13 Şubat 2016 Cumartesi

Küresel Çetenin Gizli Karar Örgütü Bilderberg Üyelerinden “Atatürkçü”!



Son günlerde adından sık söz edilen, CHP Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Parti sözcüsü Selin Sayek Böke kimdir?
1972 yılında doğdu. Dr. Füsun Sayek in ve Prof. Dr. İskender Sayek(İskenderun/arsuz) kızı. Lise eğitimini 1989 yılında TED Ankara Koleji’nde tamamladı. 1993 yılında ODTÜ İktisat Bölümü’nden lisans diplomasını aldı.
1993-1999 Dünya Bankası projelerinde danışmanlık görevlerinde de bulundu. Bu danışmanlık görevleri kapsamında Güney Afrika, Doğu ve Orta Avrupa ekonomilerine dair projelerde çalıştı.
2001-2003 yılları arasında IMF’nin Washington DC ofisinde Ekonomist olarak görev aldı.
2007 yılında Almanya’daki Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü’nün verdiği ‘Küresel Ekonomide Mükemmeliyet Ödülü’nü (Excellence Award in Global Economic Affairs) kazanan dört ekonomistten biri oldu.
CHP’nin 2014 yılında gerçekleşen kurultayı sonrasında, Ekonomik Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirildi.
7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde CHP’den İzmir kontenjan Milletvekili olarak parlamentoya girdi
2014'de CHP'nin Antalya'da düzenlediği kampta Selin Sayek Böke'nin sunumunda "Kapitalizme uyum sağlamalıyız. CHP’nin kapitalizme uyumlu, insana dokunan sosyal demokrat bir üretim modelini toplumun önüne koyması gerekmektedir" dedi
Buraya kadar yazdıklarımızı özetlersek Selin Sayek Böke;
 Emperyalizmin yeni Haçlı Seferi küreselleşme çalışmaları ile  ‘Küresel Ekonomide Mükemmeliyet Ödülü’ alacak kadar küreselleşmeci,
Tüm dünyada krizin yükünü emeği ile geçinenlerin üzerine yıkan, azgelişmiş ülkeleri borç sarmalına sürükleyen örgütün en tepesinde görev alabilecek kadar IMF’ci,
 Avrupa Birliğini ekonomimizin can damarı olarak tanımlayan bir AB bağımlısı ve Dünya Bankasının özel görevlisidir.
Dünya Bankası ve IMF yatırımlar için verdikleri kredilerle borçlandırdıkları ülkelere çeşitli dönüşüm projeleri dayatıyor. Şu anda Türkiye'nin de uygulamakta olduğu sosyal güvenliğin yok edilişi, eğitimin, sağlığın, suyun, enerjinin piyasalaştırılması, tarımın çok uluslu tekeller lehine serbest piyasaya açılması gibi yıkım politikalarının arka planında hep “reform” adıyla dayatılan Dünya Bankası ve IMF projeleri var.
Özetle;  Mustafa Kemal Atatürk’ün “Efendiler! Biz bu hakkımızı saklı bulundurmak, bağımsızlığımızı güven altına almak için toplumumuzca, milletimizce bizi yok etmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı milletçe mücadeleyi uygun gören bir mesleği takip eden insanlarız.”  Diyerek şiddetle karşı çıktığı, bağımsızlığımızı, ulusal egemenliğimizi yok eden ne kadar uluslararası emperyalist örgüt varsa CHP’li Selin Sayek Böke onlarla sarmaş dolaş.
Peki, CHP’nin kuruluşunun temeli ve özü “Kemalizm ve Türk devrimi” değil midir?
 Peki, Kemalizm nedir? Kemalizm; antiemperyalizmdir, Tam bağımsızlıktır. Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Laiklik, Devletçilik, Halkçılık ve Devrimciliktir.
