12 Aralık 2014 Cuma

Tehlikenin ne kadar ağır olduğunun farkında mıyız?



Halidi cemaati-Nakşiler bu tuzağın farkında mı?
Her şey PKK’nın Anadolu’da çıkarılmış on altı isyanı sahiplenmesiyle başladı…
Türk tarihine her nedense Kürt isyanları olarak yazılmış bu on altı isyanı inceledim…
Amacım; bu isyan siyasetini çözebilmek ve PKK’nın foyasını meydana çıkarmaktı…
1514 Yavuz Sultan Selim-Şah İsmail savaşı, Çaldıran’dan yola çıktım…İzlediği bu ayrılıkçı Kürt siyasetiyle Başbakan Erdoğan’ın Cemaati’ne ulaştım.
Başbakan Erdoğan Halidi Cemaati'nin İstanbul/Gümüşhanevi tekkesinden idi…
Ve sonrası çorap söküğü gibi geldi…
Bakınız nereye ve nelere ulaştım…

Halidi Cemaati’nin halifesi Halid-i Bağdadi, süleymaniye’den.Onun ilk halifesi Şeyh Abdusselam Barzani, Barzan’dan…
İkinci halifesi Şemdinli’den Seyit Taha, Şemdinli’den…
1880-1961 arası Kuzey Irak ve Doğu Anadolu’da çıkarılmış olan ve adına da Kürt isyanları denilen on isyanın tertipleyicisi ve yöneticisi işte bu iki aile; Tahazedeler ve Barzaniler…
Tahazadeler Kürt değil, Barzaniler aşiret değil…

Bu isyanların öncesine baktım…
Türk tarihine ilk Kürt isyanı diye yazılan 1806 Abdurrahman Paşa isyanından 1855 Bedirhan isyanları arasında geçen elli yılda altı isyan çıkarılmış ve bunları yapan üç aile; Baban, Soran ve Bedirhan…

1908-1918 arasında kurulan ve adının başında Kürt ve Kürdistan olan örgütleri inceledim…Bu örgütleri kuran işte bu isyanları çıkartanların çocukları, toplam beş aile; Tahazadeler, Barzaniler, Baban, Soran ve Bedirhan…

Bu isyanlarla günümüzdeki Barzani, Talabani, Asala ve PKK’yı inceledim…Hepsinin aynı coğrafyadan çıkış yaptığını tespit ettim: Kuzey Irak; Süleymaniye, Barzan ve  Şemdinli…Hepsinin aynı siyasi hedefe gittiğini gördüm; Anadolu ile Asya arasında bir tampon devlet kurmak…
PKK-Asala bir yana, hepsinin aynı Cemaat’in müritleri olduğu ortaya çıktı; Halidi Cemaati… 
Halidi Cemaati’nde yetişen Türk siyasetçilerini araştırdım…Karşıma iki cumhurbaşkanı, iki başbakan ve diğerleri çıktı; Özal, Erbakan, Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan, Cüneyt Zapsu, Bülent Arınç..

Tamamı belgelere dayalı bu araştırmanın sonucu şunu gösteriyor;
AKP siyaseti on bir yıllık siyaset değil, iki yüz yıllık bir geçmişi var ve bu siyasetin amacı Anadolu ile Asya arasına tampon bir devlet kurmak, böylece Anadolu’nun Asya ile bağını kesmek…
Adına Kürt diyerek isyan çıkartan, tertipleyen ve yönetenlerin başları Kürt değil, Kürt kökenli kardeşlerimiz tuzağa çekilmiş…
Türk tarihine Kürt isyanları olarak yazılmış on altı isyanı çıkartan beş aile; Baban, Soran, Bedirhan, Barzani ve Taha…
Anadolu’da doğrudan hiç Kürt isyanı olmamış, hepsinin çıkış noktası Süleymaniye-Barzan-Şemdinli hattı…

Baban, Bedirhan ve Soran beylerini bey yapan 1514 Çaldıran Savaşı; Şah İsmail’e karşı Yavuz Sultan Selim’e destek veren bu üç aşiret bey yapılmış...
Taha ve Barzanileri Cemaat yapan Sultan II. Mahmut; Bektaşilere karşı Halidileri desteklemiş…
Ve günümüzde AKP siyasetini yönetenler, bu beş yüzyıllık tarihsel olayların uzantısı ve iki yüz yıllık isyan siyasetinin takipçileri olarak karşımıza çıkıyor…

Bu belgelere dayalı gerçeklik Türk tarihini yeniden yazdırabilir.
Kürt kökenli kardeşlerimiz bu gerçeği bilirse eğer, Barzani-Talabani-PKK’ya verdiği desteği çekebilir.
AKP Cemaati’ne destek veren insanlarımız da bu gerçek karşısında nasıl bir siyasetle karşı karşıya olduğumuzu görebilir ve AKP’ye verdiği desteği çekebilir.

Ben tek başıma Türk Milleti’nin düşürüldüğü bu tuzağı görebilmesini sağlama imkanına sahip değilim ama siz, bu konuda kamuoyunun bilgilendirilmesi için destek verebilirsiniz;okuyunuz ve anlatınız…
Sözlerime kanıt olarak, Cemaat ve Barzani adlı kitabı gösteriyorum, her sözümüz bu kitapta belgelidir.

