CHP
Milletvekili ve Gurup Başkan vekili Muharrem İNCE, 5-6 Eylülde yapılacağı
duyurulan CHP olağanüstü kurultayında Genel Başkan adaylığını ve Genel Başkan
olursa izleyeceği politikaların ana çizgilerini de açıkladı.
"Bu noktada acil politikalar şunlar
olmalı:
- Özgürlükçü demokrasiye ulaşmak ve yeni
anayasa yapmak...
- AB ve 2023’de tam üyelik hedef olmalı.
- Dış politikanın saptırılan ekseni barış
odaklı eksenine çevrilmeli.
- Kürt sorununun çözümünde TBMM etkin olmalı
siyasi sorumluluğu olmayanlar etkin olmamalıdır”
Bu politika; Türkiye’nin
bağımsızlığını ve egemenliğini ipotek altına alan AB üyeliğini, büyük bir
ahmaklık ve utanmazlıkla savunan, Atatürkçü maskesi altında ABD ve AB
Mandacılığı yapan siyasetin yol haritasıdır. Türkiye’nin Ulusal Egemenliğini
Brüksel’e tesliminden yanadır.
“AB’ye girmek
demek, Ulusal Egemenliği AB devletine teslime razı olma anlamına gelmektedir.
Peki, Ulusal Egemenliği AB’ye teslim etmenin anlamı nedir? Ulusal Egemenliği
AB’ye teslim etmenin anlamı, Hıristiyan Avrupa Birliği’nin vesayeti altına girmek demektir.
Adı, unvanı, makamı ve rütbesi ne olursa
olsun, her kim ki AB yanlısıdır, o kişi “Ben Hıristiyan Avrupa Birliği’nin
boyunduruğu altına girmeyi kabul ediyorum” demektedir.
AB yanlısı olan
Kemal Kılıçdaroğlu ve (Genel Başkanlığa adaylığını açıklayan Muharrem İNCE) AB mandacısıdırlar. Yani İnce ve Kılıçdaroğlu,
Ulusal Egemenliğimizi Hıristiyan AB’ye teslime hazırdırlar. Ulusal Egemenlik
elden gidince, ortada bir ulusal devlet kalmayacağı da bir gerçektir.”(1)
AB Mandacısı Muharrem İnce’nin “yeni
anayasa yapma”yı önceliklerine
koyması da Ulusal Egemenliğimizi Hıristiyan AB’ye teslime sabırsızlandığının
göstergesidir. Çünkü Sömürgeci ABD, AB, uluslar üstü şirketler ve bunların içimizdeki
uşakları, Türk Ulusunu ulusal egemenlikten yoksun ve savunmasız bırakmak için
koro halinde ”YENİ ANAYASA” istemlerini her koşulda dillendirmekte ve
dayatmaktadırlar.
Yeni bir anayasa
dayatmasındaki temel amaç, “Kayıtsız
Şartsız Türk Milletine ait olan Ulusal Egemenliğin” Hıristiyan AB’ye
devredilebilmesini sağlamaktır.
Mevcut anayasa ile
yani 1982 Anayasası ile Ulusal Egemenliğimizin devri asla mümkün değildir. İşte
bu nedenle, ABD-AB Mandacılarının “yeni anayasa yapma” konusunda “ayı ile yatağa girmeye
bile razı” olmalarının nedeni budur.
İNCE, daha
sonra Halk TV de katıldığı söyleşide; Atatürkçü olduğunu kanıtlayabilmek için; Ne kadar Amerikancı, Ne kadar AB’ci, ne kadar
bölücü, Ne kadar dinci olduğunu örnekler vererek açıkladı. Yani “merdi
Kıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler”(çingenin mert olanı, övünürken
hırsızlığını söyler) İNCE’DE
öyle yaptı.
Konuşmalarında; “Atatürkçülük” ten
vazgeçtiğini, sömürgeci ABD ve AB’ye, yani emperyalizme kayıtsız koşulsuz “biat”
ettiğini, “deliğe süpürülmemek” için hiçbir onurlu devletin kabul edemeyeceği AB
ve ABD dayatmalarını yerine getirebilecek bir “ehliyet ve deneyim”
sahibi olduğunu kanıtlamak için çırpındı.
Arada bir “Atatürk adını” kullanarak izleyicilerin gazını
almayı da ihmal etmedi. Biz Muharrem İnce’ye Yanıtı Atatürk’e bırakalım.
“Ahmaklar, memleketi Amerikan mandasına,
İngiliz koruyuculuğuna bırakmakla kurtulacak sanıyorlar. Kendi rahatlarını
sağlamak için bütün bir vatanı ve tarih boyunca devam edip gelen Türk
bağımsızlığını feda ediyorlar.
“Oh, ne ala!... Mücadele yerine mandayı kabul
edeceğiz ve rahata kavuşacağız!... Bu ne gaflet, ne körlük ve hatta ne
budalalık! İstanbul'un yüce kişileri de bu fikirde. İçlerinden biri çıkıp da
"Ya İstiklal, ya ölüm" diyemiyor."
”Yabancı bir devletin
koruyuculuğunu istemek, insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü ve
beceriksizliği itiraf etmekten başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağılık
duruma düşmemiş olanların, isteyerek başlarına yabancı bir yönetici getirmeleri
hiç düşünülemez. Oysa Türk’ün onuru ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür.”
Atatürk’ün “Bu ne gaflet, ne körlük ve hatta ne
budalalık!” diyerek şiddetle kınadığı mandacıların Mustafa Kemal
Atatürk’ün Kurucusu olduğu CHP’ye Genel Başkan adayı olmaları “İNCE- İNCE” bir
oyundan başka bir şey değildir..
RTE’nin her seçimde kazanıyor olması, ne yurttaşların “makarna-
kömür”e oy vermesinden, ne de şezlong tutkunluğundan.. Erdoğan karşıtı siyaset
yapma iddiasında olan “İNCE”lerin ilkesizliği, omurgasızlığı, tutarsızlığıdır.
Çözüm Türkiye’nin tam bağımsızlığını ve egemenliğini ipotek
altına alan AB üyeliğinin devlet politikası olmadığını açıklamak, Türkiye
Cumhuriyeti anayasasının korunmasının ve Türk devletinin varlığının
sürdürülmesinin her şeyin üstünde olduğunu yeniden hatırlamak ve
hatırlatmaktadır.
19.08.2014
Mahmut ÖZYÜREK
(1)
Yılmaz Dikbaş