“Kemalizm tam da bu gün Dünya Bankasının, IMF’nin, Dünya Ticaret Örgünün ve Bilderberg’ in kurduğu/kurdurduğu sömürgeci düzenin yıkılmasını hedefleyen Ulusal Bağımsızlıkçı bir düşün sisteminin adıdır.
O zaman soralım Dünya Bankasının, IMF’nin, Dünya Ticaret Örgünün ve Bilderberg’ in özel görevlisi, Osmanlı’nın son dönemindeki mebuslarını çağrıştıran Böke’nin CHP’deki görevi nedir
Daha bitmedi. Selin Sayek Böke aynı zamanda tüm bu küresel çete örgütlenmelerinin en tepesinde yer alan, Masonik gizli bir CEMAAT örgütlenmesi olan Bilderberg’ in de üyesidir.
Sn. Banu AVAR bu örgütlenmeyi anlatıyor.
Bu masonik gizli CEMAAT 1920’lerden beri dünyanın geleceğine el koyuyor. Küresel çete dünyadaki tüm sermayenin yüzde 65’ini elinde tutuyor ve tüm ülkelerde GİZLİ gündemlerini uygulamak için ÖRÜMCEK AĞLARI örgütlüyor.
CFR (Dış İlişkiler Konseyi), Trileteral ve BİLDERBERG her yıl gizli toplantılarla dünyanın en güçlü 100 küsur kişisini bir yerde topluyor ve hepimizi etkileyecek kararlar alıyor. Erol BİLBİLİK bu çeteyi şöyle özetliyor:
‘Uluslararası dev tröstler adına dünyayı yöneten üç gizli örgüt vardır.
Bu yapılanmanın en üst örgütü Dış İlişkiler Konseyi (CFR), onun bir alt örgütü Üçlü Komisyon (TC) ve bunun bir alt örgütü de Bilderberg Grubu (BG)’dur.
Her üç örgütün de Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve Japonya’dan olmak üzere toplam beş bine yakın üyesi vardır.
Türkiye’nin Bilderberg Grubu‘na mensup yaklaşık 40′a yakın yaşayan üyesi vardır.’
SONUÇ: Derin dünya olaylarının şifrelerini istiyorsanız, Bilderberg toplantılarına ve katılanlara bakınız.”
Avusturya'nın Tirol bölgesindeki Telfs şehrindeki Interalpen Otel'de 11-14 Haziran 2015 tarihleri arasında gerçekleşen Bilderberg’ in toplantısına Türkiye'den de 6 kişi katıldı. Bu isimler: CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, CHP'den milletvekili seçilen İlhan Kesici, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, Google ve Twitter'in Türkiye'deki avukatı Gönenç Gürkaynak, gazeteciler Nuray Mert ve Soli Özel.
Toplantıda ne konuşulduğu sır gibi saklanıyor ve bunun nedeni ise toplantının ana kuralı: Hiç kimse toplantıda konuşulanlar hakkında detaylı bilgiler veremez. Toplantı sonrasında varılan kanılar hakkında herhangi bir rapor sunulmuyor.
CHP’yi dönüştürmek üzere özel görevli olarak atanan Kemal Kılıçdaroğlu, 1 Kasım hezimetinin hemen ardından yaptığı açıklamada “CHP’de yaşanan değişim olumludur ve kararlılıkla devam edecektir” demişti.
Bu değişimin ne olduğunu anlamak için Selin Sayek Böke’nin CHP içindeki önlenemez yükselişini görüp bilmeniz yeterlidir. Bu değişim; küreselleşmecilik, neoliberalizmin “yeni muhafazakârlık” ve “kimlik siyaseti” AB’cilik ve Bilderberg’ den yana,  Kemalizm’e ve Altı Ok’a karşı olmaktır.
Son kurultayda CHP delegelerinin ezici çoğunluğu oylarıyla Dünyaya yön verenlerin gizli karar örgütü Bilderberg üyelerinden nasıl  Atatürkçü ve devrimci!” yaratılacağını göstermiş oldular!
Ne diyelim “layığınızı bulun!” 13 Şubat2016 Isparta
Mahmut ÖZYÜREK

11 Şubat 2016 Perşembe

Bizi buraya Amerikancılığımız getirdi



Eğer bugün toprak bütünlüğümüz ve güvenliğimiz tehdit altındaysa, buraya nasıl geldik oturup onu düşünmeliyiz.
Geçmişi geleceğimiz için bir kuvvet kaynağı olarak kullanabilirsek, bu durumdan gene çıkabiliriz.
Biz nerede hata yaptık?
Bunu bilemezsek, geleceği doğru planlayamayız. “Ne Yapmalı” yı bulamayız.
Yozgat’ta, ilkokuldaydım. Cumhuriyetin cefakâr öğretmeni ders işliyordu. Sınıfa bir sarışın, bir de bey girdi.
Öğretmenimiz dersi kesti. Gelenlere hoş geldiniz dedi. Gelen sarışın bayan, eliyle sen, sen diye bazı öğrencileri işaret etti.
Sonradan öğrendik ki, gelenler Marshall Yardımlarının temsilcileriymiş. Beslenmesi yetersiz olan öğrencilere, süt, peynir ve yağ yardımı yapacaklarmış.
İşte böyle başladı bizim Amerikancılığımız.
Siz silah yapmayın. Biz veririz. Gaz Ocağı yapın dediler. Kırıkkale Silah Fabrikalarında 22 bin kişi çalışırdı. Şimdi 1500 kişi çalışıyor.
Mustafa Kemal’in kurduğu düzen devam etseydi, Kırıkkale şimdilerde, hava savunma sistemlerinin alasını üretiyor olacaktı.
Amerikancılığımız sadece sosyal hayatımızı etkilemedi. Üretim dünyamızı başımıza yıktı.
Amerikancılık çok hoşumuza gitmişti. Her mahallede bir milyarderimiz olacaktı. Biz de küçük Amerika olacaktık.
Marshall Planı, Amerikancılığımız böyle ilerledi.
Psikolojik savaş nedir bilmezdik. Hatta psikoloji nedir bilmezdik. Soğuk Savaş nedir bilmezdik.
Epeyce bir bedel ödedikten sonra bunların hepsini öğrendik.
Amerikancılık, en çok ithalatçı ticaret erbabı ve tarikatların hoşuna gidiyordu.
İthalatçılar gittikçe zenginleşiyor. Dincilerimizde, Cumhuriyetten intikam almak için Komünizmle Mücadele Dernekleri kuruyordu.
Amerika ülkemizden zeki öğrencileri devşirip, Amerika’da eğitip tekrar Türkiye’de görevlendiriyordu.
Amerikancılığımız öyle olgunlaştı, öyle serpildi ve büyüdü ki, Bakanlar, Başbakanlar, Cumhurbaşkanları Amerikanca konuşur oldu.
Sovyetler çökmüş, dünya tek kutuplu dünyaya everilmişti.
Amerika’nın dünyayı tam denetim altına alabilmesi için, ulus-devletlerin artık parçalanıp, şehir-devletlere dönüşmesi gerekiyordu.
Küreselleşme adı altında, emperyalizmin ulus-devletlere ağır bir saldırısı başladı. Sıra, diğer ulus-devletlerin parçalanmasında(Yugoslavya, Afganistan, Irak, vs.…) tepe tepe kullandıkları ve Amerikancılıkta şampiyon yaptıkları ülkemize gelmişti.
BOP Eş Başkanlığı da, Suriye’de de yaptıklarımız da, ABD için yeterli değildi. Büyük Kürdistan, ABD Planı, Amerikan emperyalizminin olmazsa olmazıydı.
Hazır Rusya nötürleştirilmişken, artık Türkiye’nin parçalanması, Kuvveden Fiile çıkarılmalıydı.
Bu hesabın yanlış ve hiç hesaba katılmamış bir yanı vardı.
O da Türk halkının buna nasıl karşılık vereceğiydi.
Türk halkı 1908-1923’li yıllarda böyle bir durumla bir kere daha karşılaşmıştı. Türk halkının yöneticileri gene “gaflet ve dalalet” içindeydi.
Türk halkı imkânsızlıkların içinden ayağa kalktı. Hem “gaflet ve dalalet” içinde olanları, hem de Türkiye’mize musallat olan emperyalizme gereken dersi verdi.
Milletler zor günlerde karakterlerini gösterirler.
Gene böyle olacağından zerre kadar kuşkum yok.
Efendim o zamanki şarlar başkaydı, şimdi şarlar başka açıklaması; ben ülke savunmasında görev almayacağım açıklamasıdır.
Amerika ile savaşmanın ilk basamağı; Amerikancılığı ayyuka çıkmış olanların, devlet yönetiminden ayıklanması, ya da tarafsızlaştırılmasından geçer.
11.2.2016, Bülent ESİNOĞLU

“ÇAKMA” DİNİN YALANCI YAZARI




Sanırım “çakma” sözcüğünü gençlerimiz buldu.
Anlamı: Sahte, uydurma, düzmece.
Osmanlı döneminde de günümüzde de İslam diye yutturulan din çakma İslam’dır, gerçek İslam değildir.
Gerçek İslam, Kuran İslamıdır.
Çakma İslam; Kuran Ayetlerini çiğneyen, uydurma hadisleri öne çıkaran, uydurma sünnetlere inanılan, ticari şirketlerden hiçbir farkı olmayan mezheplerin, tarikatların ardından gidilen İslam’dır.
İstiklal Marşımızın yazarı şair Mehmet Akif Ersoy, çakma İslamcıları şöyle azarlamıştı:
“Nebiye atf ile binlerce herze uydurdun.
Yıktın da din-i mûbini yeni bir din kurdun.”
Günümüz Türkçesiyle:
“Peygambere mal ederek binlerce saçma sapan söz uydurdun.
İslam dinini yıkıp yeni bir din kurdun.”
Mehmet Akif’in “yeni bir din” dediği, çakma dindir.
Çakma dini, gerçek İslam diniymiş gibi halkımıza yutturmaya çalışan gazetelerden biri de Milli Gazete’dir.
Milli Gazete’nin yalancı yazarı Mehmed Şevket Eygi, 5 Ocak 2016 günkü “Mehdi zuhur edecek Hz. İsa nüzul edecek” başlıklı yazısında bakın neler uydurdu:
“Resullullahu aleyhi ve sellemin bu konuda sahih hadisleri bulunmaktadır. İsa aleyhisselam’ın nüzulu ilgili hadisler mânevi tevatür derecesindedir, bu konuda icma vardır. Bu icmaı inkâr edenler küfre kadar düşebilir.”
Çakma dinin yalancı yazarı Mehmed Şevket Eygi, Türkçeden çok Arapça sözcükler kullanarak yazıyor! Yukarıdaki üç cümleyi acaba okuyucuların yüzde kaçı anlayabildi? İşte, Arapça sözcüklerin Türkçe anlamları:
Nüzul: Aşağı inme. Kuran Ayetlerinin vahi yoluyla inmelerinde kullanılır.
Tevatür: Bir hadisin bir cemaat tarafından rivayet edilmesi.
İcma: Birlik olma, toplama, toplanma.
Sahih: Gerçek, doğru.
Çakma dinin yalancı yazarı Mehmed Şevket Eygi yukarıdaki üç cümlede kısaca şunu söylüyor: Peygamberin gerçek hadislerine göre Hz. İsa bir gün yeniden yeryüzüne inecekmiş! Bu konudaki hadislerin doğruluğuna inanlar çokmuş. Buna inanmayanların dinden çıkma ihtimali bile varmış!
Mehmed Şevket Eygi’nin bu yazdıkları baştan aşağı uydurmadır, yalandır. İslam Peygamberi’nin Hz. İsa’nın yeryüzüne ineceğini söylemiş olması utanmazca uydurulmuş bir yalandır! Hadislerin tümü, Hz. Muhammed’in adı kullanılarak uydurulmuş yalanlardır!
Mehmed Şevket Eygi, söz konusu yazısını şöyle sürdürüyor:
Çok büyük imamlar, allâmeler, ulema, fukuha, mürşitler, mücedditler, ehlullah Mehdi’nin zuhurunu, İsa aleyhisselamın nüzulu tasdik etmişlerdir.”
Hz. İsa’nın yeryüzüne ineceğine dair tanık gösterilen imamların, alimlerin, din bilginlerinin, hocaların, yazarların tümü, kişisel çıkar sağlama amacıyla yalanlar uyduran ahlâksızlardır! Çakma dinin yalancı yazarı Mehmed Şevket Eygi, bu sahtekârları şahit olarak göstermektedir.
Değerli Dostlar,
Yalnız Milli Gazete değil, çok sayıda gazete ve televizyon kanalı bu tür yalanlarla halkımızın beynini çöplüğe çevirmektedirler.
İslam dini ve Hz. Muhammed adına bu yalanları yayanlar ceplerini doldurmakta, kafaları karıştırılan halkımız da gerçek İslam’ı öğrenemeden çakma dinin yalanlarıyla uyutulmaktadır.
Peki, bu yalanları ortaya çıkarıp Mehmed Şevket Eygi gibi yalancıların suratına vurmak üniversitelerimizdeki ilahiyat profesörlerini görevi değil mi?
Yoksa onlar da mı çakma dinin yayılmasından pay almakta, ceplerini doldurmaktalar?
Çakma dincilerin çakma dünyalarını yıkmak da eninde sonunda Kemalistlerin görevi olacaktır.
Yılmaz Dikbaş
11 Şubat 2016, Perşembe
dikbas@kalinka.com.tr
0532 233 31 52