25 Mayıs 2016 Çarşamba

ADD Etkisiz Kılınmıştır



Değerli Dostlar;
“ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ BU GÜNLER İÇİN KURULMUŞTU!” (http://ankhukuk1.blogspot.com.tr/2016/05/ataturkcu-dusunce-dernegi-bu-gunler.html) başlıklı, 22 Mayıs 2016 tarihli yazıma çok sayıda yanıt, eleştiri ve katkı aldım. Ayrıca Sayın Hüsnü Merdanoğlu “ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ’NİN BAŞARILI OLMASI İÇİN BİR DEĞERLENDİRME” bir yazı kaleme alarak “bilgilendirme” olarak paylaştı.
Gelen yanıtlarda “teşekkürler”, “düşündüklerimi dillendirmişsin”, “kutlarım” gibi olanları ayıklayarak Sn. Mahmut Çelik, Sn. Yaşar Okşaroğlu, Sn. Melek Kaya’nın yanıtlarını ve Sn. Hüsnü Merdanoğlunun yazısını aynen paylaşıyorum.
“ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ BU GÜNLER İÇİN KURULMUŞTU!”  yazımda belirttiğim gibi “Her türlü bedeli ödeyerek her koşul altında Kemalist devrimin meşruluğunu haykırma bilinci ve cesareti olan tüm dostların,  bu ideolojik çarpıklığa, icazetli Atatürkçülüğe karşı duracaklarına olan inancımı korumak istiyorum.”
Saygılarımla 25.05.2016   Mahmut Özyürek
****************************************************

mahmut çelik
  23 May (2 gün önce)
                    
Alıcı: bana
Sayın Özyürek,

Tespitlerinize büyük oranda katılmakla birlikte, bir yanlışı düzeltmek isterim.
Yazınızda mevcut durumu 2010 yılından başlatıyorsunuz oysa bu gün ADD'nin geldiği nokta çok öncelerden başlamış/başlatılmıştır.
sadece 2010 yılı ve sonrasında zirve yapmıştır.
2010-2012 dönemi GYK üyesi ve Genel Başkan yardımcılığım süresinde,  GYK üyesi arkadaşım Fevzi Coşkun'la birlikte hazırladığımız 2010-2012 dönemi faaliyet raporuna ilişkin eleştiri ve önerilerimiz kitapçığında, ADD'nin içinde bulunduğu duruma ilişkin kaygılarımızı ADD şube ve yöneticileriyle paylaşmıştık. 
Yine 2010-2012 döneminde her türlü zorluğa ve engellemeye karşın, bir kısmını bizzat hazırladığım programlar ile; en önemlisi üç gün süren, Türkiye'nin  önde gelen siyaset ve ekonomi uzmanlarını bir araya getiren, bu gün Cumhuriyeti savunma kabiliyetinin emek çevresinde olduğunu tespit edip Mustafa Kemal Atatürk'ü emekçilerle buluşturmayı amaçlayan  "Ulusal Yönetim" adlı sempozyum ve sonuç bildirileri ilgilenenlerin, hakkaniyete önem verenlerin hafızalarındadır.
2010- 2012 dönemini aklamaya çalışmadığımı sadece toptan yok sayıcılığa karşı hatırlatmada bulunduğumu bilesiniz.
Ayrıca, ADD'nin bu gün içinde bulunduğu sorunun şahıs sorunu olmadığını, top yekün şube yöneticileri ve delege sistemi olduğunun bilinmesi gerekir. Ömrünü Atatürkçü Düşüncenin Anadolu topraklarında hayat bulması için adamış harcamış insanların, bunların başında gelen Alparsalan Işıklı hocamızın, diğerlerinin 2012 yılında yapılan genel kurulda yuhalanması/yuhalatılması; benim çalışma raporuna ilişkin eleştiri ve önerilerimizi açıklama konuşmama tahammülsüzlüğü tespitimin doğruluğunu ortaya koymaktadır.

Ne yazık ki milletin yöne ve yol göstericiye gereksinim duyduğu bu günlerde, ADD işlevi yerine getirebilecekken, etkisiz kılınmıştır.

Esenlikler....

Mahmut Çelik

****            
yaşar okşaroğlu
Sn Mahmut ÖZYÜREK
ADD nin hazin durumunu ifade eden aşağıda ki metne aynen katılıyorum.
Mevcut yönetim başa geldiğinden bu yana ADD nin varlığını hissetmemenin üzüntüsünü taşıyan bir yurttaş olarak  büyük ızdırap duyuyorum. Oysa ülkemin yaşadığı bu kaos döneminde ADD ye önemli görevler düşmekteydi. 2 yıl önceki gezi olaylarında ADD pekala kitleleri yönlendirici bir rol üstlenebilmesi mümkünken ne yazık ki hiç bir varlık gösteremedi. ADD yönetimi bazılarının emeklilik dönemini geçirecekleri sayfiye bir makamı olmamalı. Bu zor dönemde  kitleleri yönlendirecek, gerektiğinde irade kullanabilecek,risk alabilecek  bilgili , birikimli, fedakar, enerjik, cesur halkta karşılığı olan bir genel başkan ve yönetimine acilen ihtiyaç var. Yurtsever ADD delegasyonu genel kurul öncesi böyle bir genel  başkan adayının arayışına acilen girmeli ve kesin bulmalı. Yoksa bu yönetimi tekrar seçmekle ADD nin kapısına kilit vurmak arasında hiçbir fark yok. Aklıma şahsen ilk gelen isimlerden biri E.Amiral Türker Ertürk neden olmasın diyorum. Bu ve varsa başka isimleri derhal tartışmaya açarak ADD yi tekrar şahlandıracak yeni bir ekibin yönetime getirilmesini diliyorum.
***

 Melek Kaya        
Alıcı: bana
Mahmut Bey tekrar merhaba ;

Ben maalesef  ADD nin şahlanacağına da , ATA mızı sevdiğine de inanmıyorum.. kapalı kutu gibi birbirlerini eyliyorlar .
Sembollerindeki ATATÜRK resmi çok kötü !!!! yakından bakınca da ATAM görünmüyor, uzaktan bakınca daha kötü .
Üye olmak için önce emekli olup, bolca vakit üretip , bürokrasi işlemleri yapmak lazım ..
iyi akşamlar
***
 ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ’NİN BAŞARILI OLMASI İÇİN BİR DEĞERLENDİRME
Hüsnü MERDANOĞLU
Tüzüğünde belirtildiği üzere; Atatürk devrim ve ilkelerini yok etmek için, açık ya da kapalı  plânlı ve sinsi çalışmalaralar içinde olanlara karşı, “O’nun devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma zorunluluğunu nedeniyle 19 Mayıs 1989 tarihinde Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) kurulmuştur.
Dönemin Bakanlar Kurlunun 28.03.1993 tarihli ve 93/4239 sayılı kararıyla “Kamu Yararına Çalışan Dernekler” statüsüne de kavuşmuş olan ADD, 28 yıllık süreçte (kurucu genel başkanlar dışında) iyi yönetilemediği için; kurumlaşmasını tamamlayamadığından, amaç ve hedeflerin gerçekleştirememiş, adına yaraşır gelişmeyi göstermemiştir.
En az elli bini sorumluluğunu yerine getirmeye hazır olan, iki yüz bin kadar üyesi 370 kadar şube (şube sayısı bir zamanlar 500 kadar idi) çokluğuna sahip olan ADD, kurumsallaşmasını sağlayabilseydi; birkaç radyo ve televizyon kanalları, birkaç vakıf ve okullarını yönetiyor konumda bulunması gerekirdi. Böylece; kamuoyunu Atatürk ilkeleri doğrultusunda yönlendirebilen güce erişir ve yaralatacağı hizmetleri nedeniyle görüşüne başvurulun sivil toplum kuruluşu olurdu.
Bilinen gerçektir ki; Atatürk devrim ve ilkelerine karşı örgütlenenlerin güçlü bir altyapısı mevcuttur. Yayınevleri enstitüleri, öğretim merkezleri ve yayın organları, yüzlerce vakıf ve şirketleri bulunmaktadır. Türkiye’de olduğu gibi yurt dışında maddi kaynak ve benzeri destek sağlayan tarafları vardır.
 Kendine bağlı hazır kurulmuş olan mevcut vakfı (Ata Vakfı) bile etkin duruma getiremeyen ADD, mevcut durumu ile kamuya yararlı olmadığı gibi, kendine ve üyelerine de yararlı olamayan bir konumda bulunmaktadır. Oysa kamuoyunun bir kesimi adında “Atatürk” olan bu kuruluşun adına yaraşır olmasını, güven vermesini beklemiştir.
ADD, kuruluş yılarında topluma güven verdiği için şu anda Genel Merkez’in kullandığı daireler, üyelerin bağış katkıları ile alınmıştır. Zaman içinde ADD, kamuoyundaki güvenini yitirmiş olmalı ki, bir yandan üye ve şube sayısı azalma sürecine girmiş, gönlü Atatürk ilkelerinden yana olan varsıl yurttaşlar, ADD yerine başka derneklere yardım yapar olmuşlardır. Örneğin “Huysuz Virjin” olarak bilinen Seyfi Dursunoğlu, varlığını Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine (ÇYDD) bağışlamıştır. (ADD ile aynı yıl içinde kurulan ÇYDD bu bağışı hak etmiştir. Şöyle ki söz konusu kuruluşun resmi sitesine yansıtıldığına göre bu süreçte ÇYDD tarafından; 71344 üniversite öğrencisine burs verilmiş, Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelerde -ADD’nin varlık gösteremediği doğu ve güneydoğu Anadolu illeri de dâhil-  okuyan bu öğrencilerden mezun olmuş olanlardan; 2192 genç doktor, 1849 genç öğretmen, 1375 genç mühendis, 607 genç avukat, 526 genç hemşire, 482 genç iletişimci, 324 genç güzel sanatlar, 221 genç diş hekimi, 181 genç eczacı, 136 genç mimar, 112 genç veteriner, 85 genç psikolog, 77 genç turizm ve otelci, 43 genç bankacı, 24 genç denizci, 47 genç tercüman, 20 genç sivil havacı, çağdaş bireyler olarak iş yaşamına atılmışlardır.)
ADD kurulduğu ilk yıllılarda benimde içinde bulunduğum Eğitim Komisyonu aracılıyla gençlerin yetişmesine ağırlık vermiş, yüzlerce gencin ilgisi nedeniyle dernek binası koridorlara kadar dolup taşmakta idi. İçim sızlayarak belirtmek isterim ki, kurucu kadroların başlattığı bu hizmetler önlenmemiş olsa idi ADD, 28 yıllık süre içinde bir değil birkaç Aziz Sancar’ın yetiştirilmesine katkı verebilirdi.
**
Adında Atatürk olan her kurum ve kuruluşun öncelikli görevi; Atatürk devrimlerinin önde gelen ilkelerinden laikliğin, din ve düşünce özgürlüğünün temeli olduğu bilinciyle, kimsenin iknacına (başörtüsü de dâhil) müdahale etmeden, toplumsal barışı sürekli kılmaya yönelik gayret içinde olmalıdır.
Cumhuriyetimizin yetiştirdiği değerlerden biri olan Oktay Sinanoğlu’nun vurguladığı gibi; “Atatürkçülük” şu yalana indirgendi: 'Atatürkçülük' eşittir “laiklik”, eşittir “Müslüman düşmanlığı”. Sonunda halk aydınlara ve devlete husumetle bakar oldu.
ADD Bilim ve Danışma Kurulu Başkanı’nın internet ortamında 1 Mayıs 2016 günü paslaştığı aşağıda değindiğim ayet eleştirisi Bu bağlamda değerlendirildiğinde kimlerin işine yarayacaktır?
ADD Bilim ve Danışma Kurulu Başkanı söz konusu iletisinde şunlara değiniyor:
MUTLAKA BİLMENİZ GEREKEN 3 AYET !!!
Değerli arkadaşlar, Bugün sizlerle Kur'anın Mekke'de vahyolunan surelerinden 3 ayeti paylaşmak istiyorum. Bu ayetlere göre Kuran Arap Peygamberi aracılığı ile Araplar için Arapça indirilmiştir. Arapların dışındaki kavimlerin (Milletlerin) ayrı bir inancı olabileceğine bizzat Kuran bu ayetlerle işaret ediyor. Takdir size kalmış.
1-Yusuf Suresi, 2,
2-İbrahin Suresi 4,
3-Kafurun Suresi 6.”
ADD Bilim ve Danışma Kurulu Başkanı’nın 3 ayet eleştirisi karşısında, en az 3 soru sormak gerekir:
Bu eleştiri ile
1-ADD’ye mi?
2-Atatürkçülüğe mi?
3-Laikliğe mi?
Hizmet etmiş olunuyor?
Kur’an’ın duyurulmasında bu güne kadar yüzyıllar geçmiş, ülkemiz nüfusu da dâhil milyonlarca insan tarafından benimsenmiş bir olgunun gündeme taşınması, günümüz bilge adamı Yaşar Nuri Öztürk’ün şu tespitlerinde anlam bulmaktadır:
“Biz, laik ve Atatürkçüyüz diyerek, dine, dindara, gerçekleri bilen düşünce adamlarına sırtarını dönenler, meydanın dinci talan çetelerine terk etmiş oldular. Laiklik adına basiretsizlik üretenler, dincilere dolaylı destek vermiş oldular.
“Dinciliğin bütün şansı, solculuk ve Atatürkçülük adına hezeyan sergileyen ekiplerin yanlışlarıdır.”
**
ADD üyeliğinde bulunmuş olan bir yazar (Yılmaz Dikbaş) “Atatürkçüler Yenildi” adını taşıyan yapıtında, ADD ile ilgili şu değerlendirmede bulunmuştur:
Kemalizm’in temel ilkelerinden olan; antiemperyalizm, ulusal egemenliğe bağlılık ve devrimcilik ilkelerini çıkaranlar ADD adlı sivil toplum örgütünde toplanmışlardır.  Atatürkçüler yenildi Kemalistler kazanmalı.
(Onursal Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Vural Savaş’ın ADD yönetimi yönelik çok ağır değerlendirmesini merak edenler için “Emperyalizmin Uşakları, Bilgi yayınevi, Ankara, 2005, 2. Baskı s. 118’e bakmalarını önermekle yetiniyorum.)
Üzerinde Atatürk resmi olan takvim satışları yaparak, Atatürk ticareti yapan bir konuma düşürülen ADD’nin tarihi ile ilgili bugüne kadar en kapsamlı çalışma olan “ADD’NİN KİTABI”nda (Tekin yayınları), (birçok ADD yönetim kurulu üyesi ve ADD üyelerinin böyle bir kitaptan haberdar oldukları bile şüphelidir)  şu düşündürücü cümleler yer almaktadır: “ … ABD ve AB ve İsrail’lilerinin yakından izlediği” vurgusu dikkat çekici olduğunu belirterek yinelemek isterim ki; adında “Atatürkçü” sözcüğü olan ADD’nin Kemalist üyeleri; ADD’nin Atatürk resimli takvim satan durumundan kurtarılarak, yurttaşlara güven veren bir sivil toplum kuruluşuna dönüştürmeleri için sorumluluklarını yerine getirmelidirler.
Kemalizm; zoru başarmaktır. Hiç kuşkusuz ADD’nin mevcut üyeleri içinde birçok Kemalist bilinçte üye vardır. ADD’nin adına yaraşır düzeye erişebilmesi için 2016 Haziran ayı içinde yapılacak genele kurul bir fırsattır.
28 yılın eksikliklerini gidermek için ADD’nin hedefi; Aziz Sancar niteliğin bilim adamları yetişmesine katkı vermek olmalıdır.
Dernek yönetiminde başarı; özverili, sorumluluğun bilincinde ve birbiri ile dayanışma-yardımlaşma içinde olan kadroların, derneğin tüzüğün amacına yaraşır projelerin gerçekleştirmelerine bağlıdır.
ADD Genel Yönetimine aday olanlar, tüzük hükümlerine uygun açıklayacakları inandırıcı projelerle delegelerin oylarını istemeli ve yönetime geldiklerinde, açıkladıkları projeleri gerçekleştirip gerçekleştirilmediklerine göre değerlendirilmelidirler.
Derneği atlama tahtası olarak görmeyen, dernek amaçlarına uygun projeleri gerçekleştirmek için yönetime gelen bir kadro sayesinde, Kemalizm’i atağa kaldıran mümkün olabilir.
ADD’nin çeşitli organlarında görev almış, sorumluluğunun bilincinde bir ADD üyesi olarak, saygı ile.
Mayıs 2016.
                                       Hüsnü MERDANOĞLU


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder