AKP’nin
seçim beyannamesi ve “Yeni Türkiye Sözleşmesi” ni dinledik, okuduk.
İçinde tek kelime ile dahi “Türk” olmayan bir beyanname ve
sözleşme, üç ana ayak üzerine oturtulmuş: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı
(eşit vatandaşlık), yeni anayasa ve başkanlık sistemi!
Kanun önünde eşitlik, mevcut anayasada vardır! Eşit vatandaşlık ise Anayasa’da Kürtlerin de zikredilmesi bağlamında PKK’nın birinci talebidir.
***
Kanun önünde eşitlik, mevcut anayasada vardır! Eşit vatandaşlık ise Anayasa’da Kürtlerin de zikredilmesi bağlamında PKK’nın birinci talebidir.
***
İşin
daha ilginç tarafı, içinde Türk olmayan sözleşme, kendisini yüzde 85-90
oranında Türk olarak kabul eden bir millete sunuluyor ve sunan kişi Ahmet
Davutoğlu, kendisinden önceki genel başkan Tayyip Erdoğan’ın her türlü
milliyetçiliği ayaklarının altına aldığını söylemesine rağmen, “Anadolu
insanı kimin milliyetçi olduğunu biliyor” diyerek, milliyetçilik
iddiasında bulunuyor!
Bu iddia
ancak şöyle doğru olabilir; milliyetçi olabilirler ama Türk Milleti’nin
milliyetçisi değil! Çünkü sözleşmede bahsedilen millet Türk Milleti değil.
Hangi millet olduğunu da söylemiyorlar! Esasen, milletten ümmeti kastediyorlar!
Zaten, siyasal anlamda ümmetçilik, milleti tanımamak demektir. Fakat gerçekten
siyasal anlamda ümmetçi olsalar gam yemeyeceğim.
Çünkü AKP’nin ana
sözleşmesi, parti programıdır ve o programın ana hatları CFR’den
gönderilmiştir! AKP, Batılı güçlere; yerel yönetimlere özerklik tanıyacağına
dair teminat vermiş ve bundan dolayı meşruiyetini Batı’dan almıştır.
AKP
sözcüleri, askeri vesayeti ortadan kaldırmakla övünmektedir ama kendileri,
doğrudan doğruya Batı’nın ve özellikle ABD’nin vesayeti altındadır. Bunun en
büyük iki delili; AKP programı ve Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanlığını
üstlenmiş olmalarıdır. Arap Baharı, Libya ve Suriye’nin kana bulanması ümmetin
değil, ABD’nin projesidir. Bu projelerin taşeronu olan AKP de İslam ümmeti
içinde ABD’nin Truva atıdır. AKP, İslam dünyası için tam bir çıbandır.
***
***
Türkiye
Cumhuriyeti Devleti kurulurken, Mehmet Akif Ersoy gibi fikir ve mücadele
adamları, Anadolu’yu karış karış gezerek halkı aydınlatmış, camilerde
verdikleri vaazlarla halkla “Yeni Türkiye Sözleşmesi’ni yapmışlardır.
Tarihçi Sinan Meydan, Atatürk ile ilgili muhteşem kitaplarından sonra
cumhuriyetin kuruluşunda harcı bulunan İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy
ile ilgili ” Öteki Mehmet Akif; VAİZ “ adlı bir kitap daha yazdı. İnkılâp
Yayınları arasında çıkan kitapta Meydan, Mehmet Akif’in 5 Kasım 1920’de
Kastamonu Nasrullah Camii’nde, kimilerince ” Milli Mücadele’nin Manifestosu “
diye adlandırılan meşhur vaazının son cümlelerini paylaşıyor:
” Endülüs
diyarını gözünüzün önüne getirin. (...) Şevketin, medeniyetin, irfanın,
ümranın, müntehasına varmışken birbirlerine düşerek vatanlarını üç buçuk
İspanyol’a karşı müdafaadan aciz kalan bu zavallı dindaşlarımızdan olsun ibret
alalım da İslamın son mültecası olan bu güzel toprakları, düşman istilası
altında bırakmayalım. Ye’si, meskeneti, ihtirası, tefrikayı büsbütün atarak
azme, mücahedeye, vahdete sarılalım. Cenab-ı Kibriya halk yolunda mücahede için
meydana atılan azim ve iman sahipleriyle beraberdir.
***
***
“Akif
bunları söylemeden önce, Sevr Antlaşması’nın Müslüman Türk Milleti’ne kurulmuş
nasıl bir tuzak olduğunu anlatmıştır.”
Papa’nın
Türk Milleti’ni dünkü ve bugünkü Hıristiyan soykırımlarından sorumlu
tutmasından da bellidir ki Türkleri tarihten silme projesi aynen devam
etmektedir. AKP’nin Türksüz Yeni Türkiye Sözleşmesi de Vatikan’ın Türkleri
tarihten silme projesinin, içerideki uzantısıdır. Bu itibarla ne milletin ne de
ümmetin hayrınadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder