24 Eylül 2016 Cumartesi

EZAN




Ezan, Arapça bir sözcüktür. Şu anlamları vardır: Duyuru, ilan, çağrı.
İslam’ın kutsal kitabı Kuran’da ezanın ne olduğu ve nasıl okunacağı geçmemektedir.
Yani, KURAN’DA EZAN YOKTUR!

İslam peygamberi Hz. Muhammed’in Mekke’de geçen ilk on yıllık peygamberlik döneminde (610 – 620) EZAN OKUNMAMIŞTIR!
Ezan ilk kez hicretin, yani Mekke’den Medine’ye zorunlu göçüm birinci yılında, 622’de Medine’de okunmuştur.

İslam dünyasında standart bir ezan yoktur.
Sünni mezheplerinde, Şii mezheplerinde, Fatımî İsmaîli inancında ve Onikincilik inancında okunan ezanlar bir birinden farklıdır.
Osmanlı döneminde Arapça okunan ezan, Sünni/Hanefi mezhebince kabul edilmiş olandır. Bu ezanın sözleri şöyledir:

Allahu ekber (4 kez tekrar)
Eşhedü en la ilahe illallah (2 kez tekrar)
Eşhedü enne Muhammeden resulullah (2 kez tekrar)
Hayya ale-salah (2 kez tekrar)
Hayya alel-felah (2 kez tekrar)
Es-salatu Hayrun Nine’n Nevm (2 kez tekrar-sadece sabah ezanında)
Allahu ekber (2 kez tekrar)
Lâ ilahe illalah

Kuran’da yeri olmayan ezanı Türkler neden Arapça okuyor, Arapça dinliyordu?
Anadili Türkçe olan Türkler, neden ezanı Arapça dinlemek zorunda bırakılmıştı?
Arapça, Arapların dilidir.
Arapça, kutsal bir dil değildir.
Arapça, Araplar için kutsal olabilir.
Ama Türkler için kutsal dil, anadilleri olan Türkçedir.
Türkler için Arapça, bilmedikleri bir yabancı dildir.

Kurtuluş Savaşı ile Türk ulusunun yeniden dirilişini sağlayan Büyük Devrimci ATATÜRK, Türk vatanında yabancı bir dilde, Arapça ezan okunmasına izin veremezdi.
ATATÜRK, 1931 yılında Dolmabahçe’de ezanın ve hutbenin Türkçeleştirilmesi çalışmalarını başlattı.
İlk Türkçe ezan, 30 Ocak 1932 tarihinde Fatih Camisi’nde okundu
İşte, Türkçe ezanın metni:

Tanrı uludur (4 kez tekrar)
Şüphesiz bilirim bildiririm Tanrı’dan başka yoktur tapacak (2 kez tekrar)
Şüphesiz bilirim bildiririm Tanrı’nın elçisidir Muhammed (2 kez tekrar)
Haydin namaza (2 kez tekrar)
Haydin felaha (2 kez tekrar)
Namaz uykudan hayırlıdır (2 kez tekrar-sadece sabah ezanında)
Tanrı uludur (2 kez tekrar)
Tanrı’dan başka yoktur tapacak.

18 Temmuz 1932 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı ezanın Türkçe okunmasına karar verdi.
4 Şubat 1933 tarihinde, müftülüklere ezanı Türkçe okumalarını, buna uymayanlara kesin ve şiddetli bir şekilde cezalandırılacaklarını bildiren bir bildirge gönderildi.
1941 yılında çıkarılan bir kanunla, Arapça ezan okuyanlara 3 aya kadar hapis ve 10 liradan 20 liraya kadar para cezası verilecekti.

Değerli Dostlar,

Bir ulusun temel taşı, dilidir.
Bir ulusun elinden dilini alırsanız, o ulus sıradan bir topluluğa dönüşür, ulusal kimliğini yitirir ve başka ulusların arasında eriyip gider.
Türkçe, Türk ulusunun bağımsızlık bayrağıdır.
Türklere, bilmediği yabancı bir dil olan Arapçayı dayatanlar, aslında Türklerin bağımsızlığına son vermek isteyen sömürgeciler ve onların uşaklarıdır.
Türklere bilmedikleri yabancı bir dil olan Arapçayı dayatanlar, Arap milliyetçileridir, Arap milliyetçilerine uşaklık edenlerdir.
Türk milliyetçilerinin önderlerinden Ziya Gökalp bakın nasıl haykırmıştı:

“Bir ülke ki, camisinde Türkçe ezan okunur
Köylü anlar manasını namazdaki duanın
Bir ülke ki, mektebinde Türkçe Kuran okunur
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüda’nın
Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın.”

Mayıs 1950’de iktidar olan Celal Bayar- Adnan Menderes’in Demokrat Partisi’nin ilk icraatı, Türkçe ezanın yerine Arapça ezanın okunacağını duyurması oldu.
Arapça ezanın serbest bırakıldığı gün Bursa’da bir camide 7 kez Arapça ikindi namazı okundu.
Ülkeye demokrasiyi getireceği sözünü vererek iktidar olanlar, anadili Türkçe olan Türklere, Arap dilini dayatmaya başlamışlardı. Demokrat olduğunu söyleyenler, Türk vatanında Arap milliyetçiliğinin borazanı olmuşlardı.

Değerli Dostlar,

Türkiye’de yaklaşık 90 bin cami bulunmaktadır.
Her gün 90 bin camiden, günde beş kez Arapça ezan okunmakta, Türk milletine “manevi baskı” uygulanmaktadır.
Aslında namaza çağrı olan ezan, Müslüman Türklere Arapça okunarak “manevi bir işkenceye” dönüştürülmüştür!
Bundan daha ağır “İnsan Hakları ve Özgürlükleri” ihlali olabilir mi?
Türklere, anavatanlarında ezanı Türkçe değil de yabancı bir dil olan Arapça okutanlardan İnsan Hakları savunucuları neden hesap sormuyorlar?

Kemalistler iktidar olacaklar ve Müslüman Türkler hem ezanı Türkçe okuyacaklar hem de Kuran’ı Türkçe okuyup ibadetlerini Türkçe yapacaklardır.
Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın!

Yılmaz Dikbaş
24 Eylül 2016, Cumartesi
dikbas@kalinka.com.tr
0532 233 31 52

23 Eylül 2016 Cuma

“HİMMET KASASI”NDAN YEMLENENLER (Şaptan şeker Çölaşanlar)

Değerli Dostlar; 
Bu yazı 30 Eylül 2015 tarihinde yazılmış ve yayınlanmıştır. Yani 15 Temmuz  FETÖ kalkışmasından neredeyse bir yıl önce.. 
Bu günlerde FETÖ karşıtı yazılar yazan,  sözde Atatürkçülerin pek çok sevdiği, Eşi ADD de özel görevli Emin ÇÖLAŞAN Şimdi Cemaati Savunma Zamanı”  diye yazılar döktürmüştü.
Halk arasında bir söz vardır. " Şaptan olurmu şeker, Cinsini sevdiğim(!) cinsine çeker"
Sözde Atatürkçülerin Masondan yarattıkları Atatürkçü(!) ÇÖLAŞANLAR tam da ŞAPTAN ŞEKERLER..  



Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy ve diğer kumpas ve tertipler… Yalnızca kimi TSK subaylarına, bazı gazeteci ve aydınlara karşı kurulmuş bir kumpas ve tertip değildir.
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy ve diğerleri, Türk devrimine, Kemalist Cumhuriyete karşı düzenlenmiş örgütlü bir suikast eylemidir. Bir karşı devrim hareketidir.
Peki, bu eylemi planlayan, düzenleyen ve gerçekleştiren hangi örgüttür?
Bu davaların ünlü savcısı Zekeriya Öz’ü,  yurtdışına kaçtıktan sonra kimlerin koruyup kolladığına bakarsanız Öz’ün izini sürerseniz örgütü bulmanız zor olmayacaktır.. Artık sokakta okuma yazmayı bilen kime sorarsanız sorun bu örgütün adını size söyleyecektir.  Bu örgüt,  Fethullah Gülen Cemaatidir.  Yani, hakkında dava açılmış olan Fethullah Gülen Terör Örgütü (FETÖ).
Bir soru daha soralım..
Türkiye Cumhuriyeti Yasalarına göre; Türk devrimine ve Cumhuriyete karşı suikast düzenlemek, tertip, kumpas kurmak “suç” oluşturur mu?
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. Maddesi bu sorumuza hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde yanıt veriyor. “ Terör, “cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”
Peki, “silahsız terör örgütü” olur mu?
Biliyorum kimileriniz “olmaz!” diyecektir. Ama yasalarımız, evrensel hukuk “olur” diyor
TCK. 220. Madde Suç işlemek amacıyla örgüt kurmanın cezalarını sayıyor…
(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(3) ÖRGÜTÜN SİLAHLI OLMASI HALİNDE, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
Demek ki, TCK’ya göre “terör örgütü” silahlı veya silahsız olabiliyormuş.
Şimdi gelelim “HİMMET KASASI”NDAN YEMLENEN Bay Emin Çölaşan’ın 29 Ekim 2015 günü SÖZCÜ gazetesindeki “Şimdi Cemaati Savunma Zamanı” başlıklı yazısına.
Masonluğu tescilli Bay Çölaşan bu yazısında;
“Şimdi piyasaya adına FETÖ dedikleri en son terör örgütünü sürdüler (Fethullahçı terör örgütü).
Cemaati yok etmek amacıyla, durduk yerde, aslı astarı olmayan yeni bir dandik örgüt yarattılar.
Hiç kimse bu sözde terör örgütünün hangi silahlı eylemi gerçekleştirdiğini bilmiyor! Devlet belgelerinde, savcılık iddianamelerinde ve mahkeme kararlarında böyle bir bilgi ve belge yer almıyor.”
Deveye sormuşlar “boynun neden eğri?” yanıtlamış “nerem doğru ki.” Şimdi bu yazının neresi doğru?
1. Türk devrimine, Kemalist Cumhuriyete karşı  “suikast” düzenleyen “FETÖ” yani “Fethullahçı Terör Örgütü”, “ yeni bir dandik örgüt” değil Kürt Said, diğer adıyla Said Nursi’nin iz sürücüsü olarak 40 yıldır var olan karşı devrimci bir örgütlenmedir…
2. Türk Hukukunun hiçbir yerinde “cemaat” örgütlenmesi yoktur. Nedir bu cemaat? Sendika mı, Dernek mi, Vakıf mı, siyasi parti mi? Hukukumuzda “cemaat” diye bir kavram yoktur.
3. Bay ÇÖLAŞAN; “.. Hiç kimse bu sözde terör örgütünün hangi silahlı eylemi gerçekleştirdiğini bilmiyor” diyor. Ancak 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, TCK. 220. Madde “Silahsız Terör Örgütünü” tanımlıyor.
4. Türk devrimine, Kemalist Cumhuriyete karşı düzenlenmiş örgütlü bir suikast eylemi olan Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy ve diğer tertipler sırasında İlhan Selçuk, Türkan Saylan, Uçkun Geray, Ali Tatar, Murat Özenalp, Kuddusi Okkır, Erhan Göksel, Engin Aydın, Kâşif Kozinoğlu ve onlarca insanın ölümlerinin, parçalanan, yok edilen ailelerin, eziyet ve işkence çekenlerin hesabı kimden sorulacak?
5.Bay ÇÖLAŞAN;” Bunlar olurken, ………..cemaat hep alkış tuttu ve AKP’ye destek verdi” diyor.. Yani yılanın başı FETÖ yalnızca “alkışlamış” . El insaf..  Bu kumpasın FETÖ-AKP tertibi olduğunu Mısır’da sağır sultan, ABD’de Obama duydu ama Bay Çölaşan duymamış!
EMİN ÇÖLAŞAN TÜRK HALKINI HDP İLE TEHDİT EDİYOR..
Bay Çölaşan aynı yazısında yalnızca FETÖ’yü aklamakla kalmıyor. Aynı zamanda AKP'nin iktidardan gitmesi için HDP'nin desteklenmesini, HDP desteklenmezse “kanlı olaylar çıkar ve terör çok can alır” diyerek Türk halkını tehdit ediyor.
  HDP silmece kazanırsa, gökten ilahlar bile inse AKP’yi kurtarmak mümkün olmaz. …….. (HDP yüzde 10’u geçemezse, korkarım ki başta Güneydoğu olmak üzere ülkenin pek çok yerinde kanlı olaylar çıkar ve terör çok canlar alır.)”
Bay Çölaşan Örtülü (Zımnî) olarak PKK’nın kravatlı teröristlerinin, yani HDP'nin desteklenmesini aksi durumda kanlı olaylar çıkacağını, terörün çok canlar alacağını yazıp söylüyor..
Bay Çölaşan, mahkemelik olmuş bir terör örgütü olan FETÖ’nün yanında olmakla kalmıyor aynı zamanda hukukumuzun suç saydığı fiili canhıraş savunuyor…
Bay Çölaşan PKK’nın kravatlı teröristlerine, PKK’nın siyasi yapılanmasına “tehditle” oy istiyor.
Halkı tehditle bir partiye oy vermeye zorlamak yasalarımıza göre “suçtur”.
Bay Çölaşan bunların suç olduğunu biliyor mu?  Elbette biliyor..
Sözde Atatürkçüler ve sözde ulusalcı aydınların hemen her gün yücelttiği, kahramanlaştırdığı Mason Emin Çölaşan’ın, bugün FETÖ’YU aklıyor olması ilk değildir..
Kemalistleri, solcu, devrimci aydınları gençleri , kısaca bir dönemin toplumsal muhalefetini işkenceyle, ölümle bertaraf eden 12 Eylül Faşist Cuntasını da aklamıştı Bay Çölaşan.
Bay Çölaşan Milliyet gazetesinde 6 Aralık 1980'de başlayıp 10 Aralık 1980'de sona eren "Hapishanede Solcularla Sağcıları Barıştırıyorlar"  adlı bir yazı dizisi hazırladı.   Dizi yazıda anlatılan hapishane, 12 Eylülde işkenceleri ile ünlü  “Mamak Cezaeviydi.”
Bu dizi yazıda; 12 Eylül Faşizmini ve Cuntasının neredeyse birer “barış meleği” olduğu yazılmıştı. 
Bay Çölaşan a göre  "Devletin devlet olduğu zaman neler yapabileceğini Mamak cezaevinde yaşadık. Son yıllarda toplumumuzu içinden kemiren, kardeşleri birbirine düşüren terör olaylarının sanıkları ya da bu olaylara karıştıkları iddia edilenlerin büyük bölümü burada... (...)
Yepyeni bir disiplin anlayışıyla, bizlerin aklının alamayacağı ya da düşünemeyeceği yeni uygulamalarla özellikle 12 Eylül’den sonra durum tümüyle değişmiş. Bu yeni düzende disiplinsizliğe, laçkalığa, kaytarmaya yer yok."
"Tamam, lastik copları var ama kullanmıyorlar”, “Disiplinsiz hareket eden ya da emirlere tam olarak uymayan kişilere havalandırma yasağı, görüşme günlerinin kısıtlanması, gece eğitimi gibi cezalar verildiğinde bu tür davranışlar büyük ölçüde azalmış."
Filistin askısının adı olmuş “havalandırma yasağı”
Falakanın adı “gece eğitimi”
Filistin askısındayken cinsel organlardan verilen Elektriğin adı da “görüşme günlerinin kısaltılması”
İşkenceciden "dürüst polis",  Masonların borazancısından "kahraman gazeteci"  12 Eylül Cuntacılarının, FETÖ’nün savunucularından  "demokrasi savaşçısı"  çıkacağını uman sözde Atatürkçüleredir sözüm..
Tüm bunlara karşın; Mandacı ve Mason Tansel ÇÖLAŞAN’I Atatürkçü Düşünce Derneğinin Genel Başkanlığına yeniden ve yeniden seçmeyi sürdürün!!
Yarın kalktığınızda ilk işiniz bir “SÖZCÜ” gazetesi almak olsun.  Ve ilk önce Mason Çölaşan’ı okuyun..
Çölaşanları OKUYUN VE SEÇİN’ ki, “HİMMET KASASI” kazansın. Türk halkı ve Kemalistler kaybetsin…..            30.10.2015
Mahmut ÖZYÜREK

BU GÜNLERDE "BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ " DİYE YIRTINANLAR, DÜN GAZETELERİNE BU BAŞLIKLARI ATIYORLARDI.. "HİMMET KASASINDAN YEMLENENLER"DE BUNLARA SAHİP ÇIKMA  YARIŞINDA...