18 Nisan 2017 Salı

"ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ REFERANDUMU OYLAMASININ İPTALİ" İÇİN DİLEKÇE ÖRNEĞİ

Oylarımıza sahip çıkalım.   Dinci gericiliğin operasyon merkezi haline gelen YSK  en haklı itirazlarımızı reddediyor... Bu dilekçeden hayır oyu veren herkes YSK ya göndermeli. Oylarımıza sahip çıkalım.. Haydi görev başına..




YUKSEK SEÇİM KURULU BAŞKANLIĞINA
ANKARA
(Mithatpaşa Caddesi No: 12 06420 Kızılay-Ankara/TÜRKİYE
Tel: +90 312 419 10 39(10 Hat) Fax: +90 312 419 53 08)
İTİRAZ EDEN: Mahmut ÖZYÜREK (40.045.495.034)
Adres: Piri Mehmet Mah. Mimar Sinan Cd. Uslu Ün psj. Kat:2 No: 16-17 ISPARTA (Tel:05056600144)
KONU: 16 Nisan Anayasa değişikliği Referandumundaki kanuna ve genelgeye aykırı YSK kararı nedeniyle usulsüz seçim ve sayım işlemlerine karşı itirazlarımızın sunulması ile TAM KANUNSUZLUK hali nedeniyle SEÇİMLERİN İPTALİ, aksi halde itirazlarımız çerçevesinde oy sayım ve döküm işlemlerinin iptali ile oy sayımlarının yeniden yapılması istemidir.
AÇIKLAMALAR: 16 Nisan Anayasa Değişikliği Referandumunda yapılan oylama tarafımdan tespit edildiği ve kamuoyu tarafından açıkça görüldüğü üzere Anayasa, 298 sayılı kanuna, YSK genelgelerine, AİHM kararlarına aykırı olarak gerçekleştirilmiştir.
Ülkenin ve ulusun geleceğini ve tüm yurttaşlarımızı etkileyecek yaşamsal bir konu olan Anayasa değişikliği oylamasında;
Ø  YSK tarafından hazırlanan oy pusulaları ve zarflar eksik olarak sandık kurullarına verilmiş,
Ø  Oy pusulalarında sandık kurulu mührü olmaksızın, zarflarda ise ilçe seçim kurulu mührü ve/veya sandık kurulu mührü olmaksızın oy pusulaları ve zarflar oylamada kullanılmış,
 Bu oy pusulaları ve zarflar sayım döküm yapılırken “geçerli” zarf ve oy pusulaları olarak sayılmış, ayrıca Kanun ve Genelgeye göre “TERCİH” mührü kullanılması gerekirken “EVET” mührü kullandırılarak, usul ve esasa aykırı olarak oylama sonlandırılmıştır.
YSK Genelgesinin 3/ç maddesi gereğince;
Ø  Her bir sandık kuruluna 420 adet oy pusulası ve zarf verilmesi gerekmekte,
Ø  3/d Maddesine göre de zarflarda ilçe seçim kurulu mührü taşıyan sarı renkli oy zarflarının oylamada kullanılacağı,
Ø  Yine genelgenin 23/b maddesine göre de seçmene oy kullanması için mühürlü zarf ve oy pusulalarının verileceği belirtilmektedir.
 Genelgenin 15. Maddesinde hem zarfa, hem de oy pusulalarına sandık kurulu mührünün basılacağı söylenmekte ise de;
 Oylama başlamadan önce sandık kurullarınca yapılan sayımlarda oy pusulaları ve zarfların her bir sandık için 100’lerce adedinin eksik olduğu,
 ZARFLARİN VE OY PUSULALARININ DA İLÇE SEÇİM KURULU MÜHRÜ OLMAKSIZIN GÖNDERİLDİĞİ FARK EDİLMİŞ,
 Oylama eksik oy pusulaları ve zarflar nedeniyle başlamaması gerekirken ve de zarflarda ilçe seçim kurulu mührü olmaksızın oylamaya katılamayacakken,
Zarflar oylamaya katılmış, ayrıca yine sandık kurulu mührü olmayan oylar geçerli sayılmakla, seçimin son saatlerinde verilen YSK kararı sonrası bu usulsüzlüklerin sandık tutanakları ile kayıt altına alınması fiilen olanaksız hale gelmiştir.
Genelgenin 36. Kanunun 98. Maddesi gereğince;
Ø  Sandık kurulunca verilen(sarı renkte olmayan) çift mühür taşımayan zarflar ile
Ø  Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan birleşik oy pusulalarının
GEÇERLİ SAYILMAYACAĞI BELİRTİLMİŞTİR.
Bu amir hükümlere karşın YSK tarafında kanun ve genelgeye aykırılığı açıkça ortada olan bir karar kurularak “Mühürsüz oy pusulaları ve zarfların “GEÇERLİ” olacağına ilişkin bir karar verilmiş ve bu zarflar, oy pusulaları sayım- döküm sırasında geçerli sayılarak tutanak altına alınmış/aldırtılmıştır.
Ayrıca Genelgenin 23. Maddesine göre oylamada “EVET” ve “HAYIR” seçenekleri olması nedeniyle “TERCİH” mührü kullanılması gerekmekteyken “EVET” mührü ile oylama yapılmış/yaptırılmıştır. Böylece seçmen iradesi “EVET” lehine etkilenmiş, oylama bu şekilde hukuka, yasa ve genelgelere açık aykırılıkla sonlandırılmıştır.
Bir(1) mühürsüz zarf nedeniyle seçimleri birden çok kez yenileyen YSK’nın Türk halkı için yaşamsal önem ve değer taşıyan bu referandumda Milli iradeyi yok sayan, vicdanları karartan, “seçimlerin şeffaf ve adil olmadığı” şüphe ve kaygısını haklı kılacak nitelikteki kararına,
Sonrasındaki sandık kurulları uygulama ve kararlarına, seçim sonuçlarına itiraz eder, yurttaşın her bir oyuna sahip çıkacağımı itiraz en bildiririz.
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda belirtilen nedenlerle Kanuna ve genelgeye açıkça aykırı bir şekilde yürütülen Referandum oylamasının “TAM KANUNSUZLUK HALİNİ” oluşturduğu ve “HUKUKA AÇIK AYKIRILIĞIN” oluştuğu düşünüldüğünde, kamuoyunun güvenini zedeleyen, Anayasa yasa ve genelgelere aykırı “ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ REFERANDUMU OYLAMASININ İPTALİNİ” aksi durumda yukarıda belirtilen itirazlarım kapsamında yapıla tüm “ OY SAYIM VE DÖKÜM”  işlemlerinin İPTALİ ile sayım işlemlerinin tekrar yapılmasını arz ve talep ederim. 18.04.2017
Mahmut ÖZYÜREK


17 Nisan 2017 Pazartesi

“Bu referandum meşru değildir, İPTAL EDİLMELİDİR”



Sayı:2017/008
Konu: “Bu referandum meşru değildir, İPTAL EDİLMELİDİR                                                                        17 Nisan 2017   
Kod: 32.011.159
BASIN AÇIKLAMASI
Bu referandum yapılış şekli, niteliği, yöntemleri ve sonuçları ile birlikte hukuk dışıdır, hükümsüzdür, geçersizdir, meşru değildir, İPTAL EDİLMELİDİR.
MİLLİ İRADE örgütlü, organize bir güç tarafından her türlü hile, hukuk dışı yöntem, CEBİR VE ŞİDDET kullanılarak bir operasyonla GASP edilmiştir.
Milli irade devlet gücünü ele geçiren bir kişinin amaçları arzu ve emelleri, eğilimleri doğrultusunda baskı ve hile ile etkisiz kılınmış, felç edilmiştir.
17 Nisan tarihi ile birlikte millet devletten dışlanmıştır.
Böylece mevcut Anayasal düzen tümüyle ortadan kaldırılmış, yerine tek kişinin diktatörlüğüne/egemenliğine dayanan faşizm fiilen uygulamaya başlanmış, “Bedhahlar düzeni” kurulmuştur.
Bedhahlar düzeni”nde Millî İrade bertaraf edilmiş, millet devletten dışlanmıştır. Geçerli olan yalnızca yabancılar, dış güçler ile -çoğu zaman bir süper güç ile- iç bedhahların, işbirlikçilerin iradeleridir. Milletin gücü, Millî Egemenlik, dolayısıyla da ülke kaynakları tamamen bu gayrı millî güçlerin iradeleri ve planları yönünde kullanılmaktadır.” (Mutafa Kemal Atatürk)
Kaldı ki; sonuçlar hilesiz, güvenlikli varsayılsa bile;  Anayasa değişikliğinin gerçekleşmesi, Tayyip Erdoğan ve ekibinin iktidarını tahkim etmesine, güvenceye almasına yetmeyecektir. Her cephede, her alanda ve anlamda çürümüş, bataklığa gömülmüş bu yapı sürdürülebilir değildir.
Bizler “hayır” seçeneğini “var olma - yok olma” olarak değil, tam bağımsız laik demokratik Türkiye mücadelesinde, bir eşiğin aşılması olarak gördük.
Referandum sonuçları; emperyalizme karşı çıkan, gericiliği bir kimlik ve hak olarak değil insan ve emek düşmanlığı olarak gören, yerli – yağmacı işbirlikçiliğe karşı duranlar açısından büyük deneyim ve kazanımdır. Toplumsal muhalefetin yeniden derlenip toparlanması için önemli bir ortam ve fırsat yaratmıştır.
Bu referandum, Türk halkının en az %50 sinin dinci faşizme, gericiliğe, yağmaya, yolsuzluğa, yoksulluğa karşı çıktığını göstermiştir.
Bu nedenle 16 Nisan Referandumu tam bağımsız laik demokratik Türkiye mücadelesinin “ÖNSÖZÜ” dür.
Anımsayalım; Birinci dünya savaşı kaybedilmiş ama Çanakkale utkusu, Kurtuluş savaşımızın “ÖNSÖZÜ” olmuştur.
Bu nedenle umutsuzluğa, yılgınlığa yer yok. Her koşulda, her alanda ve her anlamda
    Tam bağımsızlık için,
    Kayıtsız koşulsuz ulusal egemenlik için,
    Laik – demokratik Türkiye için,
    Barış, eşitlik ve adalet için
    Mücadele bayrağını yükseltmenin zamanıdır!


