Avrupa
Birliği, özellikle AKP hükümeti, Tayyip, Fetullahçılar ve 2. Cumhuriyetçiler
ile işbirliği yaparak, ülkemizdeki düşman ve dost unsurlar değerlendirmesini
tersine çevirdi.
Hainler baş
tacı yapıldı, kahramanlar cezaevlerine yollandı. Milliyetçilik adeta
yasaklandı, ihanetler ödüllendirildi.
Misal;
Kıbrıs sorununda Yunan ve Rum tezleri öne çıkarıldı,
Kıbrıs
davası için hayatını adayan Rauf Denktaş, başta Tayyip olmak üzere
AB dayatmacılarının
hedefi haline geldi, hayatı kendine zinden edildi…
Kıbrıs adeta
Rum ülkesi sayıldı.
Ermeniler ve
Ermenistan, Abdullah Gül ve Tayyip ikilisinin en çok sevdikleri arasında
yerlerini aldı.
****
AKP Hükümeti
döneminde neredeyse dünyanın tamamı sözde Ermeni soykırımı yasa tasasını kabul
etti. Ermeni ihanetlerini belgeleyenler, dile getirenler başta Ergenekon olmak
üzere çeşitli tertiplerle zindanlara dolduruldu.
Bu tertipte
en çok kullanılan araçlar, gizli tanıklar ve Emniyet içinde çöreklenen Fetullahçıların
yazdığı imzasız ihbar mektuplarıydı. Bakın Yüce Atatürk, Hasan Rıza Soyak’ın “Fotoğraflarla
Atatürk” adlı kitabında yer alan sözlerinde imzasız ihbar mektup yazanlar
hakkında neler söylemiş:
****
“Samimi ve dürüst
insanlar aynı zamanda medeni cesaret sahibi olur, imzalarını saklamaya tenezzül
etmezler. Belli ki bunu yazan ahlaksız yalancının biridir…”
Avrupa
Birliği, Avrupa Parlamentosu aracılığı ile Türk hükümetlerine dikte etmeye
çalıştığı ve AKP hükümetine kadar hiçbir hükümetten yüz bulamadığı iftira
kapsamlı Ermeni soykırım tasarısını AB’ye girmenin olmazsa olmaz şartlarından
olduğunu ilan etti.
Bu hızla
giderse ülkemizi Ermeni kiliseleri ile dolduran, Azerbaycan bayraklarını
çöplere atan AKP’lilerin birçoğunun sözde soykırımı tanımaları da yakındır…
PKK ve
Öcalan, AB’nin ve tabii ki ABD’nin emri ile baş tacı edildi…
APO’nun idam
cezasını lanetleyen Avrupa Parlamentosu kararları doğrultusunda APO baş
danışman ilan edildi. Tayyip ona danışmadan ona heyetler göndermeden ondan
görüş almadan adım atmaz oldu.
AB ve ABD
yasakladı, sınır ötesi harekâtlar ve PKK’ya yönelik operasyonlar Tayyip ve
ekibi tarafından durduruldu…
Başta
Silivri zindanları olmak üzere cezaevleri; Kardak’da Yunan’ı denize döken, PKK’ya
dağları dar eden kahramanlar, APO’yu sorgulayan, ülkeye getiren ve APO’nun
tutuklanmasını istediği isimler ile dolduruldu.
****
Şehitler ve
gaziler itilip kakılırken, PKK militanları ülkenin dört bir yanında en muteber
insanlar sayıldı ve şov yapmaya başladı…
Tayyip ve
AKP hükümeti ile birlikte hız alan AB istekleri sonucu; Türk Bayrağı ve Atatürk
posteri açmak ya izne bağlandı ya da yasaklandı.
Kurum ve
kuruluşlardan TC adı ve Türk bayrakları kaldırıldı. Apo ve PKK paçavraları ise ülkenin
dört bir yanında serbestçe açıldı. Resmi kurumlar tabelalarından T.C yazısını birer
birer kaldırdılar.
****
Ege
meselesinde AB’nin dayatmaları sonucu Adalar, başta Kardak olmak üzere sessizce
Yunanlılara devredildi. Yine Avrupa Parlamentosu’nun Kardak ile ilgili kararları
doğrultusunda
Kardak
kahramanları Poyrazköy ve benzeri iftiralarla cezaevlerine dolduruldular.
Yunanlılar
Ege’deki 16 adamıza el koydu.
Deniz
kuvvetlerinin neredeyse tamamı AB ve ABD’nin talimatları ile tutukevlerinde esir
tutulduğundan, Yunanlıların bu oldu bittilerine karşı çıkan olmadı…
Atatürk’ün;
“Türkiye’nin
Rum Patrikhanesi için arazi üzerinde yer göstermeye ne mecburiyeti var, bu
fesat ocağının hakiki yeri Yunanistan değil mi” dediği, Patrikhane AKP ve Tayyip döneminde altın
çağını yaşadı ve Baş Papaz, Tayyip için; “Onu bize Tanrı gönderdi” sözlerini
kullandı.
İnsan
sormadan edemiyor, hadi onlara tanrıları gönderdi, peki bize kim gönderdi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder