16 Ekim 2015 Cuma

ON YUMURTA KAÇ ÖĞRETMEN EDER?



Daha ilkokuldayım. Evde telefon çaldı. Koştum, açtım. Babamın okul arkadaşı Kerim amca. O da babam gibi öğretmen. Çocukluğumuzun öğretmenleri işte… İki söz arasında hemen birkaç soru, her fırsatta öğretmenliği yaşıyor ve yapıyor. Telefonda hemen sınav başladı...

-Zafer, İstiklâl Marşımızı kim bestelemiştir?
-Zafer, Konya’nın plakası kaç?
Hepsini yanıtlıyorum.
Ardından o zaman bana çok garip gelen bir soru geliyor:
-Zafer, ON YUMURTA KAÇ ÖĞRETMEN EDER?
Şaşırıyorum.
-O nasıl soru Kerim amca?

Kerim amca telefonda uzun uzun gülüyor. “Bak” diyor “okulun akıllısı Zafer. Yanıtını bilmediğin bir soru buldum işte! Şimdi telefonu babana ver. Sonra da babana sor. O sana yanıtını verir.”

Babamla Kerim amcamın telefon görüşmesi bitince, babama soruyorum:
- Baba, Kerim amcam sordu. On yumurta kaç öğretmen eder?
Babam da gülmeye başlıyor. Ardından, gülerek başlayan ama bittiğinde ikimizin de gözyaşlarıyla yıkanan aşağıdaki öyküyü anlatıyor:
Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinin yaklaşık yirmi kilometre güneyinde yan yana iki orman köyü vardır. Boşnakköy ve Armutlu.
Her iki köyde de hayat zor, insanları yoksuldur.
1950 yılının güneşli bir Temmuz sabahında, bu iki köyün en çalışkan iki öğrencisi Ali ve Kerim, birkaç yıl içinde öğretmen okullarına dönüşecek olan Köy Enstitüsü sınavına katılmak için ilçe merkezine yola çıkarlar. Tabi yürüyerek.
Ali’nin elinde küçük bir sepet ve sepetin içinde on tane yumurta var. Evde para olmadığından, annesi ilçede satıp, sınav için lazım olacak kalem, silgi gibi ihtiyaçları alması için bu on yumurtayı, biraz kendi evinden, biraz da komşulardan toplayarak Ali’ye vermiş.
Kerim’in ailesi daha da fakir olduğundan, Kerim’de o da yok. Yaklaşık yirmi kilometre yolu yürüyerek ilçe merkezine ulaşıp, hemen bir bakkala giriyor ve on yumurtayı satarak bir kalem ve bir silgi alıyorlar. Kalemi de silgiyi de ikiye bölerek paylaşıyor ve sınava giriyorlar.
İkisi de başarmıştır. Ancak bilmedikleri bir şey var. Sınav iki gün. Bu iki küçük köylü çocuk, sınava girip akşama köylerine dönmeyi düşünürken, şimdi Hükümet Konağı'nın önünde, neredeyse ağlamaklı geceyi nerede geçireceklerini bilmeden, bir aşağı bir yukarı yürümekte…
Cadde üzerindeki evlerden birinde, bu iki köylü çocuğa merakla bakan bir kadın onları eve çağırır. Durumu öğrenince onları doyurur. Akşama eşi de işten gelir ve çocukları o gece misafir ederler.
İkinci gün de sınav başarılıdır. Birkaç ay sonra Kastamonu Gölköy Köy Enstitüsü'ne kayıt ve ardından şanla şerefle geçen otuz yılı aşkın öğretmenlik yaşamı…
Babam, öykünün sonunu şöyle bağladı:
BAK OĞLUM, KÖYDEN ON YUMURTAYLA ÇIKAN İKİ ÇOCUĞUN ÖĞRETMEN, SUBAY, MÜHENDİS, MİLLETVEKİLİ HATTA CUMHURBAŞKANI OLABİLDİĞİ YÖNETİME "CUMHURİYET" DENİR.

Zafer ŞEN

Alıntıdır.

15 Ekim 2015 Perşembe

SÖYLEV 88 YAŞINDA



"CUMHURİYET, ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIKTIR!" DİYEN BİLİNCİN YILDÖNÜMÜ KUTLU OLSUN!
15 Ekim, Atatürk’ün BÜYÜK Nutuk’u (Söylev’i) okuyuşunun 88. Yıldönümüdür!
SÖYLEV, Türk Kurtuluş Savaşını tüm yönleriyle ve belgeleriyle birlikte ulusal bilince ve tarihe mal eden bir başyapıttır.
Atatürk, Söylev’i bitirirken, bir tümceyle özetlediği Çağdaş Türkiye’yi Türk Gençliği’ ne emanet etmektedir:
“Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri yaşanan ulusal yıkımların yarattığı uyanışın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır.
Bu sonucu Türk Gençliğine emanet ediyorum.”
Atatürk’ün bıraktığı emanet, eş değerde olduğunu özenle belirttiği “TÜRK BAĞIMSIZLIĞI” ve TÜRK CUMHURİYETİ”, yani özgürlük düzenidir.
“ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIK, BENİM ÖZ-BENLİĞİMDİR” diyen büyük insanlık-âşığı, bu iki üstün değerin birbirinden ayrılmaz, biri olmadan öbürü olmaz niteliğini bilmekte ve aynı zamanda hem bağımsızlığı, hem özgürlüğü emanet etmektedir.
Ve Türk Cumhuriyeti ile Türk bağımsızlığının, ULUS OLARAK VAR OLABİLMEMİZİN, VARLIĞIMIZI KORUYABİIMEMİZİN TEK TEMELİ olduğunu uyarmaktadır!

BU İKİ TEMEL SAPTAMANIN ULUSÇA ÇOK İYİ KAVRANMASI, SÖYLEVİN ETKİNLİĞİNİN GEREĞİDİR.
Ne var ki, Söylev’in yüksek sanatsal değeri taşıyan, ancak Osmanlıca ağırlıklı olan özgün metni, özellikle genç kuşaklarca ve genel yurttaş çoğunluğunca gereğince anlaşılamamaktadır.
Türk gençliğinin kendisine emanet bırakılan CUMHURİYETİN “BUGÜNÜMÜZÜN VE YARINIMIZIN TEK DAYANAĞI” olduğunu kavramasından korkan sömürgeci BOP ve içerdeki maşaları, bu durumdan da yararlanarak “cumhuriyet demokrasi değildir.” yalan propagandasıyla, bu emaneti karalamak, değersizleştirmek istemişlerdir.
Bu nedenle tüm söylevin özellikle de duvarları süsleyen, gençliğe sesleniş’ in, başta eğitim kurumları olmak üzere bütün büyük kamusal ve özel kuruluşlarda, yine o ulus önderinin kurtarıcı devrimlerinden biri olan dil devrimine borçlu olduğumuz öz Türkçe metnini bir arada bulundurmalı, her yurttaşın anlaması sağlanmalıdır.
Aşağıda söylevi bu öz Türkçe metni olarak sunarken, başta CHP olmak üzere bütün kamu ve özel ulusal kuruluşlarımızı söylevin 88. yıldönümünü kutlamaya çağırıyor, İNSANLIĞIN ÖVÜNÇLERİNDEN BİRİSİ, TÜRK ULUSUNUN DA KURTARICISI ATATÜRK’ÜN ANISI ÖNÜNDE EN DERİN GÖNÜL BORCU VE SAYGILARLA EĞİLİYOR, IŞIĞININ SONSUZA DEĞİN TÜM ULUSUMUZA, TÜM İSLAM DÜNYASINA ULAŞMASINI DİLİYORUM.
Özer OZANKAYA

Ey Türk Gençliği!
Birinci ödevin, Türk bağımsızlığını, Türk cumhuriyetini sonsuza değin korumak ve savunmaktır.
Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur.
Bu temel, senin en değerli hazinendir.
Gelecekte de seni bu hazineden yoksun kılmak isteyecek iç ve dış düşmanların olacaktır.
Bir gün bağımsızlık ve cumhuriyeti savunmak zorunluğuna düşersen, göreve atılmak için, içinde bulunacağın durumun olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin.
Bu olanak ve koşullar çok elverişsiz bir nitelikte belirebilir. Bağımsızlığına ve cumhuriyetine kıymak isteyecek düşmanlar, bütün dünyada benzeri görülmemiş bir üstünlük elde edebilirler. Zorla ve aldatmayla sevgili yurdun bütün kaleleri alınmış, bütün gemiliklerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesi gerçek anlamıyla düşman eline geçmiş olabilir.
Bütün bu koşullardan daha acı ve daha korkunç olmak üzere, ülkede yönetim erkini elinde bulunduranlar, aymazlık, sapkınlık ve hatta hainlik içinde bulunabilirler. Hatta bu erk sahipleri, kişisel çıkarlarını, ülkeye giren düşmanların siyasal amaçlarıyla birleştirebilirler. Ulus yokluk ve umarsızlık içinde yıkılmış, bitkin düşmüş olabilir.
Ey Türk geleceğinin çocuğu!
İşte bu ortam ve koşullar içinde bile ödevin, Türk bağımsızlık ve cumhuriyetini kurtarmaktır!
Gerekli olan güç, damarlarındaki soylu kanda vardır!



 

“Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır”



Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek Strazburg’da AİHM Büyük Daire’de görülen “Ermeni soykırımı”temyiz davasını kazandı.
Karar bugün (15 Ekim 2015) sabah saatlerinde görülen duruşmada açıklandı. Kararla “Ermeni soykırımını iddiaları”nı reddetmek suç olmaktan çıktı.
Karar, Avrupa’da “Ermeni soykırımı iddiaları”nı kesin olarak tanıyan ülkelere darbe oldu. Zira AİHM’in verdiği bu nihai karar, 42 Avrupa Konseyi üyesi devleti doğrudan, diğer devletleri ise uluslararası hukuk açısından bağlıyor. Böylece “Ermeni soykırım iddiaları”, “Yahudi soykırımı” gibi bilimsel kesinlikle değerlendirilemeyecek.
Perinçek“Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” dediği için yargılanmıştı. İsviçre’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde yer alan ifade özgürlüğünü ihlal ettiğinin vurgulandığı karar, 7’ye karşı 10 oyla verildi. Ayrıca 1915 olaylarının Yahudi soykırımıyla benzetilemeyeceğine vurgu yapıldı.
Karara göre;
-1915 olaylarının niteliği tartışmalıdır. Bu konuda alınmış bir yargı kararı yoktur.
-Bu açıdan da 1915’de yaşananlar, 2. Dünya Savaşı’nda yaşanan Yahudi soykırımından farklıdır.
-Konu, tarihçilerin tartışmaları gereken ve tartışmakta oldukları bir husustur. Dolayısıyla bu konuda parlamentolar ve mahkemeler karar veremez.
-1915 olaylarının “soykırım” olarak nitelendirilemeyeceğinin savunulmasını yasaklamak ve bunu cezalandırmak, düşünce özgürlüğüne aykırıdır. Bu tür yasaklamalar ve cezalandırmalar AİHS’nin 17. maddesi kapsamında değerlendirilemez.
ŞİMDİ NE OLACAK
İsviçre Hükümeti bu karara karşı AİHM’i Büyük Dairesi nezdinde itiraz etmişti. 28 Ocak 2015 tarihinde Strazburg’da AİHM Büyük Dairesi’nde yapılan duruşmaya Doğu Perinçek, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsviçre ve onun safında Ermenistan Hükümeti temsilcileri katılmıştı.
AİHM Büyük Dairesi, 9 Temmuz 2015 günü nihai kararını verdi. Duruşmada Doğu Perinçek de hazır bulundu. Karar, bugün Strazburg’da yapılan duruşmada dünya kamuoyuna açıklandı. Kararla İsviçre ve Ermenistan kaybetti. “Ermeni soykırımı iddiaları”nı reddetmek fikir özgürlüğü kapsamında değerlendirildi. Böylece Ermeni olaylarının “Yahudi soykırımı” gibi bilimsel kesinlik taşımadığı tescillendi.
AİHM’in vereceği bu nihai karar, 42 Avrupa Konseyi üyesi devleti doğrudan, diğer devletleri ise uluslararası hukuk açısından bağlıyor. Karara göre:
– “Ermeni soykırımını tanıma” kararı alan devletler, bu parlamento kararlarını geri almak zorunda kalacak ve mevzuatlarında “Ermeni soykırımını inkar”ı suç kabul eden ve cezalandıran devletler, mevzuatlarını değiştirmek durumunda olacak.
Ayrıca 1915 olaylarını ders kitaplarında “soykırım” olarak niteleyen devletler, müfredatlarını buna göre değiştirip, düzeltmek zorunda kalacak.

Yazı: http://odatv.com/ermeni-soykirim-iddialari-icin-tarihi-karar-1510151200.html