   
 YÖNETİM KURULU ADINA:                                                              Mahmut ÖZYÜREK
ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ
ISPARTA ŞUBE BAŞKANI

15 Nisan 2017 Cumartesi

SEN HERKESİ KÖR, ÂLEMİ SERSEM Mİ SANIRSIN



İşte, TEK ADAM olmak isteyenin fotoğrafı:

Demokrasiyi tramvaya benzetti, istediğim zaman biner, istediğim zaman inerim, dedi. Sonra döndü Türk halkına “İleri Demokrasi” nutukları attı. Türk halkını kandırdığını sandı.
Amerika’da ünlü iki Siyonist Yahudi lobisinden “cesaret ödülleri” aldı. Sonra “One Minute” tiyatrosu ile Siyonist İsrail’e meydan okudu. Türk halkını uyuttuğunu sandı.
17 Aralık 2013 günü, başbakanı olduğu hükümetin dört bakanı çocuklarıyla birlikte büyük bir yolsuzluk ve rüşvet kumpasında yakalandı. Ayakkabı kutularından, boy boy kasalardan dolarlar ve avroların etrafa saçıldığı tıpkı bir TV dizi filmi gibi yayınlandı. Oysa o, dönemin başbakanı olarak kameraların önüne geçip bunun bir hükümete karşı yapılmış “darbe girişimi” olduğu iddiasında bulundu. Halkı inandırdığını sandı.
PKK terör örgütünün elebaşlarıyla İmralı’da, Oslo’da, Dolmabahçe’de toplantılar yaptırdı. “Demokratik Açılım” deyip Kürtlere “özerklik” tanıyacağı sözünü verdi. Sonra döndü, Güneydoğu Anadolu’yu savaş alanına çevirdi. Türk halkını ikna ettiğini sandı.
Saltanatı döneminde hiçbir zaman “Kâfire kılıç sallamamış”, Anadolu’da yoksul 40 bin Alevi Türk’ü öldürtmüş olan Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim’in adını İstanbul’da bir köprüye verdi. Sonra meydanlara çıkıp Alevi-Sünni ayrımı yapmadığını anlattı. Türk halkını aldattığını sandı.
• Nur tarikatının şeyhi Fethullah Gülen ile 15 yıl yan yana, omuz omuza, el ele, kol kola yürüdü. Cemaat adamlarının devletin tüm kurumlarına ve Ordu’nun içine girip örgütlenmesine göz yumdu. Onlara istedikleri her şeyi verdi. Göz göre göre “paralel devletin” yapılanmasına izin verdi. 15 Temmuz 2016 günü darbe girişiminden sonra halkın önüne çıkıp tüm Nurcuları FETÖ’cü ilan etti. “Yanılmışız, milletimden ve Allah’tan af diliyorum” diyerek işin içinden sıyrıldı. Türk halkını afyonladığını sandı.
Ege Denizi’ndeki 18 adamızın 13 yıldır Yunan işgali altında olduğunu görmezlikten gelip Lozan Antlaşması ile Türkiye’nin toprak kaybettiğini iddiasını ortaya attı. Atatürk’ü ve İsmet Paşa’yı değersizleştirmek istedi. Türk halkını yanılttığını sandı.
• Sarayında; cumhuriyet karşıtı sözde yazarları, tımarhanelik dincilerini, tv soytarılarını, Allah İle Aldatan tarikatçıları toplayıp gösterişli bir yemek ziyafeti verdi. Sonra halka dönüp, “Saray, cumhurun evidir” nutkunu attı. Türk halkını oyaladığını sandı.
• Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Eşbaşkanı olduğunu büyük bir gururla birçok kez duyurdu. Kendisiyle beraber kimlerin eşbaşkan olduğunu açıklamadı. Eşbaşkanlık görevi için bir ücret alıp almadığını, aldıysa bu ücretin ne kadar olduğunu ve kimler tarafından ödendiğini hiçbir zaman söylemedi. Türk halkını üçkâğıda getirdiğini sandı.
• Irak’a saldırıda, Haçlı ABD-AB yanlısı oldu. Yüz binlerce çocuk, genç, yaşlı, hasta, kadın, erkek Haçlılar tarafından öldürüldü. Haçlılar Kaddafi’nin Libya’sına saldırırken de onlarla saf tuttu. Son olarak, Haçlı ABD-AB Suriye’ye saldırırken en önde kendisi gitti, en keskin Haçlı yanlısı oldu, milyonlarca Müslüman sivilin ölmesine, evsiz, yurtsuz kalmasına neden oldu. Sonra dönüp halka, “Yaratılanı severim Yaratandan ötürü” masalını okudu. Türk halkını avuttuğunu sandı.
• 27 Ekim 2004 günü Roma’da, Avrupa Birliği’nin (AB) Hıristiyan Anayasasını imzaladı, kabul etti. Sonra tuttu, 16 Nisan 2017 referandumu öncesi AB üyesi ülkeleri “Faşist, Nazi kalıntıları!” diye aşağıladı. Avrupalıları, Haç-Hilal savaşı çıkarma hazırlığı içinde olmakla suçladı. Bu söylemlerle Türk halkını iğfal ettiğini sandı.
• Osmanlı padişahlarına “ecdadım” dedi. İstiklal Marşımızın büyük şairi Mehmet Akif Ersoy’un: “Zalim, kanlı kâbus, lânetli, İblis, baykuş, korkak, hayvan, merkep” diye adlandırdığı Osmanlı padişahı Abdülhamit’i kendisine ROL MODEL aldığını vurguladı. Denetimindeki tüm TV kanallarında yaptırdığı yalana dayalı propagandayla Osmanlı’yı parlatıp durdu. Tüm bu masalları Türk halkına yutturduğunu sandı.

Değerli Dostlar,

Bu liste aslında çok uzundur, ama biz burada keselim.
Tüm yukarıda sıralanan kandırmaları, aldatmaları, uyutmaları, avutmaları, oyalamaları, yutturmaları, iğfalleri, üçkâğıtları yapıp tıpkı Sultan Abdülhamit gibi TEK ADAM olmak isteyene, ünlü şair Ziya Paşa’nın şu dizeleriyle yanıt veriyorum:

“Kibre sebep var mı? Yoksa vezir oldum diye
Sen kendini vazgeçilmez mi sanırsın?

Ey dünyanın gelip geçici nimetleriyle övünen kişi!
Dünya sana özel ve senin için yaratılmış mı sanırsın?

Dünyada her zaman açgözlü insanlar olagelmiştir,
Sen kendini bu dünyaya çok gerekli mi sanırsın?

En ummadığın insan keşfedebilir en gizli sırları.
Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?”

Değerli Dostlar,

16 Nisan 2017 Pazar günü yapılacak Anayasa referandumunda Türk halkı, Cumhuriyet rejiminin yıkılıp yerine Osmanlı Şeriat sisteminin gelmesine izin verebilir mi?
Türk halkı; herkesi kör, âlemi sersem sanan kişinin sandıktan TEK ADAM olarak çıkmasına yol verebilir mi?

Elbette HAYIR!
Kesinlikle HAYIR!

Yılmaz Dikbaş
15 Nisan 2017, Cumartesi
dikbas@kalinka.com.tr
0532 233 31 52