1-
ADD Isparta Şubesi Olarak “01.01.2009
tarihinde resmen yayına başlayan “TRT 6” nın yayınının, TÜRKİYE
CUMHURİYETİ ANAYASASININ 3, 10,11,13,14 ve 174. maddeleri’ne aykırılık
oluşturduğundan durdurulması” istemi
ile 2009 yılı şubat ayında açtığımız
dava “ DERNEĞİ TEMSİLE YETKİLİ ORGANIN
ADD GYK OLDUĞU, ADD ISPARTA
ŞUBESİNİN TEK BAŞINA DAVA AÇMA EHLİYETİNİN BULUNMAMASI NEDENİYLE” Danıştay 13. Dairesince reddedilmişti.
2-
Tıpkı “,”BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ HAZRETLERİNİN YAŞADIĞI TOPRAKLARDASINIZ”
davası gibi, durum ADD Genel Başkanlığına belegeleri ile ulaştırılmıştı.
3-
Hangi gerekçelerle olduğu anlaşılmaz bir şekilde ADD GENEL
BAŞKANLIĞI davayı açmamış, böylece “Cumhuriyetin
Anayasada belirtilen temel niteliklerine, Devletin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğüne aykırı” bir uygulama olan “TRT6 “nın meşrulaşmasına yadsınamaz bir katkı koymuştu.
4-
Dava dilekçesini ve Danıştay 13. Dairesinin RET kararını bilginize
sunuyorum..
Mahmut
ÖZYÜREK
DANIŞTAY
BAŞKANLIĞI’NA
ANKARA
(Sunulmak
üzere
İDARE
MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
ISPARTA)
Yürütmenin
Durdurulması ve iptali istemlidir
DAVACI :: Atatürkçü Düşünce Derneği
Isparta Şubesi Adına: Mahmut ÖZYÜREK
— ADD Isparta Şube Başkanı
DAVALI : Radyo ve Televizyon Üst Kurulu/ ANKARA
D.KONUSU : Radyo
ve Televizyon Üst Kurulu(RTÜK) tarafından 25.01.2004 gün ve 25357 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan “Türk Vatandaşlarının Günlük Yaşamlarında Geleneksel
Olarak Kullandıkları Farklı Dil ve Lehçelerde Yapılacak Radyo ve Televizyon
Yayınları Hakkında Yönetmeliğin” tümünün
iptaline ve bu yönetmeliğe dayanarak 01.01.2009 tarihinde resmen yayına başlayan “TRT
6” nın
yayınının,
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ 3, 10,11,13,14 ve 174. maddeleri’ne
aykırılık oluşturduğundan durdurulmasına ve Anayasa Mahkemesine götürülmesine karar
verilmesi istemidir.
TARİHİ : 01.01.2009
AÇIKLAMALAR : 1-) Gerek Anayasamıza, gerekse Siyasi partiler
yasasına göre “ülke ve ulus bütünlüğü”, devletin bölünmezliğinin temel öğeleridir.
Ulus, tarihsel ve
sosyal gelişmenin yarattığı birlikte yaşama olgusudur. Irk gibi antropolojik ve
filolojik niteliklere dayanan dar bir kavram değildir. Mustafa Kemal Atatürk ''
Ulus ''u dil, kültür ve ülkü birliği olarak tanımlamıştır.
Anayasa Mahkemesi’nin
siyasal partilere ilişkin 20.07.1971 günlü Esas: 1971/3 Karar:1971/3 sayılı
kararında değinildiği gibi;
''1924 Anayasa'sından 1961 Anayasa'sına
değin sürekli olarak üzerinde durulmuş bir ilke olan ( Erzurum ve Sivas
Kongreleri'nde saptanan biçimi ile Misak- ı Milli'nin gösterdiği sınırlar
içinde birbiriyle kaynaşmış olarak yaşayanların gerçekten ve hukukça ayrılık
kabul etmez bir bütün oldukları kesinlikle ve bu bütünlük içinde Kürt halkından
hiçbir zaman söz edilmemiş olduğu gibi, Lozan barış antlaşması görüşme ve
kararlarında da Misak-ı Milli'nin çizdiği sınırlar içindeki azınlıklar
sayılırken '' Kürt '' ayrımına yer verilmemiştir.
Devleti yıkmaya yönelik
faaliyetlerin “demokratik haklar
kapsamında ve bir özgürlük” olarak değerlendirilmesi olanaksızdır.
Nitekim Birleşmiş
Milletlere üye devletlerin katılımlarıyla 14–25 Haziran 1993 günlerinde, Viyana'da
gerçekleştirilen Dünya İnsan Hakları Konferansı sonunda yayınlanan Deklarasyonda:
“Kendi geleceğini belirleme hakkının , '' Eşit Haklar '' ilkesine uygun
olarak ırk, din ve renk ayrımı gözetmeksizin ülkesine ait bütün insanları
temsil eden bir hükümete sahip egemen ve bağımsız bir devletin, ülke
bütünlüğünü ve siyasi birliğini kısmi veya bütüncül biçimde parçalayacak
herhangi bir eylemin desteklenmesi ve bu eyleme yetki verilmesi anlamında
yorumlanamayacağı “
Yer almıştır.
Demokrasilerde ırk ayrımcılığı bir siyasi partinin dayanağı ve amacı
olamaz. Devletin ülkesi ve ulusuyla birlikte bütünlüğünü koruması en doğal
hakkı olup, kamu düzenini ve insan haklarını koruma yönünden de
savsaklanmayacak görevidir
denilmektedir.
2-) Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “değiştirilmesi teklif edilemez”
maddeleri arasında sayılan 3. Maddesinde “Türkiye Devleti, ülkesi ve
milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir” denilmektedir. Ayrıca Ana dilimiz olan Türkçeye
Anayasamızın 14. 26. 42. maddelerinde ayrıca tekrar yer verilmiştir.
Yine Anayasamızın 174. maddesinde
“1 Teşrinisani 1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki
Hakkında Kanun” nun; Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamayacağı ve
yorumlanamayacağı belirtilmektedir.
3-) 1353 sayılı Türk Harflerinin
Kabul ve Tatbiki Hakkındaki Kanunun 4. Maddesinde ise; "Madde 4: Halk
tarafından vaki müracaatlardan eski Arap harfleriyle yazılı olanlarının kabulü
1929 Haziranının birinci gününe kadar caizdir. 1928 senesi Kânunuevvelinin
iptidasından itibaren Türkçe hususi veya resmi levha, tabela, ilan, reklâm ve
sinema yazıları ile kezalik Türkçe hususi, resmi bilcümle mevkut, gayrı mevkut gazete,
risale ve mecmuaların Türk harfleriyle basılması ve yazılması mecburidir."
Bir de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 222. Maddesinde şöyle diyor:
"Şapka ve Türk harfleri Madde 222- (1) 25.11.1925 tarihli ve 671 sayılı
Şapka İktibası Hakkında Kanunla, 1.11.1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk
Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunun koyduğu yasaklara veya
yükümlülüklere aykırı hareket edenlere iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir,"
denilmekte, YSK KARARINDA ise “Propaganda
için kullanılan el ilanları ve diğer her türlü matbualar üzerinde, Türk
Bayrağı, dini ibareler bulundurulmayacak, seçim propagandalarında, Türkçeden
başka dil ve yazı kullanılmayacağı.” Kararı vardır.
4-) 3984 Sayılı RTÜK Kanunu’nun 4. maddesinde–
(Değişik: 15/5/2002-4756/2 md.)
“Radyo,
televizyon ve veri yayınları, hukukun üstünlüğüne, Anayasanın genel ilkelerine,
temel hak ve özgürlüklere, millî güvenliğe ve genel ahlâka uygun olarak kamu
hizmeti anlayışı çerçevesinde yapılır. Yayınların Türkçe yapılması esastır.
Ancak, evrensel kültür ve bilim eserlerinin oluşmasına katkısı olan yabancı
dillerin öğretilmesi veya bu dillerde müzik veya
haber iletilmesi amacıyla da yayın yapılabilir. (Değişik dördüncü cümle: 15/7/2003-4928/14
md.) Ayrıca, kamu ve özel radyo ve televizyon kuruluşlarınca Türk
vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil
ve lehçelerde de yayın yapılabilir. (Ek
hükümler: 3/8/2002-4771/8 md.) Bu yayınlar, Cumhuriyetin Anayasada
belirtilen temel niteliklerine, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğüne aykırı olamaz”
denilmektedir.
Ancak söz konusu
yönetmeliğe dayalı olarak yayına başlatılan “TRT6” kanalının, Anayasamızın temel niteliklerine aykırı, olduğu
yadsınamaz bir olgu olarak karşımızdadır.
5-) “3984 Sayılı RTÜK Kanunu’nun 4. maddesinin
(b), (g) ve (h) bentlerinde aşağıdaki hükümler yer almaktadır:
b) Toplumu
şiddete, teröre, etnik ayrımcılığa sevk eden veya halkı sınıf, ırk, dil, din,
mezhep ve bölge farkı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik eden veya toplumda
nefret duyguları oluşturan yayınlara imkân verilmemesi.
g) Türk
millî eğitiminin genel amaçlarının, temel ilkelerinin ve millî kültürün
geliştirilmesi.
h) Türkçenin;
özellikleri ve kuralları bozulmadan konuşma dili olarak kullanılması; millî
birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak çağdaş kültür, eğitim ve
bilim dili halinde gelişmesinin sağlanması”
1 Ocak 2009 tarihinde Kürtçe yayına başlayan
“TRT 6”’nın yayınları ve kamunun bir
etnik kökene dayanarak bir kanalı tamamen ayırması, Anayasa’nın “eşitlik” ilkesi ve RTÜK Kanunu’nun “etnik ayrımcılığa sevk eden, halkı sınıf,
ırk, dil ve bölge farkı gözetecek yayınlara imkân verilmemesi” hükmüyle
bağdaşmamaktadır.
