Bu
fıkrada görülen/gösterilmek istenen Türk düşmanlığı ilk değildir. Mustafa Kemal
Atatürk’ün de belirttiği üzere, “Türk Ulusu aleyhine yüzyıllardan beri
hazırlanmış” bir plan adım adım
içerideki hainler ve “bizi
yutmak isteyen emperyalizmin ve bizi yok etmek isteyen kapıtalizmin” kurnaz
mimarlarınca sahneye sürülmesinin bir ürünüdür.
Lozan
anlaşmasını bu güne kadar yok sayan Amerikan"ın Temsilciler Meclisi üyesi
William UPSHAW 1927"de ağzından köpükler saçarak şöyle diyordu.
-"Lozan anlaşması, Timurlenk kadar
hunhar, Korkunç İvan kadar sefih ve kafatasları piramidi üzerine oturan Cengiz
Han kadar kepaze olan bir diktatörün, zekice yürüttüğü politikasının bir
toplamıdır. Bu canavar savaştan bıkmış bir dünyaya, tüm uygar uluslara
onursuzluk getiren bir anlaşmayı kabul ettirmiştir. Buna her yerde Türk Zaferi
dediler! Dünya parlamentolarını bu anlaşmayı kabule ikna ettiler ve büyük
sermaye grupları, ticaret erbabı ve bazı din temsilcileri bile Türkiye"yi
uygar uluslar masasında, uluslar arası bir konuk durumuna yükselterek,
Amerika"yı yüksek ülkülerinden uzaklaştırmada birleştiler. "
ABD öyle de İngiltere
farlı bir tutum mu sergiliyordu. Türk köpeğini dövmek
için her kırbaç mubahtır”
diyen İngilizler, Türk düşmanı Hıristiyanlara ise hep iyi
davranmışlardır.
… Amerika Cumhurbaşkanı
Wilson “Türkler Avrupada
çok uzun zaman kaldılar ve oradan tamamen temizlenmelidirler” diyordu.
Ama küresel çetenin
mimarları kendi kimliklerinin de farkındaydılar. “Türklerin şimdi en çok savaşması gereken şey, cehâlet ve
vatanlarını Avrupalı hırsızlardan korumaktır.”
*- Sayfa No: 654- Belge No: 433- 28 Haziran 1919 (Amiral Webbten Sir R. Grahmana)
*- Sayfa No: 654- Belge No: 433- 28 Haziran 1919 (Amiral Webbten Sir R. Grahmana)
Emperyalist
yağmacılar Anadolu dan Türkleri atmanın yollarını ararken, devşirme soyundan
oluşan Osmanlı, Türkler konusunda yağmacıları aratmıyordu.
Koçu Bey, 4. Murat'a
sunduğu risalesinde (küçük kitap) Türkler hakkında şunları yazıyordu:
"...mezhebi bilinmeyen şehir oğlanı, Türk, çingene, tatar, kurt, ecnebi, laz, yörük, katırcı, deveci, hamal, ağdacı, yol kesen, yankesici ve diğer çeşitli kimseler..."
"Harem-i Hümayuna kanuna aykırı olarak Türk ve yörük, çingene, Yahudi, dinsiz, mezhepsiz, nice kallaş ve ayyaş şehir oğlanları girer oldu." Bu sözler yazılıp Türk olduğu söylenen Padişaha veriliyordu.( Çetin Yetkin, Türk Halkı... s.145.)
"...mezhebi bilinmeyen şehir oğlanı, Türk, çingene, tatar, kurt, ecnebi, laz, yörük, katırcı, deveci, hamal, ağdacı, yol kesen, yankesici ve diğer çeşitli kimseler..."
"Harem-i Hümayuna kanuna aykırı olarak Türk ve yörük, çingene, Yahudi, dinsiz, mezhepsiz, nice kallaş ve ayyaş şehir oğlanları girer oldu." Bu sözler yazılıp Türk olduğu söylenen Padişaha veriliyordu.( Çetin Yetkin, Türk Halkı... s.145.)
İstanbul alındıktan
sonra, Osmanlı yönetiminde, devletin en yüksek yürütme organları Türk'e kapalı
tutulmuş, devlet adamlarının yetiştirildiği Enderun okullarına Türkler alınmamışlardır.
İstanbul'un alınmasından
4. Murat'ın ölümüne dek geçen 187 yıl içinde, devşirmelerden 66, Türk kökenlilerden de 10
kişinin sadrazamlığa atandığını, aynı dönemde devşirmelerin toplam 167 yıl,
Türk kökenli sadrazamların da 17 yıl görev yaptığı” gerçeği, Türklere yaklaşımı
gösteren ayrı bir kanıttır. Padişahlar,
yakın korumalarını da hep devşirme (kul-köle) olanlardan seçmişlerdir. “Hikmet
Bayur”
Hırvat kökenli sadrazam
Kuyucu Murat Paşa döneminde, 155 bin Türkmen doğranmış ya da diri diri kuyulara
doldurulmuştur. Aman diyen insanlara Kuyucu'nun yanıtı, ''Vurun şu pis Türk'ün başını'' olmuştur.
Cellatların bile öldürmeye kıyamadığı çocuğu atından inerek öldüren Kuyucu
Murat, Osmanlı'nın yetkilisi, öldürülen çocukta Analodolu'nun evladıdır.
Osmanlı Tarihçisi Naima Tarihin de Türkler için, ''Nadan (Kaba Türk), Etrak-ı bi idrak (Anlayış yoksunu Türk) ve hilekar Türk ifadelerini
kullanmaktadır.
İç ve dış ihanet
odaklarının işbirliği ile gelinen son nokta “yüzyıllarca hazırlanan plan “Sevr” antlaşması oldu.
Mustafa Kemal Atatürk,
yüzyıllarca hazırlanan Türk ü yok etme planını dünyaya örnek bir bağımsızlık
savaşı ile yerle bir etmişti. Lozan görüşmeleri sırasında, içerideki türk
olmayan soysuz artıklarının, küresel yağmacı çete ile işbirliği yapmasının
amacını şöyle açıklıyordu.
“… Düşmanların bütün çalışması, barış esaslarının
kararlaştırılacağı şu sıralarda memleketimizi dışarıda ve içeride güçsüz bir
durumda bırakarak, istedikleri her şeyi kabul ettirmeyi amaçlıyor…” (24 Nisan 1920-TBMM)
Türk kimliğini Tarihe altın harflerle ve bir
daha silinmeycek şekilde kazıyan Mustafa Kemal, Onuncu yıl nutkunda, yalnız
Türk ulusuna değil dünyaya şöyle haykırıyordu.
“Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız, daha az zamanda, daha büyük
işler başaracağız. Bunda da, muvaffak olacağımıza şüphem yoktur.
Çünkü,
Türk milletinin, karakteri yüksektir; Türk milleti çalışkandır; Türk milleti
zekidir. Çünkü Türk milleti, millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini
bilmiştir. Ve çünkü Türk milletinin, yürümekte olduğu terakki ve medeniyet
yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir.
Şunu da
ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk
milletinin, tarihî bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.
Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını,
fıtrî zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini ve millî birlik
duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf
ettirmek, millî ülkümüzdür.”( Cumhuriyetin
10.Yıl Nutku. (29.10.1933))
Ancak Onun bedensel varlığının aramızdan
ayrılmasını fırsat bilen küresel yağmacılar ve işbirlikçileri öncelikle Atatürk
ün yücelttiği Türk kimliğini, onurunu, karakterini aşağılayarak, milli
bilincini yok etme çalışmalarına yöneldiler. Son sözü yine Mustafa Kemal
Atatürk söylesin.
“Dünyanın bize hürmet göstermesini
istiyorsak evvela biz kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen,
fikren, fiilen, bütün iş ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki milli
benliğini bulamayan milletler başka milletlerin avıdır.”
Mahmut ÖZYÜREK
UED Isparta Şube
Başkanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder