Sayı:2017/009
Konu: Ulusal egemenlik “cebren ve hile
ile” ele geçirilmiştir.” 23 Nisan 2017
Kod: 32.011.159
BASIN AÇIKLAMASI
Türk ulusunun Emperyalizmi/yağmacılığı ve her tür gericiliği yenilgiye
uğratarak elde ettiği ve yücelttiği ulusal egemenliğin 97. Yılındayız.
Türkiye’de Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın oluşturduğu, TBMM şahsında temsil
edilen ulusal egemenlik iktidarı, emperyalizmin desteğini esirgemediği Osmanlı
saltanatını devirmekle beraber, en büyük ve kalıcı zaferini emperyalizmi
yenerek kazanabilmiştir. Batı yağmacılığının ve gericiliğin bu yenilgisi aynı
zamanda Mazlum ulusların baskı ve sömürüden kurtuluşunun da yolunu
aydınlatmıştır.
İşte bu nedenlerle, emperyalist merkezlerde geliştirilen emperyalist
yağmacılığın yaygınlaştırılması için üretilen saldırganlık, yıkım projelerinin
özünün, dünyamızdan, devrim ve ulusal egemenlik düşüncesini yok etmeye yönelik
olması bir rastlantı değildir.
Ne yazık ki 97 yıl sonra;
·
Türk Devriminin
komuta merkezi/karargâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi,
·
Ulusal Egemenlik
üzerinde kurumsallaşan Laik demokratik Cumhuriyet,
Emperyalist merkezler tarafından projelendirildiği belgelerle
kanıtlanmış işbirlikçi, gerici, faşist bir organizasyon tarafından “cebren
ve hile ile” ele geçirilmiştir.
Batılı yağmacılığın ve yerli sermayenin desteğiyle dinci faşizm doğası
gereği tüm köşe başlarını tutmuş, her tülü baskıyı uygulamış ve akla
gelebilecek her hileyi yaparak kan ve can bedeli elde edilen Ulusal egemenliği
Faşist bir diktatörlüğe dönüştürmüştür.
Mustafa Kemal Atatürk 1922 yılında “Egemenlik, hiçbir mana, hiçbir
şekil ve hiçbir renkte ve işarette ortaklık kabul etmez” derken, kendine
Atatürkçüyüm diyen pek çok kesim ve “düşük profilli muhalefet”
işbirlikçi mandacılarla birlikte Ulusal egemenliği, Avrupa Birliği ile NATO ile
paylaşmakta hiçbir sakınca görmemişlerdir.
Yalnız bu kadar da değil. Faşizmin ve Başkanlık Sisteminin alt yapısını
oluşturan Özelleştirmelere, Kalkınma Ajanslarına, Bütün/Büyükşehir
yasalarına, Kent Konseylerine, Eğitimi kayıtsız koşulsuz Emperyalist
yağmacılığın eline teslim eden Fulbright Anlaşması’na, Varlık Fonu’na
“HAYIR” demeden, “TEK ADAM Rejimine Hayır” demekle hiçbir sonucun üretilemeyeceğinin
kavranması özellikle Atatürkçülüğü bir dolgu malzemesi olarak kullanan “düşük profilli muhalefet” ve Hayır
kampanyasının öncüleri tarafından hep engellenmiş, üzeri özenle örtülmüştür.
AKP ve ucube Başkanlık rejimi gökten zembille inmedi, bir anda oluşmadı.
1950’lerden bu yana Türkiye egemenleri, Batılı yağmacılarla işbirliği içinde
her türlü gericiliği tepeden tırnağa ideolojik ve fiili olarak silahlandırıp
halkın üzerine sürerken, Türkiye'nin emperyalist Batı ile bütünleşmesini
stratejik bir hedef haline getirmiş olan “düşük profilli muhalefet” ana gövdesiyle hukuk, barış ve vicdan
çağrıları yaparak toplumdaki öfkeyi yatıştırmak için seferber olmuştur. YSK
skandalından sonra “belki kazanırız” diye oy saymaya devam etmiş, yobazların
gün boyu uyguladığı basıncı “ayıplamış” ve sonra hukukun işlemesini beklemeye
çekilmiştir.
Bu politik körlük ve ideolojik sapkınlık değilse açıkça gaflet ve
dalalettir. Faşizme karşı mücadelede
uzlaşmacı, reformcu yöntemler, sandık
demokrasisi oyununun ısrarla sürdürülmesi faşizmin iştahını açar ve adeta
doping vazifesi görür, daha fazla azgınlaşmasına ortam hazırlar.
Devleti ve egemenliği hukuk dışı yöntem ve eylemlerle, cebren ve hile
ile ele geçiren faşizmin hukuksal yol ve yöntemlerle, sandıkla yenilebileceğini
söylemek ihanet değilse kelimenin tam anlamıyla siyasal ahmaklıktır. Halkın antifaşist tepkisinin, direngenliğinin enerjisi ve dinamizminin
sandığa gömülerek yok edilmesidir. Tarih;
faşist diktatörlüklerin sandık, hukuk, barış, vicdanla yenilemeyeceğinin, tam
tersine bu yöntemlerin faşizmin daha da azgınlaşmasına neden olduğunun
tanığıdır.
Hırsızlığın, talanın, eşitsizliğin, sömürünün, savaş çığırtkanlığının,
bilim ve sanat düşmanlığının, cehaletin zirve yaptığı bu süreçten çıkış yolunu
Mustafa Kemal Atatürk daha 1908’de yaptığı tarihsel çağrı ile bizlere
göstermektedir. “Kahredici bir
istibdada karşı ancak ihtilalle cevap vermek ve köhnemiş olan çürük idareyi
yıkmak, milleti hâkim kılmak, hülasa vatanı kurtarmak için sizleri vazifeye
davet ediyorum.” 23 Nisan 2017 Isparta
YÖNETİM KURULU ADINA:
Mahmut ÖZYÜREK
ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ
ISPARTA ŞUBE BAŞKANI
ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ
ISPARTA ŞUBE BAŞKANI