6-) Tüm bu
yasal düzenlemeler ortada iken Radyo ve Televizyon Üst Kurulu(RTÜK)
tarafından “Türk Vatandaşlarının Günlük
Yaşamlarında Geleneksel Olarak Kullandıkları Farklı Dil ve Lehçelerde Yapılacak
Radyo ve Televizyon Yayınları Hakkında Yönetmeliğe dayanılarak “TRT6” nın yayınına izin verilmesi anayasal ve yasal suç
oluşturmaktadır. Çünkü. TRT'nin Kürtçe yayına açılması bir demokratik
ve özgürlükçü adım değil, tam tersine ulusal birliği parçalayarak, Kürtleri millet yapma projesidir.
7-) Çalışmaya gittiği ülkede Türkçeyi
unutarak Almanlaşan, yaşadıkları ülkede maruz kaldıkları baskılar nedeniyle ana
dillerini unutarak Bulgarlaşan, Rumlaşan, Macarlaşan, Arnavutlaşan, Gürcüleşen
soydaşlarımız gibi, şimdi de Türkiye’de Türkler, "TRT 6 – Şeş TV"
kanalı ile bir başka yerel dile yönlendirilerek başkalaştırılacaklardır. Bu operasyon Radyo ve Televizyon Üst Kurulu(RTÜK) tarafından
gerçekleştirilmektedir. “TRT 6”nın yayına başlamasından cesaret
alan Ermeniler, Rumlar, Çerkezler TRT de kendilerine de yayın hakkı
istemektedirler. Bu durumda ulusal
birliğimizin ve toprak bütünlüğümüzün parçalanmasının yolu “TRT 6” ile açılmış oluyor.
7-)
Diğer taraftan bu söylediklerimizi doğrularcasına, Diyarbakır Büyükşehir
Belediye Başkanı Osman Baydemir, TRT ile ilgili olarak, Kürtçe yaptığı
konuşmada “Bu halkın dilini, kültürünü ve kimliğini kabul etmeyenler, 20 yıldır
verilen mücadele sonucu bunu kabul ettiler. Bu mücadele böyle devam ederse,
yakında bu toprakların da adını kabullenecekler” dedi. “Toprak talebi” ulus ve ülkenin parçalanması ayrışma
talebidir.
24.02.2009. Salı günü, DTP’nin Grup toplantısında, DTP Genel Başkanı Ahmet
Türk Mecliste “Kürtçe”
konuşma yaptı. Bu davranış Atatürk Cumhuriyetine, kurtuluş ve
kuruluşumuzun karargâhında meydan okumaktır. Bu olaylara haklılık kazandıran
temel etmen ise “TRT 6” nın yayına başlatılmasıdır.
8-) Dünyada
hiçbir devlet kendi resmi dilinin dışında, bir etnik guruba 24 saat yayına izin
vermemiştir. Devlet eliyle 24
saat etnik yayın yapma adımı, Belçika'daki Valonlar ve Flamanlar örneğinde
olduğu gibi, ülkeyi etnik federasyona dönüştürme, 2003 Diyarbakır Kürt Konferansı'nda alınan
Kürtçeyi ve Kürtleri bütünleştirme projesini uygulama, Türkiye kendi vatandaşlarına dahi Türkçe
yayını bile tam olarak iletemezken Kürtçeyi ve Kürtleri birleştirecek, böylece
farklı bir “kültür ve millet yaratma” girişimidir. Bu kanal
aracılığı ile edebiyat, dil, müzik ve kültür üzerine programlar yapılacak
böylece Kürtçe, süreç içinde tek lehçeye dönecek ve yazılı bir dil
haline getirilecektir. Bu sürecin sonu bellidir. Türkiye çok
dilli, çok hukuklu, çok kültürlü bir federasyona dönüştürülecektir.
Bu tehlikeli
gidişin önünü açacak olan “TRT 6” nın yayınına izin veren Radyo
ve Televizyon Üst Kurulu(RTÜK) Anayasamızı
ihlal ve Anayasamıza aykırı davranma suçu işlemiştir.
9-) Anayasasında "Devletin dili Türkçedir'" diye yazan bir
ülkede, gündelik, kısır politik çıkarlar
uğruna anayasanın değiştirilmesi teklif edilemez hükümleri yok ediliyor. Türkiye; Siyasi çıkarlar uğruna “şiddet
ya da siyaset yoluyla dayatılan dönüşüme, ayrıştırmaya” boyun eğmiş bir ülke görüntüsü
sergiliyor. İmralı da tutuklu bulunan
terör örgütü liderinin 9 maddelik "çözüm
önerisi"ni içeren ve AB tarafından Türkiye ye dayatılan "Kürt
kimliği yasal ve anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır. Radyo, TV ve basın
üzerinde hiçbir kısıtlama olmamalıdır. Temel eğitimde Kürtçe
kullanılmalıdır" şeklindeki önerileri Anayasa ve
yasalarımız hiçe sayılarak SİYASAL İKTİDAR TARAFINDAN uygulamaya sokuluyor.
Bu bağlamda anayasa ve yasaların
amir hükümleri görmezden gelinerek yayına başlatılan “TRT6” üniter devlet yapısının parçalanmasında, ulusal birliğin ayrıştırılmasında, toplumun
dönüştürülmesinde azımsanamaz bir işlev üstlendiği de ortadadır.
10-)Her ne
kadar iptali istenen yönetmelik; 5767 sayılı 11.06.2008 tarihli “Türkiye
Radyo ve Televizyon Kanunu ile Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” a dayanmaktaysa da bu
kanunun; yukarıda yazılı bulunan nedenlerle ANAYASAYA AYKIRI OLDUĞU AÇIKTIR. Bu
nedenle, yargılama sırasında bu konunun Anayasaya Aykırı olduğu gözetilerek;
yurttaşların başvurmalarının mümkün bulunmadığı ANAYASA MAHKEMESİNE,
MAHKEMENİZCE BAŞVURULARAK 5767 SAYILI KANUNUN İPTALİNİN DE TALEP EDİLMESİNİ
DİLİYORUZ.
TÜRKİYE’nin
bütünlüğünü bozacağı kesin olan böyle bir yasanın TBMM’deki çoğunluk tarafından
kabulü; özgürlüklerin genişletilmesi değil; Anayasal düzenin bozulmasıdır. AB
ve ABD’nin isteklerine boyun eğmekten ibarettir. Kürt kökenli yurttaşlarımızın
oylarını alabilmek için oynanan bir oyundur. Dış güçler bu büyüklükte ve 70
milyon nüfusa sahip bir ülkenin var olmasından rahatsızdırlar. Bu yasa ve
yönetmelik ile Türkiye’yi parçalara bölmenin alt yapısı oluşturulmaktadır.
Türkiye’yi geleceğin Yugoslavya’sı yapmayı amaçlamaktadırlar.
Türkiye’de etnik
kökeni değişik olan insanların kendi dillerini kullanmaları serbesttir. Kendi
dillerinde her çeşit yayın ve kültürel faaliyette bulunmaları serbesttir. Ancak
Devletin bunları üstlenmesi, Anayasaya aykırıdır.
HUKUKİ NEDENLER:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ 3, 10,11,13,14 ve 174. maddeleri – 3984 Sayılı RTÜK Kanunu’nun 4. maddesi
HUKUKİ DELİLLER :
1-3984 Sayılı RTÜK Kanunu’nun 4. maddesinde– (Değişik: 15/5/2002-4756/2 md.)
2-Radyo ve Televizyon Üst Kurulunu tarafından 25.01.2004 gün
ve 25357 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan
“Türk
Vatandaşlarının Günlük Yaşamlarında Geleneksel Olarak Kullandıkları Farklı Dil
ve Lehçelerde Yapılacak Radyo ve Televizyon Yayınları Hakkında Yönetmelik”
SONUÇ VE İSTEM :
Yukarıda sunulan ve açıklanan, ayrıca mahkemenizce
re’sen araştırılacak konular da dikkate alınarak;
5-
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunu tarafından 25.01.2004 gün
ve 25357 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan
“Türk
Vatandaşlarının Günlük Yaşamlarında Geleneksel Olarak Kullandıkları Farklı Dil
ve Lehçelerde Yapılacak Radyo ve Televizyon Yayınları Hakkında Yönetmeliğin” tümünün
iptaline,
6-
Bu
yönetmeliğe dayanarak 01.01.2009 tarihinde resmen yayına başlayan “TRT 6” nın yayınının, TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASASININ 3, 10,11,13,14 ve 174. maddeleri’ne aykırılık oluşturduğundan durdurulmasına,
7-
İlgili yönetmelik ve yönetmeliğe dayanak oluşturan 5767 sayılı 11.06.2008 tarihli “Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu ile
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun” Anayasaya
aykırılık oluşturduğundan Anayasa
Mahkemesine götürülmesine karar verilmesini talep ederiz.
YÖNETİM KURULU ADINA
:
Mahmut ÖZYÜREK
Atatürkçü Düşünce
Derneği