20 Ocak 2018 Cumartesi

Kıyamet alametleri

Dini kamu yaşamına sokmanın en ağır bedelini kadınlar ve çocuklar ödüyor. Kadınları sistematik bir biçimde öldürüyor, linç ediyorlar. Çocuklar cahil yobazların insafına bırakıldı. Çoluk çocuk demeden tecavüz, taciz meşru. Altıncı yüzyıl çöl kültüründen yasa devşirdiler. Eski Arapçanın nereye çeksen uzar, hangi kaba koysan uyar sözcükleri havada uçuşuyor. Tarikat şeyhleri çocuğu cinsel obje görme yaşının ne olacağı konusunda 1 ile 6 arasında kararsız. Devlet tarikatı Diyanet 9 dedi, tepki gelince 17’ye çekti. Ama halen yürürlükte olduğu söylenen yasalar 17 yaşı da çocuk sayıyor. Yargıları farklı olsa da referansları aynı. Fiilî bir şeriat hüküm sürüyor yani
Kadrolaştılar, AKPli veya tarikat erbabı olmayan kimseyi almıyorlar devlete. Hastaneden okula, vergi dairesinden park ve bahçeler müdürlüğüne dağ taş bu tiplerle dolu. Onlar da ilk önce dini, sonra yasaları esas alıyorlar icraatlarında. İstanbulda o hastanede patlayan skandalın esası bu.
Koca devlet hastanesi, kapılarını son beş ayda çalan yaşları 18in altında 115 çocuğun hamile olduğu anlaşılmış. Çocukların 39u Suriyeli, bir o kadarı 15 yaşından küçük. Görmemiş, duymamış hastane yöneticileri. Niye görsün? İnançları, onların çocuk olmadığını söylemiyor mu?
Vicdanını ve aklını bu sapkınlıktan koruyabilmiş bir hastane emekçisi, olayın örtbas edildiğini anlayınca durumu savcılığa bildirmiş. İlk kurban kendisi olmuş tahmin edilebileceği gibi. Hakkında inceleme başlatılmış ve görev yeri değiştirilmiş. Bu ahlaksızlığı açığa vurmasa her şey güllük gülistanlık çünkü. O vicdanlı emekçi hastaneye yılda 450-500 hamile çocuk geldiğini belirtiyor. Hastanede görevli psikolog ise çocukların çoğunun bir akrabası tarafından hamile bırakıldığını söylüyor. Normalleşmiş bu kadar çok olunca, yadırgamamış kimse.
Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma açtı neden sonra. Ama o sırada İstanbul Valisi çıktı, 15 yaşın üstündeki hamileliklerin bildirilmesi zorunlu değil dedi. Hastane yöneticileri hakkında da soruşturma izni vermedi haliyle. Henüz çıkıp açıkça savunamıyorlar yaptıkları pislikleri ama hazırlıyorlar toplumu adım adım. Yakındır her türlü sapıklığın topyekûn meşru sayılması.
Artık bebelere dadanan tarikat şeyhi kılıklı sapıklara sapık, pedofil, ahlaksız demek suç. Sonucu ortada. Devlette dini referans almanın nasıl bir tahribata yol açtığının işaretlerini görüyorsunuz. Az zamanda kadın ve çocuk cehennemi oldu ülke. Arabistan çöllerindeki hukuk bile bu kadar tanımsız kuralsız değildi. Yobazın çölünde yolunu kaybetmiş zavallı kurbanlara döndük hepimiz.
***
Bir de şov tarafı var işin. Cübbesiz Adnan Hoca ve tarikatından söz ediyorum. TVsi bile var bu küçük, tuhaf tarikatın. Şeyhi çıkıp program yapıyor etrafında tornadan çıkmış gibi görünen kedicikleriyle. Kedicik dedikleri şişme bebek görünümlü abartılı kadınlar. Öteki tarikatlar kadınlara örtünmeyi tembihlerken bunlar soyunun diyor. Cemaatin bütün kadınları anadan üryan
Geçenlerde Avusturya'da yaşayan bir baba, uzun süredir haber alamadığını belirttiği biri 17 yaşında olan iki kızını Adnan Hocanın programında görmüş. Apar topar ülkeye dönerek kızlarının zorla tutulduğu iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuş. Nasıl olduysa sonuç da almış. Kızların annesi ve Adnan Hoca hakkında 6 ay süreyle "uzaklaştırma" kararı çıkarıldı babanın başvurusu üzerine. Belli ki anne de kedigiller familyasından, tarikatın müridi. Çok tuhaf şeyler anlatılıyor cemaatin kadın hukuku hakkında. Normal düzlemde yaşayan herhangi bir insanın hayal edemeyeceği şeyler bunlar.
Hoca’nın kedicikler dışında en bilinen eylemi Evrim Teorisine karşıtlığı. Yaradılış yanlısı hoca inancı gereği. Tanrısının üç beş bin yıl önce evreni müminler için yarattığına inanıyor. Evrimi karalayan kitaplar basıp bedava dağıtıyor. Bir de imkân bulduğu her yerde evrimin yalan olduğunu gösteren fosil sergisi açıyor.
Neye yorabiliriz? Geçenlerde Donald Trump için “tersine evrimin ilk örneği demişti bir yorumcu. Bunlar hep tersine evrimin örnekleri. Alametler çoğalıyor
***
Maɾquis de Sade aristokrat bir Fransız yazarı. Kitapları kadar hayatı da sert rüzgârların ürünü. Ömrünün 29 yılı hapishanede, 13 yılı akıl hastanesinde geçen bir insandan söz ediyoruz. En önemli eseri sayılan “Sodom'un 120 Günü”nü hapishanede yazmış. Yazdıklarında ahlakı, yasaları, dini ezip geçen radikal bir yan var. Hatta arı bir ahlaksızlığı resmediyor kitaplarında. Böylelikle yeni yeşermekte olan burjuva ahlakını yerle bir ediyor. Ama öte yandan bu ahlaksızlığı doğal bir şeymiş gibi gösteriyor. O kadar ki Sadizm'in kökeni onun yazdıklarıdır.
Sade, acıdan, işkenceden, her türlü ahlaksız eylemden cinsel haz duyan tuhaf bir yaratığın doğuşunu müjdelemektedir okuyucusuna. Bir toplulukta insani yan bastırıldığında ortaya çıkacak vahşi ilkelin serüvenleri de diyebiliriz yazdıklarına. İçgüdülerinin peşinden giden Sadist bir yaratıktır bu; Cani, acımasız ve sapkındır. Haliyle irkilticidir. Göstermeyi vaat ettiği dünya mı, yoksa gösterdiği dünya mı daha tiksindirici karar verebilmiş değilim. Elime aldığım her kitabını yarıda bıraktım çünkü tahammül edemedim sonunu getirmeye. Sade’da cinsellik bugün olduğu gibi hemen herkese yönelmiş bir şiddet eylemi olarak baş gösterir. Sert bir pornografidir sergilenen.
İyi kurgu gerçeğin önünde ve ötesindedir. Böylesine sert bir pornografi kurgulayabildiğine göre Sade’ı dinle tahkim edilmiş piyasa toplumunu öngörmüş sayabilir miyiz? Bizim Taylan Kara ve Sadık Albayrak bir gün yazar belki, öğreniriz.
Dönüp tekrar bakın şimdi olup bitene. Din ve ahlakın izinden gittiğini iddia eden bu sapkın tuhaf yaratıklar gerçekte Sadist kişilikler değil mi? 6 yaşındaki çocuklara göz koyanlar, regl olan her kız çocuğunu yatağa atmak isteyenler dindarlar mı yoksa Sadistler midir? Yurtlarına kapattıkları oğlan çocuklarını taciz edenler, üstelik bütün bunların dinlerinin emri olduğunu söyleyenler Sadist değilse nedir başka?
“Sodom’un 120 Günü”nde anlatılan “Dincinin 15 Yılı”dır. Ve görebildiğim kadarıyla dinci Sade’ı aşmıştır!
***
Alametler çoğalıyor, evet Muğlada bazı ilkokullarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine okulda o branş öğretmeni olmasına rağmen "gönüllü öğreticiler" adı altında bazı cemaat ve tarikatlara üye olan kişilerin girdiği ortaya çıktı mesela. Sivas'ta imam hatip lisesi öğrencilerini kar duası”na çıkardılar. Müdür duanın İnşallah kabul olacağı” kanısında. Öğretmen Recep Doğan duada, Allah’ım sen zenginsin, biz fakiriz. Bize bol rahmetini ihsan et. İndirdiğin kar ve yağmuru bize kuvvet ve güç eyle. Kar ve yağmuru muhtaç olduğumuz güne kadar indir yarabbi. Rahmetini üzerimize saç ve dağıt Allah’ım. Ölmüş topraklarımıza hayat ver. Allah’ım bize yardım eden, içimize sinen, bol ve faydalı, her tarafa akıp giden kar ve yağmur ihsan eyle dedi. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın başlattığı Gençlerle Medeniyet Dünyamıza projesi kapsamında Sinop Fen Lisesi’ni ziyaret eden Sinop İl Müftüsü Ali Hayri Çelik, öğrencileri sabah namazına davet etti. Fen Lisesi öğrencilerine konuşan Çelik şöyle dedi; Fizik ve matematik bir yerde biter, iman ve ahlak bizi ebediyete taşır.
Bunlar olurken Şehzade Bilal imam hatiplilere seslendi, "Sizler Erdoğan neslisiniz" dedi. Ne diyebiliriz ki başka? Doğrudur ne söylediyse!
Tarikattan gelen öğretmenler, öğrencilere karın duayla yağacağını öğretiyor. Fiziği, matematiği cami avlusuna bırakıp kaçtılar haliyle. Bakmayın din-ahlak lakırdılarına. Vahşi ilkelleri çoğaltmaya çabalıyorlar. İnsanlık ailesinin bildiği, biriktirdiği ne varsa silmeleri o yüzden. Bu sapkınlığın, insanlığa bu saldırının altyapısıdır hazırlanan.
***
Dinle tahkim edilmiş piyasa toplumunun yepyeni bir haline tanıklık ediyoruz hep birlikte. Sadist bir toplumdur bu, ne ahlaka, ne bilime, ne akla, ne de mantığa yer vardır. Bu toplumun insanı cinsel organı ile tanrısı arasında sıkışmış zavallı bir yaratıktır.
Öyleyse bilim, ahlak, akıl, mantık, insan olma, insan kalma sosyalist bir iştir artık.
Şimdilik söyleyebileceğimiz şu: Çoluk çocuk yobazın tasallutu altında. Kıyamet alametidir.

20/01/2018 Cumartesi


http://haber.sol.org.tr/yazarlar/orhan-gokdemir/kiyamet-alametleri-225671

18 Ocak 2018 Perşembe

ADD Masonlarca Teslim Alınmıştır




           ADD Masonlarca Teslim Alınmıştır

 Değerli öğretmenim Figen ÖZEN soruyor; “BİR zamanlar bir ADD vardı. Yurt sorunlarına duyarlı, vatan savunmasında cephede. Tam bağımsız Türkiye savunucusu... Türk bayrağı gönderden indiriliyor bir avuç şerefsiz tarafından.
ADD'de ses yok! Ne yapsak, kayıp ilanı mı versek?
Atatürkçü Düşünce Derneği(ADD)ne karşı yıllardır sürdürülen “edilgenleştirme” operasyonu, mason localarının desteğini de yanına alan ÇÖLAŞAN’IN 2010 Haziranında ADD yönetimini ele geçirmesiyle büyük oranda tamamlanmıştır.
  Yaptığı göstermelik muhalefet, bu edilgenliştirme operasyonlarının bir aracı olduğu gerçeğinin üzerini “sözde Atatürkçülük” şalıyla örtme amaçlıdır.
Tansel ÇÖLAŞAN’IN eşi Emin ÇÖLAŞAN, 26 Ocak 2012 tarihli Sözcü GazetesindeMason localarında siyasi tartışma yapılmaz. Particilik yoktur ve kesinlikle yasaktır. Ama masonlar genelde laik, yurdunu seven, Atatürk ilkelerine bağlı, ülkenin bütünlüğüne sahip çıkan insanlardırdiye yazıyor.
Yani Masonlar Atatürkçüymüş!
Emin ÇÖLAŞAN’IN dedesi Saruhan (Manisa) milletvekili Refik Şevket İnce, Atatürk'ün huzurundan kovduğu masonlar arasındadır.  Mason Milletvekillerinden oluşan ve aralarında R. Şevket İNCE’NİN de bulunduğu bir heyet Atatürk’ün huzuruna çıkarlar.
Masonların büyük Üstadı Mim Kemal, Atatürk'e hitaben:
”Efendimiz biz zaten size bağlıyız fakat siz liderimiz olursanız, bir pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız” der.
Atatürk,
“Peki, bir şey soracağım, bana cevap veriniz de sonra… Siz Avrupa'da hangi locaya bağlısınız ve mektebinizin ismi nedir?”
Diye sorar.
Mason Üstadı Mim Kemal
“Biz Cenova'ya tabiiyiz ve Reisimiz Barca Mişon'dur” diye cevap verince küplere binen Mustafa Kemal Paşa, “Haydi defolun buradan, cehennem olun gidin. Yahudi uşakları! Benim milletim bana kahraman sıfatını verdi. Ben sizin gibi bir çift Yahudi'ye uşak mı olacağım? Bu gece sabaha kadar Türkiye' deki bütün locaları kapatmadığınız takdirde, yarın teşkil edeceğim Divan-ı Harbe Örfi'ye hepinizi verir ve astırırım. Haydi defolun karşımdan” diyerek masonları huzurundan kovdu.  (İbrahim Arvas, tarihi hakikatler, s.71-72)
Peki, Mason torunu Emin ÇÖLAŞAN ne diyordu? “masonlar genelde laik, yurdunu seven, Atatürk ilkelerine bağlı, ülkenin bütünlüğüne sahip çıkan insanlardır”
Olabilir mi? Kesinlikle olamaz.
Çünkü Masonlar 1935 yılında kendilerini huzurundan kovan ve Localarını kapatan Mustafa Kemal ATATÜRK’Ü asla affetmemişlerdir.
Bu nedenle tüm devlet kurumlarına sızarak, Atatürkçü örgütlenmelerin içinde yuvalanarak Atatürk’ten intikam almak için fırsat kollamışlardır.
           Çölaşanlar, yalnızca dededen değil, tüm sülale boyu masondurlar.
Emin Çölaşan'ın kayınbiraderi, Ankara'nın meşhur avukatlarından, Taner Tuğcu (Anayasa Mahkemesi Eski Başkanı Tülay Tuğcu'nun Kocası, ADD’YE 3. kez Genel Başkan seçilen Tansel ÇÖLAŞAN’IN kardeşi) Büyük Mason Locası Derneği Ankara Vadisi Uyanış Locası üyesi ve üst düzey yöneticisidir. Aynı Loca'da Çölaşan'ın halasının oğlu "Mustafa Atasoy" ve onun eşi "Pınar Atasoy" unda üyeliği bulunmaktadır.
           Masonluk babadan geçer, mason erkeklerin eşleri de genelde masondur. Masonlar ulusalcı değildir.  
Hem mason hem Atatürkçü olunamaz!
Hem mason, hem Ulusalcı olunamaz!
Masonluk, ulusal kimliği, ulusal bilinci, ulusal kültürü reddeder. Masonlar, evrensel kardeşlik safsatası ardına saklanarak bulundukları ülkelerde emperyalizm adına misyonerlik yaparlar.
ADD Emperyalizm adına misyonerlik yapan, devşirilmiş, mandacılar tarafından ele geçirilmiş olduğu için, “Yurt sorunlarına duyarlı, vatan savunmasında cephede. Tam bağımsız Türkiye savunucusu...” olmaktan, yani kuruluş amaçlarından, mason localarının katkı ve desteğini alanlar tarafından bilinçli bir operasyonla uzaklaştırılmıştır. Daha değişik bir söylemle ADD Masonlarca teslim alınmıştır. 09.06.2014 Isparta
Mahmut ÖZYÜREK