Erdal Sarızeybek

Kaynak: Cemaat ve Barzani




Türk Tarihi’nde adına Kürt denilmiş olan isyanlar…

İşte Üç Bey İsyanları
1806 Baban Bey Abdurrahman isyanı,
1812 Baban Beyi Ahmet isyanı
1832 Soran Beyi Mir Muhammed isyanı
1836 Soran Beyi Kör Mehmet isyanı
1846 Bedirhan Bey isyanı
1855 Bedirhanzade Yezdan Şer isyanı

İşte isyancı Beyler coğrafyası
 

İşte Üç Şeyh İsyanları
1880 Tahazade Şeyh Ubeydullah isyanı
1907 Şeyh Abdusselam Barzani isyanı
1920 Tahazade Seyit Abdulkadir isyanı
1924 Barzani-Nesturi isyanı
1925 Tahazade Seyit Abdulkadir/Şeyh Sait isyanı
1925 Tahazade Şeyh Abdullah isyanı
1927 Tahazade-Bedirhanzade-Barzani HOYBUN Ermeni örgütünün kuruluşu
1930 Hoybun Ermeni Ağrı isyanı
1930 Barzani Hakkari/Şendinli/Dağlıca isyanı
1943-1975 Barzani isyanları

İşte Üç Şeyh Coğrafyası
 




Günümüze gelen isyanlar
1943-1975 Barzani isyanları
1975 Barzani-Talabani-PKK ittifakı
1984 PKK saldırıları
1991 Özerk Barzani
2003 Federe Barzani
2011 Özerk PKK

İşte örgüt isyanların coğrafyası
 ES

Şimdi ne diyeceksiniz buna?

Bakın şu isyancıların kimliğine…
Üç bey; 1806-1855, Baban, Soran ve Bedirhan…
Üç şeyh; 1880-1943, Halid, Taha ve Barzani…
Üç örgüt; 1961-2014, Barzani-Talabani ve PKK…

Tam iki yüz yıldır aralıksız sürdürülmüş bir siyasettir bu…
Bu siyasetin hedefi; Doğu Anadolu’da bir tampon devlet kurup Anadolu ile Asya’nın bağını kesebilmektir…
İsyanların tabi olduğu Cemaat; Halidi…
Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan Halidi Cemaati’nin İstanbul’daki Gümüşhanevi Tekkesi müritleri…

Tehlikenin ne kadar ağır olduğunun farkında mıyız?

Erdal Sarızeybek

AYOL, HANİ DEVRİM YAPACAKTIK!.. Cem Yağcıoğlu



Karşı devrimcilerin hayata geçirdiği her şeyi, 'ti'ye alarak mücadele yaptıklarını sananlar ve bu 'ti'ye almaları çok 'menem' bir şeymiş gibi paylaşanlar..
İki kişi bile bir araya gelemezken, karşı devrimcilerin 'kalabalık'larını çok da ciddiye almamayı maharet sayanlar..
İki 'osmanlıca' lakırdı ederek, 'göya' çok büyük eleştiri yaptıklarını sananlar..
Atı alan Üsküdar'ı geçtiğinde.. bakalım yine bu kadar 'mizahi' bakabilecekler mi! tüm bu olan bitene..
Tüm her şey 'temel'inden sarsılırken.. ve acı olan, hiç bir karşılık görmez iken.. bunca 'komik'liğin sebebi; çaresizlik olmasın sakın!..
Çare, 'farkında olmak'tır!..
düşmanı ciddiye almamak; son dönem yaratılan 'algı' neticesidir!.. psikolojik harp dedikleri budur!..
siz onları ciddiye almadıkça; onlar, sizi ciddiye alarak yollarına devam ederler.. -ediyorlar- (etmiyorlar mı?) siz 'komik' videolarla nasıl bir entrikanın içinde kaybolduğunuzu fark etmeden..
'saray'larını kurar.. ve siz; oda sayısını tartışırken, mimari planı 'ti'ye alırken; onlar, her şeyinizi ele geçirir.. kafanızı kaldırıp bir bakın isterseniz etrafınıza..
'komik' bir durum olmadığını göreceksiniz..
peki bunca 'laubali'liğin kaynağı ne?.. her şey bizim vesvesemizden mi ibaret!..
yoksa, 'herkes' operasyona uğradı da.. bizim mi haberimiz yok!..
bu nasıl bir 'mücadele'dir! ki.. memleketin 'şakülü' kaymış.. 'rejim' tehlikeye girmiş..
bir 'komik'lik yarışıdır sormayın!.. beğenen-beğenene..
'ayol', hani devrim yapacaktık!.
Cem Yağcıoğlu 11-12-2014 18.40

10 Aralık 2014 Çarşamba

“Öğretmen Dünyası” Dergisi Prof. Dr. Tahir HATİPOĞLU



Öğretmen Dünyası Dergisi isimli bir dergimiz var. Bu dergi tam 35 yıldır kesintisiz çıkıyor. Eğitim alanının en uzun ömürlü dergisi. Dergi 35 yıl sonra bu ay sonunda gözlerini hayata yumuyor.
Ne kadar acı değil mi?
Türkiye’de her yıl binlerce öğretmen eğitim ordusuna katılıyor. Eğitim dünyasının öğrenci sayısı da geometrik olarak artıyor; ama, biricik Öğretmen Dünyası Dergisi kör oluyor. Akıl dışı bir olay. Böyle bir olay ancak ve ancak Yeni Türkiye’mizde olur.
Öğrenci okumuyor, öğretmen okumuyor, halk okumuyor. Olacağı budur.
Bu kör halkı, öğretmeni nasıl okur hale getiririz? Mümkün mü? Bana göre yakın tarihte mümkün değil.
Dergi’nin ilk sayısı Ocak 1980’de çıktı. Bugüne dek 420 sayı. Dile kolay. Öncülüğü Zeki ve Ayhan Sarıhan kardeşler yaptılar. Onların, özellikle Zeki’nin, unutulmaz çabaları var.
Ben de,  arada bir yazdım, yıllarca Danışma Kurulu üyeliği yaptım. Geçen ay elime bir yazı geldi, “yıl sonunda kapanıyoruz” yazıyordu. İçim cız etti. Koca Türkiye bir dergiyi nasıl yaşatamaz dedim ve ağız dolusu küfür ettim. Başka türlü rahatlayamazdım.
Geçen hafta Dergi yönetmeni Nazım Mutlu ve arkadaşları son ne yapabiliriz diye, mürekkep yalamış dergiseverleri topladı. Gittik. Herkes yaşamalı dedi. Ancak, mürekkep takımı konuşur ama, bina dışına çıkınca unutur.
Kimi devrim olacak sabredelim, kimi seçimleri bekleyelim dedi. Tipik solcu rüyası. Dediler ama, al benden bu kadar para, diyen olmadı.
Dergi sorumluları, “biz ekonomiden şikayetçi değiliz, biz okunmamaktan şikayetçiyiz” dediler. İşte burası çok acı. İnsan bin bir emekle ürettiği ürünün ilgi görmesini istiyor. Abone olan okul müdürü ve öğretmenler, hatır için alıyorlar ve paketini açmadan çöp tenekesine atıyorlarmış. Öğretmenler odasına konuyor ve hiçbir öğretmen okumuyormuş.
Bir milyon eğitim ordusundan bin kişi okumuyor. Yazıklar olsun. Öğretmenler okumadan okutan yaratık oldular. Eminim, cep telefonunu öğret deseniz uçarlar.
Bu dergi sadece öğretmene de hitap etmiyor. Milyonlarca veliye ve milyonlarca yurttaşa hitap ediyor. Böyle bir dergi okunmamaktan kapanıyor. Daha önce de rahmetli Tekışık’ın Çağdaş Eğitim Dergisi kapanmıştı. Bu devlet, yeni dille Yeni Türkiye, ne güne duruyor. Örneğin Kültür Bakanlığı, Eğitim Bakanlığı ikişer bin abone olsa, okullara kitaplıklara gönderse, okumada ilerleme olur diyorum. Oraya buraya binlerce lirayı çöpe atan yetkililer, dergi kapanırsa, kıçlarına kına yaksınlar. Hiç utanmayacaklar mı?
Dergi sadece Emre Kongar müsteşar iken 1100 abone görmüş. Kuşkusuz asıl utanacak olanlar, çocuklarımızı emanet ettiğimiz öğretmenler olmalıdır. Bir değil on binlerce öğretmen okumaya veda etmiş vaziyettedir. Bu ülkenin öğretmeni okumaz, öğretim üyesi okumaz, hakimi savcısı okumaz, mühendisi hekimi okumaz. Sadece cep telefonu, internet, televizyon ve otomobil kültürüyle yetinen bu aymazlarla Yeni Türkiye nereye gidecektir!
Ekonomik büyüklükte 17. sıradayız. Buna şükür edelim mi? İnsani gelişmişlikte 69. sıradayız. Cehalet kuyusuna düşmüş bu ülke ekonomik yönden de daha ileriye gidemez.
Aramızda zengin cahiller var. Hangimiz, okuyanlar için diyoruz, onlarla birlikte olmak ister. Türkiye de öyle olacak. Bir süre sonra petrol zengini Arap ülkeleri arasında olacağız. M. Kemal’le başlayan dogmalardan sıyrılma  çabamız adım adım duruyor.
Öğretmen Dünyası Dergisi bir çıra gibi belli bir bölgeyi aydınlatıyordu. Artık o da ay sonunda ömrünü tamamlayıp öteki dünyaya göçüyor. Başta Ulusal Eğitim Derneği Onursal Başkanı ve Dergi’nin baş emekçisi Zeki olmak üzere, Dergi’nin sahibi Ulusal Eğitim Derneği yönetimine, Dergi’nin gelmiş geçmiş ve bugünkü yöneticilerine teşekkür ediyorum.
Bu da gelir geçer. Hükümet yetkililerini, öğretmen, öğrenci ve velileri kınıyorum.                         Hepinize iyi uykular diliyorum.