10 Temmuz 2015 Cuma

Eğer utanmasa, Kerbelâ katliamını da Kemalistlere yıkacak!




ABDAL MUSA’DAN KAYGILI DÖNDÜM…

27 Haziran 2015 Cumartesi günü Antalya’nın ilçesi Elmalı’nın Tekkeli köyünde Abdal Musa şenliklerine katıldım.
Saat 13.00’de gittiğim Tekkeli köyünden akşam 19.30’da ayrıldım.
Kaygılar içinde ve tedirgin ayrıldım…
Ama önce günün güzel geçen anlarından söz edeyim, kaygılarımı ve tedirginliğimin nedenlerini sonra anlatayım…

Tekkeli köyünün içi ve çevresi, Türkiye’nin her yöresinden Alevileri-Bektaşileri getirmiş olan özel arabalar, otobüsler ve minibüslerle doldurulmuştu. Yoğun bir ilgi olduğu açıkça belli oluyordu.
Tarifi üzerine, köydeki 750 yıllık olduğunu söylediği kavak ağacının dibinde Ali Eriş’le buluştuk.
Ali Eriş, Abdal Musa Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği Başkanı.
Başkan beni, çok sıcak karşıladı:
“Baba Eren Yılmaz Dikbaş, hoş geldin!”
Çok telaşlı olduğu belliydi, ama yüzü güleç gözleri hep gülüyordu.
Üç bini aşkın davetli gelmişti ve birçok etkinlik eş zamanlı devam etmekteydi: Abdal Musa Türbesini ziyaret, Budala Sultan Türbesini ziyaret, Dur Dağı ziyareti, üç ayrı Cem Evinde dualar ve semah gösterileri, davetlilere verilecek yemeğin hazırlıkları…
Ali Eriş elimi tuttu, sanki özür dilercesine, “Ben tüm etkinlikleri yönetmek, her tarafa koşturmak zorundayım, seni kardeşim Hüseyin Eriş’e emanet edeceğim, seninle ve katılacağın panelle o ilgilenecek” dedi ve ekledi: “Ben de fırsat buldukça gelip her şeyin yolunda olup olmadığına bakacağım.”
Beraber dernek binasına yürüdük.
Hüseyin Eriş’le tanıştık.
Hüseyin Eriş; Bektaşi Babası, Alevi Dedesi. Gözleri sürekli gülümsüyor, sıcak, doğal ve konuşkan…
Hüseyin Eriş hemen bir açıklama yaptı:
“Panel’i saat üçte başlatacaktık, ama değerli bir yöneticimizin eşi dün akşam vefat etmiş, cenazesi bugün Antalya’dan kaldırılıyor. Bu nedenle panelin başlama saatinde bir gecikme olacak, kusura bakma!”
Hiç sorun olmadığını, bu süreden yararlanarak davete gelen konuklarla sohbet etme olanağını bulacağımı söyledim. Rahatladı. Beraber dernekteki odasına girdik. Hemen çayları söyledi…
Hüseyin Eriş, kendisini bekleyen diğer konuklarla ilgilenmeye başlayınca, ben de rahat koltuklarda oturup çaylarını yudumlayan diğer konuklarla tanıştım:
Organik tarımla uğraşan Serdar Tanal, mali müşavir Yusuf Koç, Hatay’dan gelen Nejdet Baklacı, Erzincanlı Zeynel Can. Hepsi de Alevilerin toplumdan dışlanmasından, Cem evlerinin açılmasına bile izin verilmeyişinden şikâyetçiydiler. Yakınmasını en sert dille ve yüksek sesle, biraz da küfürle karışık anlatan Serdar Tanal oldu. Bir kulağı bizdeymiş ki, Hüseyin Eriş, Serdar Tanal’ı kibarca uyardı, sakin ve edepli konuşmasını istedi…
Ve Zeynel Gündoğdu Konferans Salonu’nda panel gecikmeli olarak başladı.
Yüz koltuklu salon dolmuş, bazı kişiler de ayakta kalmıştı.
Panelin üç konuşmacısı vardı. Konuşma sırasına göre:
Erdoğan Aydın, Yılmaz Dikbaş ve Ercan Geçmez.
Paneli yöneten: Tuncer Baş

Tarihçi ve yazar olarak tanıtılan Erdoğan Aydın, mikrofonu eline aldı, tiz ve yüksek sesle, neredeyse hiç soluk almadan, makineli tüfek gibi, bir saatten fazla konuştu, konuştu, konuştu…
O konuştukça kaygılanmaya başladım, tedirgin oldum!
Tarihçi olduğu söylenen konuşmacı, yakın tarihimizin gerçeklerini ters yüz ediyor ve sürekli olarak Alevilerin ezildiğini, dışlandığını, kıyıma uğradığını söylüyor ve tüm bunlardan Atatürk’ü, Cumhuriyet Devrimlerini, Kemalistleri suçlayıp duruyordu.
Erdoğan Aydın’ın neler anlattığını sizlere ancak kısa bir özet olarak şöyle aktarabilirim.
Erdoğan Aydın’ın konuşmasından:

“ Dersim katliamından Atatürk sorumludur! Dersim’i havadan bombalayan Sabiha Gökçen’i Atatürk kutlamıştır! Bir sosyalist olarak şunu söylemek zorundayım, Atatürk’ün emriyle, Dersim mağaralarında saklanan binlerce kadın, çocuk yangın bombalarıyla yakılarak öldürülmüştür! Kemalistler yüz binlerce Kürt öldürmüşlerdir! Bir sosyalist olarak konuşuyorum, Kemalistler Ermeni soykırımı da yapmışlardır! Sosyalist Sabahattin Ali’yi Bulgaristan sınırında Kemalist ajanlar öldürmüştür! Kahramanmaraş’ta Aleviler, Kemalistler tarafından öldürülmüştür! Bir sosyalist olarak sizlere bunları anlatma görevim var, Sivas’ta Madımak Oteli’nde 33 Alevi yakılarak öldürülürken Cumhuriyet hükümetinin Kemalist yöneticileri kıllarını bile kıpırdatmamıştır! Atatürk zamanında, Türkçenin dışında anadilini konuşanlar yakalanıp hapse atılmıştır! Bir sosyalist olarak söylüyorum ki, Kurtuluş Savaşı’nı Atatürk, Alevilerin desteğiyle, Alevilerle birlikte kazanmış, ama savaşın kazanılmasından sonra Alevileri dışlamıştır! Atatürk, Alevilere verdiği sözü tutmamıştır! Atatürk, devrim yapıyorum diyerek tekke ve zaviyeleri kapatma kararı aldığında, önce Bektaşi tekkelerini kapatmıştır! Bir sosyalist olarak sizlere gerçekleri söylemek zorundayım, 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarını Kemalistler yasaklamıştır! Cumhuriyet rejiminde Aleviler, Süryaniler, Ezidiler, Kürtler, Keldaniler, Araplar, Çerkezler, Lazlar, Boşnaklar, Ermeniler, Rumlar ve diğer tüm azınlıklar baskı altında tutulmuş, ezilmiş ve dışlanmışlardır! Bir sosyalist olarak soruyorum, neden Diyanet Başkanlığı sadece Sünnilerin elindedir, neden Aleviler, Ermeniler, Yahudiler de yönetimde yoktur? Kemalistler, Kürtlere “kuyruklu Kürt” adını takarak aşağılamışlar, mum söndü yalanlarıyla Alevilere hakaretler etmişlerdir! Kürt diye bir halk olmadığını, “karda yürürken çıkan Kart-Kurt” sesinden esinlenerek bazılarına Kürt denildiğini Kemalistler uydurmuştur!
Ben bir Sosyalist olarak…”

Değerli Dostlar,
Eğer utanmasa, Erdoğan Aydın, Kerbelâ katliamını da Kemalistlere yıkacak, Hz. Hüseyin’in şehit edilmesinden Atatürk’ü sorumlu tutacaktı!
Hiç şaka götürecek yanı yok!
Erdoğan Aydın, tarihi gerçekleri ters yüz ediyor, düpedüz yalanlar söylüyordu.
Erdoğan Aydın; Alevileri, Atatürk’e, Cumhuriyet Devrimlerine ve Kemalistlere karşı kışkırtmak istiyordu!
Erdoğan Aydın; Cem evlerinde ve kendi evlerindeki duvarlara Hz. Ali’nin posteri yanına Atatürk’ün fotoğrafını asan Alevileri kışkırtıp bölmeyi amaçlıyordu!
Erdoğan Aydın; yüreklerinde Hz. Ali sevgisiyle Atatürk sevgisini birlikte yaşatan Alevileri, Cumhuriyet düşmanı, Kemalizm düşmanı yapmaya çalışıyordu!

En sonunda, sosyalist olduğunu bin kez tekrarlayan konuşmacı Erdoğan Aydın sustu, konuşma sırası bana geldi.

Önce, 600 yıla yakın süren Osmanlı devletinde, en çok baskı altında tutulan, dışlanan, eziyet edilen ve kıyıma uğrayanların Aleviler olduğunu vurguladım
Alevilerin Oğuz Türkleri olduğunu, Osmanlı devletinin kuruluşunda önemli rol oynadıklarını, özellikle Osman Gazi ve Orhan Gazi dönemlerinde Alevi Türklerin devlet yönetiminde yer aldıklarını anlattım.
Fatih Sultan Mehmet’in tüm Türkleri yönetimden uzaklaştırdığını, daha sonra da Türklerin aşağılanıp dışlandıklarını söyledim.
Fatih Sultan Mehmet’le başlayan dönemden sonraki Osmanlı devletinin bir Türk devleti olmadığını açıkladım.

Osmanlı’da Alevi düşmanlığının Yavuz Sultan Selim’le başladığını, saltanatı döneminde hiçbir zaman “Kâfirlere kılıç sallamamış” olan Yavuz Sultan Selim’in Anadolu’da en az 40 bin Alevi’yi kılıçtan geçirmiş olduğunu kaynak adı vererek anlattım.

Yavuz Sultan Selim’den sonra, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murat dönemlerinde de Alevi kıyımının sürdüğünü, padişah fermanlarından örnekler vererek anlattım, Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin insanlık dışı fetvalarında Alevi kıyımlarına nasıl onay verdiğini birkaç fetva okuyarak açıkladım.

Alevilerin, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Atatürk döneminde rahat bir nefes aldıklarını, ilk kez kendilerini bu topraklarda eşit haklara sahip vatandaşlar olarak gördüklerini anlattım.
Ancak, özellikle 1950’li yıllardan sonra Alevilerin yeniden dışlanmaya, ötekileştirilmeye başlandığını açıkladım.

Günümüzde toplumun ayrışmasının, kutuplaşmasının nedenlerini araştırırken Mevlana’ya ulaştığımı söyledikten sonra, “GELİN YÜZLEŞELİM” adlı kitabımda bu konuyu belgeleriyle ayrıntılı olarak yazmış olduğumu bildirdim.
Mevlana’nın 1250’li yıllarda Anadolu’da biat-itaat kültürünün kahredici tohumlarını nasıl ekmiş olduğunu Mesnevi’den alıntılarla kısaca göstermeye çalıştım.

20 – 25 dakikada ancak bunları anlatabildim.

Benden sonra konuşma sırası gelen Ercan Geçmez, söze şöyle başladı:
“Yılmaz Dikbaş’ın anlattıklarının hiçbirine katılmıyorum!”
Şaşırıp kaldım!
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, nasıl oluyordu da anlattıklarımın hiçbirine katılmıyordu?
Kendisi de alevi olan Ercan Geçmez, 600 yıl süren Osmanlı döneminde Alevilerin baskı, eziyet, işkence görmüş olduklarını kabul etmiyor muydu?
Alevi Ercan Geçmez, Yavuz Sultan Selim döneminde 40 bin Alevi’nin kılıçtan geçirilmiş olması gerçeğini de mi kabul etmiyordu?

Ercan Geçmez konuşmasını yapmaya başlar başlamaz, benim hangi sözlerime katılmadığı ortaya çıktı!

Ercan Geçmez de tıpkı Erdoğan Aydın gibi sayıp dökmeye başladı:

Dersim katliamı, mağaralarda çocuk ve kadınların yangın bombalarıyla yakılarak öldürülmeleri, Ermeni soykırımı, Kürt katliamı, Kahramanmaraş, Madımak… Tüm bunlardan; Atatürk, Cumhuriyet rejimi ve Kemalistler sorumluydu!

Kendisi de Alevi olan, Hacı Bektaş Veli Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez’in bu sözleri kaygılarımı daha da artırdı.
Alevileri; Atatürk, Cumhuriyet ve Kemalistlere karşı çıkmaya dönük planlı ve programlı bir algı operasyonu yapıldığı apaçık ortadaydı…

Değerli Dostlar,

Abdal Musa’dan kaygılarla döndüm.
Ancak, bu panelde yapılan konuşmaları sizlere yansıtmayı da bir görev bildim.
Anadolu’nun sevgiden, kardeşlikten, barıştan, üretimden, üretileni kardeşçe paylaşmaktan yana olan Alevilerin arsına fitne sokulmak istenmektedir.
Kurtuluş Savaşı’nda da daha sonra da Atatürk’le beraber olmuş, Atatürk sevgisini kalplerinin en derinliklerinde saklamış Alevileri, Atatürk’ten soğutma propagandası yapılmaktadır.
Toplumumuzun en aydın, en çağdaş kesimi Aleviler, Cumhuriyet Devrimlerine, Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı ayaklandırılmak istenmektedir.
Yürütülen bu kara propagandayı önleyip yok etmek Alevi dostlarımızın birinci görevi olmalıdır.
Yalnız Aleviler değil, kendisini Atatürkçü, Ulusalcı, Cumhuriyetçi olarak gören tüm yurtseverler, Alevilerin arasına ayrılık tohumları ekmek isteyenlere karşı amansız bir savaşıma girişmelidir.

Binlerce yıllık yüksek bir kültüre sahip olan Alevilerin, aralarına sızmaya çalışan bölücülere, yıkıcılara fırsat vermeyeceğini umuyorum…

Saygılarımla,
Yılmaz Dikbaş
29 Haziran 2015 Pazar
dikbas@kalinka.com.tr
0532 233 31 52

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder