçok sorunda önemli ve etkin bir kolaylaştırıcı rol oynamaktadır. Öte yandan,
Türkiye’nin bölgedeki bu etkinliğinin ülkedeki İslami etkiyle ilgili olup
olmadığı sorusu akla gelebilir. Bu sorunun cevabı evettir. Bir akademisyen
gözüyle, PKK’nın adını her andığımda başına terörist sıfatını
ekleme zorunluluğu duymuyorum. Aslında bu yanlıştır da.”
Kendisinin
‘akademisyen’ olduğunu vurgulayan Osman Cengiz Çandar, Paris’te kendini
gösterdikçe göstermiş ve demiş ki:
“PKK’nın mücadele
gücü zayıftır ve stratejik saldırılarla yetinmektedir, Türk Ordusu ise bu
örgütle mücadelesinde merhametsizdir.”
TESEV’in
alt müdürlerinden Mensur Akgün, tepe başkanlarından Can
Paker, Ahmet İnsel,TÜSİAD temsilcisi Serap
Atan da orada konuştular ya da konuşmaları yönlendirdiler; ancak T.C.
Dışişleri’nin resmi görevlisi, Avrupa Birliği’ndeki Genel
Sekreteri Oğuz Demiralp’in orada bulunma gerekçesi ve şu
yaklaşımlara verdiği (ya da vermediği) yanıt her zaman merak konusu olacaktır.
Paris-Almanya dönüşünde TESEV müdürü
televizyonlara çıkıp, ABD – Türkiye – AKP işbirliğini allayıp
pulladı. ABD – AB – Soros – Alman parasıyla işleyen TESEV’in
asıl patronları olan Eczacıbaşıile Tekfen Holding sahiplerinin
bu olan bitene bir diyecekleri de olmalı kuşkusuz.
Ancak şu halimize bir
bakınız ki; yüzyıl önce yabancılar doğrudan önemli görevlere getirilirken, son
yıllarda yabancıların yerine Türkçe adlı temsilcileri, Amerikan ve İngiliz
vatandaşları ülke ekonomisini yöneten bakanlık koltuğuna oturuyor, Akev
tercümanları milletvekili oluyor; eski Hava Kuvvetlerisubayı, Marshall
Fonu temsilcisi, TBMM Dış İlişkiler Komisyonu’nun
sözcülüğüne getiriliyor.
Bu durumdan
yüksünmeyip, “Hiç olmazsa bunlar Türk” diyenler de çıkabilir. Özgürlük ve onur
duygusu ne de olsa bir tıynet sorunudur. 2007
Not: 1 TESEV (1-2-3)
yazıları kaynağı: Mustafa Yıldırım, Savaşmadan yenilmek, UDY 2006.
2- TESEV-4 Yazısı
Kaynağı Mustafa Yıldırım, THE GENERAL, UDY, 2011
3- TESEV’in NED, Amerikan
Cumhuriyetçi Parti-IRI, Amerikan Demokrat Parti – NDI,
Amerikan işadamları örgütü CIPE aracılığıyla Amerikan
hazinesinden ve Amerikan-Avrupa kartellerinin ortak kasasından aldığı para ve
görev listesi, ARI-IRI-NDI buluşmalarının ayrıntıları; Quantum
bankerlerinden destek görenlerin listesi için bkz. Sivil Örümceğin
Ağında ve Ortağın Çocukları son
baskıları)
4- TESEV kurucularının,
yüksek danışmanlarının tam listesi için bkz. Sivil Örümceğin Ağında 23. ve24.
Basım
[1] Türk Belediyeler
Birliği Derneği ile Alman Hristiyan Demokrat Parti örgütü Konrad Adenauer
Stiftung arasında yapılan katkı sözleşmeleri tutarı, yalnızca 1997-2001
döneminde, 1.650.000 DEM’dir. Ergün Poyraz, AKP’nin Temel
İçgüdüsü, Toplumsal Dönüşüm Y ., İst. 2004, s.283.
[2] AB’nin para
akıttığı tüm ilişkiler için bkz. Yılmaz Dikbaş, Avrupa Birliği-Tabuta
Çakılan Son Çivi, Asya Şafak Y. ,İst., 2007.
[3] Güncellenmiş
listeler ve ayrıntılar için Bkz. Sivil Örümceğin Ağında, 22
Basım ve Ortağın Çocuklarıkitapları.
[4] Can Paker,
gazetelere Soros’tan 2 milyon Dolar aldıklarını açıkladı.
[5] Dışişleri Bakanlığı
elemanlarından Burak Akçapar, daha sonra Washington’da görevlendirildi.
ALINTI: http://cemilcan.gen.tr/2012/06/soros-tesev-ve-uyuyan-dev/