Amerika'nın, Venezuela Devlet Başkanı Maduro'yu tanımama
kararından sonra, bu devletin haritada yerini gösteremeyecek kadar konudan
bihaber olan Amerikan hayranları, Maduro'nun ne kadar da “kötü” bir adam
olduğunu anlatmak üzere kaleme sarıldılar.
Maduro'nun “kötülükleri” öne çıkartılınca, doğal olarak
Venezuela halkını kurtaracak olanlar da ortaya çıkacaktır!
Peki, kim olabilir ki bu kurtarıcılar?
Kurgunun senaristi Amerika elbette!..
***
Bağımsız bir ülkeye müdahaleyi, bu şekilde “haklı zemine”
oturtabileceğini düşünen Amerika'nın eski CIA Başkanı, şimdi Dışişleri Bakanı
olan Mike Pompeo, “twiter” mesajını, iyice anlaşılsın diye İspanyolca yazdı:
“Venezuela'ya demokrasi getireceğiz” dedi.
Daha önce de aynı “kutsal amaçla”; Afganistan, Irak, Libya
ve Suriye'ye de demokrasi getirmek için girip, milyonlarca sivil insanın
ölümüne neden olmuşlardı...
Demokrasi getirmek onların işidir biliyoruz da,
bizimkilere ne oluyor onu anlayamadık!..
***
Amerika'nın bu “insanca” girişimine “hak” vermeden önce,
dilerseniz Venezuela'yı daha yakından tanıyalım:
Simon Bolivar öncülüğündeki bağımsızlık ateşi, taa 1813
yılında Venezuela'da yakıldı.
Bolivar, modern Güney Amerika'nın çoğunda ulusal bir simge
olarak görülüyor ve 19. yüzyıl başlarındaki İspanyol bağımsızlık hareketinin
büyük kahramanlarından biri olarak kabul ediliyor.
“Devrime hizmet eden herkes denizleri sürdü” ünlü sözüyle, umutsuzluğu umutlaştırmış bir
liderdir.
Devrimleri tamamlayamadan, Venezuela'nın İkinci
Cumhurbaşkanıyken yaşama veda etti.
***
1900'lerin başlarında tekrar ABD'ye bağımlı hale gelen
Venezuela'yı, uzun yıllar diktatörler yönetti.
1998'de halkın ezici çoğunluğunun desteği ile iktidar,
Hugo Chavez’e geçti.
Chavez, başta petrol olmak üzere, pek çok sektörde kamulaştırmaya
gitti.
Bu millileştirmeler, Chavez'i ABD'nin hedefine oturttu.
11 Nisan 2002'de ABD destekli darbe girişimi oldu, üç gün
içerisinde bastırıldı...
Chavez'in ölümünden sonra, yerine bugünkü Başkan Nicolas
Maduro seçildi.
Maduro, Chavez'in politikalarını sürdürdü...
***
Venezuela, ABD'nin ekonomik yaptırımlarına karşı; ulusal
petrol, doğal gaz ve maden kaynakları ile desteklenen “dijital para birimi Petro”yu piyasaya
sürdü; bu durum ABD'yi oldukça rahatsız etti.
Amerika derin devleti, Chavez'e kestiği faturayı,
Maduro'ya ödetmeye kararlı görünüyor:
2017'de Maduro'yu ortadan kaldırmak için bir helikopter
saldırısı düzenlediler.
2018'de insansız hava aracı ile başarısız suikast
girişiminde bulundular.
Petrol için ne gerekiyorsa onu yapıyorlar!..
***
Söz petrole kadar gelmişken, bu konudaki bilgilerimizi de
tazelememiz iyi olacak:
Tası-tarağı toplayarak Suriye'den çekilme kararı alan ABD,
küresel ticaretin para birimi olan doları karşılıksız basıyor.
Doların karşılığı ABD'nin silahlı gücüdür diyenler haksız
sayılmazlar!
Buna rağmen, dış borcu 18 trilyon doları bulan ABD, diğer
ülkelerin doğal kaynaklarını ithalat yolu ile de adeta “gasp” ediyor!
Öyle ya, karşılığı kaba güç olan para, ödeme aracı kabul
edilebilir mi?
Ediliyor işte...
ABD'nin Venezuela'ya “demokrasi getirmek” istemesi de petrolün
millileştirilmesi nedeniyledir.
Bir ölçüde de olsa, millileştirme ile yağma
engelleniyor!..
ABD, ham petrol üretiminde; günde 9.352 milyon varille
dünya üçüncüsüdür.
Günde, 1.158 milyon varil petrol ihracı yapmasına karşın,
7.969 milyon varil ithal etmektedir.
Bu nedenle dünyanın neresinde olursa olsun, çıkar bütün
petrollerde kendisini hak sahibi görmektedir!
İhtiyaca binaen...
Bütün mesele budur...
***
İlginçtir, bizdeki Maduro yönetimi ile ilgili eleştiriler
öyle vurgulu anlatılıyor ki, sanırsınız bunları Venezuela halkına değil de bize
yapıyorlar:
Maduro yönetimi;
-Muhalif medyayı susturmuş, yayınlarını beğenmediği
televizyon kanalları kablolu kanaldan çıkartmış,
-30 milyon nüfuslu ülkede, 20 milyona gıda kolileri
dağıtmış,
-Enflasyonu yüzde 1 milyona çıkarmış,
-Günde 18 saate varan elektrik kesintileri yapmış,
-Temel gıda maddeleri ile ilaçları tedarik edemiyormuş,
-Resmi daireleri sadece Pazartesi ve Salı günleri
çalıştırıyormuş,
-Güvenliği sağlayamıyormuş, bu yüzden her 21 dakikada bir
cinayet işleniyormuş...
Mecliste çoğunluğu olan muhalefet ise, Başkanı görevden
düşürebilmek için her yola başvurmasına rağmen başarısız olmuştur; bu
başarısızlık da ordu, polis ve yargının Maduro elinde olmasına bağlıymış, bu
yüzden (darbeden) başka çare kalmamışmış...
Buyurun buradan yakın!
Bu ve benzer nedenlerle, bizimkiler ABD'ye de karşıyız ile
başlayan; “ama..... fakat.... lakin...” ile devam eden cümleler kuruyorlar...
***
Diyelim ki, anlatılanlar doğrudur; Maduro yönetiminin
beceriksizliği, ABD’nin
darbe girişimini haklı hale getirebilir mi?
Bugün Venezuela halkını sokağa çağırıp, iç savaşa sürükleyen
Trump, yarın aynı şeyi, başka ülkelere ve bize yapmaz mı?
200 yıllık bağımsız bir ülke olan Venezuela'nın, uluslararası
bankalarda biriktirilen 10 milyar dolar parasını, bloke etme hakkını nereden
alıyorlar?
Bağımsız bir ülkenin “yönetimini belirleme” gibi sömürgeci
devlet tutumunu, normal veya meşru göstermek için bir ülkedeki yönetim
zafiyetleri, gerekçe olabilir mi?
Trump'un “twiter” mesajı ile geçici Devlet Başkanı olarak
tanıdığı Meclis Başkanı Juan Guadio'yu, geleneksel olarak ABD uydusu olan Lima
Grubuna üyeleri: Arjantin, Brezilya, Kanada, Şili, Kolombiya, Kosta Rika,
Guatemala, Guyana, Honduras, Meksika, Panama, Paraguay, Peru ve Saint Lucia'nın
tanımış olması, devletler hukuku anlamında “tanıma” yerine geçebilir mi?..
Tam bağımsızlıktan yana olan yurtseverlerin-devrimcilerin, bu
olay karşısındaki duruşu son derece önemlidir.
ABD'nin yalanlarını papağan gibi tekrar etmek Türk halkına
yakışmaz.
Emperyalist-sömürgecilere karşı, mazlum halklarla dayanışma
içerisinde olmak ve sömürgecileri her zeminde kınamak, yapabileceğimiz ilk
onurlu eylemdir...
Cemil Can
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder